1
tanım: roman kosecki'nin lakabı.
ayrıyetten an itibariyle 3. nesil yazar olduğunu farketmiş adamın biridir. yazarlığıyla ilgili birkaç açıklama yapmak gereği duymuştur bu adam; kendinden 3. tekil şahıs şeklinde bahsedip artistik patinaj yapmak amacında değil, sözlükte kimi kimsesi olmayan biri olduğundan açıklamasını daha anlaşılır kılmaya çalışmaktadır. kimi kimsesi olmayan daniel güiza bakışıyla değil, ne tepki göreceğini merakla bekleyen biri gibi, rakibine çaktırmadan dirsek atıp hakemin elini cebine attığı anda yüzde beliren 'noluyo lan' tadındaki materazzi triplerindedir an itibariyle.
bir anlamda tematik moddaki galatasaray sözlüğün fenerbahçeli bir yazarıdır kosa. bunu 10 entry girdikten hemen sonra moderasyona bildirmiş, fenerbahçeli olduğunu açıkça söyleyip yazar olmak isteğini iletmiştir. hagi isimli nazik moderatör ise ona kurallar gereği başka takım taraftarlarını yazar olarak kabul edemediklerini bildirmiş, kosa'nın ısrarı o günlerde pek bir işe yaramamıştır.
gelgelelim gün itibariyle şaşırmıştır kosa, mail hesabında yazar oldunuz mailini şaşkınlıkla okumuştur. yazarlığının ilk entrysinde ise diğer kullanıcıları kandırmamak adına boynunun borcu kabul ettiği itirafını ilan etmektedir. peki nedir kosa'nın derdi, neden siktirip giderek antu'da zırtuda yazmak, fener sözlükte ona buna sövmek yerine gs sözlükte böyle bir işe kalkışmıştır?
futbol tutkusunun içimizdeki fener-galatasaray gibi aşklardan üstün olduğunu çok önce öğrenmiştim; rahmetli babam ali sami yen tribünlerine beni götürdüğünde ' işte ömrün boyunca unutamayacağın adam' diye kosecki'yi bana gösterirken mesela. mahallede burhan'ın kafasını sırf tanju nasıl size koydu dedi diye yarmış ben, her hafta rahmetlinin eline sarılıp 'kosecki'ye ne zaman gidiyoruz?' diye cırlak sesler çıkarırdım, umrumda değildi kimin kazanıp kimin kaybettiği. o bir rüzgardı, rüzgarın oğlu değildi, rüzgarın babasıydı benim için. o zaman televizyonu açınca nasıl s... galatasaray'ı diyen yavşakları değil, alacakaranlık kuşağını, kara şimşeği, parliament sinema kulübünde dönüşümlü olarak oynayan batman ve superman'i izlerdik, futbol izlemek isteyen eşek gibi o tribüne gidecekti ya da penaltı atılırken vita reklamı oynatan trt 1 i. radyodan maç dinlemek için de deniz tarafındaki kale gibi günlerce düşünüp çözemediğimiz şeyleri bilmek gerekiyordu, çocuktuk işte. ailemizde fenerlisi vardı, galatasaraylısı vardı, babamız bizi fenerli olacaksın diye dövmezdi, aha rıdvan aha tanju, işte gerson işte erdal, seç beğen.
peki şimdi neden bütün bunlar? ''herkes iç içe tribünde otursun abi, güiza atınca siz bizi tebrik edin kewell atınca biz sizi, negzel'' gibi şeyler değil söyleyeceklerim, hem ne o öyle, fair play'in bile bokunu çıkarmakta üstümüze yok. çünkü bunun tadı burda, çünkü kosa inanmayacaksınız ama galatasaray'ın geride kaldığı bir ligde gelen şamiyonluğun bile tadı olmadığına inanmakta. rekabetin bizim taraftaki tadı belli, biraz uzatınca sarıya küfür kırmızıya küfür, 6 attık emre'yi aldık vs. bu tadın bir zaman sonra her günkü pilav muhabbetine döndüğünü söylememe bile gerek yok, nasıl ki ne kadar fenerli varsa anasını s..en zihniyetin tadından yenmediğini bilen birçok galatasaraylı kardeşim gibi.
bir ihtimal fenerbahçeli olduğum notu hakkımda düşülmediğinden es kaza yazar yapıldım, ya da benzer bir şey. velhasıl bu ilk ve son entryim bile olacaksa sırf fenerbahçeli olduğum için yazarlık yapamıyor olmam bunu okuyan herkeste bir hatıra bıraksındır, roman kosecki sevgim de bu rekabetin ana avrat kısmında gezen herkese kapak olsundur.
tüm galatasaraylı kardeşlerime merhaba ve hoşçakalın.
ayrıyetten an itibariyle 3. nesil yazar olduğunu farketmiş adamın biridir. yazarlığıyla ilgili birkaç açıklama yapmak gereği duymuştur bu adam; kendinden 3. tekil şahıs şeklinde bahsedip artistik patinaj yapmak amacında değil, sözlükte kimi kimsesi olmayan biri olduğundan açıklamasını daha anlaşılır kılmaya çalışmaktadır. kimi kimsesi olmayan daniel güiza bakışıyla değil, ne tepki göreceğini merakla bekleyen biri gibi, rakibine çaktırmadan dirsek atıp hakemin elini cebine attığı anda yüzde beliren 'noluyo lan' tadındaki materazzi triplerindedir an itibariyle.
bir anlamda tematik moddaki galatasaray sözlüğün fenerbahçeli bir yazarıdır kosa. bunu 10 entry girdikten hemen sonra moderasyona bildirmiş, fenerbahçeli olduğunu açıkça söyleyip yazar olmak isteğini iletmiştir. hagi isimli nazik moderatör ise ona kurallar gereği başka takım taraftarlarını yazar olarak kabul edemediklerini bildirmiş, kosa'nın ısrarı o günlerde pek bir işe yaramamıştır.
gelgelelim gün itibariyle şaşırmıştır kosa, mail hesabında yazar oldunuz mailini şaşkınlıkla okumuştur. yazarlığının ilk entrysinde ise diğer kullanıcıları kandırmamak adına boynunun borcu kabul ettiği itirafını ilan etmektedir. peki nedir kosa'nın derdi, neden siktirip giderek antu'da zırtuda yazmak, fener sözlükte ona buna sövmek yerine gs sözlükte böyle bir işe kalkışmıştır?
futbol tutkusunun içimizdeki fener-galatasaray gibi aşklardan üstün olduğunu çok önce öğrenmiştim; rahmetli babam ali sami yen tribünlerine beni götürdüğünde ' işte ömrün boyunca unutamayacağın adam' diye kosecki'yi bana gösterirken mesela. mahallede burhan'ın kafasını sırf tanju nasıl size koydu dedi diye yarmış ben, her hafta rahmetlinin eline sarılıp 'kosecki'ye ne zaman gidiyoruz?' diye cırlak sesler çıkarırdım, umrumda değildi kimin kazanıp kimin kaybettiği. o bir rüzgardı, rüzgarın oğlu değildi, rüzgarın babasıydı benim için. o zaman televizyonu açınca nasıl s... galatasaray'ı diyen yavşakları değil, alacakaranlık kuşağını, kara şimşeği, parliament sinema kulübünde dönüşümlü olarak oynayan batman ve superman'i izlerdik, futbol izlemek isteyen eşek gibi o tribüne gidecekti ya da penaltı atılırken vita reklamı oynatan trt 1 i. radyodan maç dinlemek için de deniz tarafındaki kale gibi günlerce düşünüp çözemediğimiz şeyleri bilmek gerekiyordu, çocuktuk işte. ailemizde fenerlisi vardı, galatasaraylısı vardı, babamız bizi fenerli olacaksın diye dövmezdi, aha rıdvan aha tanju, işte gerson işte erdal, seç beğen.
peki şimdi neden bütün bunlar? ''herkes iç içe tribünde otursun abi, güiza atınca siz bizi tebrik edin kewell atınca biz sizi, negzel'' gibi şeyler değil söyleyeceklerim, hem ne o öyle, fair play'in bile bokunu çıkarmakta üstümüze yok. çünkü bunun tadı burda, çünkü kosa inanmayacaksınız ama galatasaray'ın geride kaldığı bir ligde gelen şamiyonluğun bile tadı olmadığına inanmakta. rekabetin bizim taraftaki tadı belli, biraz uzatınca sarıya küfür kırmızıya küfür, 6 attık emre'yi aldık vs. bu tadın bir zaman sonra her günkü pilav muhabbetine döndüğünü söylememe bile gerek yok, nasıl ki ne kadar fenerli varsa anasını s..en zihniyetin tadından yenmediğini bilen birçok galatasaraylı kardeşim gibi.
bir ihtimal fenerbahçeli olduğum notu hakkımda düşülmediğinden es kaza yazar yapıldım, ya da benzer bir şey. velhasıl bu ilk ve son entryim bile olacaksa sırf fenerbahçeli olduğum için yazarlık yapamıyor olmam bunu okuyan herkeste bir hatıra bıraksındır, roman kosecki sevgim de bu rekabetin ana avrat kısmında gezen herkese kapak olsundur.
tüm galatasaraylı kardeşlerime merhaba ve hoşçakalın.