• 1452
    oyuna ilk defa pozitif yönde etki etmiştir 2 mart 2011'deki antep maçında. ayhan'ı çıkartıp zorla yekta'yı aldırmıştır oyna. islıklamak olmadı tabi. şimdi genel anlamda mı galatasaray taraftarından bahsedeceğiz yoksa kuzey kale arkasındaki belli başlı kişilerden mi bilemiyorum. ama artık güzel bir galatasaray taraftarı yok. gelsin çekirdeğini yesin, pozisyona göre tepki versin daha iyi. iş o haddeye geldi.
  • 1453
    dünyanın en kötü taraftarıdır. tribünde hagi ye küfreden sivilceli veletler mi istersin, sabri nin anasını belleyenler mi, yoksa yıllardır ayhan ın makatına bir taraflarını sokanlar mı. iğrenç yeni açık tayfası bu stadın dörtbir tarafını sarmıştır.

    yine kapalı numaralı ve eski açıktakiler toplasan 15 kişi stada dağılmış durumdalar ama yeni açık sülükleri her tarafta varlar. her yerdeler. ayhanı yuhalayan onlar, formayı taşıyan her futbolcuya ana avrat küfreden onlar.

    f5 yazarak 5-1 lik galibiyetle övüen, ama o 5 atan hagi ye küfredenler yine onlar.

    iğrençsiniz ibneler hepinizden tiksiniyoru.
  • 1454
    bunlardan biri maç sonunda, biz yine iyi taraftarız böyle bir durum fener'de olsa samandıra'da neler olurdu demiştir, hak vermeden edemedim. biz futbolcusunu dövenleri de kafa göz dalanları da gördük. ben bunları galatasaray taraftarının yapacağını düşünemiyorum. ıslıklamayla başına gelmeyen kalmayan taraftar bunları yapsa hali nice olur kim bilir..
  • 1460
    şimdi kendimizi başkalarıyla kıyaslayacak olursak, suyun öteki tarafına bakıyoruz. futbolcusunu döven, nerdeyse her kabullenemez başarıda samandırayı basan, oyuncuların önünü kesen bir taraftar.. aynı yakada olduğumuz taraftara bakıyoruz, başkanına ve oyuncusuna ana bacı giren, birbirine vurduran, öldüren... bizim tü kaka galatasaray taraftarı nabıyor? oyuncusunu ıslıklıyor diye tepki görüyor. yapmayın dedeler. taş değiliz , dayanamıyor insan bir zaman sonra, 106 yılın en başarısız sezonunda sadece ıslıkla tepki gösteriliyor.
  • 1467
    stadyum neden taraftarın mabedidir? neden maç günleri binlerce insan tribünleri doldurur? neden bu kadar zaman ve para harcar “tuttuğu takım”a? sorsan, herkes aynı cevabı verir. takımıma destek olmak için biletimi kombinemi aldım, kredi kartımı, telefon hattımı, internetimi, sigortamı takıma destek olanından seçtim, store’dan şu kadar alışveriş yaptım, televizyonuna üye dergisine abone oldum, ben bu renklere ömrümü verdim, her şeyimi adadım…

    bu bir bakış açısı. endüstriyel futbolun geldiği nokta bu. ne kadar inkâr etsek de taraftar biraz da müşteri artık. üst seviye liglerde mücadele eden tüm takımlar için geçerli bu, galatasaray meselesi değil. üç kuruş maaşla kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan, her şeyin üstüne üstüne geldiği yaşamında tutunduğu tek dal galatasaray olan yüz binlerce işçi bugün “aşık olduğu renkler”i yakından görmek için tribünlerdeki yerini alabilir mi? formasını üzerine geçirip? daha kundaktayken galatasaray tezahüratlarıyla uyuttuğu, büyüttüğü aslan oğlunu, kızını yanına alıp? aldı hadi, üzerindeki pazar ürünü forma ile hangi gözle bakılır ona, oğluna, kızına? ağızdan çıkmasa da beyne oturacak “hey, bizler bu takımın has taraftarlarıyız, senden daha çok para harcıyoruz bu takıma, senden daha çok üzülüp daha çok sevinmek hakkımız” düşüncesine sahip kaç bin kişi çıkar acaba?

    çağın vebası sarmış bizim bünyemizi de. kabul etmek zor da olsa, tribünlerin bir kısmını endüstriyel futbolun endüstriyelleşmiş taraftarları, yani müşteriler dolduruyor. o müşteriler, ki daima haklıdırlar, verdikleri paranın karşılığını almak istiyor. alamayınca da yine en haklı hâlleriyle basıyorlar kalayı. “yuuuuh! fiyuuu!” cefayı madden çeken, sefayı duygularıyla sürmek isteyen bir taraftar profili var artık ortada. bilet satın alıp film seyretmek gibi. o filmler bile her zaman mutlu etmiyor, bazen öyle bir yumru bırakıyor ki boğazda etkisi pek çok sürüyor ya neyse. o müşteri diğer yandan müşteri olduğunu da kabul etmiyor. aşık olduğunu sandığının renkler değil, kendisinin aynadaki silüeti olduğunu fark edemiyor. o hep mutlu olmak istiyor. olamayınca da saldırganlaşıyor. mantık süzgecinden geçirmeye gerek duymuyor yapacaklarını. tepkisini doğru yere kanalize etmiyor. ve yuhalıyor galatasaray kaptanını. bazen sinemaya gittiği için, bazen topu istediği yere atamadığından.

    bir önceki jenerasyonun 14 senelik bekleyişiyle lafa gelince övünen bu tip taraftar aslında değil 14 sene, tek pozisyonda o bekleyenlerle arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor. ayhan ne ilk ne son. kafasına bilgisayar atılan emektarını da gördü bu takım, hagi sevgisini haykırdı diye dayak yiyen taraftarlarını da. fatih terim için de çıktı o cızırtılı sesler, bülent korkmaz için de. bir sonraki hedef göze kestirildiğinde, tekrar coşkuyla anıldı adları. hatta yeni hedeflere mesaj vermek için kullanıldı. bugün hagi’nin kim olduğunu unutanların geçici teknik direktör adayı tugay kerimoğlu da yuhalanmıştı bir zamanlar. dün de fatura ayhan’a çıktı. on senelik galatasaray oyuncusu, daha son şampiyonluğun kahramanı, ıslıklarla oynadı 60 dakika ve sonra ıslıklarla sahadan çıktı. ne beni pohpohlayın demişti, ne bir şart koşmuştu mücadele etmek için. yalnızca gerçek performansından biraz uzaklaşmıştı ki, şu hâliyle bile geride kalan 23 haftanın en istikrarlı oyuncularındandı. ama hiçbiri o utanç anının yaşanmasını engelleyemedi. mutsuzdu taraftar. ve ayhan’ın yüzü eskimişti.

    acı olan bu utanılacak anların artık iyice sıklaşması. yoksa bir sezon daha avrupa’dan uzak kalmışız çok mu? yani evet, çok da, olsun biz bekleriz. galatasaray geleneklerine, taraftarlığın şiarına ters düşmeden. cefamızı başkasının üzerine yıkmadan. acımızı içimizde yaşayarak. galatasaray’ı bekleriz. mutluluğu, başarıyı değil.

    bir de bazılarımız "yeni ali sami yen" deyip deyip duruyorduk, bizim dilimize öyle yerleşsin, sponsorların adı resmi kağıt parçalarında kalsın diye. bence artık gerek yok. ali sami yen'in adını hatıralarımızda yaşatmak en güzeli. türk telekom arena ismi çok yakışmış yeni stadımıza.
  • 1468
    kendisine sözlük yazarları tarafından gereksiz bir yüleniş var. tabi herkesin egosu mevcut. herkes etrafına ben şöyle entel taraftarım şöyle ıslıklamadım böyle efendiyim diye caka satacak. hakkıdır. e ama yeter... adnan polat haldun üstünel'i uzaklaştırırken cemal nalga başta olmak üzere skandallara imza atarken rijkaard'ın arkasında adnan sezgin'in arkasında durduğu kadar duramamışken koskoca adamı sümüklü servet'e ruhsuz balta'ya yedirmişken başbakana taraftarı satmışken... daha var geliyorum taraftara... keita'yı dos santos'u jo'yu elinden kaçırmışken, misimovic'e sahip çıkamamışken... durun gelicem taraftara az bekleyin... takımdaki türklerin hepsi kanka hiçbiri lider değilken, galatasaray amatör branşlarda ezeli rakibine paso yenilmişken mi takımın kaptanı ayhan akman kendini bilmiyor ve 100 yaşına kadar oynayıp para kazanacak diye galatasaray geri gidiyor diye protesto edenleri taraftarı eleştiriyoruz? hasan şaş ve mondragon durumları ile ayhan akman durumu aynı değil. ayhan akman 3'senedir yuhalanıyor.
  • 1469
    bu sezon bu noktaya kadar sabrettiyse bu taraftar, ayhan'ı ıslıklar da x' küfür de eder y'ye saldırır da.. bunları yapsa kimse çıkıp diyemez yanlış yaptınız diye.

    ayhan'ın tek maçla ıslıklandığını yok bilmem kaç senedir galatasaray forması giydiğini söyleyenler, ben şahsım adına kendimi bildim bileli ayhan'ı sevmem, oyununu beğenmem ıslıklarım! bu maça kadar da ayhan'ı istemeyenler vardı. o bir maçlık olay değil önce bunu kafanıza sokun.
    ayrıca da bir futbolcu 5 yıl forma giydikten sonra demirbaş listesine mi geçiyor bunu da merak ediyorum. bu 5 yıl misaldir.

    bu takımda kimler geldi kimler geçti, nice insanlar haksız yere yuhalandı ıslıklandı, bu demek değil ki ayhan da ıslıklanacak ama sonuna kadar haketti ayhan bunu.
  • 1470
    aralarında futbolcu ıslıklamanın taraftarlığın olmazsa olmazı olduğunu düşünenler var.

    aralarında galatasaray'a açık açık gider yapan başbakanla galatasaray emekçilerini karşılaştıranlar var.

    aralarında 3 sene önce şampiyon olmuş takım için, başarının kralını hakettik çünkü çok sabırlıyız diyenler var.

    aralarında 9 maç oynamış adam için, galatasaray efsanesine laf edenler var.

    aralarında "hagi futbol bilmiyor" diyebilecek densizler var.

    aralarında sivas maçında golü attığında arkadaşlarıyla onun sayesinde taşak geçip, 1 sene içinde 10 senelik emekçiyi yuhlayacak hale gelenler var.

    aralarında "hagi gider, biz kalırız" diyenler var.

    aralarında sabri'ye küfredenler var.

    aralarında arda'yı sevmeyenler, ondan nefret edenler var.

    aralarında "büyük başkanlık"la "istifa" arasındaki farkı siktiğimin bir kupasına denk görenler var.

    ama biz daha ölmedik, bu tribün size kalmaz, buralar size kalmaz efendiler. 5 yiyip alkışladık, gittik kupayı aldık, o kupa bizimdi, takımla birdik çünkü.

    şimdi bir olunacak bir takım yok, başarı yok, işte taraftar böyle günde ortaya çıkar. iyi günde 3lü çekmek, maça gelmek, destek olmak kolaydır. kötü günde bir olmak, arkasında durmak zordur. koy fenerlileri sizden daha iyi protesto ederler, gider topçu döverler. bizi farklı yapanları kaybediyoruz arkadaşlar.

    iyi günde herkes "iyi galatasaray"lıdır, önemli olan kötü günde ne olduğundur, nerede durduğundur.

    ben bu takıma kendimi bildim bileli aşığım. nice şampiyonluklar gördüm, uefa kupasını, süper kupayı gördüm. son 10 senede içerde oynanan maçların en az %70'ine gitmişimdir, şehre uzak yaşamama rağmen. ben bugün bu takımı bırakamam, tıpkı 2. terim döneminde 2. senede bırakmadığım gibi, esas bu zaman bırakmam. tıpkı chelsea'den 5 yediğimizde bırakmadığım gibi bırakmam. çünkü, biliyorum ki eğer chelsea'den 5 yediğimizde arkalarında durmasaydım, uefa'yı bu kadar benimseyemezdim. 2. terim döneminde maçlara gitmeyi bıraksaydım, sövseydim pinto'ya petre'ye, sabretmeseydim ertesi sezon, veya tromso'dan sonra küsseydim takıma, göremezdim 05/06 şampiyonluğunu şimdi gördüğüm gözlerle.

    o yüzden bilin ki, galatasaray çok büyüktür, bu günler bizden alsa alsa toz alır. şimdi arkasında duralım ki bu takımın, yarın avrupa'dan 2. kupayı aldığımızda başımız dik göğsümüzü gere gere konuşalım.

    şaş'ı ıslıkladınız, ayhan'ı ıslıkladınız, hagi'ye gider yaptınız, peki düşündünüz mü siz nasıl galatasaraylısınız? yarın bir başarı olduğunda sizin payınız ne olacak? bizim payımız ne olacak?

    galatasaray benim aşkım, kutsalım, kötü gününde bağrıma taş basıp desteklemek yerine öfkeleneceksem yerim yok tribünde bence. iyi gününde sevineceksem içten, kötü günde de üzüleceğim, bu da en az sevinçler kadar kutsal.

    kendinizi kaybedip küfredeceksiniz, yakıp yıkacaksanız içinde sevgi olmayan bir yere gidin bence.

    not: çok toplu bir yazı olmadı, kusura bakmayın.
  • 1473
    bugün en kötü günse, bugünde, yarında, her zaman yüksek sesle galatasaray diyebilendir. korkmadan, cesurca. bilmesi gerekendir; dün yuhaladığı adamın son iki şampiyonlukta takımla birlikte pay sahibi olduğudur. elbette ki eleştirmelidir ancak eleştireyim derken suçu sadece futbolcusuna, yönetimine atmayan kendinde de o suçu araması gerekendir. bir maç son düdük çalmadan bitmez. kalkıp 60. dakika da futbolcunu ıslıklamaya, yuhalamaya başlarsan o futbolcudan da, takımdan da hata görme dezavantajın çok olur.

    ve gerçek galatasaray taraftarı cumartesi günü karabük maçında da trübünde ki yerini alacak olandır. ( istanbul da olup, maça gitme imkanı olanlardan bahsediyorum )
  • 1475
    taraftardır öncelikle bunu kafamızın bir köşesine kazıyalım. her taraftar gibi sevinçler hüzünler yaşar, hatta bu güne kadar türkiyedeki bütün takımlardan daha çok sevinç yaşamıştır.bir o kadar da üzüntü....
    sevgilinizle, karınızla veya çok sevdiğiniz bir arkadaşınız size istediğini veremediğinde, anlaşamadığınızda ya da kavga ederken çok mantıklı davranıyor musunuz? eğer çok mantıklı davranıyorsanız ben sevgi kavramını bir gözden geçirmenizi dilerim. çok sevmek öyle bir şey ki istediğinizi almadığınızda hırçınlaşırsınız, ağzınızdan çıkanı bilmezsiniz. sonra siniriniz geçtiğinde mantıklı düşünüp kalbini kırdığınız birinden özür dileyebilirsiniz. şimdi şüphesiz ki bu platformda herkes galatasarayı canı gibi seviyor ve verilen tepkiler doğal. ben de dün ayhan'a çok kızdım, stadta olsam kesin ıslıklardım. her ne kadar kendisini sevmesem de sonra düşününce üzüldüm. hala karar veremedim ama iyi mi oldu kötü mü oldu. çünkü benim sevgim orada ki ayhana değil benim sevgim galatasaraya. e galatasarayı kim bu hale düşürdü, yönetim, futbolcu,taraftar* hepimiz bunda biraz sorumluyuz.
    o yüzden yok artık bunlar takımı sevmiyor, kendi çıkarları var yok çok yanlış yapılıyor diye düşünmeyelim. artık zaman önümüze bakma zamanıdır. önümüze bakalım her şeyi kabul edelim demiyorum, sorumlular elbet hesap vermelidir.

    kimseyi yaftalamadan önce düşünün taraftardır, kimisi sert yaşar sevgisini, kimisi daha gözü karadır, kimi sakin hoş görmek lazım bu dönemde normaldir. taraftardır sonuç itibariyle. sabri'nin dediği gibi taraftar döver de sever de...
App Store'dan indirin Google Play'den alın