• 1
    şu sıralar çokça rastlanan. andric serbest atış atamıyor gitsin, shipp şut atamıyor gitsin, 2-3 hafta önce zaza niye geldi ki? lokavt bir an önce bitsin. (bugün aynı kişiler zaza'ya dileniyordu), lakovic şut kullanmıyor bizim oyuncumuz değil, e yok artık ak. kimi istersin paşam? o kadar atıp tutuyorsun bir kaç isim de ver bari. sadece basketbol olsa iyi, futbola da sıçramış durumdalar.
    geçen sene yerlere göklere sığdıramadığımız kazım 2 maç formsuz olunca gitsin-disiplinsiz, lig başladığından beri vazgeçilmez olan engin bugün kafa attı ne biçim topçu yakışmıyor galatasaraya oldu, hakan balta bindirme yapamıyor, bi de sigara içiyo çok (iyi ki öğrendin sigara içtiğini ak, ne zaman eleştirilecek olsa sigara içiyor, bıraksana sen allah aşkına messi'nin bile sigara içtiği dünyada. bir de takır takır oynuyor adam bu sene) selçuk inan trabzonspordaki oyununu oynamıyor...

    tanım da şu olsun; hiçbir spor branşında hiçbir sporcumuzu bırakmayana kadar süreceklerini düşündüğüm taraftarlar. doymuyor olm adamlar, doyumsuz.

    edit: imla
  • 2
    neden bu kadar agresif olduklarını anlayamadığım taraftar.

    lan maçtan acayip mutlu gelmişim, tribünde isyan etmişiz, iyi bağırmışız, sahada deli gibi mücadele etmiş takım, ortalama üstü oynamışız.

    ama bir bakıyorum, eleştiriler şu.

    "riera'nın en iyisi, aydının kötüsü etmez" --- allah allah, yapma ya? lan adam liverpool ve ispanya milli takımında oynadı, haberin var mı? bugün kötü oynadığını iddaa eden de futboldan gram anlamıyordur onu da söyleyeyim.

    "selçuk eski selçuk değil"---napsın adam? hem bir taraflarını yırtıp hem de her attığı pasın tehlikeli olduğu bir oyuncu var şu anda dünyada, o da xavi.

    "terim takıntılı bir adam"---takıntısız olan teknik direktör var mı?

    neyse, pek önemsemeyip olumsuz eleştirilerin yapıcı olanına ve olumlu eleştirilere odaklanmak en iyisi.
  • 3
    tam doğrusu “memnuniyetsiz türk spor taraftarı” olması gereken önerme. yurdum insanının diğer her türlü faktörden kendini soyutlayarak, sadece gelişmekte olan olay hakkında anlık olarak, düşünmeden, yorumlamadan şaşırılacak derecede çok rahat bir biçimde ağzına gelen her türlü şeyi söyleyebilme özelliğine sahip olmasından dolayı galatasaray da dahil olmak üzere tüm türk takımlarının “memnuniyetsiz taraftarları” mevcuttur.

    26 kasım 2011 galatasaray sivasspor maçında semih kaya'nın yaptığı 2-3 küçük pas hatasından sonra ilk önce semih'e sonra fatih terim'e sayıp söverek hemen ardından "servet varken niye bu adamı oynatıyorsun" diyebilen insanları da gördükten sonra bütün yorumları normal karşılıyorum artık. yaşasın düşünce özgürlüğü, herkes istediğini söyleyebilsin değil mi?
  • 4
    çeşitli farklı fraksiyonları olan taraftardır.

    a. hocadan memnun olmayanlar. (en kolayıdır, herkes zaten bu oyunu bilmekte, takımın başına geçseler tuvaletten dışarı çıkamazlar)
    b. kadrodan memnun olmayanlar.
    c. yönetimden memnun olmayanlar.
    d. taraftardan memnun olmayanlar.
    e. hiçbir şeyden memnun olmayanlar.

    edit; imla, harvey dent'e teşekkürler.
  • 5
    galatasaray sözlükte fazlasıyla gördüğümüz taraftardır.

    sözlükte düne kadar insanlar cicaldau överken veratti beğenilmiyor.
    düne kadar kanatta emre kılınç oynarken zaha, tete transferleri hoş karşılanmıyor.
    düne kadar on numara emre akbaba iken şimdi talisca’ya çöp deniliyor.
    rakibimizin 37 yaşında forveti varken sergio ramos istenmiyor.

    sebebi bence erden timur’un bizi sıfırdan yüze çıkarmasıdır. ancak buna rağmen erden timur’u, okan hocayı ve transfer politikalarını eleştirenleri görünce hevesim kaçıyor.

    vallahi billahi bu sözlüğün arınması lazım.
  • 7
    yavaş yavaş 'filmin yarısında çıktım' diyen sinema seyircisine dönmek üzere olan taraftar grubu. günümüz dünyasında tüketim ve bunların geri bildirimi at başı gidiyor. geri bildirimsiz bir tüketim dikkate alınmazken, tüketmemek de kişiyi marjinalleştiriyor.

    maça giden bir taraftarın feda ettiği bir çok alternatif mevcut: evde elinde telefon ve bira maç izlemek, trafikte geçireceği zamanı evde ps oynayarak geçirmek, netflix'te yeni çıkan bir dizinin bütün bölümlerini herkesten önce iki katı hızda izlemek, tv8 masterşef te final bölümünü herkesle aynı anda izlemek ve yorum yapmak vs. kişi tüm bu alternatiflerin arasından seçilenden maksimum tatmini sağlamak zorunda. tatmin yoksunluğu ortaya çıktığında ve kaçırılan alternatifin moral bozukluğuyla kişi geri bildirimde önüne gelene basıyor sopayı. geri bildirimlerin şiddet dozunun artışı da deneyimden bağımsız bir biçimde artıyor. bildirimlerin farkındalığının artması için dozu sürekli olarak artık 'maaile' ye kadar arttırıyor. okan buruk'un oğlu için yapılan yorumlar insanlık dışı geri bildirim örneklerinden biridir.

    80'li ve belki 90'lı yılların bir kısmında tüketim ve bunlara erişme şartları kısıtlı olduğunda taraftarlık gerçekten bir ilk kimlik olarak öne çıkıyordu hatta erişimin daha da kısıtlı olduğu taşra bölgesinde galatasaray taraftarı (her ikisini de yaşayan biri olarak söyleyebilirim) maça gidebilen istanbul taraftarından daha katıydı. tüketim alternatiflerinin olmadığı bu dünyada tatminsizlik duygusu oluşmadığı için -e geri bildirim kanalları da ancak kahvehaneler olunca- memnuniyetsizlik ancak dağa küsen tavşan büyüklüğünde oluyordu. taraftarlık hayatımın en eğlenceli sezonu galatasaray'ın en kötü sezonlarından birini izlediğim sezondur. kapalı'da sayımız o kadar azalmıştı ki, tribünlerden futbolculara 'hadi oğlum, kaç oğlum' diye bağırmaktan, maça boş yere asılmaktan çok keyif alıyorduk çünkü yapacak başka eğlenceli bir aktivite yoktu.

    yeni dönem taraftarlarından, eski dönem taraftar davranışını beklemek hayal kırıklığı yaratmaktan başka bir işe yaratmayacak. ışınlanma keşfedilmiş olsa takım yenikken tribünden eve ışınlanıp survivor izleyecek, beraberlik golüyle birlikte pijamaları ile tekrar tribüne 'zoing' diye ışınlanacaklar. doksan dakika ve böyle bir oyun o dünya insanının tatmin gerçekleşme süresi oldukça uzun.
  • 8
    avrupa’da başarılı olup ligde 13. olursun eleştirirler.
    ligde şampiyon olup, şampiyonlar liginde zor bir grupta 3. olursun eleştirirler.
    falcao sakatlık yüzünden oynamaz eleştirirler, icardi sakat sakat oynar yine eleştirirler.
    nelsson’u 17’ye satmak istesen eleştirirler, sonra artık 15 veren çıkmaz diye eleştirirler.
    neredeyse her büyük takımım takıldığı kopenhag deplasmanında kaybettik diye yine eleştirirler.
    galatasaray kültüründe eleştiri vardır ve bu güzeldir ama boku çıktı artık.
    icardi mevzusunu açmak gerekiyor bence.
    bakın bu adamın sakatlığı öyle 2 haftada düzelecek olsa kasım ayındaki milli arada düzelirdi.
    tamamen iyileşmesi için en az 1 ay dinlenmesi gerekiyor.
    fedakarlık yapıp iğne ile oynuyor ama o bile memnun etmiyor.
    o adamın 1 ay dinlenmesi demek, 2 ayda geri dönmesi anlamına gelir.
    hem oynayıp hem iyileşmeye çalışıyor.
    falcao’ya denmeyen kalmamıştı sakatlık yüzünden ama bakıyorum şimdi icardi oynamasın deniyor.
    şampiyonlar liginden elenip avrupa ligine düştük diye kıyamet kopacak.
    yahu 23 yıl evvel o kupayı alırkem yine şampiyonlar liginden elenmiştik.
    3 kasım 1999 galatasaray milan maçı bittiğinde stadda nasıl şampiyonlar liginden elendik diye ortalığı yıkmadık.
    avrupa ligine kalabildik diye mutluyduk.
    evet geliri çok önemliydi, prestiji çok iyiydi ama belki avrupa liginde çeyrek final yapacağız?
    o zaman memnun olmayacak mısınız?
    eleştiri değil bu, arsızlık doyumsuzluk ve artık sıkmaya başladı!!
App Store'dan indirin Google Play'den alın