resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 693
    ' metin topa vurduğunda cami minareleri eğilirdi..'

    . . .

    çocukluğumuzu devrederken zamanın akışına ; usumuzda kalan en önemli hatıralardandır büyüklerimizin dizlerinde dinlediğimiz öyküler , efsaneler.. bu öykülerin gerçek hayatla bağdaşmadığını adına ' büyümek ' denen illet yapışınca yakanıza anlamaya başlarsınız..

    ancak efsaneler de durum biraz farklıdır ; kulaktan kulağa devredilen ve nesillere aktarılan anlatı 'dır efsaneler ve öykülerden farkı gerçekten yaşanmış kabul edilmesi , çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanması ve abartılarak , doğa üstü olaylarla süslenerek , özlemler de içine katılarak anlatılageliyor olmasıdır..

    türk futbol tarihinin ' efsane ' ismidir metin oktay ve 1965 yılında atıf yılmaz 'ın yönetmenliğinde çevirdiği ' taçsız kral ' isimli filmle ; ismiyle özdeşleşen mahlasını da kazanmıştır.. ne yazık ki birçoğumuzun gözleriyle görmeye nail olamadığı ancak bize anlatılanlar ile yürekten bağlandığımız büyük bir efsanedir ve o 'na duyulan saygının yegane sebebi büyük golcülüğü değil , efendi , centilmen ve sportmen kişiliğidir..

    hayatının bir kenarına futbol bulaşmış insanların meşin yuvarlağa ve etrafında gelişenlere ilgisini anlayabilirsiniz ancak öyle isimler vardı ki bu işlerle ilgisi - alakası olmayan insanların dahi ezberindedir.. işte metin oktay ismi hafızalara ve yüreklerin en derin köşelerine silinmez altın harfler ile kazınmıştır..

    göztepe'nin galatasaray'a karşı kazandığı bir kupa maçı bitiminde, maçta kendisini tutan ve 'adım attırmayan' 18 yaşındaki özer 'in, " metin abi, sizin bir hayranınızım. ne olur benimle bir resim çektirir misin ? " sorusuna, " sen benimle degil, ben seninle fotograf çektiriyorum, çünkü maçın kahramani sensin " diye cevap verecek kadar engin yürekli , meşhur zenginlerden fenerbahçeli müslim bağcılar’ın “rakamları sen yaz!” diyerek uzattığı transfer sözleşmesini “bizi sevenlere ihânet etmeyelim baba!” sözleriyle reddedecek kadar takımına yürekten bağlı kişiliğinin , herdem sporculara örnek teşkil etmesini umuyoruz..

    sadece eski siyah - beyaz film kayıtlarında izleyebildik bazılarımız seni ve büyüklerimizin sana dair anlattıklarıyla sevdik daha da yürekten bağlandık sana.. günümüz sporcularını gördükçe ebediyete dek ' kral ' kalacağını çocuklarımızın kulağından yüreklerine devretmeye devam edeceğiz..

    kapalı 'da elin kalbinde çekildiğin pozun dev pankartının açılmasının ardından haykırdığı gibi galatasaray taraftarının ;

    taçsız kral metin oktay,
    tek aşkıydı galatasaray...
    senin gibi cimbomlu'yu,
    unutur mu bu taraftar...

    seni hiçbir zaman unutmayacağız..
    cennetinde rahat uyu !

    kerem porazan

    . . .

    metin oktay 'ın kendi kaleminden :

    * sarı-kırmızılı renklere küçüktenberi hayrandım.galatasaray izmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. bence galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.

    * fenerbahçe 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yağptığım gün mutluluktan uçuyordum.

    * sahaya çıkmadan önce allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım. aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım. maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim.

    * galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler, gittim hepsini kucakladım.

    * fenerbahçe'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu. hikayesi ise şöyledir ; fenerbahçe ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti. maçtanbir gece önce çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu: ' maç çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahçe'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..'
    bunun üzerine galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.

    yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci özcan arkoç ile birlikte yükseldik.
    özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı.
    o anda fenerbahçe tribünleri benim özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı.

    benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi. ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim. acıyla tekmeyi vurana baktım. bana vuran, kendine fenerbahçe'de yer edinmeye çalışan avni idi. o acıyla ben de avniye bir yumruk attım. yumruğu avni'nin suratına indirince saha karıştı. antrenörümüz george dick, eşfak aykaç, muzaffer bozok ve menajerimiz osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz muzaffer bozok ile osman incili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yaklaştı ve saha dışını gösterdi. o güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. hırsımdan ağlıyordum. sahadan çıkmadan önce gidip ffenerbahçe tribünü önünde çakıldım. ben gidince onlar da şaşırdı. biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar. durdum. bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.

    ortalık sakinleşmişti. ben soyunma odasına gitmeye kara verirken suat, turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdantutup 'dur,hakem kararını değiştiridi galiba" dediler.

    oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti. karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.

    bundan sonra yüzbinleri ağlatan tek golü ben atacaktım. 37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahçe kalesine ben yolluyordum. allahım rüya gibiydi sanki o an...

    nuri bir pas atmıştı, sola doğru kaçtım. osman hızla üzerime geldi, onu atlatmak benim için zor olmadı. aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim. en büyük korkum naci idi. naci erdem ekseri bu toplara çift dalardı. fakat ondan da sıyrıldım. evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım. bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum. kaleci özcan, köşeyi kapatmıştı. buna rağmen top hızla kaleye girdi. inanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahçe'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam bekir'di...ama itiraf edeyim ki metin daha iyi vuruyor...' diyordu ..
App Store'dan indirin Google Play'den alın