• 282
    (bkz: #2903889)

    konuda geelcen organın rengi konusu ilgi alanım dışında olan yazar. tabi merak eden olabilir ki ona da saygım var.

    dediğim gibi rengini bilmem ama kalbi galatasaray sevgisi ile atan yazar. derler ya galatasaray benimle oynasa ben galatasaray'ı tutarım. işte o adam bu adam.

    kendisi ile telefonda konuştuk birkaç kez. ayrıca sünnetçi gibi ben de biraz kandırmış olabilirim kardeşimi. ama sanırım bize kızmadı.

    bizim konu organ boyama hikayesi değildi ancak bir o kadar etkileyiciydi.

    bu arada erman41 nickinin 41' i ne anlama.geliyor diye sormuştu bana.

    ilk temaslı zirvemizde kendisine sarı ile kırmızı renginde hiç unutamayacağı 41 lik bir hediyem olacak. sanırım sorusunun cevabını da alır ve bir daha asla sormaz.

    kendisini de çok seviyoruz. insan sevdiğini öpermiş diye de bir veciz ile de yazımızı sonlandıralım.

    kalbimizdesin kardeşim.
  • 96
    tarihte bugün temalı entry'leri oldukça faydalı olan sevgili yazar kardeşimizdir.

    lakin beni yanlış anlamaz ise ceza almaması adına bu entry'leri tematik mod vesilesiyle yazmasını öneririm. saygı ve sevgilerimle güzel insan.

    edit: sevgili hktwoo uyardı. bu tarz entry'ler tematik mod kavramına uymuyor imiş. yani herhangi bir öneriye gerek kalmıyor. ancak sevgili renktaşımızın çabasına yönelik ettiğim takdir değişmediğinden dolayı entry'yi silmek yerine düzenlemeyi tercih ediyorum. yazadur renktaşım.
  • 262
    kardeşimizin yaşadığı şeyi anlamamizin, idrak etmemizin neredeyse imkansiz oldugunu biliyoruz. gecen senelerde bir etkinliğe katılmıştım. etkinlik kardeşimizin durumundakilerle empati yapabilmeyi amaçlıyordu. sizi ekip olarak bir odaya alıyorlar. oda tamamen zifiri karanlık, hic ışık almıyor. bu nedenle de gözünüzün alışması gibi bir durum da söz konusu degil. size orada belli talimatlar veriyorlar ve o talimatları yerine getirmeye çalışıyorsunuz.
    yaşadığım duygular tam olarak şöyleydi:
    1. hiçbir yeri göremediğim icin ilk basta cok ürktüm. korktum resmen.
    2. sürekli bir tedirginlik hali vardı, sürekli bir yerlere çarpacağım devireceğim, kendime veya baskasina zarar verecegim endişesi çok fazlaydı.
    3. bir noktadan sonra beynim otomatik olarak görme yetimi kullanmayı bırakıp duyma yetimin özelliklerini arttırdı resmen. daha hassas sesleri bile duymaya başladım.
    sürprizi ise etkinliğin sonunda gördük. hepimize verilen talimatlara göre yaptığımız seyler vardı. bizim yaptıklarımız ecüş bücüş şeylerdi. bizimle beraber zaman zaman bize talimat veren hoca ise resmen sanat icra etmisti. en sonunda o hoca ile tanıştık. kendisi de görme engelliydi.
    o etkinlik sonrasi farkettim ki normal hayatını idame ettirebilen görme engelli insanlar kelimenin tam anlamıyla olağanüstü insanlar. gercekten olağanüstüler.
    evet yaşadıklarını elbette anlayamayız ama kendi güçlerinin farkına varmalilar. mesela murat kardesimizin hafizasina hayranım. bu platformda hafızasına hayran oldugum iki insan var. birisi murat kardesimiz öteki de mustevfi. ben mesela daha dun neler oldu hatırlamıyorum cogu zaman.
    empati yapmaya veya kardesimize cesaret vermeye de çalışmıyorum. çünkü onun cesaret almaya ihtiyaci yok. tam tersi bizlerin onlardan öğreneceği cok sey var.
    not: o etkinlige hepinizin katılması gerekir. gerçekten bizlerin ne kadar aciz onlarin ise ne kadar olaganustu oldugunu orada anlıyorsunuz.
  • 141
    arslan parçası. valla kimse yanlış anlamazsa bir kaç kelam edeyim; oldum olası belirli günler ve haftalar daniskasından illet olmuşumdur. 3 mayıs turancılık günü hariç :) şaka bir yana murat özelinde ve benzer şekilde engelli olarak addedilen çoğu kişi için de geçerli ben herhangi bir engel göremiyorum.

    murat bizden daha iyi maç seyrediyor, analiz yapıyor, yorumluyor ve geleceğe dair bir öngörüde bulunuyor. senden benden daha çok branş takip ediyor. bir yandan tahsilini devam ettirirken öte yandan ekmek tutuyordu. şimdi murat hem mezun olduğu dalda mesleğini icra ederken hem de başta galatasaray olmak üzere sözlük gibi galatasaray platformlarına vakit ayırıyor. tv programlarına çıkıyor, kendi youtube kanalını geliştiriyor, mecmualara makale gönderiyor.

    ezcümle eğer murat engelliyse ben sakatım... tek yaptığı şey elinde akıllı telefon tweet atan ergen irileri de özürlü... hep derim kendisine de genelden hangi galatasaraylıyı sokakta, tribünde, sözlükte, forumda her yerde murat ulusan gelecekte galatasaray yönetimlerinde yer alacak. eğer kendisini engelli kontenjanında oralarda göreceğinizi düşünüyorsanız tıpkı kadınların kadın kontenjanından yer aldığı gibi yönetimlerde fena halde yanılıyorsunuz :) zira murat'ın olduğu yerde vasatın pozitif ayrımcılığa ihtiyacı var :)

    daha önce de yazdım çok ciddiyim kendisi sözlüğün çıkardığı ilk dernek yönetim kurulu üyesi olacak ve ben sağ kalırsam göreceğim; bu da kendisine lütuf olarak verilmeyecek söke söke alacak. çünkü bu yaşında galatasaray teamüllerini haiz... başarıların devamını diler elimizden gelen katkıyı yapmaya devam ederiz, hürmetler :)
  • 142
    fiziksel ya da bedensel, hiç farketmez, herhangi bir engeli olan kişilerin toplum içerisinde adapte olmaları çok daha zor. ailesinde böyle biri olan biri olarak konuşuyorum, insanların bakışları bile değişiyor size karşı.

    esas engel bedende ya da fizikte değil. esas engel düşüncelerdedir. ve her sağlıklı (burada sağlıklı da ne demekse artık) gözüken birey, birer engelli adayıdır.

    kendisinin sözlükte bulunmasından ötürü çok memnun ve mutluyum. onun da sağlıklı, aklı başında bir galatasaraylı olmasından ötürü gurur duyuyorum. dilerim galatasaray ve kendisi için çok daha başarılı şeyler yapar.
  • 287
    murat ulusan’ın komik sünnet macerasını okuyunca gülümsedim ve bir iki cümle etmem gerektiğini düşündüm.

    üç yıl önce, bu sünnet olayı nedir diye biraz araştırma yaptım. dini bir tarafı var mı, neden sadece iki dine mensup insanlar sünnet yaptırıyor diye merak ettim. öncelikle şunu söyleyeyim murat ulusan’ın sünnetten korkması gayet normal ve korkmayan hiçbir çocuk da yoktur. bendeniz de iki yaşında sünnet olmuştum ve o yaşımda hatırlayabildiğim tek olaydır. beş yaşıma kadar hatırlayabildiğim iki olay var. birisi iki yaşındaki sünnetim diğeri beş yaşımdaki babaannemin ölümü. bu iki olay dışında tamamen boşluktan ibaret beş yıl. bunların her ikisi de acı veren olaylar ve sünnet sırasında arkadaşlarımın nasıl kaçmaya çalıştığı da dün gibi aklımda.

    sünnet yahudilerin adeti zannedilir ve oradan da müslümanlara geçtiği genel kabul görür. aslı öyle değildir. sünnet aslında mısır kaynaklıdır. yahudilere de 400 yıllık mısır yaşamlarında geçmiştir. işin ilginç yanı ise sünnetin dinle hiçbir ilgisinin bulunmaması. evet bunu özel sohbetlerinde anlattığımda birçok arkadaşım “yok artık” diye hayret nidaları serdediyor. eminim bu yazıyı okuyanlar da aynı sözcüğü sessizce mırıldanacaktır.:)

    mısır’dan başka medeniyetlerde de var olduğu, hatta sümerlerden mısır’a geçtiğine ilişkin iddialar da var ama bence işin en doğrusu şu olmalı; az ya da çok ortadoğu medeniyetlerinin hepsinde vardır. ilk nerede başladı sorusunun cevabını aramak ta beyhude bir iştir.

