kendisine karşı hislerim:
https://m.youtube.com/watch?v=GBSSoGuHR-I hamza hocanın teknik taktikten ziyade insan yönetmeyi bilmemesi, iletişim konusundaki zayıflığı taraftar ve kendisi arasındaki ilişkiyi bir hayli yıpratmıştı. kulübün geleceği konusunda da umut verdiği söylenemezdi. hayatının fırsatını bir şekilde değerlendiremeyen hamza hamzaoğlu lig maçından bir gün önce gönderildiğinde ben dahil taraftarın büyük bir kısmı derin bir oh çekti. yönetimin önünde iki seçenek vardı; ya camianın aşina olduğu bir ismi getirip kısa vadede taraftar tepkisini minimuma indirecekti ya da yabancı bir teknik adam getirip kulübün de içinde bulunduğu ekonomik durumu düşünüp uzun vadede başarı planlayacaktı.
tabi ki dursun özbek yönetimi zamanında adnan polat'ın yaptığı gibi birinci yolu seçti. ben kendi adıma mustafa denizli isminin başarılı olamayacağını düşünsem de zamanında camiayla yaşadığı başarılardan dolayı neler yapabileceğini merak etmiyor da değildim. o dönemlere şahitlik etmiş yaşı büyük abilerimiz kendisine daha olumlu yaklaşıyordu, geriye kalan taraftarın çoğu ise benim gibi zaman vermenin en iyisi olacağını düşünüyordu. zaten ismi ne olursa olsun yeni gelen bir teknik adam iki maçta değerlendirilmez, en azından 1 transfer dönemi geçirmesi beklenir.
hoca imzayı atar atmaz taraftara umut veren açıklamalar yapsa da atletico deplasmanına çıkmak istememesi can sıkıcı bir durumdu. imza törenindeki konuşması ve atletico maçına çıkmama kararı adeta göreve başladığı günden bugüne kadar olan olayların özeti gibiydi. kamera karşısında hamza hocanın aksine iletişim yeteneği yüksek olan bir teknik adam görüp, sahada çoğu zaman hayal kırıklığına uğradık.
yeni gelen teknik adamın takıma kısa vadede olumlu etki yapması futbolda artık klişe haline gelen bir hadise. bu nedenle rakip takım ne zaman bizim maçtan hemen önce teknik direktör değişikliğine gitse tedirgin oluruz. oysa mustafa hoca takımın başında çıktığı ilk maç olan kasımpaşa karşısında maalesef bu etkiyi göstermekten çok uzaktı. deplasmansa zorlu bir ekiple oynuyoruz, hoca belli mevkilerde çok eksiği olan bir takım aldı deyip puan kaybını geçiştirdik. ancak mustafa hoca ekranlarda umut dağıtmaya devam etse de zaten azalmış olan şampiyonluk şansımız iyiden iyiye yok olmaya başlamıştı.
sonraki haftalarda skorlardan bağımsız olarak konuşursak, maalesef mustafa hoca takıma en ufak ilerleme kaydettirmeyi başaramadı. aksine hamza hoca döneminden daha beter hale geldik. hoca tam da bu dönemde ekran karşısında umut dağıtma işini biraz azaltıp "kuruyan dalları budayacağız" şeklinde bir laf etti. artık derdi şampiyonluk olmayan bizler bu lafı duyduğumuzda takımda kangren haline gelmiş isimlerin gönderileceğini düşünüp, saf saf adam geleceğimizi düşünüyor lan demiştik. hocanın takımın yaş ortalamasına dikkat çekmesi de bu durumu destekler nitelikteydi.
kayseri deplasmanında 2010-11 sezonundan beri gördüğüm en rezalet futbolu oynayarak sezonun ilk yarısını bitirip, transfer sezonuna geldik. şampiyonluk çok zordu artık. yukarıda da belirttiğim gibi çoğumuzun derdi önümüzdeki sezonları kurtaracak hamleler yapılmasıydı. transferin ilk günlerinde ismi geçen donk bu hamlelere uyan bir isim değildi ama mustafa hocanın alacağımız diğer oyuncular 26 yaşından küçük olacak açıklaması biraz olsun bizi rahatlattı. yine de maliyeti açısından donk transferi tam bir fiyaskoydu.
sonra linnes geldi. galatasaray taraftarı olmayanlar bu transfere neden bu kadar sevindiğimizi muhtemelen anlamadılar. allah düşmanımızın başına sabri gibi dert vermesin ne deyim. neyse linnes de geldikten sonra mustafa denizli, hamza hamzaoğlu'nun aksine doğru mevkilere transfer yapıyor diye kendimizi avutmaya devam ettik. kanat ve forvet isimleri bizle anıldıkça umutlanmaya başlayıp acaba 17'de 17 yapabilir miyiz derdine düştük. takıma sağbek ve defansif orta saha gelmiş, denayer ve carole iyileşmişti. ön tarafta belki sıkıntı vardı ama bir iki maç idare ederiz dedik.
sağolsun mustafa denizli bizi bu düşten erken uyandırdı. yanlış kadro tercihleriyle ve kötü bir oyunla kaybettirdiği osmanlı maçıyla kendimize geldik. artık mustafa denizli konusunda kendimizi avutacak bir bahane kalmadı. yanlış kadro tercihleri, geldiğinden beri oynattığı kötü futbol ve budayamadığı kadroyla ikinci mustafa denizli dönemi için başarısız diyebiliriz.
her şeyi anlarım da budayacağım dediği takımda burak'a gelen teklif için kesinlikle satmıyoruz demesi benim için bardağı taşıran son damlaydı. burak'ı satmamak demek galatasaray'ın ceza almasına razı olmak demek. galatasaray'ın önümüzdeki 3 sezonluk planlarını doğrudan etkilemek demek. uefa cezası gelirse burak-umut forvet rotasyonuyla minimum 2 sezon devam etmek demek.
ben camianın gerçek evladı olan, kulübün geleceğini düşünen hiçkimsenin burak'ın satılmasına karşı çıkacağını düşünmüyorum. benim için artık teknik direktörlüğe devam ettiği her gün takıma daha fazla zarar vermiş olacak. en kısa zamanda gönderilmesi veya istifa etmesi en büyük temennim.