• 46
    ballı-cevizli-balkabağı tatlısı eşliğinde demlenen beyaz saç sarımtırak bıyıklı dayılar, sarmaşıklarla çevrilmiş tel örgülü açık havalı mekan, yerden en az 3 metre yüksekte üçüncü sınıf bir tv, boyasız tahta sandalye, okey taşı sesleri, maç esnasında safların arasında dolanıp para toplarken maçı bir türlü izlettirmeyen değnekçi, king oynarken maçı izlemiyormuş gibi yapıp göz ucuyla takip eden beşiktaşlı-fenerli amcalar, ortalıkta boş beleş dolanan lokalin sahibi, lig tv amblemli dükkan önü reklam bayrakları, sucuklu-kaşarlı esnaf tostu, markasız şişe ayran, çay, oralet, ercan taner'in ekolu sesi, para vermemek için sadece skora bakıyormuş gibi yapıp tüm maçı dükkan önü kaldırımda ayaküstü izleyen beleşçi, bitmek bilmeyen devre araları ve kapı önüne çıkış, futbolcular sahaya çıkmadan önce sandalyesinde yeri alan tipler, yukarı doğru bakmaktan felç olan boyun, tepeden tırnağa sinen samsun-tekel2000-lark-maltepe kokusu, yimpaş yozgat, şimkovyak, skoko, lazarov... özledik.
  • 51
    yurtdışında ve maçları izlemek için başka bir imkan olmadığında yaptığım şey. 10 seneden fazla oldu, uçup kaçtığımız 2010-2011 sezonuyla birlikte birkaç sezonu bu şekilde izlemiştim. mecbur başka bir yer yoktu. kendimce gol asist sayıları, kimlerin kaç gol attığına dair listeler tutuyordum. maç sonlarında çıktığımda üzerimde kesif bir duman kokusu oluyordu ama olsun. ihtiyaçtı. hafif loş, yeşil örtüler üzerinde içilen çaylarla ve çirkef rakip takım taraftarlarıyla girilen gereksiz münakaşalarla dolu günlerdi. necati'nin antebe orta sahadan yazdığı, melo'nun 35 metrelerden yazdığı, burak'ın uçup kaçtığı, selçuk'un selçuk, muslera'nın yeni kediciğimiz olduğu dönemlerdi. o kahveye gidebilmek için tam yarım saat yürüyordum, ters bir yerdi, çıktıktan sonra yine yürüye yürüye okula dönüyordum. kahve ortamından nefret ederim ama galatasaray öyle bir zorunluluk ki, buna mecbur bırakıyordu beni.
  • 52
    sürekli gidilen mahalle kahvehanesi varsa ufak çaplı tribün atmosferi yaratılan etkinliktir. sigara dumanından maçı izleyebilmek çok önemlidir. ayrıca televizyonun kalitesi ve maç sırasında yayının gidip, peşisıra yükselen uğultu sonrası kahvehane sahibinin yayını geri getirmesi de önemli noktalardır.

    çocukken babam beni pek götürmek istemezdi. hem sigara içiliyor hem küfür ediliyor diye. ben de hep maraton programından maçın özetini beklerdim. güzel günlerdi.
  • 55
    bu deneyimi yaşayan insanların çoğu çok daha iyi bir futbol bilgisine ve günümüze göre çok daha iyi taraftar profiline sahiptir. bu deneyim insanı geliştirir, büyütür, akciğerde sigara dumanından hasar bıraktırır. kahveden dönünce üstünüze sinen o sigara kokusunu bilen bilir, saç diplerinize kadar sigara kokarsınız.
    (bkz: 19 mart 2009 galatasaray hamburger sv maçı) travması kahve diyince ilk aklıma gelen maç. kadıköy'de final hesabı yaparken eve boş bakışlarla, donuk ve ruhsuz bir şekilde dönmüştüm.
  • 56
    sol kenarda elinde kuponla maçı takip eden, 50 yaşlarda olmasına rağmen 70 gözüken şarapçı heyecanlı müptezel dayılar canlandı gözümde. onların heyecanlı bir şekilde para kazanma isteğini, çaresizliğini gördükçe çocukluk yıllarımda bahis ve kazanç oyunlarına karşı inanılmaz bir korku oluşmuştu bende. farklı yerlerde, farklı şehirlerde benzer kahvehane ortamında rastladığım bu kavruk tenli amcalar travmamdır. fakirseniz bahis oynamayın abi*.
  • 4
    kimi zaman çok ilginç olayları da beraberinde getiren şeydir.

    galatasaray deplasmanda diyarbakırsporla oynamaktadır. kardeşiniz de kahvede maçı izlemektedir. her zaman olduğu gibi hakem ne yapsa kendini bana beğendirememektedir. cinsel tercihleriyle ilgili yorumlardan tutun da annesinin cinsel hayatına yönelik fantezilerime kadar her şeyi saydırmaktayım. bu sırada yanımda oturan adam suratıma bir garip bakmaktadır. genç bir insan olarak yaşlıların bulunduğu ortamda küfür etmekten dolayı hicap duymama rağmen kendime engel olamamaktayım. bu adam bana bu sebeple mi bakmaktadır? ayıplamakta mıdır? yoksa diyarbakırlı mıdır? sorular silsilesiyle beynim yoğrulurken dayı söze girmiştir:

    -sen bakma hakemlerin de işi zor.
    -- ya boşversene abi, zorsa yapmasınlar zorla mı! bissürü para kazanıyorlar!
    -çok da kazanmıyorlar aslında
    -- kazanmasalar ne işleri var orada? topuna haram zıkkım olsun kazandıkları para!

    ---------------- bir süre sessizlik-------------------

    - ben de 10 sene hakemlik yaptım oradan biliyorum..

    ---------------- upuzun bir sessizlik-------------------------------

    -ya aslında tabi her hakem de aynı değil, içlerinde çok iyiler de var..

    -------------- o zamandan beri hala içimde derin bir sessizlik--------------------------
  • 54
    trabzonlu bir arkadaşın talebiyle trabzonspor- fenerbahçe maçını izlemeye kahveye gittiğimizi hatırlıyorum. biz de fenerbahçe'nin olası puan kaybı için bir umut bekliyorduk.

    ön ve arka kısmı ikiye ayırarak seyircileri bölmüştü kahveci. ortam gergindi. trabzonspor ilk yarıda bulduğu golle 1-0 öne geçmişti. ikinci yarıda ise fenerbahçe kısa sürede maçı 2-1'e getirmişti. oturduğu yerden millet ufak tefek atışmalara başlamıştı. dakikalar 79'u gösterirken fenerbahçe skoru 3-1'e getirdi. o an diyalogu tam anlayamasak da ön kısımda oturan fenerbahçelilerden biri sandalyesinden geriye doğru çekilmek suretiyle yere yatırıldı ve ortalık karıştı. bizim trabzonlu arkadaş bi anda gol oldu diye bağırdı ve sessizlik oldu. sahiden de bir dakika sonra fatih tekke skoru 3-2'ye getirmişti. işin ilginç yanı ise arkadaşın ortalık sakinleştikten sonra kulağımıza eğilip oğlum ben ayrılsınlar diye yaptım, bi baktım ki sahiden gol olmuş demesiydi.

    (bkz: 29 nisan 2006 trabzonspor fenerbahçe maçı)

    genelde kahveden ziyade bilardo salonları vb. daha geniş yerler maç yayınlarında kullanılıyordu o dönemlerde. perde ekran ile güzel bir ortam oluşuyordu. top taca çıktığında bile atmosferde yankılanan süpersonik küfürleriyle dayıları gördükçe sakin bir izleyici olduğuma kanaat getirdim.
  • 34
    rakibe 3-4 fark atılan bir maçta bile herhangi bir pozisyonda topu elinden kaçıran muslera'ya ya da kaleciyi çalımladıktan sonra gol atamayan eboue'ye küfür eden insanlarla aynı ortamda bulunmaktır. onlara laf anlatmaya çalışmak. ya da laf anlatamayacağını bilmek, o adamların seninle bu güzel galatasaray'ı tutuyor olmasını kabullenememektir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın