• 49
    kaldırıldığı hastanede yaşam destek ünitesine bağlanmış. ailesi beklenen sonun yakın olduğunu söylemiş.

    o değil de muhammed ali de ölür müymüş? foreman'ları, frazier'ları deviren; amerikan hükumetine tek başına meydan okuyan adam da toprak olur muymuş? yalnız aklıma stand up guys filminde al pacino'nun söylediği şu söz geliyor: "insan iki kez ölür derler. birincisi bedenimizde nefes alıp verme kesilince diğeri de adımızı son bilen kişi öldüğünde."

    adım gibi eminim ki muhammed ali, şu gök kubbe çökmediği müddetçe ikincisini hiç yaşamayacak.
  • 51
    maalesef kaybediyor gibiyiz. hiç tartışmasız, spor tarihinin en büyük iki üç sporcusundan biridir muhammed ali. çok büyük bir sporcu olmasının yanında, çok büyük bir insandır. zaten onun büyük sporculuğu, büyük insanlığıyla birleşerek muhammed ali kültünü yaratmıştır: o, prime-time'ında bokstan uzaklaşmayı göze alarak abd'ye meydan okuyacak kadar büyük bir insan; üç sene ara verdiği boksa dönüp prime-time'larındaki iki boksörden (frazier ve foreman) iki destansı şampiyonluk alacak kadar büyük bir sporcudur. o foreman'la dövüşeceği zaman çoğu spor otoritesi foreman'ı favori gösterirken, ringin etrafını dolduran afrikalılar "ali boma ye!" ("öldür onu ali!") tezahüratlarıyla ali'nin büyüklüğünü onu sıradan bir sporcu sanan herkesin yüzüne haykırıyorlardı. ali o dövüşte en ünlü meziyeti olan hızını yitirmişti; ama hâlâ eski dayanıklı ve zeki ali'ydi. o maç sekiz raunt iplerde bilerek dayak yiyerek foreman'ı zihnen ve fiziken yormuş, sekizinci raunt birkaç hafif ama seri yumrukla o koca adamı yere sermişti. boks literatürüne bu taktik "rope-a-dope" olarak geçerken, muhammad ali üçüncü kez dünya şampiyonu oluyordu.

    ali, kariyeri boyunca knock-out olmadı. hep sayıyla yenildi.
    ali trash-talk'u en üst seviyede yaptı, kendi de diyordu zaten, o boks ringlerinin şairiydi. üstelik sadece maç öncesi konuşmalarıyla değil, boksuyla da bir şairdi! şiir gibi boks yaptı, her hareketi izleyenlerde hayranlık uyandırdı. gerçekten sinirlendiğinde ise en öfkeli şiirler gibi inatçı oldu: ernie terrell onu maçtan önce eski adıyla çağırınca, maç boyu ernie terrell'ı "benim adım ne?!" diyerek dövdü... bir yumruk atıyor, bir "benim adım ne?" diye haykırıyordu.

    muhammad ali üç sene boks yapamadıktan sonra bile ayağa kalkmasını bildi, şimdi de kalkar mı, zor. ölüm, foreman'dan da frazier'dan da abd'den de güçlü rakip... ama ne olursa olsun öyle hemen düşmek yok; son gong çalana kadar dövüşe devam! çok yaşa şampiyon; iyi dövüş, inatçı dövüş, yenilgi varsa da güzel yenil!
  • 50
    bir amerikan ünlüsü olmak için fazla ahlaklı ve vicdanlı bir adam.
    bugün bile başarılı bir amerikalı boksörün hayali lüks, uyuşturucu ve güzel kadın üçlüsünden ibarettir. afro-amerikalı ise kesinlikle böyledir.
    ali ise bilindiği gibi vietnam savaşına karşı durmuş bir babayiğittir. *
    ucuz kahraman değildir. etrafı korkaklarla doluyken her bedeli kendi ödemiştir. en sonunda amerikan hükümeti ve hizmet ettiği hakim sınıfları da nakavt etmiştir.

    bu yüzden dünya üzerindeki en çok saygı duyduduğum sporculardan biridir.
    tüm dünyanın vicdanlı insanları onu sevgiyle anacak.

    irlanda'da karşılanması: http://i.dailymail.co.uk/...05DC-520_634x420.jpg
    türkiye'de karşılanması: http://img-3.onedio.com/...0b4891a9288013bf.jpg

    bayraklı poz (bonus): http://img02.alkislarlayasiyorum.com/.../sipsak/244106_5.jpg
    kendisine ait bir söz (bonus): https://algebraworksblog.files.wordpress.com/...093-muhammad-ali.jpg
  • 112
    ırkçı bir hareketi içinde özümsemiş kitle tarafından sahiplenilmeye çalışılan afro amerikalı efsane boksör. tribünden muz sallayan adamlarla basın toplantısı yapıp o hareketi haklı göstemeye çalışan bir camia ile anıldığını bilse adam bir kez de kahrından ölürdü. ali sizin çapınızdan büyüktür haddinizi bilin.
  • 107
    tarihin gördüğü en büyük rock'n roll adamlarından biridir. "dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. çocuklar için salla yumruklarını.
    kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. şu alçağın işini bitir!
    meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için. dans et şampiyon, savaş onlar için!
    şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…
    meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. dans et şampiyon, savaş onlar için!
    temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. savaş onlar için şampiyon. otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!
    seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi. sokaktaki insanlar kurtardı seni. şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!
    bu ring ikinize fazla. hadi bitir işini, suratını paramparça et. yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!
    hadi yavrum salla yumruklarını! muhammet ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse. sadece cassius clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.
    dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!"
  • 106
    kendisinden çok daha güçlü yumruklara sahip ağır sıkletler oldu boks tarihinde ancak hiçbiri muhammad ali kadar zeki değildi. ağır sıklet boksun altın çağında hem ring içinde hem de ring dışında dominant olmayı başarabilmiş, spor tarihinin en büyük karakteridir ali.

    tenisten futbola birçok spor dalında idol olarak görülmek her sporcunun başarabileceği bir iş değildir. bunun için the greatest olmalısınız.
  • 94
    türkiye'den çıkacak herhangi bir vicdani retçi sporcu ile muhammed ali'nin vicdani retçiliğini kıyaslamak, mangoyla pepinoyu karıştırmaktır*. sonuçta askerlik var, askerlik var.

    muhammed ali'nin karşı çıktığı askerlik vietnam savaşı'ndaki askerliktir. peki nedir bu vietnam savaşı? (bkz: vietnam savaşı for dummies)
    ikinci dünya harbinden sonra iki kutuplu bir dünya ortaya çıkıyor bildiğiniz üzere. birinde abd ve şürekası, diğerinde sovyetler ve peykleri var. işte bu 1945-1990 arası döneme soğuk savaş deniyor. her ne kadar berlin duvarının yıkılması ve sovyetlerin dağılmasıyla bu soğuk savaşı demir perde ülkeleri kaybetmiş olsa da durum her zaman abd'nin lehine gelişmemişti, sovyetlerin sazı eline alıp rejimini ihraç etmeyi başardığı dönemler de vakidir. doğu avrupa ve asya ülkeleri bir yana fransa ve italya'da bile işçi/komünist partilerinin iktidara yürüdüğü zamanlar olmuştu. truman doktrini ve marshall yardımı hep bunlarla alakadardır zaten. neyse oraya girmeyelim. işte bu soğuk savaşın en delişmen, civcivli dönemlerinden biri de vietnam savaşı zamanıdır. vietnam'da savaştan evvel iki ayrı cephe vardı. amerikan destekli güney vietnam ve sovyet-çin destekli kuzey vietnam. amerika güney vietnam'ı sevdiğinden filan değil, tampon bölge görevi gördüğü için destekliyordu*. çünkü abd'de o zamanlar domino teorisi denen siyasi bir mülahaza yaygındı. bu teoriye göre, şayet bir ülke komünistse komşusuna da o rejimi ihraç etmeye çalışacaktı. e vietnam'ın dibinde de kamboçya ve laos var. vietnam külliyen sovyet güdümüne girse onlar da girecek ve dahi diğer yakın ülkelere de sıçrayabilecek bu rejim. her neyse, abd kuklası güney vietnam yönetimi o kadar embesildi ki sadece kuzey vietnam'ı değil kendi halkını da kendine düşman etti. kalktı, halkın elinde ne kadar toprak varsa el koydu. halk da ayaklandı tabii. (bkz: vietkong) sonrasında kuzey vietnam ve vietkong, güney vietnam'a karşı savaş açtı. e amerika durur mu, ta itin öldüğü yerden, 10.000 mil uzaktan kalkıp geldi güney vietnam'a yardım etmeye. başta da söylediğim gibi sevdiğinden filan değil tabii. vietnam'ın deyim yerindeyse amına koydu. 1,5 milyon insan öldürdü, vietnam topraklarının üçte biri kullanılamaz hale geldi. napalm bombalarıyla insanları kavurdu.

    https://i.hizliresim.com/6nPRll.jpg

    o ağlayan kızın bugünkü hali:

    https://i.hizliresim.com/l1vM9B.jpg

    şimdi, sen bu savaşa katılmaya karşı çıkan muhammed ali'yle türkiye'de askere alınmaya karşı çıkan bir sporcuyu kıyaslayamazsın. iki ülkenin davaları bambaşka çünkü. birisi 10.000 mil ötede kendisini zerre ilgilendirmeyen olaylara müdahale etmek için asker alırken beriki sadece ülke savunması ve güvenliği için asker alıyor. birisi saçma sapan bir taarruz durumunda, beriki sadece müdafaa pozisyonunda. ha, şunu da söyleyeyim; türkiye'den vicdani retçi çıkamaz mı? çıkabilir, umrumda değil. savaşmak veya askere gitmek istemeyen adama zorla askerlik yaptıramazsın. zaten alsan da o motivasyona sahip olmadığı için yarardan çok zararı olur sana, falan fistan. lakin muhammed ali'nin vicdani retçi olmak için bir türk sporcudan çoook daha fazla haklı nedeni vardı. ataları yıllarca kölelik yapmış, kendisi bir beyazın gittiği okula gidememiş veya en basitinden bir beyaz gibi herhangi bir otobüsün ön koltuklarına oturamamış hatta bir beyazla aynı musluktan su içmesi bile yasaklanmış muhammed ali'ye "ya şu komünist vietnamlıları bi' halledelim be hacı?!" diye gelirsen; o muhammed ali de sana nah çeker. çok da iyi yapar. boşuna the greatest denmiyor o adama.
  • 127
    insanlar foreman’dan korkuyor.
    onun ne kadar sert vurduğundan bahsediyorlar.
    dünya yanılmakta.
    şimdi beni dinlemelisiniz.
    size hiç yalan söylemedim.
    frazier’ı 6 defa düşürdü, 6 defa ayağa kalktı.
    norton’u 4 defa düşürdü, 4 defa ayağa kalktı.
    adamın 10’a kadar saydırıp birini bitirdiğini ne zaman gördünüz?
    ben liston’a ikinci dövüşte vurduğumda 10’a sayılana kadar yerde kaldı.
    folley yerde kaldı.
    williams yerde kaldı.
    yani bu adam kimseyi nakavt edemedi.
    o bir zorba.
    yavaş, hiçbir becerisi yok.
    ayak hareketi yok.
    beceriksiz biri.

    bu maç için bazı özel şeyler yaptım.
    bir timsahla güreştim,
    bir balinayla cebelleştim,
    şimşeğe kelepçe takıp,
    gök gürültüsünü hapse tıktım,
    fenayım biliyorsun.
    daha geçen hafta bir kayayı katlettim,
    bir taşı yaraladım,
    bir tuğlayı hastanelik ettim,
    o kadar kötüyüm ki ilacı bile hasta ederim.

    o kadar ikonik söylemleri var ki, örneklendirmeye kalksak sayfalar sürer. spor tarihin en iyi konuşmacısı olduğu aşikar. sadece çeneyle de var olmayışı onu özel yapıyor. bu adam hem yumruklarıyla hem de sözleriyle darbe vurabiliyordu.
  • 24
    --- alıntı ---

    devrin dünya ağır sıklet boks şampiyonu olan 30’lu yaşlarındaki sonny liston’a 22 yaşındaki kentucky’li bir genç cassius clay meydan okuyordu. new york times gazetesi tecrübeli şampiyon liston’un ünvanını bu heyecanlı gence kaptırmayacağına o kadar emindi ki, bu ünvan maçına ünlü boks yazarlarından birini gönderme gereği bile duymadı. gazete yönetimi, kendilerine göre ‘’formalite’’ bu maçı takip etme görevini gazetenin spor servisindeki 26 yaşındaki genç muhabir robert lipsyte’a verdi.

    lipsyte’nin, miami’ye iner inmez ilk işi, spor editörünün verdiği tavsiyeye uyarak, boks maçının yapılacağı salon ile en yakın hastane arasındaki en kestirme yolu tespit etmek oldu. böylece, lipsyte, gazetenin bu maçtan beklediği tek haber olan ‘genç clay’ın nakavttan sonraki acil servis görüntülerini’ diğer gazetecilerden önce elde edecekti.

    genç muhabir lipsyte, kestirme yolu keşfettikten hemen sonra clay’ın antrenman yaptığı ve bugünkü miami beach içinde kalan 5th street spor salonuna geldi. tarih 18 şubat 1964’tü. 25 şubat’taki maça 7 gün vardı. robert lipsyte, spor salonun merdivenlerini çıkarken arkasında, hepsi aynı beyaz ‘’terry-cloth cabana’’ ceketten giymiş 4 tane gencin onu kenara iterek yukarı çıktıklarını gördü. ‘’canım sıkıldı’’ diyen lipstey, ‘’kim ulan bu zibidiler?’’ diye sormuş etrafındakilere. ‘’yeni bir ingiliz rock grubu’’ demişler, ‘’beatles mı ney, işte öyle bişey’’ demişler, ‘’ilk amerika turnelerindeler’’ diye eklemişler…

    ‘’kim ulan bu beatles?’’

    beatles ile beraber ingiltere’den gelen gazeteciler, aslında farklı rock müzik yorumlarıyla gençler arasında gittikçe popülerleşen bu yeni grubu, bütün dünyada tanınan şampiyon sonny liston ile fotoğraflamak istiyorlardı. ancak ağır sıklet şampiyon sonny liston, ‘’bu nonoşlarla fotoğraf motoğraf çekmem (not with them sissies)’’ deyip tersleyince, onlar da elleri mahkum, gelmişken boş dönmeyelim diye pek de bir gelecek görmedikleri genç cassius clay’ın antrenman salonuna gelmişler.

    lipsyte, henüz spor salonuna gelmeyen clay’ın soyunma odasında, laçka hareketleri, küfürleri, itiş kakışlarının ortasında kaldığı beatles üyeleriyle tanışmasını şöyle anlatıyor: ‘’kendimi tanıttım, beni taklit edip güldüler. john lennon tokalaşırken kendisinin ringo olduğunu söyledi. sonra bana paul’u tanıtırken de onun john olduğunu söyledi. maçın sonucu hakkında ne düşündüklerini sordum. ‘şampiyon liston, hergele züppe clay’ı maçın başında nakavt eder’ dediler. sonra yeniden beni görmezden gelip kendi aralarında itiş kakışa başladılar. ne hergele züppe çocuklar diye kendi içimden düşündüm.’’

    derken, kapı aniden açılır ve içeri bütün haşmetiyle cassius clay girer. ‘’fotoğraflarda gördüğümden daha iri yarıydı, güzel bir teni vardı ve parıldıyordu’’ diye hatırlıyor lipsyte o anı. yüzünde kocaman bir gülümseme varmış. kendisine soyunma odasında adı beatles olan bir grubun üyelerinin olduğu söylenmiş ki, ‘’merhaba beatles’’ demiş clay ve ardından, ‘’beraber turne yapalım sizinle, çok para kazanırız’’ demiş. bu heybetli genç karşısında ne yapacağını şaşıran beatles üyeleri, aniden lipsyte’in deyimiyle ‘’anaokulu çocuğu’’ gibi olmuşlar. sessizce, çalışacağı boks ringine kadar clay’ın arkasından seyirtmişler.

    ‘’bilmeseniz, önceden tanışıyorlardı ve bu buluşmada ne yapacaklarını önceden kararlaştırmışlar sanırdınız’’ diyor lipsyte, birbirlerinden o gün haberdar olan beatles ve clay’ın birlikteliği için... clay ile beraber ringe giren beatles üyeleri, beraber şakalar yapmaya başlamışlar. yere diz çöküp ‘’beni dövme abi’’ diye yalvarıyorlar, dualar ediyorlarmış. derken clay, en uzun boylu beatles olan ringo’yu kaldırmış, diğerlerini arkasına tek sıra dizmiş ve ringo’ya yumruk atar gibi yapmış. tabii beatles üyeleri de bu farazi yumruğun şiddetiyle kafalarıyla domino etkisi olmuş gibi yapınca işte bugün bu yazıyı okumanıza neden olan aşağıdaki efsane fotoğraf karesi ortaya çıkmış.

    http://fotogaleri.haber7.com/...0110528122858696.jpg

    ardından üst üste piramit yaparak clay’ın çenesine ulaşmaya çalışmışlar ve bir anda 4 beatles ve clay kahkahalara boğulunca üst üste devrilmişler. çok geçmeden clay’ın adamları bu genç ingilizleri oradan postalayıp antrenmanı başlatmış.

    muhabiri nakavt eden cevap

    antrenman sonrası, soyunma odasında gazetecilerin, ‘’bu maçta yenildikten sonra ne yapacaksın?’’ sorusu karşısında, cevap vermek yerine sıkıntıdan uyuyormuş gibi yapmış clay. derken sessizliği, bostonlu bir gazetecinin, ‘’bütün bu artistlikleri para için yapıyorsun, değil mi?’’ sorusu karşısında clay uyanmış gibi yapmış ve, ‘’ben para kazanıyorum, dışarda patlamış mısır satan, içecek satan garibanlar para kazanıyor ve hepsinden önemlisi sana yazacak iş çıkıyor. bak bu kış gününde gazeten seni sıcak miami’ye gönderiyor bunun için, sen de kazanıyorsun’’ demiş.

    bostonlu muhabir, sağlı sollu kroşe yemiş gibi bir ifadeyle bu beklemediği cevap karşısında suspus olurken genç muhabir robert lipsyte, ilk defa, ‘’inşallah bu çocuk bu maçta kafasını dağıttırmaz da kariyeri biraz daha uzun olur. takibe değer biri. umarım tıpkı, beatles adlı şu zirzop grup gibi, ateşböceği misal hemen yanıp sönen bir kısa şöhreti olmaz’’ diye düşünmüş. lipstey, dalgın dalgın bunları düşünürken, yanından geçen clay’ın kendini dürtmesiyle bir anda kendine gelmiş. clay, muhabir lipsyte’in kulağına ağzını yaklaştırıp fısıltıyla, bana ilk okuduğumda kahkahalar attıran soruyu sormuş: ‘’seni, bugün o 4 hergeleyle soyunma odasında gördüm. kimdi lan o karı kılıklılar?’’

    boks tarihinin en dramatik haftası

    şimdi aranızda, ‘’o’nun adı muhammed ali clay, neden cassius clay diye yazıyorsun?’’ diye çıkışanlar olabilir. tek sebebi var; bu hikayenin geçtiği haftaya kadar ismi cassius clay şeklindeydi de ondan... ama o bir hafta, sadece adının değil modern boks tarihinin en dramatik haftasıydı.

    politika, spor, din, ırk ve eğlence dünyası tek bir maçta bu kadar içiçe hiç geçmemişti ve bir daha hiç geçmeyecekti. cassius clay, o maça gelirken nation of islam adlı siyahi gruba katılmış ve adını da cassius x yapmıştı ancak bunu henüz kamuoyu bilmiyordu. ‘’x’’ size hemen durumu farkettirdi. zaten, maçı takiple görevli gazeteciler çok geçmeden amerikan medyasında o günlerde nefret objesi olan malcolm x’in de cassius clay’ı desteklemek için miami’de olduğunu farketmekte gecikmeyecekti. malcolm x’in miami’deki varlığı bir anda din, ırk tartışmaları boyutu getirdi maça.
    maç bu tartışmaların gölgesinde iptal noktasına gelince, organizatör bill faversham, clay’a adeta yalvararak, nation of islam’a üye olduğunu maçtan önce açıklamamasını istedi.

    ‘kendilerine para kazandıracak zencileri severler’

    lipsyte, malcolm x’in miami’de olduğunu bildiği halde maç gününe kadar kendisini görememiş. ancak, 1 yıl önce sonny liston ile floyd patterson arasında oynanan maçtan çıktıktan sonra, brooklyn’deki bir işçi eylemi sırasında gördüğü malcolm x’in yanına yaklaşarak, ‘’bu boks maçı size neyi sembolize ediyor?’’ diye sorduğunu hatırlıyor. ‘’bu çok saçma bir soru’’ diye çıkışmış malcolm. bunun üzerine, nation of islam’ın paramiliter gençlik ocağı olan fruit of islam üyesi 3 koyu renk takım elbiseli siyahi yardımcı paldır küldür lipsyte’i kucaklayıp paketlemişler. lipstey ite kaka götürülürken, malcolm’a, ‘’tek saçma soru cevaplanmamış sorudur’’ diye bağırmış. genç muhabirin bu cevabı, malcolm’un yüzüne bir tebessüm yaymış ve izin vermiş. lipsyte, yeniden malcolm’un yanına gelerek kendini tanıtınca malcolm cevabını vermiş: ‘’sporda final oynayan iki kişinin de siyah olmasından mutluyum. ancak hiç şüphesiz istismar edilecekler ve asıl kaymağı sponsorlar yiyecek. sadece kendilerine para kazandıracak zencinin sivrilmesine izin verirler.’’

    lipsyte, kariyerinin başlangıç haberi olan lipston – patterson maçına bu yan açıklamayı eklemesiyle ny times editörlerinin dikkatini çekmiş ve yine bu haberi sayesinde işte miami’ye onu göndermeye karar vermişler.

    miami’ye gelen bütün tecrübeli boks yazarları (boks yazarlığının gazetelerde ciddi kariyer olduğu günlerdir), ‘heyecanlı bir züppe’ gördükleri clay yerine, sonny liston’un kampına takılıyormuş. genç lipstey ise anlam veremediği bir içgüdüyle, "i am the greatest (ben en büyüğüm)’’ diye demeç verip duran cassius clay’a takılı kalmış.

    sonraki günler, clay ve sonny liston’un gazeteciler aracılığıyla küfürleştiği günlerdir. liston, küçümsediği clay için, ‘’o i..e, ben erkeğim’’ der. clay ise, sonradan kariyerinin özeti olacak, ‘’kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım’’ der. clay’a maçta linston’un yumruklarından nasıl kurtulacağı sorulunca da, ‘’gözlerinizin görmediğini elleriniz vuramaz’’ der.

    25 şubat 1964 gecesi boks tarihi yeniden yazıldı

    ve 25 şubat 1964 gecesi boks tarihi yeniden yazıldı. maçın başında bütün bahisler 1’e 7 sonny liston’un kazanacağı yönündeymiş. ancak maçın başlamasıyla herşey değişmiş. clay, gerçekten de ringde adeta uçuyormuş. liston rakibini karşısına almakta bile zorlanırken clay arı gibi sokmaya başlamış. üçüncü raund’ta, liston’un sol gözünün altını patlatmış. ve 7’nci round’ta kalçalarının üzerine yere oturan liston, hakemin sayışına cevap veremeyerek nakavt olurken boks dünyası şoka girmiş. kimsenin gözlerine, kulaklarına inanamadığı bu anda clay, önce basın tribününe dönerek ‘’şimdi yiyin yazdıklarınızı’’ diye bağırmış ve ardından yumrukları havada, ‘’dünyayı salladım! dünyayı salladım!’’ diye haykırarak ringi terketmiş.

    http://fotogaleri.haber7.com/...0110528124833992.jpg

    lipsyte, o güne kadar ki en büyük zevki yaşadığını anlatıyor. ‘sonucu belli’ bir maça hasbelkader gönderilmiş bir muhabirken birkaç dakika içinde gazetesinin, tarihe tanıklık eden ismi olmuş. ‘’küçük olivetti daktiloma parmaklarımın bir vuruşu vardı ki… seksten daha iyiydi diyemem ama aynı derecedeydi…’’

    hızla haberi yazıp telgrafla gazeteye geçmiş ve o geceki baskıya yetiştirmiş. lipsyte’in imzasının ilk kez, new york times’ın birinci sayfasında göründüğü haberdir bu…

    cassius değil artık, muhammed ali

    ertesi gün cassius clay yeniden basının karşısındadır. artık maçın tansiyonu geçmiştir ve bütün nezaketiyle konuşur. devirdiği liston’a isterse yeni bir maç şansı verir ya da kendisine meydan okuyacak herkesle ünvan maçına hazır olduğunu duyurur: ‘’bütün istediğim, temiz beyefendi bir insan olmaktır.’’

    çok önemli birşey daha der clay o toplantıda gazetecilere, "liston için gerçekten üzgünüm. siz gazeteciler onu çok şişirdiniz, çok yükseğe çıkardınız. şimdi o kadar yüksekten düşüyor ki…’’
    genç muhabir lipsyte, bütün o ihtiyar kurt spor yazarlarının bu genç boksör hakkındaki düşüncelerinin değiştiği anın bu olduğunu aktarıyor.

    gazeteciler, "malcolm x ve nation of islam ile alakan nedir?’’ diye sorarlar. ‘’bakın’’ der clay, ‘’ormanda aslan aslanla, kaplan kaplanla, kırmızı kuşlar kırmızı kuşlarla gezer. kendi türünden insanlarla gezmek insanın da tabiatında vardır. istenmediğim yerlerde olmak istemiyorum’’ şeklinde cevap verir.

    daha basının birinci sayfalarına girdiği ilk gün yaptığı bu açıklama gazetecileri şok edecektir. muhabirler birbirlerine bakıp şaşkınlıkla yeniden sorarlar:

    ‘’yani müslüman mı oldun?’’

    "siyah müslümanların toplantılarına katılıyorum. ve orada ne görüyorum? sigara yok, içki yok, eşini aldatma yok. hanımları gayet mazbut giyiniyor. sonra sokağa çıkıyorum ve siz bana oraya onların arasına gitmemelisin diyorsunuz. ama bana somut bir sebep söylemelisiniz, neden oraya gitmemem gerektiğine dair…’’

    gazeteciler yine sorar: "peki gençliğin şampiyonu olarak sorumluluğun ne olacak?’’

    22 yaşındaki taze dünya şampiyonu clay’ın medyadan çekinecek gibi bir hali yoktur: "sizin benden olmamı istediğiniz kişi olamam. istediğim kişi olmakta özgürüm’’.

    lipsyte, bu sözler kulağımda, atletik özgürlük bildirgesi gibi çınladı. bu genç boksürün ve hikayesinin efsaneye dönüşeceği hissi kalbimi kapladı. ve ben bu hikayeyi tüm dünyaya duyuracaktım’’. duyurdu da…

    kader denk noktasında bir maç

    bir maçın etrafında kaderin bir araya getirdiği insanlar, yükselişler ve düşüşlerin kader denk noktasını yaşadılar o 1964 şubatında.

    cassius clay, müslüman olduğunu açıklamasının üzerinden 20 gün geçmeden muhammed ali clay oldu. 1975 senesinde ise ırkçı nation of islam’ı bırakarak sünni islama geçti. 2005 senesinde tasavvuf yolunda insan-ı kamil yolculuğuna çıktığını açıkladı. 1964 yılında, 22 yaşında, o güne kadarki en genç insan olarak kazandığı ağır sıklet boks şampiyonu ünvanını 2 kere daha kazandı. yaklaşık 20 yıl boksun kralı oldu. hayatında ilk yenilgisini ve tek nakavtını muhammed ali’nin yumruklarıyla yaşayan george foreman, 1989 senesinde o günleri anlatırken, ‘’muhammed ali, o kadar hızlıydı ki, ışığı söndürüp yatağına girdiğinde oda henüz kararmamış olur’’ diyecekti.

    uçması olay, yumrukları olay, sözleri olaydı. birçok sözü hemen popüler kültür klişesine dönüşüyordu. benim favorilerimden biri - ki maçlarda sahaya çıkarken söylenirim - , 1975’te joe frazier’i yenmek için filipinlerin başkenti manila’ya gittiğinde söylediği, "it’s gonna be thrilla, a chilla and killa, when i get the gorilla in manila’’ cümlesiydi.

    clay’ı ‘ateş böceği gibi yanıp sönecek kısa ömürlü bir şöhret sanan’ medya çok yanılmıştı. muhammed ali, 1999 yılında yüzyıl biterken, hem, kendisini tam 37 kez kapak yapan dünyanın en büyük spor dergisi sports illustrated hem de bbc tarafından ‘yüzyılın sporcusu’ ilan edildi.

    malcolm x’i, bir nefret objesi olarak gören devrin medyası da çok yanılmıştı. cassius clay’ın adını muhammed ali yaptığı 1964 mart ayında malcolm x, nation of islam’dan ayrıldığını duyurdu. kısa süre sonra da malcolm x, malik el şahbaz oldu. clay’ın ilk şampiyonluğunu kazanmasından, tam 1 sene sonra şehit edildiği 21 şubat 1965’e kadar geçen sürede, ırkçılığın ürettiği ırkçı bir reaksiyonerlikten, birlikte yaşama şampiyonu bir insan hakları ve özgürlük kahramanına dönüştü. o gün yüzüne bakmayan genç muhabirler, bugün bu büyük kahramanla olan anlarını hayatlarının en onurlu anları olarak anlatabiliyor.

    o gün züppe 4 gençten oluşan ingiliz rock grubu beatles ise sonraki yıllarda rock tarihinin gelmiş geçmiş en büyük grubuna dönüşürken, müzik tarihine unutulmaz bir parantez açtılar. yaşları büyüdükçe züppelikleri gitti. en azından john lennon, gelmiş geçmiş en ‘cool’ müzik adamlarından birine dönüştü. new york’ta 1970’li yıllarda, nixon’a, fbi’ın hoover’ına karşı verdikleri destansı mücadelenin belgeselini gözlerim dolu dolu seyretmiştim. muhammed ali de, genç muhabir lipstey de, sonny liston da bu grup hakkında yanılmıştı.

    ve, bu yazıdaki birçok anekdotu, bu sene piyasaya çıkan ‘’an accidental sportswriter (kazara spor yazarı)’’ adlı hatıra kitabından aktardığım robert lipsyte de, gelmiş geçmiş en efsane spor yazarlarından birine dönüştü. ‘’nasıl olsa sonny liston, o züppe genci duman edecek’’ düşüncesiyle new york’ta kalan, miami’ye gitmeyen anlı şanlı spor yazarları, fena yanılmıştı. unutulup gittiler…

    şu hayatta kimin ne olacağını bilemezsin. kendi makamına, konumuna, ünvanına güvenerek kimseyi küçümseme. medyanın şişirmelerine gelmeyeceksin. rakibini asla küçümsemeyeceksin. yeni üslupların, yeni tarzların ve gençlerin çığır açabilecekleri ve kendilerinden sonraki kuşakları bile etkileyebileceklerini unutmayacaksın.

    yoksa an gelir, yıldızın parladığı o an gelir, kelebek gibi uçan, arı gibi sokan gerçekle yüzleşirsin. geç olur, yazık olur…

    cemal demir
    http://gss.gs/dq

    --- alıntı ---
  • 4
    11 eylül olayından sonra muhammed ali saldırının gerçekleştiği yere ziyarete gider ....burda karşılaştığı cnn muhabiri ona şu soruyu sorar:

    cnn muhabiri mc. oneil:
    'sn. muhammed ali, bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan teröristlerle
    aynı dinin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz?"

    muhammed ali:
    ''siz, hitler ile aynı dini paylasan bir mensup olarak neler
    hissediyorsanız aynısını.."

    (bkz: kapak)
  • 111
    yanlış bir güruhun koreografisine konu olmuş, tarihin gelmiş geçmiş en büyük boks efsanesi;

    https://www.sporx.com/...derme-SXHBQ833392SXQ

    karaktersizliği, ahlaksızlığı ve başarısızlığı kabul etmeyen örnek bir sporcunun, bu görsele söyleyecekleri yine kendi sözleriyle şöyle olurdu; "şampiyonluğu rüyanda bile görüyorsan uyan ve hemen özür dile."
  • 47
    pele gibi bir futbolcunun olduğu dönemde bile yüzyılın sporcusu seçilmesi her şeyi açıkça özetliyor zaten.hangi sporu yaparsan yap karakterini örnek alman gereken efsane boksördür.videolarını izlemek bile diğer sporculardan nasıl farklı olduğunu anlamana yetiyor.yeteneği,hızı,öz güveni inanaılmaz.artık efsaneleşmiş hayalet yumruğunu kim unutabilir ki zaten.
  • 53
    bir sporcudan ote bir ilham kaynagiydi. guclu ve kararli bir durusu vardi. boyle isimler dunya tarihinde ayri bir yer edinir ve isimleri sonsuza kadar ikon olur. muzikte michael jackson gibi ya da futbolda pele ya da basketbolda michael jordan gibi boks icin de her isimden once muhammed ali gelir. oyle ki sonsuza kadar hic degismeyecek sekilde en iyi hep o kalacak. rahat uyu sampiyon!
App Store'dan indirin Google Play'den alın