• 78
    sizler paylaşmadığınıza göre iş başa düştü. ki bence sezonun en önemli hareketi.. melo, "ben sadece saha içinde olabilecek bir hareket yaptım. bunun üzerine beni ülkeden kovmaya çalışan bir adamın elini niye sıkayım? sahalarda neler oluyor. bir baksın. daha iyi baksın" diyerek türkiye'deki çarpık futbol düzenine dil çıkardı.. helal olsun.. http://www.iskenderbaydar.com/helal-olsun-melo/
  • 155
    çıkıp hata yaptım özür dilerim diyeceğine hala laga luga. şu dünyada yok mu şöyle delikanlı bir insan yanıldım diyecek. yani en son kimden duydum hatasını kabul edip özür dileyen hatırlamıyorum. ama neden olsun ki? adam pişman değilim diyo hemen altına şak şak şak yazıyorlar. bu yanlış haberin üzerine o kadar laf salatası yapacağına bir pardon yazıp olayı kapatırsın. sonra kim ne derse desin. zaten ondan sonra düzgün bir insan sana bir şey demez. fax çekmeyi bile beceremeyen personelden sonra tweet atmayı beceremeyen personel şaşırtmadı açıkcası. koskoca galatasaray'ın sözde profesyönelleri. başkanı başkan değil ki diğer çalışanlar ne olsun. resmî hesaptan yanlış bilgi mi paylaşılmış? olsun, şak şak şak. transfer haberini duyup heveslenen taraftarı kim takar. bir de özür mü dileyeceksin bu eziklerden. hayatta başarısı olmayanlar senin gibi üstün kariyerin sahiplerine laf atarak tatmin olmaya çalışıyor.
  • 164
    https://twitter.com/...s/934546115432730628

    --- alıntı ---

    biri de çıkıp desin galatasaray'da çalıştın, galatasaray'ı dolandırdın.. allaha bin şükür bir yanlışımız yok. hiç kimseye de bir borcumuz yok. geçmişte 300 bin euro'ya 8 plazma tv alanlar el üstünde, biz istifa ettik:)

    --- alıntı ---

    kimdir abi bu 8 televizyona 300 bin euro verenler. nasıl oluyor bu iş aklım almıyor gerçekten. işin daha da ilginci adam bunu yazınca birden herkes tepki göstermeye başladı. kol kırılır yen içinde kalır olayının iyice boku çıkmaya başladı yeter artık.
  • 64
    --- alıntı ---

    derbinin ardindan
    teknik, taktik her şeyi bir kenara bırakıyorum… tüm rakip, tüm basın melo’nun dil çıkarmasına endekslenmişken maç yazısına o dakikadan başlamak istiyorum.

    önce iğneyi kendimize batıralım:

    melo’nun hırsını, kazanma azmini, takımı ateşlemesini mücadelesini sevse de taraftar, kontrolsüz hareketlerinin galatasaray camiasına zarar verdiği bir gerçek…

    peki ya melo’nun atılmasına sebep olduktan sonra dil çıkarttığı emre kime zarar veriyor?

    rakibine küfrederken;

    senin gırtlağını keserim diye hareket çekerken;

    hem ingiltere’de, hem türkiye’de ırkçılık suçlamasına muhatap olurken…

    bunca rezalete imza attıktan sonra kariyeri bitmesi gerekirken hâlâ el üstünde tutuluyorsa emre belözoğlu, melo mu suçlu?

    ya da emre çok daha önce atılmalıyken hakem o dakikaya kadar beklediyse melo’ya mı kesmeliyiz faturayı?

    ve o ana kadar en az iki kırmızısı daha es geçildiyse rakibin melo mu sorumlusu tüm bunların?

    ya da muzlu ırkçılık şovunu basın toplantısıyla yalanlamaya çalışıp eline yüzüne bulaştıranlara tek bir sözü yok mu bu basının?

    peki ya volkan…

    en sevilmeyen milli takım kalecisi olmayı hak etmesi tesadüf mü?

    maça gelecek olursak…

    galatasaray iyi başladı, çabuk gol buldu ve kazandı; hepsi o…

    bu sezonun başından beri takım olma vasfını yitirdiği için 10 kişi kalan rakibi karşısında farka gidemedi… ve 10 kişi kalan fenerbahçe, ikinci yarıda daha karakterli bir futbol sergiledi.

    selçuk inan bu sezon kendisine yakışan futbolu oynayamadı… oynayamaması unutulur da kaptanlık pazubandını atmaya çalışması, formasını fırlatması kolay kolay unutulmaz.

    özetlersek;

    galatasaray, bu maçta fenerbahçe’yi farklı yenemediyse sorumlusu tamamen kendisidir… bu sezon yürüye yürüye 4’üncü yıldızı takabilecekken, şampiyonluğu ezeli rakibine hediye ettiyse sorumlusu yine kendisidir.

    dolayısıyla elde edilen bu galibiyet anlık bir keyif; istatistiklerde küçük bir çentiktir.

    bu galibiyet galatasaray’ın çözmesi gereken ciddi problemleri gölgelememelidir.

    --- alıntı ---

    http://www.iskenderbaydar.com/...atasaray-fenerbahce/
  • 111
    kendisinin aldığı maaşın 10'da 1'ini kazanmak için örneğin tıp fakültesi bitirmek gerekiyor bu ülkede. biri 50 bin tl maaş alabilir ama, karşılığında ne veriyor veya ne kazandırıyor ona bakmak lazım. bi de galatasaray'ın 1 milyar tl'ye yakın olan borcuna!.. galatasaray'ın bu kadar borcu olduğuna göre birilerinin aldığı maaşların karşılığını vermediği kesin. futbolcusundan, basın iletişim koordinatörüne...
  • 31
    kalemi kuvvetli, sağlam galatasaraylı spor yazarı. bugün yine taşı gediğine oturtmuş.

    yazadur.

    --- alıntı ---

    çeyrek final kuraları çekildiğinde “real madrid’i eleriz” diye bir iddia ortaya koymuştum.
    oysa ben de, kıyısından köşesinden futbolla ilgilenen herkes gibi matematiksel olarak bu ihtimalin düşük olduğunu biliyordum…

    kimilerine göre yüzde 10’du bu ihtimal, kimilerine göre yüzde 20, kimilerine göreyse en fazla yüzde 30’du.
    içimizdeki umudun oranı ise yüzde 100’ü zorluyordu ta ilk günden beri.

    jupp derwall’in “galatasaray’ın adının olduğu her yerde umut vardır” sözünün de, fatih terim’in “galatasaray bitti demeden hiçbir şey bitmez” cümlesinin de, galatasaray’ın şanlı tarihinde imza attığı avrupa zaferlerinin de bunda payı vardı tabii ki…
    bu umuttu 20 bine yakın galatasaraylı’nın madrid’e akın etmesinin sebebi… bu umuttu 50 bini aşkın galatasaraylı’nın dün ali sami yen arena’nın tribünlerini doldurmasının nedeni… ve bu umuttu tüm dünyaya dağılmış 30 milyon galatasaraylı’nın ekran başına koşmasının tek gerçeği…

    ronaldo’nun henüz maçın başında bariz ofsayttan attığı gole rağmen teslim olmadı galatasaray… eboue attı, sneijder attı, drogba attı ikinci yarıda… o hain ofsayttan gol olmasa maçı uzatmaya götürecek skor da yakalandı… ama daha fazlası olmadı; olamadı.
    sonuç olarak…

    geçen sezon adeta sıfırdan kurulup şampiyon olan; bu sezon önemli isimlerle takviye edilip ligi başından beri domine eden; şampiyonlar ligi’nde çeyrek finale çıkan bir takım var ortada.

    kazanılan bu tecrübeyi; şampiyonlar ligi’nden elde edilen yaklaşık 35 milyon euro geliri; bu paranın sneijder’in maliyeti kadar bölümünün şampiyonlar ligi’ne katılmayı başaramayan ezeli rakibimizden gelmiş olmasını hazzını; rekor kıran gişe ve store hasılatlarını kasasına koyup yoluna devam ediyor galatasaray.

    artık tek bir hedef var süper lig şampiyonluğu…
    yol engellerle dolu…
    ama herkesin çok iyi bildiği bir gerçek var: galatasaray bu yıl şampiyon olursa, futbol dışı o engelleri koyanların çoğu türk futbol dünyasından silinip gidecek.

    işte sırf bu nedenle, kalan son altı haftada, eboue’nin real madrid ağlarını sarsan o müthiş şutundaki gibi vur topa galatasaray…
    sneijder gibi dağılmaya yüz tutmuş rakiplerinin arasından sıyrılıp vur kaleye…
    ve drogba gibi vur ayağının tersiyle uzanamayacakları köşeye.
    vur ki devrilsin artık şu kağıttan kuleler.

    --- alıntı ---
  • 75
    yine taşı gediğine koymuştur.

    --- alıntı ---

    sorun ikiyüzlülük
    maşallah; memleket birkaç gündür muzlu fotoğraf veren ünlüden geçilmiyor.

    sebebi villarreal-barcelona maçında korner kullanmak isteyen brezilyalı dani alves’e tribünlerden atılan muz ve bunun sonrasında dünyayı saran ırkçılık karşıtı tepki…

    tepki gerçekten çok güzel, çok anlamlı ama bizde pek bir eğreti duruyor.

    neden mi?

    önceki gün twitter’da, “irkçılığın iki kez üstünü örten türk futbol camiasının tüm fertleri, muz yiyerek ırkçılık protestosuna katılabilecek son insanlardır” diye yazmıştım tepkimi; burada biraz daha açayım konuyu.

    bu ülkede saha içinde, maç esnasında siyahi bir futbolcuya “fucking negro” denildi ve olay resmen geçiştirildi.

    olayın hemen ardından bazı kendini bilmezler başlarında siyah çöp poşeti, ellerinde eti negro paketleri ile tribünde poz verdi; hiçbir şey olmadı.

    konu birkaç gazetede “ilginç protesto” şeklinde yer bulabildi ancak kendine.

    geçen sezon iki siyahi futbolcuya tribünlerden birden çok kişi tarafından muz gösterildi, hatta sahaya muzlar atıldı.

    bir haber sitesinde yazan bir kendini bilmez, muz gösterilen futbolcuya hitaben “biz ırkçı değiliz, hatta seni çok severiz, iyi de topçusun ama ısınırken çizgiye o kadar yaklaşmayacaktın” diyerek tepkinin haklılığını izah etmeye çalıştı…

    yazıyı binlerce kişi ‘like’ edip paylaştı.

    olaya adı karışan kulüp, olaya adı karışan taraftarlarla basın toplantısı, daha doğrusu çadır tiyatrosu organize ederek hep birlikte çok eğlenceli bahaneler ürettiler.

    mesela biri, “ameliyat oldum, hazım sorunum var, doktor sadece muz yememe izin veriyor” falan dedi.

    tabii ki kimseye hiçbir şey olmadı.

    ister inanın ister inanmayın ama medya merak edip hazım sorunu olan hastaya hazmı hayli zor bir meyve olan muzu öneren doktorun bile peşine düşmedi.

    bildiğin insanlık suçu yani…

    topluca hazmettik olayı.

    futbolcuları ırkçı saldırıya maruz kalan kulüp “bu tür olayları büyütmemek lazım, sonra olimpiyatları bize vermezler” tadında takıldı.

    beyazi spor bakanı, saldırı kurbanı iki siyahi futbolcuyla yemek yedi, kamuoyu önünde birlik beraberlik mesajı ve kardeşlik fotoğrafı verildi.

    bunu da hepimiz yedik.

    peki ispanya’da ne mi oldu?

    önce villareal kulübü harekete geçti.

    sahaya muz atan taraftarın kulüp üyeliğini iptal etti, ömür boyu stada girmesini yasakladı, buna rağmen soruşturmadan kurtulamadı.

    ispanya futbol federasyonu’nun maçlardan sorumlu komitesi olayla ilgili villarreal’den üç gün içinde savunma vermesini istedi.

    sorgulanıp şartlı salıverilen taraftar da yargılanıyor.

    hapis cezası alması kuvvetle muhtemel.

    yani öyle ‘zamana yayayım, salağa yatayım, yalan atayım, kamuoyu nasıl olursa hazmeder, konu unutulur gider’ durumu yok oralarda.

    adalet faturayı anında kesiyor.

    ingiltere’de de, tottenham’da oynarken gareth bale’ye muz atan taraftara üç yıl boyunca tüm spor müsabakalarından men cezası verilmişti.

    bizde de kanun maddesi var ve gayet ağır aslında.

    sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunun 14’üncü maddesinde “spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” yazıyor.

    gel gör ki bizde kanunlar baklava çalan çocuklar dışında pek kimseye uygulanmıyor.

    konuyla ilgili hem twitter’da yazarken hem de burada hiçbir oyuncunun ya da kulübün ismini anmadım.

    çünkü bu olaylara adı karışanlar kadar, sesini çıkarmayan, üstünün örtülmesini kolaylaştıran, kayıtsız kalan futbol dünyası da, medya da, hukukçular da, taraftarlar da suçlu.

    sorun zaten aramızdan birkaç kişinin ırkçı olmasından daha büyük bu nedenle.

    sorun bizlerin ikiyüzlü olmasında.

    doğrunun değil güçlünün yanında yer almamızda.

    hakikatin değil şov yapmanın peşinde koşmamızda.

    sahi, bu yüzden olimpiyatları bize vermiyor olabilecekleri kimsenin aklına gelmiyor mu bu ülkede…

    her neyse; bu kadar çirkinlik yeter.

    ne de olsa dünya kupası’na sayılı günler kaldı.

    sizleri futbolun güzellikleriyle baş başa bırakıp kaçıyorum.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın