resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 2276
    bir teknik direktörün görevi yanlış yapan futbolcusunu antremandan kovmak değildir.eğer bir yanlışı varsa çeker konuşursun, olmadı yönetime rapor verip ceza aldırırsın.sen hocasın onlar da senin öğrencin.onlara yol göstermek senin görevin.takımın en çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu bugünlerde hagi daha yapıcı olmalı.baros ya da başkası hatalı olsa bile.
  • 2277
    hagi hoca olarak, geldiğinden beri iki büyük icraatı oldu bana göre.
    1-misimoviç'i kovması
    2-baros'u kovması.

    inanın baros'tan bu hafta bir kalleşlik bekliyordum. ayakları, kafası artık baros'a ekmek kazandıramıyor. santrafor olup da sarı kart almada belki dünya rekoru onundur. ofsayttan çıkamaz oldu, hakemleri kandıra kandıra artık hiç bir hakem bize inanmıyor. faydası sıfır, aldığı para zarar, sebebini bilmiyorum, haberi bu siteden öğrendim. antrenör falan değilsin ama sırf bu yüzden helal olsun hagi.
  • 2278
    mustafa sarp "amına koyim pino" diye hönkürürken kimse disiplinsizliğini sorgulamamıştı. ya da hakan balta 1.5 senedir yokları oynarken kimse çekip de "derdin ne arkadaşım?" diye sormadı. ayağı topa değmeden para alan gökhan'a da kimsenin lafı yok. daha da bir çok örnek sayılabilecekken baros'un idmandan kovulması hagi'yi örnek hoca olarak göstermesin lütfen.

    hagi deliydi, agresifti, biz de onu olduğu gibi sevmiştik eyvallah. ama finalde gördüğü kırmızı kart uefa kupasına mal olmuş olsaydı bugün neleri tartışırdık bir düşünün. diyeceğim o ki bu sivri karakteriyle teknik adamlık zor. uzlaşmaz bir adamdır hagi. öyle de kalacak.
  • 2279
    ortadaki durum çok enteresan. hocasının sözünü dinlemediği için bir futbolcuya aferin çekenler, aynı sebep doğrultusunda hagi'ye sallıyorlar. bu takımda futbolcular öyle şımartılmışki, azcık sıkıya gelseler biliyorlarki ilk çıkaracakları arızada hocaları gider. defalarca denediler yaptılar, salak değil sonuçta kimse, öğrenmek de güç değil. yönetim basiretsiz şekilde defalarca hoca kovdu zaten bu sebeplerle. gerçekten çürümüş bir düzen.

    yanlış yapıyorsun baros, bir iki gün içinde özür dilemezsen de sikeyim senin galatasaray'a verdiğin hizmeti. umarım bir anlık sinirdi, oldu ve bitti şeklinde noktalanır. böyle umuyorum. bunu bugüne kadar baros'a tek kelime laf etmemiş biri olarak söylüyorum, zira halen severim kendisini.

    hagi gider ya da kalır, ki kendisi de bir çok şeyin farkında zaten. fakat karşınızda öyle bir adam varki; bildiği doğrudan şaşmaz. hoca otoritedir sonuçta. orada hagi yerine başka bir hoca olsaydı, böyle tek ayağının çukurda olduğu, sallatılı bir ortamda baros'un yaptığını siğneye çeker, takımın gölcüsü diye yediği itirazla kalırdı. sonra millet yine hocaya söverdi o ayrı, baros kral sonuçta.

    sonuç olarak hagi yine doğru olanı yapmıştır. +rep. sen bu takımda gözüken tek ışıksın hagi.

    (bkz: i love u teknik direktör hagi)

    yukarıda haz etmem rapidden çok doğru bir şey demiş;

    --- alıntı ---

    mal taraftar için 3 gömlek fazla bu adam. o yüzden aslında bu kadar sıkıntı çıkıyor. yani mal kelimesini aşağılamak için kullanmıyorum zira bir insan malsa maldır, bu kendi isteği dışında olan bir şeydir. bir adam mal diye onla dalga geçecek değilim, zira bunu yapan adam da en az onun kadar mal olur.

    --- alıntı ---

    böyle bir kitleye ne yaparsan yap kanıtlayamıyorsun kendini. istersen 5 yıl taşı takımı sırtında, tonla kupa kaldır. kurduğun düzeni de anlayamaz bu yoksullar, daha önce de kimseyi anlamadılar zaten. gidenler kıymetlidir bizde hagi'm, gidenler... bir şeyler başarmak için bunlara rağmen ayakta kalmak gerek. rakipler hak getire, senin rakibin kendi içimizde...

    edit: hatasının farkına varan baros hagi'den ve takım arkadaşlarından özür dilemiştir. doğru olanı yapmıştır.
    şimdi kaldığın yerden devam et the king.
  • 2281
    hagi'de öfke kontrol sorunu olduğunu düşünüyorum. bu futbolculuğunda fazla sıkıntı yaratmasada teknik direktörlüğünde maalesef sorun oluşturuyor. zamanında erol ersoy'u saha içinde kovalamıştı, uefa finalinde öfkesine yenilerek kırmızı kart gördü, kayseri'de cep telefonu çalındı sinirini oradaki taraftarlardan çıkardı, doğum günü olayı, misimovic, baros vs.

    ben hagi'yi çok seviyorum ve asla sevgim azalmaz ama maalesef onda teknik direktörlük vasıfları göremiyorum. herşeyden önce biraz sakin olabilmeli. baros ve misimovic mutlaka suçludur, birşeyler yapmışlardır ama bence hagi yine öfkesine yenildi. insanı kaybetmek çok kolay, kazanmak ise zordur, hagi ise her zaman kolay olanı tercih ediyor. bu olayı basına ve hatta yönetime aksettirmeden çözmek teknik direktörlüktür. konuşarak halledilmeyecek sorun yoktur. sen önce kendin bir teknik direktör, bir büyük olarak otoriteni sarsmadan, taviz vermeden çözebilirdin. ha çözemedin mi o zaman kovuyormusun, kadro dışı mı bırakıyorsun eyvallah. böyle antremandan kovarak disiplin sağlanmaz.

    son olarak benim için geçerli olmasada sözlükteki çoğu yazar için baros olayı bardağı taşıran son damla olmuş. hatta olayı stancu'ya bile bağlayanlar var. maalesef genel taraftar profilininde bu olduğunu düşünüyorum. yani hagi tehlikeli sularda yüzüyor diyebilirim. öfkeyle kalkan, zararla oturacak galiba. umarım sene sonuna kadar idare edilir de güzel ayrılırız hagi'yle. daha önce dediğim gibi kaybetmek çok kolay...
  • 2282
    kendisi şu an galatasaray'ın teknik direktörüdür, ve bunun ona verdiği hakkı kullanıp bir futbolcusunu antremandan kovmuştur. hagi'nin teknik direktörlüğünü seversin ya da sevmezsin onu bilemem ama sen adamı teknik direktörlüğünün hakları içerisinde bulunan bir hareketi için yargılar ve mahkum edersen, "futbolcuya dayalı düzen"in savunucusu olmuşsun demektir.

    şahsi fikrime gelirse: i love you hagi ulan!!!! senin allah'ına kurban be, işte o sürekli futbolcuya dayalı düzen böyle bir adamla değiştirilir, keşke taraftarda hagi kadar yürekli bilinçli olabilsede bu büyük adamın arkasında durabilse keşke... üzecekler hagi seni çok üzecekler...
  • 2285
    zvejdan misimovic olayında -ben dahil- bir çok taraftarın ''misimovic bu güne kadar takıma ne vermiş ki'' argümanıyla savunduğu teknik direktörümüz. işte önümüzde büyük bir yol ayrımı; bugüne kadar takıma çok şey vermiş milan baros idmandan çıkartıldı.

    tabii bunun boyutunu bilmiyoruz. olayın teferruatı ve gelişimi hakkında ayrıntılı malumatımız yok. sadece idman sahasından spor salonuna sürüldüğünün bilgisi elimizde mevcut. belki de baros, suçunu kabul edip hagi'den özür diledi. o yüzden yargısız infaz yapmadan, bekleyip görmek lazım gelişmeleri.

    son olarak; hala hagi'nin teknik direktörlük yetilerine güvenim tam. bunun için beni yaftalayan varsa da malın önde gidenidir, biline.
  • 2286
    an itibariyle galatasaray teknik direktörüdür. şayet adama bu yetkiyi verdiyseniz onun tarzına, kararlarına saygı duymak zorundasınız ki bu adam sizde daha önce de çalıştı. çalışma sistemini biliyorsunuz yani. evet bu adam takım içindeki disiplini sert yöntemler kullanmak suretiyle sağlamaya ve belli bir seviyede tutmaya çalışıyor. bu adamın kuralları sert, adamın tarzı bu. kalli'nin tarzı da böyleydi mesela. skibbe'nin, lucescu'nunkiler daha yumuşaktı. hatta onlar futbolcuyla ve futbolcu davranışlarıyla ilgilenmezlerdi. benim benimsediğim sistem de hagi'nin tarzı değil disiplin konusunda ama galatasaray'ın teknik direktörü de ben değilim, hagi. bu bağlamda her futbolcunun onun kurallarına uyması gerekir. messi dahi olsa bunun dışına çıkan futbolcunun göreceği muamele bellidir ve futbolcu teknik direktörünü seçme hakkına sahip olmadığından hareketlerinde dikkatli olmak zorundadır.
  • 2290
    bir insan karakter itibariyle 7 yaşında neyse 70 yaşında da odur. yani asi ise 7 yaşında, anne babasının her sözünü dinlemeyebilir ve zaman zaman kendi kararını verir, uygular. pısırıksa mesela hayat boyu o pısırıklığı üzerinden tam olarak atamaz. meraklı ise hep meraklıdır. hırslı ise hep hırslıdır; inatsa hep inat. bir insanı şekillendiren ve hayatta bir yere getiren o insanın davranışları doğrultusunda kazandığı tecrübeleridir. hayat boyu her davranışını yönlendiren ana etken ise karakteridir. olaylara karakteri doğrultusunda cevap verir.

    gheorghe hagi kazanmak için savaşan, hırsını ve azmini ortaya koyan, çoğunlukla inadıyla rakiplerine boyun eğdiren bir futbolcuydu. evet futbolculuğu çoğunuzu ilgilendirmiyor ancak onun futbolculuğunda bizler karakterini gördük. ve bu yüzden inandık teknik direktörlüğüne. futbol oynamayı bırakınca karakterini de bırakmadı ki bu adam. bu adam hala hırslı, hala azimli ve hala inat. doğru bildiği yoldan da vazgeçmeyecek. hiç bir zaman vazgeçmedi ki? o yüzden biz izleyenler ve bilenler bu adamı tanıyoruz ve inanıyoruz; ve size özellikle futbol oynadığı dönemlerden örnek veriyoruz. ama siz hala iyi futbolcuydu ama kötü teknik direktör diyorsunuz. buradan basına her şeyi söylüyorsunuz, herkes giderken siz kalıyorsunuz ama arkadaşlar farkında değilsiniz; hepiniz fotomaç, fanatik, hürriyet okuyan ve arkasından tekrar eden papağanlar gibisiniz.

    milan baros'la tartısabilir,ve milan baros saygısızlık ya da disiplinsizlik yaptıysa tabi ki de idmandan kovabilir, cezalandırabilir. çünkü o bu takımın teknik direktörüdür. futbolcuların hüküm sürdüğü bir takım istemeyenler, rijkaard zamanını disiplinsizlik olarak görenler bu konuya girmesinler bile. yeniçeriliğe dem vuranlar ise burada baros'u savunarak birde lejyonerlik kavramı getirmesinler.

    milan baros candır, bu takımın en yararlı ve en sevilen futbolcusudur ama onun bir görevi de hocasını dinlemektir.

    24 ekim'de dahi gidip rakip takıma para basan ve kendilerine galatasaraylı diyen tipler tanıyorum. tek ihtiyacımız birlik olmak ve destek vermekti oysa. 24 ekim'den bu yana taraftar da görevini yerine getirmemiştir. bu camia'da gelen son durumda en az suçlu adam bu adamdır.
  • 2291
    disiplin konusundaki hassasiyetini kalite konusunda da gostermesini bekledigimiz efsanemiz. kendi bindigi dali kesiyor olmamasini umalim. sorun yaratmayan futbolculari herkes yonetir, mesele sorun yaratan yetenekleri yonetebilmek. kendisi bu konuda basarisiz gordugum kadariyla. eger hagi 1990'larin sonundaki galatasarayin teknik direktoru olsaydi, ilk kadro disi birakacagi oyuncu yine kendisi olurdu herhalde. neyse sezon bittikten sonra akademisinde bunlari dusunmek icin ihtiyacindan fazla zamani olacak anlasilan.
  • 2293
    hakan yakın'da olduğu gibi zvjezdan misimovic konusunda takıntılı davranarak hata yaptığını düşünsem de milan baros krizinde tarafı olduğumdur.

    nedenine gelince; bana göre hagi "burada patron benim" mesajını vermek için takımın 10 numarasından yani hakan'dan da misimovic'ten de yapamadıkları* ya da yapmak istemedikleri* şeyleri istemekle hata yapmıştır. bu adamları kazanmak yerine uğraşmamayı tercih etmiştir. yoksa bu isimlerin disiplin sorunları olduğunu düşünmüyorum. lakin son milan baros krizinde* tahminim milan baros'un bir disiplin eksikliği var. baros şu son dönemde işlerin iyice kötüye gitmesi ve sakatlığı yüzünden güçsüz olmasıyla çok mutsuz durumda. psikolojisi de bozuldu sanırım herkes gibi. kötü gidişi hazmedemediği için de saçma hareketlere giriyor. maçlarda iyice emre belözoğlu'na bağladını görüyoruz mesela. antremanda da buna benzer yanlış hareketler, disiplinsizlik mutlaka yapmıştır diye düşünüyorum.

    idare edilebilir miydi? belki evet ama idare edildiği için kadro dışı bırakılmamıştır belki de. baros'un ne derece abarttığını bilmiyoruz sonuçta. neyse işte ben baros'un bir rahatsızlığı olduğunu düşünüyorum ve bu konuda hagi'yi destekliyorum.
  • 2294
    istiyorum ki,

    çık ve de ki; misimoviç benim anama babama küfretti, bizim ambarı yaktı, otomobille ninemin üstünden geçti,
    altınlarımı kuzey kutbuna gömdü, bu yüzden kadro dışı bıraktım ve takımdan kovdurdum de.

    çık ve de ki; milan baros benim dinime küfretti, üstüme izmarit fırlattı, ayağıma çatal batırdı,
    dayımın traktörünü havaya uçurup tavuklarını yaktı da, bu yüzden antremandan kovdum de.

    ama lütfen yarın çıkıp: "bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. yönetimimize gerekli raporu verdim"
    hayderehöydere deme.

    yemin ediyorum, sadece inanmak istiyorum. sen de sana inanayım,
    baros desin ona, şuna, buna. ama susmayın yahu. susmayın be !
  • 2296
    yeni sezon için hiç bir şekilde düşünülmemesi gereken ve düşünülmeyen, çalışıtırabileceği en büyük takım galatasaray olan futbol adamı.

    hatta tahminim odur ki şartlar biraz daha farklı olsa, misalen önümzde bir fener maçı olmasa, sezon sonu beklenmeden karpatlara gönderilir yeni mutu'lar yeni hagi'ler yetiştirmesi için. zira hali hazırda bu sezon için * bir fenerbahçe maçı için teknik direktör gönderme hakkımızı kullandık. ele güne rezil olmamak için, takım başında hagi ile türk telekom arena'da fener maçına çıkacak*.

    yine kişisel görüşüm, fenerbahçe maçının ardından takımla ilişiği kesilerek, sezonu tugay hocayla bitirmek... zira kendisi herkesin bildiği üzere en yakın lastikçiye gidecek kadar idare etmesi beklenen bir stepne idi. gel gör ki, kendisi yeni model arabalardaki 80 km/s hızın üstüne çıkmaya izin vermeyen ufak stepnelerden çıktı. en yakın lastikçiye götürür ama bütün rot-balans'ın amına kor.
  • 2297
    geleli 4 aydan biraz daha fazla bir zaman oldu ve ortalama 25 futbolcu içinden önce insua, sonra misimovic ve en son olarak baros ile takıştı. teknik direktörlük teknik-taktik vermekten önce 20-30 yaş aralığında ki zengin zübbeleri idare etmekten geçiyor.

    ligin zirvesinde bulunan takımlardan birisi olan trabzonspor da sorunlu bir çok futbolcu var. jaja, yattara, burak, colman, engin hatta umut bulut. ama bunların başında bu zengin zübbeleri idare edebilen birisi var. üstüne teknik-taktik bilgi verince takımı ligin tepesinde bulunuyor.

    sorunlu adamların şımarıklıklarını gözardı etsin demiyorum ama bir şekilde idare edebilmeyi öğrenmeli. yoksa teknik direktörlük hayatı diye birşey olmaz. bu futbolcular 9 yaşında ilkokul çocukları değil ki bağırınca hizaya gelsin, sert yapınca boynunu büküp sırasına otursun.
  • 2298
    bize, futbolda en değerli şeyin kurallar olduğunu hatırlatmaya çalışan teknik adam. futbolda, basketbolda, judoda... bütün sporlarda esas olan disiplindir. disiplinini, kurallarını, sistemini kaybedersen, oyunu da kaybedersin. ama ne yazık ki türkiye gibi liberalizmi geç keşfeden toplumlarda kurallara uyulmaz. kuralların değeri de bilinmez. biz de geri kalmış, doğulu bir üçüncü dünya ülkesiyiz işte. üniversite diye içinde sivil/üniformalı polisler olan binalarda, adına öğretim görevlisi denen zihin yıkıcı insanların karşısında okuduk. kendini eğitimin etkilerinden koruyamayanların da zihinleri mahvedildi doğal olarak. taşra kafalı öğretmenlerden, konuşmasını bile bilmeyen akademisyenlerden ders aldık ve eğitim denen şeyin, amacının tamamen dışında olması gereken şekilde yetiştik. tam bir doğulu olarak. arada kalmış insanlar olarak... tanpınar uzun uzun anlatır bunu. açıp okuyun. wagner ve debussy dinleyip, dede efendi'yi yaşadığımızı söyler. biz de işte barcelona ve real madrid'i izleyip/tutup/destekleyip tarsus idman yurdu'nu yaşıyoruz/oynuyoruz.

    sözlükte de bu çok rahat görülüyor. adama göre kural çizmeler, adamına göre tepkiler vs. vs. kural kuraldır, hiyerarşi, hiyerarşidir. buna uymanız gerek. hiçbir oyuncu, hiçbir teknik direktör, hiçbir kimse kurallardan, sistemlerden daha değerli değildir. yoksa kimliğinizi kaybedersiniz. kimliğini oluşturamamış insanlarla dolu bir ülkede bu ne kadar kaygı vericidir? bu da ayrı bir vakıa... bir oyuncunun adı milan baros da olsa, hocası "takım değiştir" dediğinde değiştirmeli. aynı şeyi servet çetin yapsaydı sözlük servet'e giydirirdi, hakan balta yapsa balta'ya giydirirdi... iki yüzlülük. aynı şeyi sevmediğimiz bir futbolcu yapsaydı, onu linç ediyor olurduk, iki yüzlüce ve haince. çünkü duygularımız aklımızın önünde.

    raconları kıyak-geçme üzerine kurulu memleket ne de olsa. bizim sevdiğimiz adam ya, ona yamuk yapılmaz. yoksa toplar kahveden adamları geliriz... duygusallıktan ve bayağılıktan başka bir şey değil.

    ve feldkamp'larına, skibbe'lerine, rijkaard'larına, hagi'lerine sahip çıkamayan, onları mahveden, düşüşü için bekleyen bu insanlara daum layık.

    hatta o bile fazla.
  • 2300
    sorun hagi mi?

    hagi, o çok sevdiğimiz adam, hakkında ikiye bölünmemiz için bir sebep daha sundu bize.

    yazılan çizilenlere göre, yedek takıma geçmek istemeyen milan baros, hagi tarafından çalışmasına devam etmesi için salona gönderilmiş.

    biz bu durumu sanki daha önce yaşadık. hagi'nin yerinde rijkaard, milan baros'un yerinde de servet vardı. hatırlayalım lütfen...

    kişilere göre yorum yapmaktansa biraz gerçekçi olalım. milan baros'un yerinde bugün ayhan akman ve as takımda antrenmana devam edecek kişi de cumhur olsaydı ne tepki verecektik?

    empati kurmalı.

    peki hagi, baros'u salona göndermekte haklı mıdır? ya da rijkaard servet'i a2'ye gönderdiğinde haklı mıydı? bu işin özü ayrıntılarda gizli bir bakıma.

    yukarıda aklıma gelen sorulara kendi mesleki deneyimime dayanarak cevap vericem.

    2. kaptanlığımın ilk zamanları. reis denilen 2. kaptanın sağ kolu bir adam vardır gemide. tayfaları yönetir ancak işi 2. kaptandan alır. gemide reis denilen kişi usta gemicilerden daha eski, daha yetenekli denizcidir.

    atlantik geçerken herkesin içinde verdiğim işe karşılık reisten oldukça ters bir cevap aldım. hiyerarşi denilen kavramın içinde yaşanılan bir ortamda bu kesinlikle kabul edilemez. ben de otoritemi kaybetmemek uğruna altta kalmadım aynı terslikte cevap verdim ve sürtüşme başladı. sonu güzel gitmedi. çalıştğımız güverteden kendisini doğruca kamarasına gönderdim. o da tıpış tıpış gitti kamarasına.

    ben otoritemi sağlamıştım. tüm gemicilerin üzerine eskisinden daha da otoriterdim. bir anda korku dolu bir varlığa büründüm ama çok geçmeden aslında hiçbir şey kazanmadığımı farkettim. ertesi gün herkes keyifsiz, isteksizdi. bırakın çalışmayı, yemek yeme istekleri dahi yoktu. gemide sevilen saygı duyulan adamların başında reisle birlikte ben geliyordum. doğal olarak herkesin morali bozuldu. gemiciler bana bir şey söyleyemiyorlardı çünkü otorite almış başını yürümüştü. gemiciler reis'e de bir kelam söyleyemiyorlardı çünkü o da hatalıydı.

    sonraki gün güneş ufuktan yükselirken aradım reis'i çağırdım köprüüstüne. konuştuk. o özür diledi ve ekledi. efendi kaptan, ben haksızdım ama sen de hata ettin. beni çekip kenara konuşsaydın anlatsaydın da beni küçük düşürmeseydin gemicilere karşı, dedi. bana anlatsaydın güzelce kabul ederdim, ha gene aynı haltı yeseydim, işte o zaman tamamiyle haketmiş olacaktım kovulmayı, dedi.

    fevri davranmıştı. ben de ona uymuştum. işte bu olay sonucu o iki günde bitecek işi yetiştiremedik.

    velhasıl, adam idare etmek zor iştir. herkes yönetici olamaz. herkes işçi de olamaz. takımdaki herkesin 10 numara oynayamayacağı gibi herkes kalecilik de yapamaz.

    yanlış anlaşmayalım hagi'den teknik adam olmaz demiyorum. olur. ancak anlattığım üzere yönetici olmak, idareci olmak, lider olmak başka bir meziyet. biraz da öğrenilebilen bir tarafı var bunun.

    empati dedim, ayrıntılarda gizli dedim...

    hagi herkesin ortasında baros'a böyle davrandıysa, vay hagi'nin haline. hagi önüne geleni kadro dışı bırakacaksa, adam yönetmeyi bilemediğini gazeteye ilan verse belki daha faydalı olur.

    rijkaard da servet'i a2'ye göndermişti. servet yedek takıma geçmek istememişti, rijkaard'ın üzerine yürümüştü. bir hafta sonra yine ilk 11 çıktı sahaya servet. şimdilerde servet daha az uzun top kullanır oldu. her ne kadar hala sevmesek de artık daha faydalı takıma.

    baros ve servet'in durumları insanı düşünmeye sevk ediyor. sanki yazılı olmasa da bazı kurallar var bu takım içinde. teknik adamın değil de oyuncuların hakim olduğu bir takım galatasaray.

    sorun hagi'nin oyuncu tercihleri ya da rijkaard'ın otoriter olmayışı değil. başka şeyler var takımın içinde. baros, servet, arda bu takımda kendilerini farklı konumda görüyor olmalı.

    iki ayrı teknik adam iki farklı futbolcu. aynı sorun, iki ayrı dönem.

    görünen o ki, futbocular bir şeyin farkında. biz olmazsak galatasaray olmaz, bu kötü durumun sorumlusu biz değil nasıl olsa teknik adam olacak... skibbe'den beri gönderilenler ve hatta adnan sezgin ile suçsuz misimoviç bile gönderildiğine göre yerimiz sağlam... bu dediklerimi belki sesli şekilde düşünmezler futbolcular, ama bilinçaltlarında bunun yankılanmadığını söylemek artık çok zor.

    yönetimsel anlamda kangren olan galatasaray'da sanki bir tümör var ve bu tümör takıma,taraftara, futbolculara, teknik adama yayılmış gibi. endişe edilecek husus bu etkinin kartopu şeklinde büyüyüp diğer branşlara ve tüm camiaya yayılması.

    http://captainlogbook.blogspot.com/...3/sorun-hagi-mi.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın