resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 681
    --- alıntı ---

    metin oktay için çok şey yazıldı, hakkında belgeseller yapıldı. ancak metin oktay’ın siyasal kimliği hep gizlendi, unutturulmaya çalışıldı.
    metin oktay sosyalistti. oyunu türkiye işçi partisi’ne verdiğini açıklayan ilk futbolcuydu. bir tren seyahatinde, çetin altan’a “bizi sosyalist yaptın, ama sen aramızdan çektin gittin” diyen de oydu.
    metin oktay gibi gene galatasaray’ın unutulmaz futbolcularında metin kurt, “taçsız kral”ın bilinmeyen bir yönünü şöyle anlatıyor:

    “türk futbol tarihinde, taraflı tarafsız tüm sporseverler için metin ağabey efsane bir isimdir… özel yaşamında tüm insanlara karşı derin bir sevgi beslemiş, her zaman dara düşen sporcuların ve dostlarının hızır gibi imdadına –maddi veya manevi- yetişmiştir. deniz gezmiş, hüseyin inan, yusuf aslan’ın idamına karşı yürütülen imza kampanyasına katılarak onların verdiği mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermişti. onun bu yanını insanlarımızın çok azı bilir.”
    (vecdi çıracıoğlu, “gladyatör”, everest yayınları, 2009)

    gene metin kurt, futbolu bıraktıktan sonra zor durumda kaldığını öğrenen metin oktay’ın kendisiyle karşılaşınca şöyle dediğini anlatır:
    “ben senin hem ağabeyinim, hem de solcuyum. solculuk sadece sana mı kaldı? buraya gelmem, seni aramam futbolun dışında, senin solculuğundan, benim solculuğumdan.”

    --- alıntı ---
  • 684
    vefatının üzerinden bunca sene geçmesine rağmen neredeyse her galatasaray maçı'nda dillere pelesenk olmuş "taçsız kral, metin oktay, tek aşkıydı galatasaray, senin gibi, cimbomluyu, unutur mu bu taraftar"ın 10 numarası, efsane kaptan. diego armando maradona napoli için ne demekse, franco baresi milan için ne demekse metin oktay da bizim için aynı şeyleri ifade eder. belki de daha fazlasını. galatasaray spor kulübü'nün de, metin oktay'ın anısına, 10 numaralı formayı emekliye ayırması gerekir. alt tarafı bir numara, hala geç sayılmaz.
  • 686
    metin oktay ile aramda geçmiş unutamadığım anılarımdan bahsetmek istiyorum.

    metin ağabey ile izmir'de, bir restoranda tanışmıştık. masamız çok keyifliydi. babam olsun, süheyl olsun...
    metin abi spor yapmanın önemini, sporcu kişinin dinamizmini, etkinliğini göstermek adına süheyl'i ayağa kaldırıp yanına çağırdı. sonra
    uzakdoğu sporu olan judo'ya özgü bir hareket ile arasında epeyce bir yaş farkı bulunan genç süheyl'i tek seferde alaşağı etti.
    tabii kalabalık bir ortamda yaşandı bunlar. spor yapmanın, sporcu olmanın faydalarını süheyl'i yerde gördüğümüz an daha çok anlamıştık.
    bu kadar içten, samimi, sevecen ve öğreticiydi.

    neredeyse o dönem ailemin her ferdi ile metin oktay bağlantılı bir anım var diyebilirim. metin abi gerçekten bambaşka bir insandı. bizler metin oktay ile birlikte galatasaraylı olan nesillerdeniz. dönemin şartları gereği
    metin oktay'ın jübilesini radyodan dinlemiştik tüm aile. hiç unutamam, babaannem radyo başında gözyaşı döküp ağlamıştı.
    ara sıra düşünür, bu anılarımı tazelerim. hem hüznü, hem sevinci galatasaray odaklı yaşadığımızı, galatasaray kültürüne bağlı, çok iyi galatasaraylı bir aileden geldiğimizi gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

    metin oktay'ın başrolde olduğu anılarımdan biri de:
    galatasaray'ın altyapsında oynadığım dönemlerde bir golcü transferi yapılmıştı a takıma. hani spor programlarında çok klişe bir laf vardır '' isim verdik. karşı tarafa söz hakkı doğdu.'' gibi.
    karşı tarafa söz hakkı doğmaması için isim vermeyeceğim :) ama bize gelmeden önce bir takıma 3 gol birden attığını söyleyebilirim.
    her neyse, o futbolcu alındı alınmasına ama inanılmaz derecede yeteneksizdi. golcü diye alınmış lakin topa vurma konusunda, forvet özelliklerini bünyesinde barındırma konusunda oldukça başarısız çıkmıştı.
    bir gün metin ağabey'i onunla ilgilenirken gördüm. antrenman sonrası kendine ait olan vaktini hiç düşünmeden yeni transferin mental ve fiziksel gelişimine katkıda bulunmak için harcıyordu.
    topa nasıl vurması gerektiğini, bir forvetin neleri yapıp, neleri yapmamasını tek tek anlatıyordu. işte o sahneyi gördüğüm an, bir kez daha anlamıştım ne kadar büyük bir galatasaraylı olduğunu,
    ne kadar büyük bir galatasaray sevgisine sahip olduğunu.

    metin oktay'lı diğer bir hatıram da onun terletmiş olduğu bir formayla alakalı.
    malzemeci ahmet abi vardı. ahmet kazancı.. erkan kazancı'nın babasıydı kendisi. galatasaray'da oynamış bütün futbolculara, galatasaray efsanelerine vefat edene kadar ilgi ve alaka göstermiş, yardımlarda bulunmuş biriydi.
    yani kısacası galatasaray için elinden gelen her şeyi, belki de elinden geldiğinden de fazlasını hiç düşünmeden yapanlardandı o da.
    malum, altyapıda oynadığım zamanları düşündüğünüzde, o günün koşul ve şartları futbol adına çok elverişli değildi. takımlarda birçok eksik, sıkıntı vardı. forma
    sıkıntısı da bu sıkıntıların başında geliyordu. öyle her maça özel getirilen tertemiz yeni formalarımız yoktu. her maçtan sonra yıkanılan, bir sonraki maç için hazır
    hale getirilen, çok kullanımlık formalarımız vardı. bir gün ahmet ağabey'in yanına yanaştım. sohbet muhabbet derken bana bir forma verdi. formayı verirken de o formanın metin oktay'a ait olduğunu,
    bu formanın hakkını vererek oynamam gerektiğini söyledi. inanın sonrasını hiç anlatmak istemiyorum ama şöyle söyleyeyim, maalesef ne olduğunu bilmediğim bir şekilde kaybettim metin oktay'ın galatasaray aşkıyla terini akıttığı sarı kırmızı galatasaray parçalısını.
    ya biri çaldı, ya da bir yerde unuttum... velhasılı o formayı koruyamadım.

    hayatım boyunca birçok üzüntü yaşamış olabilirim ama bunun üzüntüsü çok başka. hatırladıkça hüzünleniyorum.
    şu an için en çok etkilendiğim, aklımda kalan birkaç anımı paylaşmak istedim.
  • 688
    bugün havalimanı - aksaray metrosunun ataköy durağında beklerken ve gazete okuyorken yanıma bir bey amca oturdu. okuduğum spor sayfasına göz attıktan sonra, "kim olacak şampiyon?" dedi gülümseyerek. "allah'ın izniyle galatasaray." diye cevap verdim. temkinli konuştuğumu görünce, "korkma, bırakmaz aslanlar artık, ben de galatasaraylıyım." dedi.

    sonrasında futbolun genel seyrinden konu açıldı. bize bile artık eskisi kadar tat vermediğini, kendi zamanında kimbilir ne kadar da güzel bir oyun olduğunu söyledim. "tabi başkaydı bir zamanlar. ben de top oynadım kasımpaşa'da iki sene." dedi. aklıma hemen o soru geldi: "metin oktay'ı oynarken gördünüz mü yani?"

    soruyu duyar duymaz kısık gözlerinde gördüğüm ışıltı ve anlatmaya başladığı anda kurduğu cümlelerdeki heyecan gözlerimdeki nemlenmenin müsebbibiydi. anlatmaya başlarken toparladı kendini. düzeltti. sanki o koca ihtiyar amcanın karşısındaydı metin oktay. hala o saygıyı gösteriyordu taçsız kral'a. "gayet tabi. aynı zamanın futbolcusuyduk."

    metro geldi. normalde forum istanbul'da inecektim. fakat bey amca başlayınca metin oktay'dan ve o dönemden anlatmaya, inmek fikri aklımdan uçup gitti. şansıma aksaray'a kadar devam etti yolculuk. o yarım saat içinde büyülenmiş bir vaziyette dinledim bey amcayı. "keşke semt olanına değil de şehir olanına gitseydik bu aksaray'ın. saatlerce anlatsaydı." dedim içimden.

    inince elini öptüm ve vedalaştık. bu vedalaşma hüznünü en son ne zaman yaşadığımı dahi hatırlamıyorum. sanki ihtiyar amcadan değil de yıllardır rüyalarımızda yaşattığımız metin oktay'dan ve dönemin diğer kahramanlarından ayrılıyordum. tarihten kopuyordum. oturdum geri metroya. dünyanın en şanslı ve en buruk insanı bendim o an.

    çok geç doğmuşum be. çok fazla geç. 14 senelik fetret devrinin 13. senesinde ölseydim, o şampiyonluk gününü dahi göremeseydim de seni bir kez olsun izleyebilseydim...
  • 691
    itiraf etmek gerekirse, onu sol koluma kazırken onun böyle koca yürekli bir adam olduğunu ya da bu denli büyük bir delikanlı olduğunu bilmiyordum. internetten kendimce yaptığım araştırmalardan, onu anlatan yazılardan ve belgesellerden tanıdım taçsız kral'ı. keşke onunla aynı masada oturup iki duble içebilseydim diye çok içimden geçirdim. o; tribünlerde ve gönüllerde, nesilden nesile yaşayan bir öğreti olarak kalacak, onlarcamızın hayat felsefesi ona göre şekillenecek . kısmet olur da ilerde evlatlarım olursa, babaları olarak gururla paylaşacağım, onu daima yanımda kılan bu fotoğrafı:

    http://hazardemirel.com/?attachment_id=16
  • 692
    daima hatırlanan, unutulmayan kişidir. bazı kişiler vardır ki ne kupadan, ne şampiyonluklardan, ne galibiyetlerden, ne ödüllerden sonra gelir, işte o güzel olaylardan önce gelen en değerli, en en en galatasaraylı oyuncu taçsız kral metin oktay'dır.

    izmirspor'da oynarken galatasaray'a transferine karşı çıkan nişanlısının "ya galatasaray, ya ben!" restine karşılık "galatasaray!... o daha vefalı" deyip nişan yüzüğünü avcuna vererek cevaplayacak kadar severdi galatasaray'ı. http://fizy.com/#s/12ip6o

    işte hem o vefalı hem de kendisinin daha vefalı dediği, aşkı galatasaray'ında oynadığı dönemlerde nasıl kral oldu, sevildi bakalım;

    -- 1955-1956 sezonu türkiye istanbul profesyonel küme de, henüz 19 yaşında iken, 17 maç forma giyiyor ve 19 gol atıyordu.

    -- 1956-1957 sezonu türkiye istanbul profesyonel küme de, 16 maçta forma giyerken 17 tane de gol atmış. o sene şampiyon kulüpler kupası 1. turunda, 26 ağustos 1956 dinamo bükreş galatasaray* ve 30 eylül 1956 galatasaray dinamo bükreş * maçlarında forma giyerken bu iki maçta toplam 2 gole imza atmış. 1956-1957 sezonu türkiye federasyon kupasında, 11 maçta 7 gol atmış.

    -- 1957-1958 sezonu türkiye istanbul profesyonel küme de, 17 maç forma giyerken 19 gol rakip fileleri göndermiş. o sezon türkiye federasyon kupası'nda 9 maçta sahaya çıkarken 10 gol atmış.

    -- 1958-1959 sezonu türkiye istanbul profesyonel küme de, 16 maç oynarken 22 gol atmış.

    -- 1959 yılı türkiye milli ligi'nde 13 maçta rakip filelere 10 gol göndermiş. aynı sezon oynanan türkiye milli lig final maçları'nda 2 kez forma giymiş tek gol atmıştır.

    -- 1959-1960 sezonu türkiye milli ligi'nde 33 maçın tamamında forma giyip 33 gole imza atmıştır.

    -- 1960-1961 sezonu türkiye milli ligi'nde 30 maçta oynarken 36 gol atmış.

    -- 1962-1963 sezonu türkiye milli ligi'nde 16 maçta 22 gol, türkiye 1.ligi kırmızı grubunda 10 maçta 16 gol, şampiyon kulüpler kupası'nda 6 maçta 5 gol, türkiye kupası'nda 7 maçta 4 gol atarak bu sezon toplamda 39 maçta forma giyip rakip filelere 47 gol göndermiş.

    -- 1963-1964 sezonu türkiye 1.ligi'nde 32 maçta 18 gol, türkiye spor yazarları derneği kupası'nda 2 maçta 3 gol, türkiye kupası'nda 6 maçta 7 gol, şampiyon kulüpler kupası'nda 5 maçta 6 gol atma becerisi göstermiş.

    -- 1964-1965 sezonu türkiye 1.ligi'nde 22 maçta 17 gol, türkiye kupası'nda 6 maçta 3 gol, kupa galipleri kupası'nda oynadığı 6 maçta 3 gol atarak bu sezon toplamda 34 maç forma giyip 23 gol atmış.

    -- 1965-1966 sezonu türkiye 1.ligi'nde 26 maçta 19 gol, türkiye kupası'nda 5 maçta 1 gol atmıştır.

    -- 1966-1967 sezonu türkiye 1.ligi'nde 17 maçta 10 gol atmış.

    -- 1967-1968 sezonu türkiye 1.ligi'nde 27 maçta 18 gol, türkiye kupası'nda 6 maçta 3 gol atmıştır. bu sezon türkiye 1.ligi'nde 3 mart 1968 günü oynanan, fenerbahçe'nin, galatasaray'ı 3-0 mağlup ettiği müsabakada hakem franz wöhrer, tarafından futbol kariyerinin ilk ve tek kırmızı kartını görmüştür*.

    -- 1968-1969 sezonu türkiye 1.ligi'nde 30 maçta 17 gol, türkiye kupası'nda 8 maçta 4 gol atmıştır.

    toplam da metin oktay, sevdalısı galatasaray'da oynadığı, 383 maçta 331 gol atmıştır.

    --- alıntı ---

    taçsız kral, 1968-69 sezonu sonunda, 23 ağustos 1969 tarihinde inönü stadyumu'nda galatasaray ile fenerbahçe arasında oynanan ve 1-1 sonuçlanan jübile maçıyla futbolculuk kariyerini noktaladı. maçın son kısımlarında fenerbahçe oyuncusu can bartu ile formalarını değiştirdi ve bu iki oyuncu kalan dakikaları karşı takımlarda oynandı. daha sonrasında metin oktay için, doğduğu il olan izmir'deki alsancak stadı'nda da bir jübile maçı yapıldı. göztepe ile galatasaray arasında oynanan maç, göztepe'nin 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlandı.

    --- alıntı ---

    işte adına besteler yapılan, ------------------- http://fizy.com/#s/1ainqx ,
    işte gerçek 10 numaralı galatasaraylı olan, ----- https://encrypted-tbn3.google.com/...v3OBMNsuLTtXheMjVad4
    işte gerçek efsane metin oktay !!! ------------- http://youtu.be/qTkF02UN3MI

    kelimeler, cümleler yetmez 10'u anlatmaya sadece şunu diyebiliriz ;

    bize gerçek galatasaraylılık nasıl olur, nasıl bu arma taşınır, yaşatılır gösterdiğin için sana sonsuza kadar teşekkür ediyoruz metin oktay
    https://encrypted-tbn0.google.com/...s15UDGZ6uIH6367PKMmg

    ben ve benim yaşıtlarım gibi 10'un futbolunu, yaptıklarını bilfiil göremese de bu klip biraz olsun hem bize hem de 10'u izlemeye fırsatı olanlara güzel zamanlar geçirtecektir.
    http://youtu.be/k_U3sMPPGbw

    nurlar içinde yatsın....taçsız kralımız....
  • 693
    ' metin topa vurduğunda cami minareleri eğilirdi..'

    . . .

    çocukluğumuzu devrederken zamanın akışına ; usumuzda kalan en önemli hatıralardandır büyüklerimizin dizlerinde dinlediğimiz öyküler , efsaneler.. bu öykülerin gerçek hayatla bağdaşmadığını adına ' büyümek ' denen illet yapışınca yakanıza anlamaya başlarsınız..

    ancak efsaneler de durum biraz farklıdır ; kulaktan kulağa devredilen ve nesillere aktarılan anlatı 'dır efsaneler ve öykülerden farkı gerçekten yaşanmış kabul edilmesi , çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanması ve abartılarak , doğa üstü olaylarla süslenerek , özlemler de içine katılarak anlatılageliyor olmasıdır..

    türk futbol tarihinin ' efsane ' ismidir metin oktay ve 1965 yılında atıf yılmaz 'ın yönetmenliğinde çevirdiği ' taçsız kral ' isimli filmle ; ismiyle özdeşleşen mahlasını da kazanmıştır.. ne yazık ki birçoğumuzun gözleriyle görmeye nail olamadığı ancak bize anlatılanlar ile yürekten bağlandığımız büyük bir efsanedir ve o 'na duyulan saygının yegane sebebi büyük golcülüğü değil , efendi , centilmen ve sportmen kişiliğidir..

    hayatının bir kenarına futbol bulaşmış insanların meşin yuvarlağa ve etrafında gelişenlere ilgisini anlayabilirsiniz ancak öyle isimler vardı ki bu işlerle ilgisi - alakası olmayan insanların dahi ezberindedir.. işte metin oktay ismi hafızalara ve yüreklerin en derin köşelerine silinmez altın harfler ile kazınmıştır..

    göztepe'nin galatasaray'a karşı kazandığı bir kupa maçı bitiminde, maçta kendisini tutan ve 'adım attırmayan' 18 yaşındaki özer 'in, " metin abi, sizin bir hayranınızım. ne olur benimle bir resim çektirir misin ? " sorusuna, " sen benimle degil, ben seninle fotograf çektiriyorum, çünkü maçın kahramani sensin " diye cevap verecek kadar engin yürekli , meşhur zenginlerden fenerbahçeli müslim bağcılar’ın “rakamları sen yaz!” diyerek uzattığı transfer sözleşmesini “bizi sevenlere ihânet etmeyelim baba!” sözleriyle reddedecek kadar takımına yürekten bağlı kişiliğinin , herdem sporculara örnek teşkil etmesini umuyoruz..

    sadece eski siyah - beyaz film kayıtlarında izleyebildik bazılarımız seni ve büyüklerimizin sana dair anlattıklarıyla sevdik daha da yürekten bağlandık sana.. günümüz sporcularını gördükçe ebediyete dek ' kral ' kalacağını çocuklarımızın kulağından yüreklerine devretmeye devam edeceğiz..

    kapalı 'da elin kalbinde çekildiğin pozun dev pankartının açılmasının ardından haykırdığı gibi galatasaray taraftarının ;

    taçsız kral metin oktay,
    tek aşkıydı galatasaray...
    senin gibi cimbomlu'yu,
    unutur mu bu taraftar...

    seni hiçbir zaman unutmayacağız..
    cennetinde rahat uyu !

    kerem porazan

    . . .

    metin oktay 'ın kendi kaleminden :

    * sarı-kırmızılı renklere küçüktenberi hayrandım.galatasaray izmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. bence galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.

    * fenerbahçe 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yağptığım gün mutluluktan uçuyordum.

    * sahaya çıkmadan önce allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım. aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım. maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim.

    * galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler, gittim hepsini kucakladım.

    * fenerbahçe'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu. hikayesi ise şöyledir ; fenerbahçe ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti. maçtanbir gece önce çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu: ' maç çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahçe'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..'
    bunun üzerine galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.

    yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci özcan arkoç ile birlikte yükseldik.
    özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı.
    o anda fenerbahçe tribünleri benim özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı.

    benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi. ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim. acıyla tekmeyi vurana baktım. bana vuran, kendine fenerbahçe'de yer edinmeye çalışan avni idi. o acıyla ben de avniye bir yumruk attım. yumruğu avni'nin suratına indirince saha karıştı. antrenörümüz george dick, eşfak aykaç, muzaffer bozok ve menajerimiz osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz muzaffer bozok ile osman incili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yaklaştı ve saha dışını gösterdi. o güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. hırsımdan ağlıyordum. sahadan çıkmadan önce gidip ffenerbahçe tribünü önünde çakıldım. ben gidince onlar da şaşırdı. biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar. durdum. bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.

    ortalık sakinleşmişti. ben soyunma odasına gitmeye kara verirken suat, turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdantutup 'dur,hakem kararını değiştiridi galiba" dediler.

    oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti. karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.

    bundan sonra yüzbinleri ağlatan tek golü ben atacaktım. 37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahçe kalesine ben yolluyordum. allahım rüya gibiydi sanki o an...

    nuri bir pas atmıştı, sola doğru kaçtım. osman hızla üzerime geldi, onu atlatmak benim için zor olmadı. aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim. en büyük korkum naci idi. naci erdem ekseri bu toplara çift dalardı. fakat ondan da sıyrıldım. evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım. bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum. kaleci özcan, köşeyi kapatmıştı. buna rağmen top hızla kaleye girdi. inanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahçe'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam bekir'di...ama itiraf edeyim ki metin daha iyi vuruyor...' diyordu ..
  • 697
    rahmetli metin oktay, 5-0'lık fener maçından sonra omuzlarda, 4 gol ondan..

    http://gss.gs/qZF

    ayrıca üstündeki forma gördüğüm en güzel beyaz formalardan biri. v yaka, ''beyaz fonlu şövalye armalı'' ve sade bir forma. çoraplarda ise yine sade bir sarı kırmızı. belkide formayı bu kadar güzel gösteren taçsız kralın mütevazi gülüşüdür, bilemedim :)

    bir başka efsane daha var resimde. soldan ikinci, çubuklu oyuncu henüz yeni kaybettiğimiz lefter küçükandonyadis.
    taçsız kral ve ordinaryüs lefter. hey gidi hey..

    **
  • 698
    ispanya'nın önemli dergilerinden cinemania tarafından tam sayfa haberi yapılmış efsane.

    http://cinemania.es/...66/el-rey-sin-corona

    --- alıntı ---

    ispanya kralı

    ispanya’nın en önemli dergilerinden cinemania, “futbol ve sinema” köşesinde, metin oktay’a geniş yer ayırdı. “taçsız kral” başlığını kullanan dergi, 1965’te hayatı film yapılan efsane golcünün yaşamından önemli kesitleri okuyucularına aktardı

    ispanyollar, metin oktay gerçeğiyle tanıştı. ülkenin en önemli sinema dergilerinden cinemania, “futbol ve sinema” köşesinde, türk futbolu ve galatasaray’ın ölümsüz golcüsü metin oktay’a tam sayfa yer ayırdı.

    dergi, “el rey sin crona / taçsız kral” başlığını kullandığı yazısında, efsane metin oktay’ın yeşil sahalarda olduğu kadar sinemanın da sevilen sanatçıları arasında olduğuna dikkat çekti. türkiye’de hayatı beyaz perdeye aktarılan tek futbolcunun metin oktay olduğu ve ünlü yönetmen atıf yılmaz’ın 1965 yılında çektiği bir filmle, taçsız kral’ın sinemanın da ölümsüzleri arasına girdiği kaydedildi.

    metin oktay’ın, türkiye’nin 1960’lı yıllardaki en büyük futbolcusu olduğunun altını çizen cinemania dergisi, 10 numaranın onun kadar hiçbir oyuncuya yakışmadığını savundu. taçsız kral’ın özellikle fenerbahçe derbilerini sevdiğini hatırlatan dergi, ezeli rakipler arasında oynanan maçlarda çok sayıda gol atması nedeniyle metin oktay’ın, “derbi kralı” olarak da tanındığını vurguladı.

    metin oktay için “türk futbolunun en büyüğü” yorumunu yapan ispanyol dergisi, milli futbolcunun bir dönem italya’ya giderek palermo forması giydiğini hatırlattı. cinemania, 13 eylül 1991 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle henüz 55 yaşında hayata gözlerini yuman metin oktay’ın, türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırdığını ifade etti.

    dergi, türkiye’de yazılan ve metin oktay’ın hayatını anlatan çok sayıda kitabın yabancı dillere çevrilmemesi nedeniyle dünyadaki birçok futbolseverin taçsız kral’ı yeterince tanımadığına da dikkat çekti.

    galatasaraylı taraftarlar için metin oktay isminin çok şey ifade ettiğini kaydeden dergi, sarı-kırmızılı taraftarların, efsanenin ölüm yıldönümlerinde mezarını ziyaret ettiğini yazdı. 19 yaşında izmirspor’la ilk sözleşmesini imzalayan ve 1 yıl sonra galatasaray’a transfer olan metin oktay’ın her zaman aldığı ücretin karşılığını fazlasıyla verdiği de vurgulandı.

    cinemania dergisi’nin internet sitesinde metin oktay’ın kendi hayatını oynadığı “taçsız kral” filmiyle ilgili bilgiler verildi.

    --- alıntı --- *
App Store'dan indirin Google Play'den alın