    şimdi gelelim sünnetin çıkış nedenine. evet sayın seyirciler sıkı durun, sünnetin çıkış nedenini açıklıyorum. sünnet, ortadoğu ülkelerinde, aşırı sıcaklar nedeniyle sarkan ve uzayan penis ve vajina derilerinden kurtulmak için icat edilmiştir. “yok artık” diyenleri duyar gibiyim ama işin gerçeği bu. kuzey ülkelerinde olmayışının tek nedeni de soğuk iklimde böyle bir sorunun olmaması.

    aşırı sıcaklar ve diğer çevresel faktörler nedeniyle deriler sarkmakta ve insanlarda sağlık ve cinsel sorunlara neden olmaktadır. bundan kurtulmanın yolu ise bu sarkan derilerin kesilip atılmasıdır. bu sarkmalar sadece erkeklerde değil kadınlarda da olduğundan sünnet olayı kadınlara da uygulanırmış ve şu anda bile uygulanmaktadır. hatta bir değil bazen ikinci sünnet de gerekebiliyor. yahudiler sünnetin çok acı verdiğini tesbit edince buna karşı bir çare düşünmüşler ve çocuğu en geç yedinci gününde sünnet etmeye karar vermişler. çünkü ilerleyen yaşlarda murat ulusan ve diğer tüm çocuklarda olduğu gibi kabuslara yol açtığı görülmüş. çocuk daha hiçbir şey anlamadan bu işi bitirmek en iyi çare diye düşünmüşler. bugün bile yahudiler hala 7. günde çocuklarını sünnet ettirirler.

    müslümanlara geçiş süreci de tamamen yahudi kaynaklıdır. bilindiği gibi, mekke’deki kureyş kabilesi bir yahudi kabilesidir ve m.ö. 2500 yıllarında mekke’ye yerleşmişler. yine medine’de yerleşik olan beni kureyza kabilesi ile aynı kabiledendir. (aradaki fark sadece aralarındaki 450 km’lik coğrafi uzaklıktan kaynaklı şive farkıdır) arabistan'daki yahudiler ile mısır’daki yahudiler arasında sürekli iletişim vardı ve ticaret kervanları vasıtasıyla sağlanıyordu. dolayısıyla sünnet olayı mısır’daki yahudilerden arabistan’daki yahudilere bu yolla sirayet etmiş olmalı. uzatmayalım hz. muhammed’in de kureyş kabilesinden olduğu, kureyş kabilesinin mekke’ye yerleşmiş ve hz. ismail’i korumaları altına almış yahudi kabilesi olduğu düşünülürse, (hz. muhammed’in ibrahim milletindenim demesinin nedeni de budur) müslümanların sünnet olmalarının, (hatta kadınlarının kara çarşaf giymelerinin) temelinde yahudilerle olan akrabalıklarının olduğu çok açıktır.

    nereden girdik, nereleri dolaştık. demem o ki, sünnet sadece yahudi ve müslümanlara özgü bir adet olmadığı gibi dinlerle de hiçbir ilgisi yoktur. tamamen sağlık ihtiyacı kaynaklıdır ama din mensuplarınca dini kural haline getirilmiştir. günümüzde de bütün çocukların kabusu olmaya devam etmektedir. kanaatimce sağlık sorunu olmaması halinde sünnet olayından vaz geçilmesi en doğrusudur. kuzey ülkelerinde derilerin sarkıp uzaması ve sağlık sorunları oluşturması söz konusu değildir. dolayısıyla çocukların küçük yaşta kabus görmesini engellemenin tek yolu bin yıllardır süren bu örften vazgeçmektir. hatta sünnetin gençlerde bazı cinsel sorunlar oluşturduğu da belirtilmekte ve buna ilişkin makaleler yayımlanmaktadır. yani aklın ve bilimin yolunu takip etmek en çıkar yol diye düşünüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın