• 2052
    bir ferdi olmaktan gurur duyduğum topluluktur. tuttuğu takıma, aşık olduğu renklere yakışır tavrını futbolda şike soruşturması sürecinde de göstermiştir galatasaray taraftarıç bu süreçte galatasarayımızın adının geçmemesi kadar beni sevindiren bir diğer faktör de klubümüzün gerek yönetim gerekse taraftar olarak benimsediği tutum olmuştur. düğer taraftar gruplarının aksine tv programlarında gereksiz şov yapmaktansa yetkili mercilere müracat etmeyi tercih eden kardeşlerime de ayrıca teşekkür ederim.
  • 2053
    hala şu mevkiye adam lazım, şu mevkiye bu alınmalı filan diyen, kısacası devamlı surette transfer isteyen bir kesim var ki içimizde, çok değişik bir kafa yapısına sahip oldukları için kutluyorum kendilerini. harbiden de bambaşkaymışsınız. bir de üstüne ronaldinho, shaqiri, drogba vs. (basında çıkan isimleri biliyoruz) gibi isimler ve milyonlarca euro'luk transferler isteyen ve bekleyen, (asıl bomba geliyor) bu da yetmezmiş gibi bu isimleri dahi gelsin mi, gelmesin mi? diye tartışanlar var ki, acayip büyük bir saygım var; bu heyecana mı desem, vizyona mı desem? orasını bilemedim şimdi. ama bi'şey var yani.

    lakin, şayet ben bunamadı isem dün gece bu saatlerde yani yaklaşık 24 saat kadar önce başkan ünal aysal televizyonda canlı yayında idi. yanılıyorsam düzeltin ama mali konulardan bahsederken; 5 yıllık mali tablodan, gelir gider dengesinden ve mali durumun az da olsa iyiye gittiğinden bahsetti, ancak direkt olarak borç vs. demese de, gelir-gider dengesi gibi mali konuların konuşulduğu esnada "aradaki farkı söylesem dudağınız uçuklar" dediğini kulaklarımla duydum. kaldı ki kulübün borcu olduğu, maddi olarak olması istenilen seviyenin şu hali ile hayal gibi durduğu, kurumsallaşma adına eksiklerin olduğu zaten bilinen bir gerçek. bundan kulübün iflas ettiği filan gibi bir anlam çıkarılmasın, borçlar belli bir vadeye yayılmış ve kulübün gelirleri ile ödenebilecek ve dün akşam başkanın da söylediği gibi, bu sezonun takımı yani şu an lider olan takım kurulurken bir yandan da bu borçların bir kısmının ödenmiş olması ise zaten bunun somut kanıtı. yeni yönetimin kulübün maddi durumuna hakim olması, yapılacak daha disiplinli bir çalışma ve yeni projeler ile gelirlerin artıp bu borçların daha kısa sürede ödenmesi bence kulübün asıl önceliği, bu gerçeği unutmamak gerekli.

    evet, galatasaray'ın transfere ihtiyacı var hatta çok transfere ihtiyacı var ama bu şekilde değil.

    mesela, isim verip kendilerini rencide etmek istemiyorum ama * takıma zerre katkı sağlamadığı gibi üstüne takımı zayıflatan ama ne gariptir ki en kötüsü senelik bir milyon euro'ya -maç başı, primler vs. hariç- oyna(ma)yan bir çok oyuncuyu üçe beşe bakmadan transfer (!) etmeliyiz. nerden baksan sadece bu tip transferlerden (!) senelik 10 milyon tl civarı belki daha da fazla gelirimiz olur.

    bunun yanında sezon başı transfer olan arda turan'dan gelen parayı düşünürsek, ki adnan polat'ın hataları olmasaydı çok daha üstüne de satardık ama yine de o günün şartlarında iyi bir paraya transfer ettiğimizi düşünüyorum, bu tip transferler bence asıl şu an için öncelikli olmalı.

    galatasaray'ın shaqiri vs. isimleri bir yana bırakıyorum, değil 10-15 milyon arası bonservis bedeli ödemeyi, 5 hatta 2-3 milyon euro'luk transfer yapacak bile lüksü yok bana göre. alırsın altyapıdan bir kaç adam, alt ligleri tarar veya yurt dışından adı sanı duyulmamış genç ama gelecek vaadeden bir kaç oyuncu getirirsin, çıkar oynarsın.

    kaldı ki lig yerine izlediğimiz bu tiyatroyu gördükçe borçları azaltmak adına bu sezon iyi bir fırsat olabilirdi, hala da olabilir.
    işin bir de şampiyonlar ligine katılıp o şekilde gelirleri artırmak yönü var ki, zaten transferde bunun için yapılır ancak bu tiyatro içinde ne şampiyonluk, ne de şampiyonlar ligine direkt katılma hakkı kazanacağımızın garantisi yok. gerek şike davası sürecinde galatasaray'ın duruşu gerekse de son olarak ünal aysal'ın federasyona gönderdiği yazıdan sonra bu haftadan itibaren bunu daha iyi anlamaya başlayacağız zaten, hadi şampiyonlar ligi'ne katılma hakkı kazandın diyelim, acaba uefa seni lige alacak mı? bu da belli değil.

    daha neyin transferinden bahsediyoruz anlamadım ben.

    ha, bir de habire yıldız transfer isteyen kardeşim, sana soruyorum. peki, sen kulübüne ne kadar destek oldun, ya da oldun mu?
  • 2056
    amerikan internet sitesi bleacher report, dünya’nın en sert taraftarlarını seçtiği 20 takımlık bir liste oluşturdu ve galatasaray’ı 4. sıraya yerleştirdi

    sitede galatasaray taraftarları için şu ifadeler yer aldı: “çok az taraftar topluluğu ‘cehenneme hoşgeldiniz’ cümlesini kurabilir. galatasaray’ın eski stadı ali sami yen bir zamanlar avrupa’da futbol oynamak için en zor yerlerden birisiydi. ama onlar türk telekom arena’ya gitmelerine rağmen bu geleneklerini yeni statlarına da taşıdılar. 2005’teki fenerbahçe’ye karşı oynadıkları maçta 8 bin polis görev aldı.” galatasaray’ın dördüncü en sert taraftara sahip takım olarak gösterildiği listenin birinci sırasına el salvador ve honduras taraftarları birlikte oturdu. zira 1970 yılındaki dünya kupası eleme grubu’nda el salvador ve honduras’ın karşı karşıya geldiği karşılaşmaların sonunda çıkan arbedeler o kadar büyümüştü ki, iki ülke birbiriyle savaşa girmişti. ikinci sırayı ingiliz milwall, üçüncü sırayı ise tottenham aldı.
  • 2059
    bir kısmının transfer hastalığına tutulduğunu üzülerek gördüğüm türkiye'nin en büyük taraftarıdır. eldeki kadro süper lig için gayet yeterlidir. fatih terim ve yönetim de açıkça görüldüğü gibi gerçekten fark yaratabilecek genç ve potansiyelli oyuncuların peşinde, ama kulübün parasını da çarçur etmek istemiyorlar. bence transfer politikamız gayet olumlu, sırf taraftara şirin gözükebilmek için oyuncuya veya kulübüne ederinin üzerinde para verip kulübün geleceğini karartmanın manası yok.
  • 2061
    sonuçlanmayan transferleri başarısızlık olarak görmemesi gereken benim canım topluluğumdur. abi kulüpte artık bakkal hesabıyla hatır gönülle iş yapılmıyor ünal aysal dediğimiz adam belli ki gelmeden önce 2 senelik programını ay ay belki hafta hafta hazırlayıp öyle bu işe koyulmuş. bunun dışına çıkmak istemiyor ve şimdiye kadar hem kendi planından çıkmayarak hem de sportif anlamda bizi tatmin ederek bana kalırsa başarılı olmuştur.

    her önerilen oyuncuya "getir abi oynar nolcak" diye para saçan yönetimden sonra ilginç gelmiş olabilir ama bunu olumsuz olarak görmeyin derim ben. heriflerin kafasında bir bütçe var bir program var bunun dışına çıkılacağını sezdiklerinde bırakıyorlar işin peşini. şu an o programın dışına çıkmanın çok alemi de yok derim ben bu belirsizlik ortamı içinde.

    yarın öbür gün uefanın "siktirin gidin lan kendi bahçenizde oynayın keserim topunuzu" diyebileceği bir ülkenin futbolseveriyiz ne de olsa. o yüzden bi sakin olalım.
  • 2064
    yönetime verdiği tepki başarı ya da yıldız oyuncu açlığından değildir.

    artık taşşakoğlanı yerine konulmak istemiyordur. bu sezon zirve yapmak üzere, her yönetimin transfer konusundaki -haldun üstünel'in bir sezonluk başarısı hariç- rezaletlerine sessiz kalamayacak raddeye gelmiştir.

    melo'ya bile arıza çıkarmadı mı bu yönetim? fatih terim istifa noktasına getirilmedi mi? yıldırım demirören bile borsaya bildirdiği her oyuncuyu alırken, taraftarla dalga geçercesine 8 ayda 6 oyuncuda çuvallamak da nedir? alamıyorsan, bildirme kardeşim. dalga mı geçiyosunuz lan? (altını çizerek söylüyorum ki yıldız futbolcu sikimde bile değil. ama sen yıldız futbolcu üzerinden reklamını yapıp taraftarı gaza getirdikten sonra bi gün içerisinde "olmadı:(" dersen o zaman işler değişir.)

    kendisini aptal yerine koyanlara, "transfere çok yakınız, futbolcu da bize çok yakın" diyene, "ingiltere'den sarışın forvet alacağız" diye ucuz kahramanlıklar yapana az bile tepki veren taraftardır. fenerbahçe ya da beşiktaşta olsun şunların yarısı, bakın neler oluyor?
  • 2065
    çok ilginç taraftardir valla bak.
    durmadan transfer isterler, transfer sezonu hic cekilmezler, stadi doldurmazlar.

    yildiz oyuncu isterler, sanki son 5 sezondur hangi yildizlarin gelip, oynamadigini hatirlamaz gibi ama yine stadi doldurmazlar.
    surekli isterler, formanin rengine, reklamina, sortuna,corabina falan karisirlar ama forma da almazlar,

    hep eskiyi ararlar, anarlar. sol tarafta hep keita'lar, dos santos'lar, kewellar dolasir, 2000 ruhu denilir ama kapali ruhuna ulasmazlar, stadi yine doldurmazlar.
    git gide iyi gun taraftari olurlar, cok cabuk tuketirler. gecen sezonki puana daha 20. hafta ulasmasina ragmen stadi hic doldurmazlar,

    ölüyü dirilten fatih terim'e tepki icin puan kaybini beklerler, yabanci hastasidirlar.
    ayhan'a burun kivirirlar, lorik cana hastasidirlar.

    bu arada hakikaten stadi doldurmazlar.
  • 2066
    sözlüğün de taraftar grubunu yansıttığını düşünerek taraftarla ilgili bir kaç şikayetimi belirtmeyi gerek gördüm.
    ilk olarak çok acayip bir ruh haline girmiş taraftar, öyle ki haftalardır ilk puan kaybı yaşadığımız takımafenerin p.çleri, fenerin kapısından dönen ve bize karşı kabul etmeli ki çok da hoş olmayan şekilde oynayan alper potuk için o. çocuğu diyebilecek seviyeye erişmiş bulunuyoruz. moderasyon sayesinde bunları sadece yazıldğı an gördük, hatta belki benim de görmediğim ne yazılar vardır. ama arkadaş azıcık aklınızı başınıza alın bu ne edepsizlik. sen çıkıp oynayamıyorsan karşı takıma ne diye bok atarsın, yetersizliğine kalıp ararsın. oyuncuların resmen sahadan korkuyor başıma bir iş gelir, aman sakatlanmayayım diye oynayamıyor. onları hiç suçlamıyorum ancak birinde kusur arayacaksak bu fener p.çi diye çağırdığınız takımda veya o.çocuğu dediğiniz o oyuncuda değil arkadaş senin gibi terbiyesizde. azıcık gururunuz azıcık utanmanız olsun.

    ikinci kabul edilmez ruh yapısı ise şu; 2000'de ki muazzam zaferlerden gelen para nerde diye düşünmeyen takımdaşların, kırmızı görmüş boğa misali shaqiri için 15 milyon mu ver aq buna vermicende kime vericen, alamıyosan yazıklar olsun istifa demesi, daha doğrusu diyebilmesi.
    be arkadaş sen yıllardır niye o lanet şikeci takımın arkasında kaldın farkında mısın? sürdürülebilirlik diye bir şey duydunuz mu? hesaplı kitaplı olmalıyız ki sürekli başarılı olalım. aziz yıldırım denen futbol katilinin şike yapmadan kazanamadığı bir lig yarışında yıllardır ağırlığımızı koyamadıysak tek sebebi o hesap kitap bilmez harcamalarımız. 1 sefer başarı gelmiş banane. yıllardır aynı şeyle avunuyoruz, tamam gurur duyuyoruz ama yeni başarılar lazım. dikkat başarı değil.

    bir üçüncü şikayet şu; burdan klavye delikanlılığı yapan ve maçlara gitme imkanına sahip olup gitmeyen güruha sesleniyorum. bak güzel kardeşim yalvarırım sen bari konuşma, utan sıkıl. sen takımına destek olmayacaksın sonra ağzından tükürükler saça saça ya transfer istiyoruz ben kazımı mı seyretmeye gidicem arenaya diyeceksin. yok öyle! benim ekran başında galatasaray efsanelerini anıyor köşesinde o efsanelerin azcık kişinin önünde ödül alması içimi bunaltıyor. ben utanıp sıkılıyorum. tarık usta ordaydı, cevat baba ordaydı, hiç baktınız mı tribünlerdeki boşluklara? ben utandım.

    özetleyecek olursak git gide utanmaya başladım galatasaray taraftarı adına, başlaşıyoruz ama keşke adam gibi bi takımın taraftar grubuna benzeyerek olsaydı bu. biz ise fenerlileşmeyi tercih ettik.

    ek not: keşke bu internet hiç icat edilememiş olsaydı. 90'larda her şey ne güzeldi...
  • 2068
    bana göre tarihinin en büyük protestosunu 25 ocak 2012 galatasaray ankaragücü maçı'nda göstermiştir. zannediyorum ibne ligtv tribünleri göstermemiş ama beyaz mendillerle ve yapılan tezahüratlarla tarihi bir protesto çıktı ortaya... gerçek şu ki; bu şike sürecinde galatasaray hem kulüp olarak hem de taraftar olarak gereken tepkiyi en iyi şekilde göstermiştir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın