• 81
    (bkz: #365372)

    aceto ve konyalı portlantlılar ile beraber sürekli takip ettiğim en kral bloglardan birisidir. 1-2 aykırı nokta hariç benim çocukluğum , gençliğimdir. prekazidir, hagidir. ultraslan ile ilgili yazısına kadar tribün hiyerarşisi altında olan biri sanıyordum, yanılmışım. iyi ki de yanılmışım. yazdığı yazının altına imzamı atarım.

    her sene kombine alma sebebimdir. 30 sene sonra senin gibi olacağım ben üstad. ardanın jublesine gittim, ilk şampiyonlar ligi final maçında, aslantepenin 20. yılı törenlerinde oradayım diyeceğim senin gibi. benim staddaki reisim sensin sebo , sucu falan değil.
  • 84
    (bkz: #384968)

    bi sinirlemi söyledi bilmem fakat gece gece bayağı şaşırtmıştır. fenerbahçenin her maçını izlemiş biri olarak; oraya buraya sataşıp, basit bir oyunla takım şampiyon yapılabiliyorsa beni de alsınlar, valla çirkefin önde gideni olmazsam adam değilim.

    fenerbahçeyi 1 kişi değil takım oyunu şampiyon yapmıştır. takım derken sahadaki futbolcular anlamında da değil ya neyse... anladınız gerisini.
  • 86
    (bkz: #384968)

    kendisini 16 tane emre belözoğluna değişmem. 16 tane emre belözoğlu gibi futbolcun olacağına, bir tane mahalle takımı gibi abin olsun bence. emre belözoğlunun 16 tane kupa kazandırmasındansa, 1 mahalle takımı yazısı okumayı tercih ederim. 16 kere selam eder, 16 kere de saygılarımı sunarım bu güzel abime.

    16 kere de teşekkür ediyorum yazdığı her güzel yazı için.
  • 90
    büyük galatasaray taraftarı;

    sizlere veda etmenin zamanı geldi, ben de bu kutsal, mübarek günü bekledim eyvallah demek için. 2 yılı aşkın bir süredir, 1000 yazıyla sizlere bir şeyler anlatmaya çalıştım karınca kararınca. ne mutlu ki, anlattığım her şeyde sapına kadar taraftım. yapabildiğim kadar eşit, adil bir taraf olmaya gayret ettim. yazdıklarım sadece galatasaraylı'lar içindi. amacım, bir taraftan galatasaray'ı biraz daha fazla kişiye tanıtıp, sevdirmek, zaten sevenlerin duygularına ortak olmak ve fenerbahçe'den de biraz daha fazla uzak durulmasını sağlamaktı bizimkilere. diğer takımlar için ise hiç bir görüşüm olmadı, bizim maçların dışında maç izlemem. kaldı ki son 3 maçımızı bile izlemedim. ve fenerbahçe'nin maçlarını da oynadığı rakip açısından izledim, ne zaman fener maçı koparırsa o zaman ayrıldım.

    yazdığım yazılardan hiç biri hiç bir hakka mahfuz değildir. isteyen istediği yerde kullanır. sayfalarımıza istemeden de olsa bulaşan başka takım taraftarlarına ise lafım yok. ettikleri küfürleri bile iade etmiyor, tartışma zemini açılsın istemiyorum.

    bugün hem kendi takımımızın hem ülkemiz adına en büyük maçına çıktığımız ve muzaffer ayrıldığımız günün 10.yıl dönümü. hepinize kutlu olsun. günler ne çabuk geçti, daha dündü başka bir ülke topraklarında kupayla şehir turu attığımız gün. öyle bir unutturulmaya çalışılıyor ki, sanki 2 senede bir olan hadise. bugün fenerbahçe'nin bir final daha kaybetmesi üzerine bütün gazeteleri okudum, ne mutlu ki bizim 17 mayıs 2000 hiç birinde tek satır bile geçmemiş.

    renkdaşlarım, az zamanda çok ve büyük işler yaptık diyeceğim ama yalan olacak. 100 seneyi aşkın senede kıyısından köşesinden bir avrupa kupası'nın kulpundan tutmuşuz. tuttuğumuz için 2. sini oynama hakkı kazanmışız ve ona da yapışıp çekip getirmişiz hepsi bu. gerçi bizim dışımızda hiç kimse yanına bile yaklaşamamış ama bize ne. biz kendi kahramanlığımıza ve kendi yüksek kültürümüze bakıp daha değerlilerini kazanmalıydık.

    bize bunları söyleten şu son senelerin köhne, kokuşmuş, silik, sönük ruhsuz yapımız değil elbet. biz büyük galatasaray ailesinin zaman zaman depreşen asi ruhunu sahalara yansıttığında neler yaptığına şahit omuş neslin ahvadıyız. işte 10 sene önce hortlayan o ruhtu kupaları alıp getiren şey. şimdilerde kaybettiğimiz, şebekelerin elimizden, içimizden aldığı, bende biten, çoğunda can çekişen asil galatasaray ruhu.

    2 yıldır pek çok yazımı okudunuz. bahtiyarım ki çoğunda isabetsizliğe uğramamışım. isyanım hiç bir şeyi kafi görmeyişimdendi. birlik ve beraberlik içinde 40 sene tribünlerde ömür tükettiğimden, neler yapabildiğimizi görüp, şu son yıllarda neden yapamadığımıza başkaldırdım. bir kere daha ve son defa söylemeliyim ki bu sene ki maç kadrosu kadar galatasaray ruhundan uzak bir takım asla seyretmedim.

    şampiyonluğun gittiği sivas maçının son saniyesinde dandik bir gol yeyip de sakız çiğnemeye devam edeni, ali sami yen'de oynanan fenerbahçe maçını jübile maçıymış gibi oynayanı, tribünler yırtınırken yanlarına gitmeyi zül sanan 20 metreye pas atamayan kazmaları, en önemli maçın öncesinde kadroda değil diye fenerbahçe burnunda nargiler içenleri, maçtan sonraya randevu verip, maçın sonucu ne olursa olsun programını uygulayanları, taraftara küsen kaptanı, gol atıldığında fazla sevinmeyip, gol yendiğinde hiç üzülmeyeni, bir hata yapmış, gol yedirmiş arkadaşını kurtarmak için insan üstü futbol oynamayanı, gol atıldığında somurtan yedek kulübesini, fenerbahçe'yi şampiyon yapmak için her yolu deneyenleri, bir maçı alsa, 100 metre daha fazla koşsa, bir gol fazla atsa şovun içinde kalabilecekken ölü gibi oynayanları, velhasıl en az galatasaraylı'yı bünyesinde barındıran bir takımı ben 40 sene sonra, veda senemde seyretmiş oldum. canları sağ olsun.

    galatasaray'ı sevdirenleri de yazdık bu sütunlarda, futbola lanet ettirenleri de. gözümüzde büyüttüğümüz bi bok olamayanların foyalarını ortaya çıkarttık. bütün maçları sıcağı sıcağına ali sami yen dışına, taraftar gözüyle ilettik. tabelayla işimiz 40 sene boyunca olmadığı gibi yazdığımız son 2 sene içinde de olmadı. şampiyonlukları, kupaları, destanları da canlı yazmak isterdim, arsenal maçını yazmak isterdim mesela. real madrid maçını. unutturdular, şampiyonlar ligi'ni biz kurmuştuk oysa, bizi de unuttular.

    isteseydim tarafsız görünür daha fazla insan tarafından okunabilirdim. ama baştan söyledim tarafım, hatta tarafsız insanlardan nefret ederim. sadece futbolda sporda değil, yaşamın her alanında en az iki kişi karşı karşıya gelmişse ben mutlaka tarafımdır. tarafım diye, haksızlıklara seyirci kalamam. benim taraf olduğum takım haksız yere maç kazanırsa en başta ben kabul etmem. bir fenerbahçeli blog yazarının sitesine girmem, girsem de yüzüm buruşur hemen uzarım. aynı şekilde benim yazdıklarımı okuyan fenerbahçeli'lerin bıraktıkları notlara cevap yazmayı, hatta onlala tartışmayı gereksiz bulurum. dolayısıyla kendi bloğumuzu galatasaraylı diye adlandırabiliriz. anadolu takımlarına sempatiyle bakarım ve şampiyon bursaspor'u da bağrıma basarım.

    veda etmemin iki ana sebebi var.

    birincisi artık yoruldum, her maçı aynı ciddiyetle seyredeceğimi sanmıyorum. 40 yıl aralıksız 1000 den fazla galatasaray maçını canlı seyrettim. söyleyeceklerim de hemen hemen bitti. bundan sonrakiler tekrara girecek.çok basit bir futbol oynayan takımım olsun istedim. kalecim degaj yapmayacak, oyun geriden kurulacak, takımda kazma futbolcu bulunmayacak, hep beraber ağlayıp, hep beraber sevinebilecek bir futbolcu gurubu olacak, rastgele orta yapılmayacak, uzun ve yoğun pas trafiğiyle oynanacak. ne yazık ki umudum yok artık. yine de veda etmeyecek kapıyı açık bırakacaktım. seyretmediğim son maçımızın kadrosuna baktım, liderken yazdığım bir yazımı gözden geçirdim. ''eğer son maçımızda kadroda gökhan zan, servet, 16 numara ve topal varsa bilinki 3. lük maçı oynuyoruz'' demişim. dünkü maçın kadrosunda emre aşık'ı görseydim yine de ayrılmayacaktım aranızdan. sana da yazıklar olsun diyorum surinamlı, adam değilmişsin. şu son maça şu kadroyla çıktın ya sende bi bok bilmiyormuşun. ben yine de aradan emre aşık'ımıza güzel futbolcumuza sevgilerimi, minnetimi, teşekkürlerimi iletiyorum. yolun bahtın açık olsun göklerin hakimi.

    ikinci sebebim de uzun yıllardır araştırmalarım vardı. bu sene son buldu. artk eminim, bizim seyrettiğimiz takımlar, bizim taraf olduğumuz takımlar bu seyrettiklerimiz değil. iş tam bir şebeke işi. bu sene fenerbahçe'yi şampiyon yapmak üzere kurulmuş şebeke. şimdi zıplayan çıkar, yanıldılar diye. her şey kurulmuştu, o kadar gol pozisyonuna fener bir sezon boyunca girmemişti. onlardan biri girse tam isabet olacaktı. sigorta için galatasaray'ı bile mağlup getirtip, beşiktaş'ı dirilttiler. ne olur ne olmazdı, trabzonspordan'da imalat hatası biri çıkardı. nitekim kaleci murat çıktı, geleceği karanlık çocuğun. bu ihanetini! asla unutmayacaklardır. şebeke liderleri beni futboldan, daha özeli galatasaray'dan soğuttular. dolayısıyla içimden yazmak gelmiyor.

    benden yazı var mı diye boşu boşuna tıklama yapmayın çocuklar. bir daha alamazlar, benim yetmez de umarım sizin ömrünüz yeter yenisini getirtmeye. 10 sene önce alınan bu kupanın hatırına her 10 sene de bir bu büyük günü şanla şerefle anın. yönetim kademelerine girin, kulübü soygun düzeninden kurtarın, şampiyonluklar sırayla dağıtılıyor, boklu dere tarafı seneye işi son maça bırakmaz, siz sonraki seneyi bekleyin.

    1000. yazı olarak, 17 mayıs günü son yazımı bırakıyorum sonsuzluğa. 10 sene önce bizleri parken stadı'nın kale arkasında ağlatanları bir kez daha minnetle, anarak huzurlarınızdan ayrılıyorum.yazdıklarımı okuduğunuz, yorum yazdığınız, beni bi bok sanıp saygı gösterdiğiniz için teşekkürler. hakkınızı helal edin.

    ne mutlu galatasaraylıyım diyene,

    elveda,
  • 92
    ben de onun gibi çoğu kötü sonuçta, ızdırapta, hezimette "yeter lan cimbom çektirdiğin gitmiyorum bir daha sami yene, bir daha gazete falan okumayacağım, ilgilenmeyeceğim futbolla" diyorum. sonra pazar günü geliyor ansızın. televizyonlar "galatasaray florya metin oktay tesislerinden birazdan stada gitmek için ayrılacak" diyor, gidiyor dolaptan formayı , atkıyı alıyor, mecidiyeköy otobüsüne biniyorum. lapa lapa karda bir üst tura çıkmanın garanti olduğu denizli belediye maçında bile stadın yolunu tutuyorum.

    üstad olmuyor öyle bir anlık gaz ile yazmamak. takım sahaya yumruk şova çıktığında, sahada 11 metin sağlı sollu koştuğunda, o forma tünelden gözüktüğünde ben ne yeminler sözler yedim sen de yersin.

    başımızın üstünde yerin var.
  • 94
    doğru değil bu yaptığı. karşıyım. yazılarının ve düşüncelerinin bazılarına katılmasamda bana katkısı olmuş bir adamdır. bu güne kadar kafamda kurumlaştıramadığım bazı konularda kafamı açmama ve düşünce sistemimin reorganizasyonunu yapmama etki etmiştir. özellikle "langırt ligi" deyimini benim beynime soktuğu için kendisine minnettarım. genç kardeşlerimi çok seviyorum fakat en büyük arzum yaşı büyük tribüncülerin bir yerlerde yazmasıdır. tribüne gelemiyorlar. gelenlerde ya gizli saklı takılıyor ya da suya sabuna dokunmadan bir köşede maç seyretmek zorunda kalıyorlar. ancak yazarak hayata katacakları çok şey olduğuna inanmaktayım.

    bu tribünlerin 2002 darbesi ile başlayan sürecin sonucunda daha kötüye gideceğini tahmin ediyordum ve yanılmadım. galatasaray tarihinin en kötü taraftar profili haline geldik. bunun düzeltilebilmesi için etkili kamuoyu imgelerinde yazıp çizecek yaşı büyük taraftarlara çok ihtiyaç olduğuna inanmaktayım.

    2002 darbesi ile başlayan süreç nedeni ile galatasaray tribünlerinde yaşı büyük tek tük insan kaldı. herkes küstü, darıldı ve ayrıldı. ne hikmetse kimsede bir yerlerde yazıp çizmiyor. sadece eş dost arasında lak lak, başka bi numaraları yok. tribünler tamamı ile yeni nesiller ile dolu. onlarda başka tribünün insanlarının çeşitli hesaplarla ürettiği faşist işgalin etkisi altındalar. bu süreci kavrayarak doğru çözümler üretebilmeleri uzak bir ihtimal gibi görünüyor.

    iş bu nedenle görevden kaçmak olmaz. bu yaptığını benim akranım olan sabunlukların yaptığı gibi, bi ufak yan çizmek olarak algılıyorum. kusura bakmasın. benim bu düşüncelerden kurtulmam için acilan kararından vazgeçmesi lazım.

    saygı ve sevgilerimle.
  • 96
    sabah sabah beni ağlatmıştır dükkanımda. kendisine o kadar kızıyordum ki yazdıklarından ötürü. ama bana renkdaşlığı hatırlattı bu adam. galatasaray sevgisini hatırlattı. karıma olan sevgimi hatırlattı. birşeyler sevmek ne kadar kutsal aslında onu hatırlattı. belki babam yaşında, belki biraz daha küçük. ama babamın yapamadığını yaptı az önce bana. öyle bir dokundu ki kalbime, öyle bir çizdi ki bıçakla, öyle acıttı ki canımı...

    umarım bir yerde karşılaşırız. teşekkür borçluyum çünkü.
  • 97
    yeterince iyi tanıyoruz seni üstad. ortalığı kurda kuşa bırakmayacağını biliyoruz. dönüş vakti geldi de geçiyor. çocukken karneler dağıtılıp herkes bir yerlere gittiğinde bizimde mahalle takımı dağılırdı ama eylül geldiğinde mehmet abiler, bülentler, muratlar geri gelince yazlıkdan tekrardan bir araya gelir, maça devam ederdik.

    senden bir samiyene veda yazısı görmeden mahalle takımına elveda denilmez biliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın