2297
yabancı futbolcularımızın net bir şekilde takmadığını düşündüğüm teknik direktörümüz. bülent korkmaz'ın depar programında bahsettiği gibi gheorghe hagi futbolcularla iletişimi iyi olmayan, genel olarak ise inatçı ve fevri bir isim. ayrıca gheorghe hagi gheorghe hagi ise bizim ve bizim futbolcularımız için öyle. yabancı futbolcular belki kendisini sadece saygın bir futbolcu eskisi olarak görüyor? veya biz galatasaray taraftarının bile tartıştığı teknik adamlık meziyetleri hakkında belki onlar ciddi derecede olumsuz görüşlere sahipler?
üzgünüm ama misimovic ve baros'un futbolculuk kariyeri > gheorghe hagi'nin teknik direktörlük kariyeri...
yıldız oyuncu demek ithal mal demek... yıldız oyuncular en az bağırıp çağırman ve diyaloğunun en iyi şekilde olması gereken isimler... mesela skibbe çok mu aman aman bir teknik direktördü? yoo, ama yabancı oyuncular ile diyaloğu iyiydi, sakin ve anlayışlı bir teknik adamdı, gerektiğinde alttan almasını bilirdi, yumuşak başlıydı... frank rijkaard gibi, o da kariyerli ve saygın bir teknik adam olmasına rağmen teknik taktik şeyler dışında futbolcularını özgür bırakırdı... ki her iki teknik adamın da sonu aynı oldu...
önemli bir not, bu iki teknik adamın yönetiminde takımın yabancıları ne kadar mutlu ve yerlileri mutsuz ise hagi'nin teknik adamlığında da yerliler bir o kadar memnun iken yabancılar tam bir kazan kaldırmış durumunda...
hayır empati yapmaya çalışıyorum, karşında bir futbolcu eskisi var, doğru düzgün bir teknik adamlık kariyeri bile yok, ha babam sana bağırıp çağırıyor, emirler yağdırıp duruyor... anlamak lazım yani durumu... bizim yerliler dayağı sever, sopayla disipline edilirler, rijkaard zamanı ile hagi zamanı arasındaki yerlilerin disiplin ve davranış durumları arasındaki fark pek bariz...
misimovic hagi ile doğrudan sorun yaşadı... baros da öyle... kewell rijkaard gittiğinden beri mutsuz ve asık suratla oynuyor, tam bir "o eski halinden eser yok şimdi", neill ise menajeri aracılığı ile asıl pozisyonunda oynaması gerektiğini ve ön liberoda oynamaktan mutsuz olduğunu belirtti...
tamam hagi bizim efsanemiz, göz bebeğimiz, hırçın ve asi komutanımız, kredisi çok yüksek olan bir adam ama en az onun kadar ego sahibi ve artık kendilerini kanıtlama amacı olmayan, bir bakıma götü kalkık yıldız oyuncularımız acaba nasıl düşünüyorlar?
hagi 2005'te başarılıydı ama o zaman kadronun iskeleti zaten kendisinin komutan olduğunu kabul eden isimlerden oluşuyordu... ve yine bu isimler hagi ile diğer oyuncular arasında bir köprü oluşturuyordu... canım hakan şükür, hakan ünsal, bülent korkmaz, ergün penbe, hasan şaş, sabri sarıoğlu, ayhan akman, arif erdem falan işte... komutan ve erleri... diğer yerliler arasındaki organik bağ da böylece kurulmuş oluyordu...
kadrodaki en taşaklı yabancı oyuncular ise ancak song ve conceiçao idi ki tartışılır yani... salla başı al maaşı temiz oynayan adamlar... öyle aman aman bir yıldız yoktu... en kaprisli ve yıldız isimlerden hakan yakın ve ümit karan'ın hikayesini ise biliyoruz...
şimdi kimdir peki köprü? ayhan akman ve sabri sarıoğlu mi? yoksa hala çömez olan kaptanımız arda turan mı? o hiyerarşik düzen yok artık takımda, üstüne götü kalkık bir sürü yıldız oyuncu var, vardı diyelim ya da... baros, misimovic, elano, neill, kewell...
bizim açımızdan asla kabul edilemez elbette ama bugüne kadar hep efendi ve kariyerli teknik adamlarla çalışmışsın, el bebek gül bebek büyümüşsün, hayvan gibi kariyer yapmışsın, sonra hırçın rumenin biri ısrarla seni sol açıkta oynatmak istiyor, karşı çıkamıyorsun, olayı kritik edemiyorsun, ya "yes sir" diyeceksin ya da kapı dışarı edileceksin... ya da seni antrenmanda çift kale maçta yedek takıma koyuyor, "neden?" diye soramıyorsun, vs vs
bence yabancılarımız hagi'yi iplemiyor, kendisine saygı duymuyorlar, profesyonel olma çabaları da bir yerden sonra patlak veriyor... ilk isyan eden misimovic idi, sonra baros kervana katıldı... kewell ve neill ise sessizce çekip gidecek gibi, bir insanın yüzü ve davranışları ancak bu kadar şey anlatır yani...
fatih'in aslanları deyip durduk yıllarca ama onun bile yabancı yıldızlarla arası iyiydi... idare etmesini bilirdi... hagi'ye gerçekten emir kulu adamlar lazım... yabancılar ise ancak zapata, culio veya stancu gibi kendini kanıtlama çabası içinde olan, net bir şekilde itaat etmekle yükümlü isimler olacak...
hagi, sen bizim hagi'mizsin ve hep öyle kalacaksın... bugüne kadar ne yaptıysan çoğu bizim, galatasaray taraftarı için bir şey ifade ediyor, onun dışında ise tarihteki süper futbolculardan birisin, ama artık bir futbolcu değilsin, özgür değilsin, ayakların iş yapmıyor artık, becerini ve tecrübelerini karşındakine en iyi şekilde aktarman lazım, seni alkışlamak ve takdir etmek dışında yapılabilecek hiçbir şey yok... fakat herkes nasıl seni bizim gördüğümüz gibi görsün? hem de teknik direktörlüğünü dünyaya, en azından birkaç ülkeye ispat etmeden...
sen sadece hırçın ve agresif bir futbolcu eskisisin hagi... adam ne yapsın senin 40 metreden attığın golü? veya kazandırdığın uefa kupası? önce ona kendini göstermen gerek, o saygınlığı ve hükmetme yetkisini elde etmen lazım... konuşarak ve iletişim kurarak elbette, yoksa neden bunlar olsun? neden daha önce olmadı da şimdi oluyor?
olayı farklı bir açıdan değerlendirmeye, diğer taraf açısından empati yapmaya çalıştım... umarım o düşünceyi verebilmişimdir...
bu yazıyı hagi'yi tartışmak için değil, bizim dışımızdaki kesimlerin hagi'yi nasıl gördüğü ve ele aldığını izah etme amacıyla yazdım...
özet: ya efendi ve saygın teknik adam getirip, hem altına yıldız isimler, hem de adam gibi, iş ahlakına sahip profesyonel yerliler verelim, ya da agresif ve yırtıcı bir teknik adam altına yıldızsız, sadece emir kulu isimler koyalım... diğer durumlarda taraflardan biri kaybediyor, uzlaşma sağlanamıyor...
üzgünüm ama misimovic ve baros'un futbolculuk kariyeri > gheorghe hagi'nin teknik direktörlük kariyeri...
yıldız oyuncu demek ithal mal demek... yıldız oyuncular en az bağırıp çağırman ve diyaloğunun en iyi şekilde olması gereken isimler... mesela skibbe çok mu aman aman bir teknik direktördü? yoo, ama yabancı oyuncular ile diyaloğu iyiydi, sakin ve anlayışlı bir teknik adamdı, gerektiğinde alttan almasını bilirdi, yumuşak başlıydı... frank rijkaard gibi, o da kariyerli ve saygın bir teknik adam olmasına rağmen teknik taktik şeyler dışında futbolcularını özgür bırakırdı... ki her iki teknik adamın da sonu aynı oldu...
önemli bir not, bu iki teknik adamın yönetiminde takımın yabancıları ne kadar mutlu ve yerlileri mutsuz ise hagi'nin teknik adamlığında da yerliler bir o kadar memnun iken yabancılar tam bir kazan kaldırmış durumunda...
hayır empati yapmaya çalışıyorum, karşında bir futbolcu eskisi var, doğru düzgün bir teknik adamlık kariyeri bile yok, ha babam sana bağırıp çağırıyor, emirler yağdırıp duruyor... anlamak lazım yani durumu... bizim yerliler dayağı sever, sopayla disipline edilirler, rijkaard zamanı ile hagi zamanı arasındaki yerlilerin disiplin ve davranış durumları arasındaki fark pek bariz...
misimovic hagi ile doğrudan sorun yaşadı... baros da öyle... kewell rijkaard gittiğinden beri mutsuz ve asık suratla oynuyor, tam bir "o eski halinden eser yok şimdi", neill ise menajeri aracılığı ile asıl pozisyonunda oynaması gerektiğini ve ön liberoda oynamaktan mutsuz olduğunu belirtti...
tamam hagi bizim efsanemiz, göz bebeğimiz, hırçın ve asi komutanımız, kredisi çok yüksek olan bir adam ama en az onun kadar ego sahibi ve artık kendilerini kanıtlama amacı olmayan, bir bakıma götü kalkık yıldız oyuncularımız acaba nasıl düşünüyorlar?
hagi 2005'te başarılıydı ama o zaman kadronun iskeleti zaten kendisinin komutan olduğunu kabul eden isimlerden oluşuyordu... ve yine bu isimler hagi ile diğer oyuncular arasında bir köprü oluşturuyordu... canım hakan şükür, hakan ünsal, bülent korkmaz, ergün penbe, hasan şaş, sabri sarıoğlu, ayhan akman, arif erdem falan işte... komutan ve erleri... diğer yerliler arasındaki organik bağ da böylece kurulmuş oluyordu...
kadrodaki en taşaklı yabancı oyuncular ise ancak song ve conceiçao idi ki tartışılır yani... salla başı al maaşı temiz oynayan adamlar... öyle aman aman bir yıldız yoktu... en kaprisli ve yıldız isimlerden hakan yakın ve ümit karan'ın hikayesini ise biliyoruz...
şimdi kimdir peki köprü? ayhan akman ve sabri sarıoğlu mi? yoksa hala çömez olan kaptanımız arda turan mı? o hiyerarşik düzen yok artık takımda, üstüne götü kalkık bir sürü yıldız oyuncu var, vardı diyelim ya da... baros, misimovic, elano, neill, kewell...
bizim açımızdan asla kabul edilemez elbette ama bugüne kadar hep efendi ve kariyerli teknik adamlarla çalışmışsın, el bebek gül bebek büyümüşsün, hayvan gibi kariyer yapmışsın, sonra hırçın rumenin biri ısrarla seni sol açıkta oynatmak istiyor, karşı çıkamıyorsun, olayı kritik edemiyorsun, ya "yes sir" diyeceksin ya da kapı dışarı edileceksin... ya da seni antrenmanda çift kale maçta yedek takıma koyuyor, "neden?" diye soramıyorsun, vs vs
bence yabancılarımız hagi'yi iplemiyor, kendisine saygı duymuyorlar, profesyonel olma çabaları da bir yerden sonra patlak veriyor... ilk isyan eden misimovic idi, sonra baros kervana katıldı... kewell ve neill ise sessizce çekip gidecek gibi, bir insanın yüzü ve davranışları ancak bu kadar şey anlatır yani...
fatih'in aslanları deyip durduk yıllarca ama onun bile yabancı yıldızlarla arası iyiydi... idare etmesini bilirdi... hagi'ye gerçekten emir kulu adamlar lazım... yabancılar ise ancak zapata, culio veya stancu gibi kendini kanıtlama çabası içinde olan, net bir şekilde itaat etmekle yükümlü isimler olacak...
hagi, sen bizim hagi'mizsin ve hep öyle kalacaksın... bugüne kadar ne yaptıysan çoğu bizim, galatasaray taraftarı için bir şey ifade ediyor, onun dışında ise tarihteki süper futbolculardan birisin, ama artık bir futbolcu değilsin, özgür değilsin, ayakların iş yapmıyor artık, becerini ve tecrübelerini karşındakine en iyi şekilde aktarman lazım, seni alkışlamak ve takdir etmek dışında yapılabilecek hiçbir şey yok... fakat herkes nasıl seni bizim gördüğümüz gibi görsün? hem de teknik direktörlüğünü dünyaya, en azından birkaç ülkeye ispat etmeden...
sen sadece hırçın ve agresif bir futbolcu eskisisin hagi... adam ne yapsın senin 40 metreden attığın golü? veya kazandırdığın uefa kupası? önce ona kendini göstermen gerek, o saygınlığı ve hükmetme yetkisini elde etmen lazım... konuşarak ve iletişim kurarak elbette, yoksa neden bunlar olsun? neden daha önce olmadı da şimdi oluyor?
olayı farklı bir açıdan değerlendirmeye, diğer taraf açısından empati yapmaya çalıştım... umarım o düşünceyi verebilmişimdir...
bu yazıyı hagi'yi tartışmak için değil, bizim dışımızdaki kesimlerin hagi'yi nasıl gördüğü ve ele aldığını izah etme amacıyla yazdım...
özet: ya efendi ve saygın teknik adam getirip, hem altına yıldız isimler, hem de adam gibi, iş ahlakına sahip profesyonel yerliler verelim, ya da agresif ve yırtıcı bir teknik adam altına yıldızsız, sadece emir kulu isimler koyalım... diğer durumlarda taraflardan biri kaybediyor, uzlaşma sağlanamıyor...