resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 686
    metin oktay ile aramda geçmiş unutamadığım anılarımdan bahsetmek istiyorum.

    metin ağabey ile izmir'de, bir restoranda tanışmıştık. masamız çok keyifliydi. babam olsun, süheyl olsun...
    metin abi spor yapmanın önemini, sporcu kişinin dinamizmini, etkinliğini göstermek adına süheyl'i ayağa kaldırıp yanına çağırdı. sonra
    uzakdoğu sporu olan judo'ya özgü bir hareket ile arasında epeyce bir yaş farkı bulunan genç süheyl'i tek seferde alaşağı etti.
    tabii kalabalık bir ortamda yaşandı bunlar. spor yapmanın, sporcu olmanın faydalarını süheyl'i yerde gördüğümüz an daha çok anlamıştık.
    bu kadar içten, samimi, sevecen ve öğreticiydi.

    neredeyse o dönem ailemin her ferdi ile metin oktay bağlantılı bir anım var diyebilirim. metin abi gerçekten bambaşka bir insandı. bizler metin oktay ile birlikte galatasaraylı olan nesillerdeniz. dönemin şartları gereği
    metin oktay'ın jübilesini radyodan dinlemiştik tüm aile. hiç unutamam, babaannem radyo başında gözyaşı döküp ağlamıştı.
    ara sıra düşünür, bu anılarımı tazelerim. hem hüznü, hem sevinci galatasaray odaklı yaşadığımızı, galatasaray kültürüne bağlı, çok iyi galatasaraylı bir aileden geldiğimizi gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

    metin oktay'ın başrolde olduğu anılarımdan biri de:
    galatasaray'ın altyapsında oynadığım dönemlerde bir golcü transferi yapılmıştı a takıma. hani spor programlarında çok klişe bir laf vardır '' isim verdik. karşı tarafa söz hakkı doğdu.'' gibi.
    karşı tarafa söz hakkı doğmaması için isim vermeyeceğim :) ama bize gelmeden önce bir takıma 3 gol birden attığını söyleyebilirim.
    her neyse, o futbolcu alındı alınmasına ama inanılmaz derecede yeteneksizdi. golcü diye alınmış lakin topa vurma konusunda, forvet özelliklerini bünyesinde barındırma konusunda oldukça başarısız çıkmıştı.
    bir gün metin ağabey'i onunla ilgilenirken gördüm. antrenman sonrası kendine ait olan vaktini hiç düşünmeden yeni transferin mental ve fiziksel gelişimine katkıda bulunmak için harcıyordu.
    topa nasıl vurması gerektiğini, bir forvetin neleri yapıp, neleri yapmamasını tek tek anlatıyordu. işte o sahneyi gördüğüm an, bir kez daha anlamıştım ne kadar büyük bir galatasaraylı olduğunu,
    ne kadar büyük bir galatasaray sevgisine sahip olduğunu.

    metin oktay'lı diğer bir hatıram da onun terletmiş olduğu bir formayla alakalı.
    malzemeci ahmet abi vardı. ahmet kazancı.. erkan kazancı'nın babasıydı kendisi. galatasaray'da oynamış bütün futbolculara, galatasaray efsanelerine vefat edene kadar ilgi ve alaka göstermiş, yardımlarda bulunmuş biriydi.
    yani kısacası galatasaray için elinden gelen her şeyi, belki de elinden geldiğinden de fazlasını hiç düşünmeden yapanlardandı o da.
    malum, altyapıda oynadığım zamanları düşündüğünüzde, o günün koşul ve şartları futbol adına çok elverişli değildi. takımlarda birçok eksik, sıkıntı vardı. forma
    sıkıntısı da bu sıkıntıların başında geliyordu. öyle her maça özel getirilen tertemiz yeni formalarımız yoktu. her maçtan sonra yıkanılan, bir sonraki maç için hazır
    hale getirilen, çok kullanımlık formalarımız vardı. bir gün ahmet ağabey'in yanına yanaştım. sohbet muhabbet derken bana bir forma verdi. formayı verirken de o formanın metin oktay'a ait olduğunu,
    bu formanın hakkını vererek oynamam gerektiğini söyledi. inanın sonrasını hiç anlatmak istemiyorum ama şöyle söyleyeyim, maalesef ne olduğunu bilmediğim bir şekilde kaybettim metin oktay'ın galatasaray aşkıyla terini akıttığı sarı kırmızı galatasaray parçalısını.
    ya biri çaldı, ya da bir yerde unuttum... velhasılı o formayı koruyamadım.

    hayatım boyunca birçok üzüntü yaşamış olabilirim ama bunun üzüntüsü çok başka. hatırladıkça hüzünleniyorum.
    şu an için en çok etkilendiğim, aklımda kalan birkaç anımı paylaşmak istedim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın