• 1526
    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=2

    --- alıntı ---

    aynı tablo, antalya maçında da vardı. galatasaray 18 çizgisinin üzerinde bir tane beyaz var; etrafında 5 siyah (galatasaraylı) var. bir kişi için, 5 kişi geriye çekilmiş. o 5 kişi, kimseyi tutmuyor. o 5 kişi, sahada yer almıyor. orada bir çizgi gibi duruyorlar. yayıncı kuruluşun çektiği çizgi gibi diziliyorlar. yan hakeme kolaylık olsun, 'ofsaytı görsün' diye!..
    böyle bir savunma anlayışı, dünyada yok. dünyada olmayan şey, bizde var; tabelaya bakıp, yazı yazmak…
    'galatasaray gol yemiyor' diye, 'aslan gibi savunma yapıyor. bak, mancini geldi; galatasaray'ın savunması sağlama alındı' yorumları yapıldı. her maçta; rakibin kaçırdığı goller, atamadığı goller göz ardı ediliyor. en basiti, eskişehir maçı... eskişehir, en az 4 tane atardı; hiçbirini atamadı. galatasaray kurtarmadı; rakip atamadı ya da direkten döndü ya da direği sıyırıp dışarı gitti…
    muslera da gününde değildi. 2 değil; aslında 4 tane gol yedi. 2 şutu da yedi; seyrederek... onlar ters direği, arka direği sıyırarak dışarı çıktı. muslera, öyle bakmıştı. galatasaray, hezimete uğrayabilirdi. 1-0 öne geçme avantajına rağmen, antalya maçı hezimet olurdu.

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=4

    --- alıntı ---

    elindeki yabancıları oynatamamanın sıkıntısını yaşarken; bu senenin haziran ve ocak transferlerinde, takıma bir yığın yabancıyı doldurdu. bunlar, intihar transferleri... burdisso'nun, telles'in, hajrovic'in; nasıl oyuncular olduklarını tartışmıyorum bile... sen riera'yı oynatamıyorsun, eboue'yi oynatamıyorsun, dany'yi en büyük rakibin beşiktaş'a vermek zorunda kalıyorsun; sonra gidip, ne olduğu belli olmayan adamlar alıyorsun!
    yani haziranda aldığın bruma'yı oynatamamışsın; ocakta telles'i alıyorsun, hajrovic'i alıyorsun. nerede oynatacaksın; nasıl oynatacaksın?
    bu kadar kötü, bu kadar sorumsuz, bu kadar anlamsız bir transfer politikası yürütülür ancak!.. bu politikayı yöneten adam da "aklımı seveyim" diyor ve koca galatasaray kongresi, o aklı seviyor. bir adnan öztürk vardı itiraz eden; o da sustu. muhalif ses de çıkmıyor galatasaray'da... çıt yok! herkes halinden memnun!

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=5

    --- alıntı ---

    bu rezillikleri görmezden gelen galatasaray yönetimi, bildiriler yayınlayarak fenerbahçe'ye laf yetiştirmeye uğraşıyor...
    galatasaray'ın kendi iç durumu; utanç verici, yüz karası... baştan aşağı, a'dan z'ye her şey bozuk gidiyor. ama işte bunlar, sadece gol yediğin zaman, puan kaybettiğin zaman konuşuluyor türkiye'de! o zaman da yarım yamalak!..
    şimdi bütün bu spor medyası, fenerbahçeli olduğunu fena halde ortaya koydu ya 'o kadar da değil canım' demeleri lazım. bakıyorum; yüklenemiyorlar galatasaray'a! vicdanları el vermediğinden değil; politikaları gereği, 'bakın canım, biz galatasaray'ı da tutuyoruz gerektiğinde' diyebilmek için...

    --- alıntı ---
  • 1527
    yine döktürmüş...

    --- alıntı ---
    galatasaray'ın adı ve futbolun tadı!..
    ingiliz ligi'nin lideri, milyarderler takımı chelsea'nin dünyaca ünlü hocası mourinho meğer ne korkarmış galatasaray'dan.. dünya ekranlarda şaşkınlıkla izledi, sahadaki korkak futbolu ve kenarda, dudakları uçuklamış seyreden mourinho'yu ahı gitmiş, vahı kalmış galatasaray'ın adı yetti, mourinho'nun takımını hele o ikinci yarıda, en anti futbol, en korkak oyun, en vakit geçirme taktikleri ile oynatmasına..
    eğer mancini, akla sığmaz bir takım gariplikler içinde şaşkınlıklar yapmasa, o korkaklığın bedelini de çok ağır ödetirdik ya..
    şimdi, konum ne mourinho, ne de mancini!..
    bu maçtan çıkarılacak sonuçlar ve alınacak derslerle, türk futbolunun yönünü çizmek zamanı geldi, diye düşünüyorum...
    şu gerçeği kabul edelim.. dünyanın her yerinde kulüp takımları milli takımların önüne geçmeye başladı.
    dört yılda bir yapılan dünya ve kıta şampiyonaları, sadece finalin oynandığı yıl konuşulur gibi olurken, biri biterken, yenisi başlayan şampiyonlar ligi, futbolseverlerin hayatından hiç eksilmiyor.
    ülkeler adlarını artık milli değil, kulüp takımları ile duyuruyorlar. çünkü başta televizyonlar, dünya medyası, kulüpleri her hafta takip etmenin daha cazip olduğunun farkına vardı.
    futbolseverlere bakın.. önce kulüplerini tutuyorlar. milli takımlar ikinci plana düştü. başarı, şan, şöhret, tanınma, tanıtma, duyurma, kulüplerle oluyor..
    şampiyonlar ligi yokken, hatırlayın..
    milli takımlar efsaneydi.
    1950-60'lı yılların brezilya, almanya, macaristan milli takımlarını mesela, benim kuşağım hâlâ ezber sayar.. ki o zaman televizyon bile yoktu.
    bugün, hem de bu yaz kendi ülkesinde dünya kupası düzenleyecek brezilya'dan üç isim sayacak çıkar mı, bu yazıyı okuyanlar arasında?.
    neymar brezilyalı mı, barcelonalı mı sizce?. messi deyince, ronaldo deyince aklınıza ülkeleri mi geliyor, kulüpleri mi?.
    bunları niye söylüyorum..
    "milli takım da milli takım" diyerek, dünyanın en aptal kararını aldık ve yürürlüğe koyduk.. "6+0" kuralı.. her kulüp sahaya en fazla 6 yabancı ile çıkabilecek.
    ötekiler tribünde oturacak..
    kendi aramızda oynarken, birbirimizi yerken, kaça kaç oynadığımız önemli değil.. ama avrupa maçlarına nasıl yansır, bu aptal, bu rezil intihar kuralı, düşünen olmadı.
    galatasaray mesela, haftalarca tribünlerde oturan futbolcularını, hem de en kritik şampiyonlar ligi maçlarında sahaya sürmek zorunda kaldı.. niye?.. 6+0 da ondan..
    sahada 6 tamam.. aslında o da tamam değil ya.. karşındaki rakip dünya karması gibi sahaya çıkarken, sen niye kısıtlanıyorsun?. dünya futbolcularının pasaportlarına değil, takımın yerine bakıyor.. "istanbul.. türkler" diyor..
    o zaman?. dedim ya, "hadi sahada 6" diye kısıtladın.. peki geri kalanlar niye tribüne.. bu nasıl akıl, bu nasıl izan, bu nasıl yöneticiliktir?.
    bir aptalca kararı birileri almış.. medya dahil kimse farkına varmamış. "pat" diye yürürlüğe girdi. ama girince, rezalet ortaya çıktı. bu kuralın değişmesi gerek..
    derken, bu kuralın değişmesi gerektiğini en iyi bilen adam fatih terim de, türkiye futbol direktörü oldu.. ama gelecek sezon, 6+0 bile değil, 5+0 diye başlayacak.
    bırakın düzeltmeyi, daha da kötüye gidecek durum. avrupa kupalarına takımlarımız maçlara daha da ezik, daha eksik, daha mahkûm başlayacaklar. avrupa'da başarı şansımız hiç kalmayacak.
    bunu en çok umursaması gereken makam, spor bakanlığı.. en çok umursaması gereken kurum, futbol federasyonu..
    ülkede spor bakanı var mı, bilmiyorum.
    bilen var mı?.
    bildiğim, bugünkü özerk (!) futbol federasyonunu, eski bakanın alenen ve resmen emirle, talimatla atadığı..
    atanan bu federasyon da, 6+0'ın uygulamada ortaya koyduğu rezilliğe bakıp, anında değiştirme kararı alacağına, sindi, sustu..
    kulüpler birliği, fenerbahçe'nin katılmadığı toplantıda 17'ye karşı sıfır oyla kuralın değişmesini federasyondan isteme kararı aldı. hemen federasyona gittiler..
    tayinle göreve gelenlerin başkanı (!) açıklama yaptı.. "altında 18 imza olmadan, değişiklik kararı almam.."
    acze bakar mısınız?. bu federasyon 1922 yılında kurulduğundan beri, hangi kararı için kulüplerin ittifakını aradı.. böyle bir kural, böyle bir gelenek mi var?.
    6+0 kararını kulüpler ittifakla mı verdiler?.
    federasyon başkanı'nın (!) sözlerinin anlamı açıktı. "bana altında fenerbahçe'nin imzası olmayan hiçbir kararı kabul ettiremezsiniz.."
    daha açığı ile yıldırım demirören dedi ki, "bana bir tek aziz yıldırım talimat verir. ben onun dediğini yaparım.."
    bu 6+0 aptal ve türk takımlarını avrupalı rakipleri önünde maça 1-0 mağlup başlatan karar olmasa, galatasaray, ne bu aptal ve şaşkın transfer politikasını uygular, ne de aldıklarını tribünde öldürmek zorunda kalırdı.
    o zaman, ölüsünün bile yettiğini gördüğümüz chelsea'yi perişan eder, çeyrek değil, yarı finali de geçer, hatta şampiyon olurdu.
    bu da bize, ülkemize neler kazandırırdı, yeni spor bakanı bir düşünmeyi denesin.
    eğer gerçekten spor bakanı ise, eğer gerçekten türkiye'nin bakanı ise, bu emir kulu federasyonu görevden alır, futbol genel kurulu'nu toplar, orada gerçekten özgür seçimler yapılmasını sağlar, gerçekten özerk bir federasyonun göreve gelmesinin yolunu açar.
    o zaman bu aptal, bu kulüpleri ezen kurallar akıllı, dengeli kararlarla değiştirilir, türk takımlarının avrupa maçlarına yenik değil, eşit başlaması imkanını yaratılır..
    eğer bu ülkede spor bakanı varsa, tabii..
    bir sözüm de fatih terim hocama..
    hala susmak ve bir kenarda sessiz sedasız oturmak sana yakışıyor mu?.
    türkiye'de futbolcu yetişmesi, kulüpleri öldüren bu aptal yasak kararlarıyla mı sağlanır, yoksa ülke çapında bir alt yapı seferberliği ile mi?.
    bu ülkede kulüplerde de, milli takım'da da en çok çalışan, ikisinde de en büyük başarılara ulaşan adamsın.
    senden iyi bilecek otorite, uzman var mı?.
    niye susuyorsun fatih terim?.
    aziz yıldırım seni de mi korkuttu?.
    galatasaray'dan ünal aysal yolladı, milli takım'dan da aziz yıldırım gönderir diye mi endişe ediyorsun?.
    fatih terim işsiz kalır mı hocam?.
    avrupa'da sana kulüp mü yok?.
    masaya elini reklamlarda vurmak kolay hocam.. ben de yaparım..
    türkiye futbol direktörü diye oturduğun makamda vur yumruğunu masaya da görelim!.."
    --- alıntı ---
  • 1534
    zekası yetmeyenler hıncal uluç'u anlayamaz.
    hem nalına hem mıhına yazar. kimsenin adamı değildir. iktidar şakşakçısı, yandaş ve havuz gazetesinde yazar ama lafını kimseden sakınmaz. doğru bildiğini yazar.
    bu beyinsiz federasyona, azize, terime bundan daha iyi tokatı ondan başka da kimse vuramaz.
    allah gecinden versin ölürse galatasaray'ı medyada savunacak kimse kalmaz.
  • 1537
    galatasaray yabancı kontenjanını melo ve muslera için kullanmamalı yazmıştı en son. saçmaladığı yüzlerce yazısından sadece bir tanesiydi bu. gerçekten benim zekam yetmiyor mesela neden muslera ve melo için yabancı sınırı harcanmayacağına. benim zekam cehheneme kadar yolun var mancini sözünü de algılayamıyor mesela. muhteşem zeki arkadaşlarımızı gerçekten çok kıskanıyorum hıncal uluç'un değerli yazılarını anlayabildikleri için.
  • 1542
    başkası hakkında duymak istediklerini yazdığında beğendiğin, ama senin duymak istemediklerini yazdığında beğenmediğin yazardır.

    bazen sevdiğini eleştirmeyi yalnız kendi ister insan. sen sevgiline deli gibi aşıkken , seni aldatsa sen içinden binbir küfür edersin, ama bir başkası kalkıp , "oğlum senin sevgilin kaltağın önde gideni" dese , boğazına yapışırsın. uluç'un yorumları o yüzden, çok sevdiğin galatasaray hakkında acımazsızca eleştirileri, kişi ve kurum ayırt etmeksizin yaptığı uyarılar ve belki aşağılamalara tahammülü olmayanlara göre değildir. çünkü genellikle taraftara şirin görünmesini sağlayacak usluba çok önem vermez. genellikle tarzı, konuya direkt ve olabilecek en acımasızca yaklaşmaktır.
    aynı tarza sahip yazarlardan bir diğeri bilgin gökberk'tir. o da ya çok sevilir, ya da nefret edilir.
  • 1543
    ligden çekiliriz diyen fenerli sözde yöneticilere sağlı sollu girişmiş, siz kimsiniz demiştir. gazete kupürlerini getirerek, medyanin nasıl fener saksakciligi yaptığını göstermiştir. bu arada bu tip haberlere,insanlari galeyana getiren açıklamalara karşı devletin, federasyonun hiçbir şey yapmadığını anlatmıştır. ridvan bile fb tarafından tehdit edildiği bir ortamda fbye karşı bir yazı yazilmasinin imkansizligini, medyada istediği gibi at koşturan aziz in genç yazarlar uzerindeki baskisini anlatmistir.sevmemeniz için nedenleriniz olabilir, anliyorum ancak seksenine merdiven dayamış bu adam halen medyadaki en büyük silahimizdir.
  • 1545
    yaşlı kurt yine sert girmiş ,

    "mancini için yollar başından beri sonda zaten. ben kendi şahsıma mancini'nin iyi bir futbol hocası olmadığına inanıyorum. adam takımı hazırlamayı bilmiyor, takımı seçmeyi bilmiyor, maç boyu takımı yönetmeti değişikliği bilmiyor, maç içinde taktiksel değişiklik yapmayı bilmiyor. insan yönetmeyi hiç bilmiyor, bir insan nasıl kazanılır haberi yok ama benim yabancı aşığı medyama göre çok büyük efsane bir hoca nerede nasıl olmuşsa o efsaneliği. bunlar senelerden beri mesale mustafa denizli'yi mesela fatih terim'i yerin dibine sokmak için fırsat kollarlar ama bu kerameti kendinden menkul mancini ilah muamelesi görür onlarda... diyelim ki onlar haklı, mancini büyük herif o zaman ortaya çıkan tablo daha feci, demek ki bu adam türkiye'yi ve galatasaray'ı son derece küçümsüyor, ben avrupa'dan büyük teklifler bekledim gelmedi bu günleri parasız geçirmeyeyim bir de güzel memleket boğaz'ın kenarı galatasaray'ı yolayım hem de eyleneyim, eylenmeside bu... galatasarayla oynuyor oyuncak gibi bir insan babasının oyuncağıyla bu kadar oynamaz. hani vardırya haşare çocuklar kırıp içine bakarlar bu da öyle galatasaray'ı kırıp parçalayıp içine bakmaya uğraşıyor. futbolu hakkaten bilmiyor geçen hafta bir soru sordum. ben anlamıyorum kıtım belki bana "maç 0-0 giderken, oyun doldur-boşalta dönmüşken 87. dakikada drogba'yı oyundan almanın anlamı nedir bana bir anlatsın" çıt yok. bu hafta yaptıkları nedir? chelsea maçı tam bir kepazelikti 10 dakikada 3 kere oyun içi taktiği değiştiriyor. 4-4-2'den 3-5-2'ye sanki içeride tık deyince hemen uyacak programlanmış robotlar var. böyle birşey olur mu? dalga geçti mourinho resmen... "anlamaya imkan yok" dedi. bu hafta yaptıklarına bak, devre 0-0 galatasaray'ın şutu yok, berbat, felaket bir top oynuyor. bunun sebebi ise orta saha... orta sahada selçuk en kötü, sneijder hiç gözükmüyor, melo ise canlı bomba her an kırmızı kart görebilir. maçın başında galatasaray'ın yaptığı 8 faulün 7'sini melo yaptı ve bunları her biri ayrı ayrı kırmızı kart görülebilecek pozisyonlar, faullerdi. anlıyoruz ki öbür hafta fenerbahçe maçı var fenerbahçe maçında dışarıda kalmasın diye bu hafta sınırı doldursun ki derbide oynayabilsin diye sahaya biçer-döver gibi çıktı. böyle bir taktiği vereceksen bile 80-85'te falan görülür. galatasaray'ın ön liberosu maçın hemen başında sarı kart görür mü o dakikadan sonra hadi oyna bakalım. birinci devrenin sonunda yaptığı hareket net kırmızı karttı. topsuz ayağa arkadan tekme atmak kırmızı karttır hakem faul bile vermedi hakem görmezden geldi. melo canlı bomba, sneijder kayıp selçuk inan kötü oynuyor ama değiştirdiği oyuncu ceyhun... mancini denen adam 45 dakika kenarda bakmış ceyhun'u görmüş yanında da bir sfenks oturuyor. bunu söylemekten bıktım artık, yani bırak konuşmayı yüzünden ifade bile yok ya... bu tugay bu kadar parayı galatasaray'dan niye alıyor hiç sıkılmıyor mu ya? ben bunca yıllık galatasaraylıyım bu parayı almayı haketmiyorum zaten 500 milyon borcu var bu kulübün hiçbir işe yaramadan böyle oturuyor. oraya heykel oturtsan anca o kadar olur. herkes birbiriyle dargın, selçuk efendiyle burak efendi otobüsle dönmüyorlar biz bu takımdan berabe değiliz demektir. biz takım değiliz demektir, kendileri lük arabalarıyla dönüyorlar. kim ulan selçuk? kim ulan burak? takımdan ayrı dönüyorlarmış. drogba efendi londra'da takımdan ayrı dönüyor. selçuk ve burak'ta stadyumda takımdan ayrı dönerler. ünal aysal'ın galatasaray'a getirdiği zavallılıktır bu... bundan istifade ederek mancini bu paraları alıyor ve galatasaray ile oynamaya devam ediyor.

    link eklendi; http://skorer.milliyet.com.tr/.../1856513/default.htm
  • 1546
    yeni hedefi felipe melo'yu takımdan kovdurmaktır.

    --- alıntı ---
    spor yazarı hıncal uluç, hareketleriyle derbiye damga vuran felipe melo'nun derhal galatasaray'dan gönderilmesi gerektiğini savundu.

    hıncal uluç şöyle konuştu: "melo'yu tartışmam bile. derhal galatasaray'dan kovulmalı. ben bunca yıllık galatasaraylıyım, bu karakterdeki bir adamın oynadığı takımı tutmam. o sahneleri izlerken galatasaraylılığımdan utandım. hayatımda galatasaraylılığımdan utanmam ilk defa oldu. galatasaray'da pek çok şeye kızdım. yönetime kızdım, teknik adamlara kızdım, oyunculara kızdım, öfkelendim. bu öfkem doruklara çıktığı zaman galatasaray kulübü üyeliğinden istifa ettim. 'geri dön' teklifini reddettim. ama ilk defa melo'yu izlerken galatasaraylı olduğumdan utandım.

    'brezilya'nın yedek kadrosunda bile adı geçmiyor'

    bu adamın galatasaray'a yakışmadığını ben zaten 2 senedir söylüyorum. bu ahım şahım bir futbolcu değil. türkiye'deki yabancı hayranı bir takım gazeteci, maalesef meslektaşlarım tarafından yüceltildikçe yüceltilenlerden bir tanesi. brezilya'nın yedek kadrosunda bile yok. adı geçmiyor. bu adamı yücelttik, yücelttik, başımıza taç ettik ve yaptığına bak. galatasaray başkanı ünal aysal için kibar adam, centilmen adam, efendi adam, fair playci adam diyor herkes. bu dediklerinin tamamı değil, 10'da 1'i varsa aysal'da melo'yu derhal kovar. galatasaray'ın yarın şampiyonluk maçı da olsa kovar. bununla gelecek galibiyetlere, bununla gelecek puanlara galatasaray'ın ihtiyacı yok. ilk defa bir fenerbahçe galibiyetinden sonra öfkeliydim ben galatasaraylı olarak. hala da öfkeliyim."

    --- alıntı ---

    kendisi millete terbiye dersi vereceğine torunu yaşındaki kızlarla fingirdemenin etik tarafını anlatsın.
    http://resim.donanimhaber.com/...BF2EDA49EE68CDDE.jpg
  • 1548
    melo kime dil çıkarmış?
    hıncal abi önce bu soruya cevap vermeli. ırkçı, küfürbaz, hakemi, rakip oyuncuları, rakip yedek kulübesini, rakip yöneticileri tehdit etmiş, hatta boyun kesme hareketi bile yapmış, küfürler etmiş, ancak ne hikmetse ceza almamış, şike soruşturmasından ayıklanmış bir tipe.
    o zaman beraat der hatta az bile yapmış der ağır ceza hakimi be hıncal abi.
    her suçun bile sebebi vardır.
    ayrıca dil çıkarmanın, taşak geçmenin cezası hangi kitapta yazmakta? etik vs laflarını kimse etmesin etik laflarını çoktan yedi bitirdi tüketti canım ülkem.
    şikecilerin oynadığı her dakika yok hükmünde. şikecilere yayın gelirinden giden her para cebimizden gitmekte. soyulmaktayız hıncal abi? yayın gelirinin bir yüzdesi şampiyonluk sayısına göre dağılmakta mı? 2010-2011 yılında ne oldu? kim radara yakalandı?
    melo böyle başa böyle tarak demiştir. 10 numara veriyoruz. seri hem de.
App Store'dan indirin Google Play'den alın