resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 2729
    gitse ne değişecek diyen arkadaşlara cevap veriyorum; belki futbol oynarız yeni gelecek teknik direktörle. oynamıyoruz çünkü sezon başından beri. iyi futbol iyi futbolcularla oynanır evet; ama sen adanaspor'a, osmanlıspor'a, hadi hepsi los galacticos olsun ama tuzlaspor'a karşı iyi futbol oynamıyorsan sorun kadroda değildir. tuzlaspor'dan iyidir değil mi kadromuz arkadaşlar? prandelli'den tek farkı ve en büyük şansı avrupa kupası oynamamamız olan teknik direktör pardon antrenör. her maç 8'lik olurduk avrupa'da bu futbolla allah korudu yemin ediyorum.
  • 2730
    takımda bruma ve muslera dışındaki herkes formsuz. 1 2 oyuncu formsuz olsa oyuncular formsuz olsa anlarım da takımın %99u formsuzsa burada suçlu teknik direktördür. kadromuz kötü diyordum da kesinlikle abartılacak kadar kötü değil. en azından tuzlaspor'dan iyi. her şeyi geçtim şu adamın yönettiği 1 maçı bile domine edemedik lan. koca galatasaray 20 maçtır 1 maçı domine edemedi. şaka gibi dimi ?. ayrıca şu herifi savunanlar var mı halen merak ediyorum. akrabası olsa savunmaz şu durumda. derhal 1 dakika bile beklenmeden hollanda'ya postalanmalı. şu adamı kulübede gördükçe kafayı yiyeceğim çünkü.
  • 2731
    gittiğinde yerine fatih terim ya da abdullah avcı gibi biri gelmeyecek. yada yönetimde ali dürüst ve abdürrahim albayrak gibi olmayacak. başkan olarak faruk süren yada ünal aysal gibi biri de olmayacak. yani işler daha iyi olmayacak. ya prandelli gibi biri gelir, ya da denizli gibi biri. onun için bırakın kalsın sezon sonuna kadar. çünkü sorun teknik heyetten önce yönetim ve galatasaray'da olmaması gereken bir düzine futbolcu. yani bu yönetimin potansiyeli bu kadar. adamlar kurtarıcı diye geldi, ne var ne yok sattılar. riva neyse de adamlar florya'yı sattı. siz halen ''riekerink gitsin bielsa gelsin''. diego simeone bile gelse, bu takım biraz zor şampiyon olur.
  • 2732
    mecburen katlandığımız hoca. en ağır eleştirileri hak ediyor. savunurken kadro kötü, yeni bir hoca durumu çok da düzeltmeyecek denilebilir bunda sorun yok. ben de aynı düşüncedeyim. ama bu çok kötü bir hoca olduğu gerçeğini değiştirmez. birader kadro kötü de tuzlaspor'a da mı kötü? 3. lig takımına da aşağılık bir futbol oynayacaksak takımın başına ben geçeyim. en azından rakip futbolcularla, hocayla falan dalaşırım konsantrasyonları bozulur. bu salak kadronun başka bir hocayı daha harcamasını istemiyorum o yüzden kalsın.
  • 2735
    galatasaray'ın sabri sarıoğlu'nu ısrarla oynatıp,yabancı sınırının kalktığı bir ortamda sakat bir yerli stopere 4.5 milyon euro para verdiren futbol aklı değişmedikçe kendisinin gidişi hiçbir somut etki yaratmaz. tam tersi kendisinin yerine özbek kardeşler,adını bile anmak istemediğim soyadı ve adı arasında çok sayıda harf benzerliği bulunan arkadaş gibi bir çapsızı göreve getirirlerse,bir çok galatasaraylının kanserli hücreleri bu fırsatı kaçırmayacaktır.
  • 2736
    sabri, hamit vs. kadro tercihleri yüzünden bütün suçu benim de son derece çapsız ve gereksiz bulduğum yönetime atan arkadaşlara iki sorum var.

    1 - eğer teknik direktör riekerink ise neden bunları oynatıyor?

    2 - eğer kimin oynayacağına yönetim karar veriyorsa neden riekerink'e teknik direktör diyoruz?

    her iki şartta da gitmelidir kendisi. hatta bence ikincisi daha tehlikelidir. kararlarının arkasında duramayacak adamdan galatasaray teknik direktörü olmaz. hatta teknik direktör olmaz. ki bence değil zaten.
  • 2738
    21 aralık 2016 galatasaray tuzlaspor maçı'nda sayabileceğim birçok yanlışı var ama saymayacağım. çünkü amerikan faytir, ortakafagolve felipejorgebahçekapılı nick'li yazarlarımızın mesnetsiz "riekerink'in derhal gitmesi" çığırmasına malzeme verecekmişim gibi geliyor.

    riekerink söylendiği gibi çok kötü bir hoca falan değil. eldeki malzemeyle ortalama iş yapan belki vasat bir teknik direktör. top class hocalara kıyasla yığınla eksiği var ama cavanda'yı kullanmayı bilmediği(?), terim olsa josue'nin efsane oynayacağı(?), ligde inanılmaz başarısız sonuçlar aldığı(?)* *, argümanlarıyla her allahın günü adamın derhal gitmesi gerektiğinin troll'lüğünü yapan tiplere karşı hocayı savunmak gerektiğini düşünüyorum.
  • 2741
    kendisiyle ilgili çok büyük bir hayal kırıklığının kıyısında dolaştığım hocamız. efendi olması, sevimli ve sade tarzı, üst seviyede başarıya aç olması, ajax altyapısı dolayısıyla futbolun tüm temel inceliklerini bilmesi ve genç oyuncularda yaratacağı gelişim beni fazlasıyla ümitlendirmişti. geçen sezonun sonlarına doğru oynanan oyun, alınan kupa, yaz döneminde tam olarak istenen oyuncular alınmasa da kadrodan temizlenen çöpler, ardından süper kupa ve ligin ilk 6 haftasında takımın geldiği seviye, boşa ümitlenmediğimi düşündürdü bana. ama işler tersine döndü yavaş yavaş. hocam kabul ediyorum, kadron 3-4 oyuncu dışında anadolu takımından hallice. fiziksel olarak en iyi dönemini geride bırakmış adamlarla belli bir handikabın var. ama takım şu an sahaya hiçbir şey koyamıyor. güçsüz, bezgin, bitik adamlar var sahada. biz bunu istemiyoruz. eğer gerçekten teknik direktörsen bırak 1-2 tanesini kadro dışı, yok eğer böyle bir yetkin yoksa zaten orda durmanın bir anlamı yok. dursun özbek'in riekerink'ten sonra ziya doğan'ı getirmeyeceğinin bir garantisi yok biliyorum ama bu gidişle kan değişimi kaçınılmaz gibi duruyor. lütfen daha henüz oradayken bir şeyleri değiştir hocam, seninle başarmak çok daha güzel olacak.
  • 2742
    `algı nedir?nasıl yaratılır?`

    aslında riekerink ile alakasız iki soru cümlesi yukarıdakiler. neyse bunun izahına sonra geleceğiz.

    kişiler değişecek olaylar aynı kalacak, bazen olaylar da değişecek tepkiler aynı olacak:

    terim sonrası mancini dönemi: ilk maçtan itibaren antrenörün imzasını gördüğümüz hissettiğimiz bir dönem oldu. deplasmandaki juve maçında mancini'nin oyun şablonları sayesinde puan aldık ki hakem müsveddesi olmasa maçı rahat rahat yayıla yayıla kazanacaktık. ligte de iç saha performansı son 10 yılın en iyisi olabilir muhtemelen. sadece skor olarak mı iyiydi peki, hayır efsane top oynuyorduk iç sahada. terim dışında ilk kez bir hocanın döneminde ''ya kesin kazanırız'' havasıyla maçları bekliyordum mesela. tabi bu söylediklerim iç saha için geçerli. deplasman da bunun tam tersiydi işte. orta alan mücadelesi ile geçen, maçın bir bölümünü rakibi kilitlemekle geçirdiğimiz ve pozisyona girsek dahi umut gibi kazmalar yüzünden kaçırdığımız maçlardı bunlar. şimdi dikkat!

    ''maçın bir bölümünü rakibi kilitlemekle geçiriyorduk'' dedim, kapanıyorduk yaslanıyorduk demedim.

    esasında mancini'nin ne kadar iyi taktisyen jor bey'in de ne kadar berbat bir antrenör olduğu buradan anlaşılıyor. jor zannediyor ki gol yememenin tek yolu on kişi kapanmak, defansa gömülmek. bu kadar basit düşünüyor çünkü taktik bilgisi yok adamın. ama mancini ne yapıyor gol yememek için, stoperleri öne çıkartıp orta sahayı da kısa mesafede tutarak rakibin ortadan geçmesine olanak vermeyip kanatları da defans esnasında geriye getirerek santranın 5-10 metre bize yakın kısmında rakibi durduruyordu. malumunuz en az gol yediğimiz dönemi yaşadık mancini ile. keza terim de gol yememek için varsa yoksa hücum etmeli, rakibi boğarsak zaten kalemize gelemez anlayışıyla takımı sahaya çıkartıyordu. bu da çok başarılı bir anlayış günümüzde sampaoli'nin uyguladığı gibi.

    mancini'nin beğenmediğimiz deplasman futbolu bile bu riekerink'in iç saha maçlarından daha güzeldi. birisi yaz ise diğeri kış.

    prandelli dönemi:hiç yok kondisyon yükledi yok şöyle yaptı demenin lüzumu yok net kötü teknik direktördü. mancini döneminin kadrosundan pek farklı bir kadro değildi kendisindeki kadro ama oyun olarak çöktük. oyuncuların bireysel performansları düştü. bruma gibi bir oyuncuyu yedeğe hapsetti. yasin'den bek yarratmaya çalıştı. sneijder'den ön libero, melo'dan stoper oldurmaya çalıştı ki hepsi facia ile sonuçlandı. malum bir dıortmund maçı var ki ilk onbiri görünce kalp krizinin eşiğinden dönmüştüm. eyvah dedim o an mahvolduk. neticede de dörtlenmiştik.

    peki bu kadar kötü olan prandelli ile jor arasında ne fark var? şunu da belirtelim prandelli net kere net jor'dan daha iyi bir antrenör. en azından futbolcu portföyü olsun, yardımcılarının kalitesi olsun bir farkı vardı. hiç değilse bir tarzı vardı imzası vardı. jor'da imza da yok.

    hamzaoğlu dönemi: ilk sezonu yoktan var etti şampiyonluğu. muslera ve sneijder sayesinde şampiyon olduk diyenler oluyor gülüyorum. muslera ile sneijder mancini döneminde de vardı prandelli döneminde de vardı. ama oynanan oyun çok daha farklıydı. prandelli ile kaybettiğimiz süper kupa maçını hatırlayın, ilk defa utanmıştım bir maçı izlerken öyle ezildik maç boyunca. bir de ikinci devre oynanan derbilere bakın fark belli oluyor zaten. motivasyon da teknik direktörlüğe dahildir bunu hiçbir zaman anlayamıyoruz. hamzaoğlu güzel mentörlük yaparak takımı şampiyon yaptı ve oynanan futbol şahsen bana keyif verdi. ikinci sezonunda yapılmayan transferler, ibrahimovic olayı, cüneyt tanman falan derken zaten kendisine karşı önyargılı olan taraftarı ateşledi ve resmen isyan çıktı. puan olarak kötü değildik oynanan futbol her ne kadar şampiyon olduğu sezona nazaran kötüyse de mesela bugünkü futboldan kat kat iyiydi ama dursun özbek paçayı kurtarma adına hemen yolladı kendisini. bu dönemde takımda kondisyon eksikliği de gözleniyordu onu belirteyim. ayrıca oyuncularla olan polemikler de kötü etkiledi takımı. bunda da sorumlu teknik direktördür.

    denizli dönemine yorum dahi yapmıyorum.

    jan olde riekerink dönemi: kadro...

    deniyor ya elindeki kadro kötü diye. bakın kadroları kıyaslayalım:

    mancini dönemi------------

    muslera

    eboue(bitikti) chedjou hakan balta telles

    selçuk melo

    hajrovic sneijder aydın(umut)

    burak yılmaz(drogba sakatlıklarla uğraşıyordu)

    --------
    prandelli dönemi--------

    muslera

    tarık chedjou semih hakan

    selçuk melo dzemaili sneijder

    burak pandev

    -----------

    hamzaoğlu kadrosu da aynıydı.

    jor-------

    muslera

    sabri(cavanda- linnes) chedjou hakan carole

    tolga de jong(selçuk)

    yasin sneijder bruma

    poldi(eren)

    yedeklerde de josue, sinan, serdar aziz, semih gibi isimler var.

    --------

    *allah aşkına hangi kadro daha iyi hangi kadro daha kötü gözünüzü seveyim. defans kötü deniyor, eee elinde dany ve eboue bombası olan mancini aynı takıma en az gol yediğimiz dönemi yaşattı o ne olacak?

    *başkan ve yönetim kötü diyorsunuz, tamam kötü kötü de hamzaoğlu faruk süren'le mi çalıştı da şampiyon yaptı?

    * hamle şansı yok deniyor hangi teknik adamın elinde josue, sinan, semih, serdar, chedjou, linnes gibi bir yedek kulübesi oldu?

    * puan olarak iyi topladı deniyor, şu takımdan bruma'yı çıkarttığında da aynı puanı toplardı diyebiliyorsan hak vericem sana. (bruma katkısını mentörlüğe bağlayamayız, gitti geldi ve ispanya'dan sonra gelişti yani teknik direktörden bağımsız bir formu var.)

    eee kardeşim bu adam neyi iyi yapıyor ya? tüm maç yaslıyor takımı geriye ama her maç gol yiyoruz ne iş. savunmanın da hücumun da bir adabı olur bu adam karambole götürüyor her şeyi. hani diyorlar ya nesi kötü adam gibi izah edin boş konuşmayın diye, allah aşkına bir babayiğit çıksın da şu adam neyi iyi yapıyor hepimize tek tek bilal'e anlatır gibi anlatsın da hepimiz rahatlayalım. bizim göremediğimiz neyi görüyorsunuz bu adamda anlayamıyorum. takım tuzlaspor'a karşı bile oyun olarak eziliyor ama hala ''ya gitsin de yerine kim gelsin'' diyorlar. ya kardeşim birinin gelmesine gerek yok ki. ben çıksam takımın başında emin olun tuzla'ya karşı bu kadar ezilmeyiz. hayır ezilsek ne farkeder ki zaten şuan da eziliyoruz. ne kaybedeceğiz yani?

    bir de öyle bir algı yaratılıyor ki kendisini istemeyenler sırf terim'in intikamını almaya çalışıyor diye istemiyormuş falan. hangi kafa abi bu? demek bunu diyenler zamanında birilerinin intikamını aldı ki şimdi de karşılarındakileri böyle bir şeyle suçluyorlar. psikolojik bir vaka gibi duruyor. bugün riekerink gitsin diyenlerin çoğu sezon başında riekerink'e tam destek verdik, övdük, arkandayız hocam dedik. kendi düşen ağlamaz. sen gençlere şans verdiğin yerde birden sabrileri hakanları oynatırsan, gençleri kesersen, sen önde basan takım istiyorum deyip tüm maç kapanırsan ezilirsen ağlamayacaksın. bir şeyleri iyi yaptığı için övdük ve destekledik. yine bir şeyleri kötü yaptığı için de eleştirip istemiyoruz.

    benim birkaç ay önce riekerink için övgü dolu şeyler yazdığım entryler hala duruyor. madem terim'in intikamını alıyorum niye bu adamı kör kütük sevmişim desteklemişim zamanında? hayır zaten olayın terim ile ne alakası o da ayrı komedi. aklılları fikrleri terim'de. patlayan bombaları da terim'e bağlayacaklar yakında.

    kendisi için 2 eylül 2016 tarihinde yazdığım entry şöyledir:

    --- alıntı ---
    futbolun basit bir oyun olduğunu bizlere tekrar gösteren adam gibi adamdır kendileri. geldiğinden beri neler yaptı bu adam bir sayalım:

    1) takıma daha geçen seneden kazandırdığı bir husus var, duran top etkinliği. gerek varyasyonlar olsun gerek pozisyon alma olsun güzel bir gelişim gösterdik. kaldı ki savunmadaki duran toplarda hala eksiğimiz olsa da hücumda sıkıntı yaşamıyoruz. sıkıntı yaşamayı bırakalım avrupai bir varyasyon envanterimiz mevcut şuanda.

    2) top rakipteyken çoğu zaman 11 kişi topun arkasına geçip takım halinde savunma yapıyoruz ve bu da orta alandaki eksiklerimizi önemli ölçüde kapatıyor. hatırlarsanız hamza hoca ve denizli dönemlerinde top rakibe geçtiğinde sneijder bir uçta, forvet bir uçta, yasin bir uçta kalıyor orta alan pişmaniyeye dönüyordu. jor hocamın en büyük taktiksel artılarından birisi bu özellik oldu. top rakibe geçtiğinde takım olarak topun arkasına geçiyoruz ve işin tuhafı bu taktik hollanda ekolünde çok da iyi uygulanamamış bir taktiktir. daha çok italyanlar sever bunu.

    3) tarık, umut, olcan, jpk, dzemaili, jose gibi yetersizlerin kesilmesi ve kadroda vasıfsız oyuncu sayısının neredeyse sıfıra indirilmesi de takımdaki havayı çok olumlu etkiledi. bu kesik operasyonunun iki getirisi var. birincisi, takım içindeki konsantrasyon ve hırsı üst noktalara çeker. ikincisi de hocaya olan saygıyı artırır.

    4) gönderilen oyuncuların ortak noktası dinamizm eksiklikleri, aynı şekilde alınan oyuncuların da hemen hemen hepsinin en büyük özellikleri dinamik olmaları. bu noktada gözlemlediğimiz husus şu olur, demek ki jor hocam çok iyi bir analiz yapmış geçen senenin son 7 haftasında. neredeyse 3 yıldır söylediğimiz şey olan dinamizm sorununu ilk defa bir teknik adam böylesine hızlı teşhis etmiş ve neşteri en doğru şekilde vurmuştur. günümüzün yanında geleceği de kurtarmak istiyorsak dinamizm sorununu çözmek lazımdı ve çözüldü. kısmet olursa seneye avrupa'da bahsettiğim dinamizm artısını göreceğiz. kevgire dönmekten kurtulacağız bana kalırsa ve başa baş, dişe dişe mücadele eden bir takım göreceğiz.

    5) koşu mesafeleri: geçen sene bazı maçlarda 100 km'nin bile altında kalıyorduk. ortalamamız ise 102-103 falandı. bu sezon daha ilk maçta 109,5 km koştuk. son 5 senenin en iyi istatistiklerinden biri muhtemelen. akhisar maçında ise koşu mesafesi azaldı ancak bunda rakibin etkili olduğunu da söylemek lazım. akhisar çok dağınık ve takım boyunu uzun tutarak oynadığı için koşmaya gerek kalmadı. 7 ila 9. haftalar arası kondisyon konusunda zirve noktayı görebiliriz. benim bu sezon beklentim bazı maçlarda 115'i görebileceğimiz yönünde. özellikle rakip sağlamsa bu mesafeler artacaktır. diri bir takım görüyoruz. dinamizm üstüne bir de dirilik eklendiğinde coşkulu bir takım seyredebiliyoruz doğal olarak.

    6) jor hocamın galatasaray'ın arzuladığı futbolu iliklerine kadar öğrenmiş olması da çok hoş bir özellik. bizden daha iyi biliyor neredeyse esas galattasaray'ın nasıl oynaması gerektiğini. karabük maçında çok eleştirdim takımı. gerçekten çok kötü bir futbol oynamıştık ancak gördük ki karabük inanılmaz bir takım. ilk 5'i zorlayabilecek potansiyelde bir takım kaldı ki 118 km koşmaları dahi çok büyük bir dezavantajdı bizim için. maçtan sonra hocanın açıklamalarını merakla bekledim. acaba önceki teknik direktörler gibi ırın kırın edip zamanla çözeceğiz mi diyecekti yoksa kötü oyunu yerden yere mi vuracaktı çok önemliydi bu. ve çıktı aslanlar gibi kükredi resmen. tüm takımı ateşin işine atıp sopayı gösterdi. galatasaray böyle oynamamalı, rakibi boğmalıyız dedi. o zaman ikna oldum zaten jor hocam hakkında. akhisar maçında da resital izledik.

    7) alt yapının tesisi: bu aşamadaki çalışmaları önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı değerlendiririz ama her oyuncunun ismini teker teker ezberlemiş olması bile ne kadar önem verdiğin gösterir hocanın. alt yapıda da sağlıklı bir yapı kurabilirsek ileriki 10 yıla damga vurabiliriz.

    8) oyuncu tercihlerinde tarafsız ve doğru tercihler yapması, yeri geldiğinde kesik atıp yeri geldiğinde onurlandırması büyük niceliklerdir. takımdaşlığı artıran unsurlardır.

    yolun açık olsun riekerink bey!!!

    --- alıntı ---

    bu entryi giren insanın riekerink'e karşı ne gibi nefreti olabilir. benim gibi olan çok kişi var burada. 2 eylül'de bunları demişim ama jor efendi 2 eylül'den sonra yaptığı tüm olumlu işlere gelişine kafa attı resmen. biz napalım yani?

    sinerji yaratıp takıma kötü futbol oynattığımız falan mı düşünülüyor ki anlamadım.

    kimsenin bu adama karşı bir olumsuzluğu yokken kendi kendine olumsuza çevirdi her şeyi. hala savunacak kişiler vardır elbet ama savunanlardan ricam lütfen tek tek ve taktik boyutu da katarak izah etsinler bu adam neyi çok iyi yapıyor neyi iyi yapıyor. gerçekten onların düşüncelerini bilmek istiyorum, merak ediyorum.

    yerine kim gelsin diyenler de oluyor haklı olarak, ben şöyle cevaplayım bu soruyu:

    1) bruno labbadia

    2) norbert meier( çok başarılı biri değil ama almanya'da altyapı işlerinde bilirkişilerden. jor gibi belgesiz bir altyapıcıdansa teknik direktör belgesi olan ve alman altyapı uzmanlarından birini getirmek mantıklı olur. denemeye değer.)

    3) dieter hecking(ortası yok, hafif kırık bir adam,oynattığı futbol bize uygun. gerets'in alman versiyonu)

    4) marcelo bielsa( çok başarılı bulmasam da güzel futbol oynatır, ama gelmez.)

    5) bernd schuster (riekerink'dense bin kere tercih edeceğim futbol adamıdır. kariyerini tartışmaya gerek yok. beşiktaş ile de çok kötü değildi, malzemesi o kadarlıktı.)

    6) roberto mancini (eski aşk. bin kere daha iyi futbol oynatır. jor'u gördükçe mancini aşkım depreşiyor zaten. gelmesini çok isterim. daha farklı olacağını hissediyorum. içip içip aranan eski sevgili)

    7) laurent blanc(riekerink'e çantasını bile taşıtmaz. taktikse taktik motivasyonsa motivasyon. başarılıdır, bilgilidir, karizmatiktir, asildir.)

    8) marco silva (genç, başarıya aç ve deli gibi başarılı. sanıyorum 40 yaşlarında ama iyi işler yaptı şimdilik. gelmesini çok isterim. yeri gelir savunma yaptırır yeri gelir rakibi yarı sahadan çıkartmaz.)

    9) besnik hasi ( ehhh)

    10) murat yakın (bu 10 isim arasında en son tercih edeceğim isimdir. taktisyenliğine yorum yapmayım ama motivasyon kısmı çok eksik. kenarda izler ancak.)

    on tane isim verdim ki daha da uzar bu liste. hepsi de oluru olan isimler. diyeceğim o ki her türlü teknik direktör bulunur yeter ki o vizyona ve akla sahip olalım.
  • 2743
    sanırım kendisi hakkındaki kararım netleşti.

    kendisi özbek bross. tarafından ömürlük değil seyirlik olarak takıma monte edildi.

    plan şu: ya biz nasılsa bu sene avrupada yokuz. e öyle maliyetleri de kıstık zaten. biz iki birader ve yanımızda bi kaç futbol kurnazıyla bu ligi ve kupayı götürürüz i senelik. ama bize höt dedimi duracak öyle deneyimi olmayan hatta taktikten de anlamayacak bizim dediklerimizi yapacak bir adam lazım. heeh tamam bulduk jor kalsın bi sene idare etsin seneye kıçımızı toplayınca iyisini alırız.

    başka bir açıklaması yok bunun.

    jor u çok seviyorum karakter olarak. adamın sadece basın toplantısında verdiği cevapları dinlesen sempatin oluyor. velhaslıl adamın uzmanlığı futbolcu yetiştirmek. yönetmek ve ya pazarlamak değil. evet futbolcudan anlıyor ama takım yönetimi ve taktik anlayışı alt yapıya yetecek kadar. örneğin ben joru guardiola ile taktik savaşı yaparken düşünemiyorum. kısacası beyler özbek kardeşler tasarruf yapıcaz diye bizim ömrümüzü törpülüyorlar bu sıra da da joru kullanıyorlar.

    allah sonumuzu hayıretsin.
  • 2745
    arkasında durulması, hiçbir mantığa dayanmayan teknik direktör. baskı görüyor , ondan herkesin oynattığı bu çöp isimleri oynatıyor deniyor.. sen farklı ol oynatma kardeşim. sen riekerink bey ol ve oynatma. ama olamadın!! taraftarın sana verdiği bu payeyi taşıyamadın. tıpkı prandelli,denizli hamza gibisin hiçbir farkın yok. ayrıca kadro konusunda ben baskı mı gördüğünü, kendi tercihleri olup, sabriye aşık mı olduğunu, kadroyu orhan atik, ayhan'ın falan mı yaptığını, inanın bilemiyorum. pek bir tahminim de yok. her 2 durumda da riekerink'in bu takım için rezalet bir teknik direktör olduğu sonucuna varıyorum. kadroyu başkaları yapıyorsa nasıl bir mide var, nasıl bir karakter var sende de kalabiliyorsun bu klüpte. gerçekten enteresan. bu mudur riekerink bey ?

    gene de benim yakın olduğum fikir bu adamın sabriye aşık olduğu. hatta taptığı... çünkü lig-kupa, lig-kupa,lig-kupa demeden her maç her maç arsız gibi bu 32 yaşındaki adamı oynatmasının başka bir izahı yok. resmen sabriyi arsız gibi kullanıyor ve bu beni aşırı derecede rahatsız ediyor.

    umarım yakın zamanda kovulur ve giderken de sabrisini hollanda'da, achilles 87 ya da, jong utrecht gibi takımlardan birine götürür.
  • 2747
    hayırlı olsun kendisini gönderme şenlikleri başlamış. hep söylüyorum iki tip taraftar galatasaray'a büyük zarar veriyor;

    1) transfer manyakları
    2) sabırsızlar

    ben de riekerink'in gösterdiği performanstan memnun değilim ama artık devre arasında hoca göndermememiz gerektiğini anlayacak kadar uzun süredir galatasaray'lıyım. 5 yıldır da şu sözlükte bi fiil yazıyorum. burada futbol diyince herkes birer ali ece, birer uğur meleke kesilir ama işin aslı öyle değildir. buradaki futbol guruları gereksiz anlarda fularlarını takıp sayfalarca entry girerler ama en kritik anlarda ultraslan kafasından farklı düşünmezler.

    misal; bugün hamzaoğlu yeniden takımın başına geçse ''yine devre arası gelip takımı şampiyon yapar mı'' diye heyecanlanacak bir sürü adam var burada. seviye o yani, bakmayın siz salladıklarına. fatih terim'e de sallarlar ama geri dönse suspus olurlar. herkes galatasaray namusu peşinde değil yani, bazısı da kedi-ciğer.

    -4 yıldır devre arası hoca kovup geldiğimiz nokta ortadayken hala devre arası kelle istiyorlar. beyimiz artık farketmiş, bu saatten sonra riekerink'le olmazmış. ulan sanki yedi düvele nam salmış teknik direktör getirdik de izleye izleye umudunu kaybettin anasını satayım.

    -finansal fair play kurallarına uymadığımız için avrupa'dan men edildiğimiz sene maliyeti 20 milyon euro'yu bulan 31 yaşındaki diarra transferine yalvaran adamlar vardı lan burada. yapmayın-etmeyin yazdık, ''golotosoroy şompiyon olmoson mo'' diye cevap verdiler. bunun neresi galatasaraylılık? ultraslan'dan farkımız ne bizim?

    demek ki çok da ciddiye almamak lazım bazen.
  • 2749
    vasat futbol ve ortalama sonuçlar sonrasında gönderilmesi dillendirilen hollandalı teknik direktör.
    oynattığı futboldan, sürdüğü kadrodan ve sürdüğü kadrodan memnun olmamakla birlikte şimdi gönderilmesine karşıyım.
    işine son verilse bile tekrar altyapıyı yönetsin. adam o iş için alınmıştı, o projede askıya alındı.

    neden gönderilmesin?.

    1-) alacağın teknik direktör, bu saatte, ya saçma bir yerli, ya da paslanmış bir yabancı olacak ki bu ülke koşullarında hiçbir aklı başında hocayı bu ülkeye getiremezsin.
    çok para da verilemeyeceğine göre adam gibi bir hoca gelmez. alınan riske değmez.

    2-) taş gibi kontratlarıyla doymuş, yaşlı, torpilli vasat olmuş bu oyuncu toplululuğu her hocayı yer. kaldı ki şu anda belli ki hocayı göndermeye oynuyorlar. mourinho'da gelse, guardiola da , kim gelirse gelsin , bu oyuncular hoca öğütür. ilk önce kadro temizliği yapmadan iyi paraya iyi hoca büyük yanlış/savurganlık..

    3-) ayrıca ligde başakşehir/bjk/fb kadroları ve futbolu daha oturmuş. ikili rekabette belki şansımız olabilir, fakat 4 rekabette zor. niye o zaman antrenöre ve yeni transfere yarım sezon için para saçmak?
  • 2750
    ''ben kendisinden umutluyum.'' diye söze başlamak istiyorum. jan olde riekerink üst düzey takım tecrübesi olmayan bir teknik adam fakat futbolu bilmediğine, çöp türk teknik adamlardan çok daha kalibreli yüksek profilli bir adam olduğuna eminim. maçtan sonraki basın toplantılarına dikkat ediyorum ve cümleleri seçmeye çalışıyorum teknik adamı anlamak için, acaba takım hakkında ne düşünüyor diye. 21 aralık 2016 tuzla maçından sonra yaptığı açıklamada şu sözler dikkat çekici: ''kötü oynuyoruz, takımımdan ümitliyim, ortasahamıza tolga döndüğünde daha dinamik takım olabiliriz ama takımda öncelikli eksikler var.'' yani eksiklerin farkında olduğunu ve olmazsa olmazları bildiğini düşünüyorum. bir diğer artısı sabri hariç takımdaki kadro istikrarı.. en doğru kadroyu çıkarmayı biliyor ve maksimum verimi almaya çalışıyor. eleştirmek serbest, maç içindeki değişikliklerin felaket olduğunun farkındayım fakat yedek kulübemizin de aladdin'in hazinesi olmadığı kesin. kadroyu riekerink'in kurmadığını, aldırabildiği bi kaç adam olduğu, ki zaten kadroda revizyona gidebilecek bir bütçemiz olmadığı ve bunların üzerine geçen seneden bir travma atlatan, 2 yıl avrupadan men almanın kıyısından döndüğümüz travmalı bir sezonun arkasından gerçekten başarılı sayılabilecek bir ilk yarı geçirdiğimizi düşünüyorum. bazen sadece bruma'nın ayağına bakabiliyoruz maç içinde, hücum futbolu varyasyonlarının kıtlığından şikayet ediyoruz, her sağlıklı taraftar gibi bunların ben de farkındayım. yalnız şu var ki takım gerçekten teknik direktör öğütücülerle dolu, ve jan olde bazı yazarlarımızın istediği eli maşalı teknik adam değil. bu sebeple bazı maç performanslarımızın teknik adamdan bağımsız olduğunu düşünmek de çok abes değil. peki bütün bu olumlu özellikler riekerinkle devam etmek için yeterli mi diye sormamız gerekirse; şöyle örneklendirmek istiyorum. kasaya karşı texas poker oynuyorsunuz yerde hiç birşey yok, elinizde ise ortalama bir per var. bu el için yeterli bir ele sahip olduğunuzu düşünüyorsanız neden kart çekip elinizi riske atasınız ki? beşiktaşı ve feneri sezon başından beri seyreden yazar arkadaşlarım bana hak verecekler, taraftarlığımı bir kenara bırakıyorum, gerçekten çok kötüler. fenerbahçenin ilk 5 haftadan sonra bu noktaya gelmesinin, takımın özgüveninin yukarılara çıkmasının en büyük sebebi hakemler. bu meslek grubunun hele beşiktaşa yaptığı yardımlara hiç girmiyorum, tamam beşiktaş daha nitelikli daha hücumcu bir futbol oynuyordu sene başında ama herkes de galatasaray ananesine geleneğine sahip değil ki 3 günde 1 maç yapsın, avrupayı ve ligi aynı anda götürebilsin... son haftalarda beşiktaşın yukarlarda kalmasının sebebi tamamıyle dışarıdan unsurlardı. açıkçası ligde geriye düştüğümüzde en çabuk reaksiyon gösteren takım biziz, maalesef öne geçtiğimzde de en çabuk gevşeyen rehavete kapılan takım biziz. yalnız sezonun başlarında içerde oynadığımız rize maçında ki tempomuz pas kalitemiz ilerisi adına umut verici, ve sadece bu maç da değil ilk haftalar bu tip maçlarımız çok fazlaydı ve takım 11'inde bu tempoyu eren ve tolganın oynamasına bağlamakta bir beis görmüyorum. kadromuz eskisi gibi tamamlandığında devre arası ufak dokunuşlarla 2. yarıya başladığımızda her şey istediğimiz gibi gidebilir. konumuza geri dönecek olursak, sakatlıksız ve şansımızın yanında gittiği bir sezonda teknik adamımızla ilk ikide ligi bitirmek cidden yüksek ihtimal. ama seneye bu hataları yapmamamız gerektiğini hepimiz gibi ben de düşünüyorum. ve şunun altını kesinlikle çizmek istiyorum ki bu kulübün en büyük eksiği şu anda teknik adam değil, güçlü bir yönetim ile deneyimli bir futbol şube sorumlusu. yani düzeltmeye yönetimden başlamalıyız. çünkü ne kadar uzun vadeli başarı odaklı planlara projelere sahip olsanız da, bunu hayata geçirebilecek bir yönetime sahip olmadığınızda planı aksiyona geçirme konusunda sıkıntı yaşamak kaçınılmazdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın