• 156
    eskiden burada daha yetenekli futbolcular vardı. ama o çok yetenekli futbolcuların çok azı a takım seviyesine çıkabildi. çıkanların da çoğu sezon başı kampıyla kaldı. şimdi daha az yetenekli adamlar çıkıyor ama son şampiyonluğumuzun * esas oyuncularından ikisi * bu sönük jenerasyondan.

    böyle değişik bir vaziyeti var altyapımızın son yıllarda. emre çolak'ı düşünüyorum misal. o ''can''lı jenerasyonun bir parçası olsa a takım formasını üst üste 2 kere giyebilir miydi? sanmıyorum. kendisinden çok daha yetenekli volkan bekçi giyemedi misal. kendisine benzeyen ilker erbay saçını kazıttığıyla kaldı ya da. bugün ilker'in saçları daha gürse, bu galatasaray sayesinde :(

    ya bilmiyorum hacı. bu altyapı olayına bugünlerde fazla takığım. son yıllarda buradan çıkan ve üstyapıda forma bulan isimlerin çoğu sürpriz. arda turan dahil. beklenilen, en çok çıkması istenilen, en yetenekli adamların çoğu bugün burda değil. hepsi alt liglerde sürünüyor. kalanlara bakıyoruz: aydın, sabri, emre çolak..emre çolak'ı çıkarsak, ahım şahım yeteneği olmayan, hatta net olarak yeteneksiz isimler.

    son yıllarda böyle değişik bir tarafı var altyapımızın. 'gelecek' dediğin adamlar bir türlü gelmiyor. gelemiyor. başkaları geliyor yerlerine. bugün mesela en çok gelecek vadeden, en çok heyecanlandıran isim berk değil mi? işte o berk dört sene sonra bayrampaşaspor'da. berk'in yanındaki zayıf hasan var ya, kimsenin bilmediği. işte o ''hangi hasan, sana basan :('' şakalarının yapıldığı, zaman zaman üzerine gidilen, örselenen o esmer çocuk da dört sene sonra a takımda. yaz kenara.
  • 158
    kalıcı başarılara giden yolda kilit nokta. örneğin; 1996-2000 yıllarında bu takımın* ilk 11'inin 7-8 tanesi türk oyuncularda oluşmaktaydı. özellikle bir sonraki sene sahadaki yabancı oyuncu sınırının 5'e düşürülecek olması daha da önemli kılıyor altyapıyı.

    ayrıca altyapı bir kulübün en önemli gücüdür. baktığımız zaman emre çolak, aydın yılmaz, semih kaya, sabri sarıoğlu* * * gibi oyuncularımızın verimliliği tartışılsa da bonservis sorunu olmamıştır, aldığı ücretler cüzidir, daha da önemlisi bu adamlar tuttuğu takımın formasını giyerler, ''arma'' için oynarlar, yedek oturmayı sorun etmezler. öyle güzel birşeydir ki bu, kendi yetiştirdiğiniz oyunculardan nerdeyse bedavaya* çok güzel verim alabiliyorsunuz. ayrıca sabriyi saymazsak* bu oyuncular kendilerini geliştirdiği takdirde alacağınız verim her türlü artacaktır.*
  • 159
    artık buradan futbolu yetiştirmemiz gereken aslan ocağıdır. çünkü altyapıdan oyuncu yetiştiremezsek yerli kalitesinde her zaman fenerbahçe'nin gerisinde kalacağız.

    fenerbahçe piyasayı o kadar şişirdi ki, 18 yaşında ne oynadığı belli olmayan adama 1,5 milyon €, mehmet topuz'a 8 milyon € falan filan vererek 3'e gidecek adamın değerini 5 yaptılar. diğer takımlarla da ilişkiler sağlam; gençlerden veya kayseri'den bir adam parlayınca kendini fenerbahçe'de buluyor.

    sonra hamitlere buraklara dileniyoruz, onlarla da maddi krizler çıkıyor.

    şimdi biz berk ismail ünsal'dan aslan gibi bir topçu yetiştirebilir miyiz ? evet. yetiştirirsek ne kazanırız ? 0 maliyetli aslan kazanırsın. sonra ne olur ? burak yılmaz için "galatasaray rakibimiz ruslara izin verdik" diyen sadri şener'e "kupadan yer kaldıysa al burak'ı gtüne sok" diyebiliriz mesela.

    mertan caner öztürk gelecek vaadeden bir eleman. gerekli altyapıyı kendisine aşılarsak aslanlar gibi bir kanadımız olur. amrabat'a 7,5 verene kadar kendisini 0 maliyetle oynatırız. sonra da süleyman hurma'ya "dün yediğin hurmalar... anladın sen amk zaa xd" deriz. rahat ederiz.

    en yakın zamanda altyapıdan genç oyuncuları pat pat as takıma çıkarmalıyız. yoksa yerli kalitesi olarak işimiz zor.
  • 166
    büyük bir arazi üzerine kurulmuş büyük bir tesis. bakanın bir daha baktığı, yabancıların vay be diyip iç geçireceği kadar görkemli ve nitelikli bir altyapı hayal ediyorum.

    içinde normal okul eğitimi ve spor eğitiminin verildiği kocaman bir bina. buradaki eğitim müfredatında spor dersi normalde çok daha fazla. spor dersi verecek özel hocalar, eski futbolcular, eski sporcular... ortak bir atletizm sınıfı olacak. her futbolcu iyi birer atlet olmalı ilkesine istinaden...

    öğrencilerin branşlarına göre ayrılacağı ve eğitim göreceği güzel ve donanımlı sınıflar. sol bek sınıfı, sağ bek sınıfı, orta saha sınıfı, forvet sınıfı, vs.. branş hocaları o bölgenin eski futbolcuları olacak. hatta yabancı futbolcular. mesela cafu gelecek sağ bek sınıfında ders verecek. efsane sağ beklerin videoları derslerde gösterilecek ve üzerinde ders verilecek...

    çok sayıda antreman sahaları olacak. ortak bir maç için futbol sahası olacak. tribünleri filan olacak. 5 bin kişilik filan.

    her futbolcu adayı kendi mevkisinde eğitilecek. karma bir eğitim maçlar ve ortak antremanlar dışında olmayacak. bir sol bek oyuncusu sol beklerle eğitim görecek. onlarla birlikte mezun olacak.

    10 sene sonra bu yatırım meyvesini verecektir. 20'şer kişilik bu sınıflardan her sene 1-2 tane üst düzey oyuncular çıkacaktır.

    bu benim hayalim, umarım gerçekleşir.
  • 167
    as futbol takımı için çok önemli bir kaynak.

    her transfer döneminde büyük efor sarf ediliyor. bütün dünya karışlanıyor. internette bazı adamlar var ki dünyanın öbür ucunda alt liglerde oynayan genç adamlardan bahsediyorlar. halbuki yukarıdan baktığımızda olayın bambaşka bir boyutta olduğunu görürüz.

    transfer dönemlerinde çeşitli takımlarda öne çıkmış, ya da kalitesi belli olan ama takımında yer bulamayan isimler peşinde koşuluyor. dünya genelinde futbol belli dönemlerde belli akımlar tarafından yönlendirilmesine rağmen her ülkenin ve her takımın karakteristiği farklı. kendi takımımızı ele alalım. türkiye'de diğer takımların uygulamadıkları hücum anlayışında bir takım. transfer dönemine girildiğinde bu takıma uygun futbolcu aranıyor. mesela bu sezon başı kayserispor'dan amrabat kadroya katıldı. takıma montesinde sorun yaşamamızı kayserispor'un galatasaray mentalitesinde bir takım olmamasına bağlıyoruz. zaten ne kadar başarılı performans sağlarsa sağlasın "küçük takımın büyük topçusu," "anadolu takımı oyuncusu" gibi nitelemeler dillerimizde pelesenk olmuş. ya da hamit altntop'a bakalım. real madrid'de yedek kalan tecrübe ve kalitesinden şüphe duymadığımız bir isim olmasına rağmen, ülke ve takıma uyum konusunda büyük zorluk yaşadığını gözlemliyoruz. çünkü bu futbolcuların profesyonel hayatları boyunca kendi bünyelerinde biriktirdikleri tecrübeler var. her futbolcunun farklı tecrübeler edinmesi çeşitlilik ve birbirini geliştirme açısından avantaj sağlarken "takım olma" ve "aynı doğrultuda kodlanmış olma" konusunda problemler yaratıyor. bu bütün dünyada böyle.

    işte zurnanın zırt dediği yer burası. eğer biz altyapıya 7-8 yaşında giren futbolcu adaylarını o yaşlarında kendi kulüp ve takım mentalitemizde kodlamaya başlarsak, ileride a takıma yükseldiklerinde, galatasaray mentalitesinde, yapması gerekenin ne olduğunu ezbere bilen futbolcuları hazır olarak kullanma şansına erişeceğiz. zaten birbirleriyle geçirmiş oldukları zaman onların birbiriyle uyum sorununu da ayrıca ortadan kaldıracak.

    bu temelden dolayı her ne kadar dünya yıldızı peşinde koşarsak koşalım -ki bunu da yanlış bulmuyorum- altyapıya hak ettiği önemi vermemiz gerekiyor.
  • 168
    bünyesindeki genç yeteneklerin -en azından bazılarının- yavaş yavaş bek pozisyonlarına alıştırılması gereken mektep.

    herkes orta saha ya da forvet oluyor bu memlekette. biraz pırpır bir oyuncuysa da winger oluyor, savunma yapmayı 25'ine gelince öğreniyor. yanlışlık burada. emre çolak'tan önce yakın geçmişte kaç orta saha oyuncusunu a takıma kazandırabildik? sıfır. emre'nin bile tam oturduğu söylenemez o ayrı konu.

    yabancı kontenjanı var. pratikte anlamı beklerinden biri, hatta kalecin de yabancıysa stoperlerinden biri yerli olacak. defans hattına 2 yerli oyuncu lazım. piyasa öyle yükseldi ki anadolu takımından orta sınıf bir beke bile 6.5 milyon istiyorlar. yerli piyasası şiştikçe şişti nerede patlayacağı bilinmez. mecburiyetten beke sol açık devşiriyoruz vasat hakan balta'nın bile yedeği yok. avrupa'da bile bek sıkıntısı varken bir evra çıkartmayı beklemiyorum ama en azından kanadını kapatabilecek, ayaklarına hakim, zaman zaman bindirme potansiyeli olan biraz da orta yapmasını bilen bir bek yetiştirmemiz lazım artık.
  • 170
    bülent timurlenk'in 2008 tarihinde yazdığı yazı düne ve bugüne dair çok şey anlatıyor.

    --- alıntı ---

    3 yıl arka arkaya şampiyon olmuş, dördüncüsünde sivas'ın gençlerinin gerisinde kalmış, milli takımlara iki elin parmaklarından fazla oyuncu vermiş, arda-uğur gibi galatasaray onbirine vazgeçilmez iki genç sunmuş bir altyapının başarısı ortada. peki ne oldu bu 87-88 kuşağının diğer yeteneklerine, yıldız adaylarına? birşey olmadı. olamadılar. su yolunu buldu sadece. sadece yetenek ise futbolcunun kariyerini belirleyen; burada son noktayı koyup gidelim. peki ne o zaman?
    1- galatasaray altyapısında ferhat, uğur, sabri gibi seçmelerle gelen gençler olduğu gibi özgürcan, arda, oğuz gibi yeteneklerini başka takımlarda kanıtlayan ve galatasaray altyapısının takibiyle takıma kazandırılan futbolcular var(dı). galatasaray altyapısı işleyen bir makine olduğundan yurdun dört bir tarafından gençler ve aileleri ve altyapı oyuncuları bu yetenekleri galatasaray'a sundular. özgürcan, cafercan antalya'dan, oğuz şabankay, akhisar'dan geldi. reklamı efektif kılmak için hürriyet'e vermek gibi. pis lokantayı uğur dündar'a ihbar etmek gibi.
    2- 14-15-16-17 yaşlarında kendi yaş gruplarında diğer takımdaki yaşıtlarına hem çalışma şartları gereği, kimi zaman da erken gelişim sonrasında fizik olarak üstünlük kuran gençler, a takım düzeyine geldikleri zaman 2 gömlek aşağıda kaldılar. karşılarında artık stoper olarak servet, gökhan zan ve edu'yu bulanlar; 1.70'lik stoperlerin üzerinden vurdukları kafaları vuramadılar elbette. ya da defansta, kanatta tam tersi!.. (ilker vardı aka r. carlos. sol bek. pinto sırtında taşırdı topla giderken)
    3- 21'den başlayan ve 15 yaşa kadar devam eden "yaşaltı" milli takımlar 3 büyüklerin altyapısıyla beslendi. anadolu'dan futbolcu çağırmak yerine; (mehmet topal gs'a gelene kadar milli takımların yanından geçmedi) galatasaray'ın 87-88 kuşağı paket halinde sahadaydı. bu gençler dünyayı dolandı, 4-5 pasaport bitirdi, aynı sezon içinde 2 farklı milli takıma çağrıldılar ama gelişim çağında ne fitness çalışacak vakitleri oldu ne de rejenerasyon antrenmanı yapmaktan dayanıklılık ve teknik çalışma yapabildiler sahada. cafercan kaça pasasport eskitmiştir mesela? özgürcan kaç ülkeyi görmüştür? erkan ferin kaç kez milli formayı giymiştir farklı yaş gruplarında?
    4- galatasaray altyapısında yetişmek; avantaj olduğu kadar da dezavantajdır da kimi zaman. paf takım yaşın dolduğu tarihte, madem bu ülkede rezerv lig yok, madem bir pilot takımın yok, tek şansın a takımdaki ağabeylerinden birilerini altetmektir ya da onlardan birkaçının takımdan ayrılmasını beklemektir. pires transferi olsa, carrusca futbolcu çıksa arda bu şansı bulabilir miydi? bilinmez. özgürcan'ın-yeteneği bir tarafa- hakan şükür-necat-ümit karan-hasan kabze'nin arkasında şansı neydi? aydın'ın patlama yapmasını görmek için hasan şaş'ın belinin ağrımasını, kewell'ın sakatlamasını beklemek ne büyük paradoks öyle değil mi?
    5- bugünün futbolunda 17 yaş yıldız olmak ya da ışığını vermek için yeterli. burada ya da patagonya'da! işık varsa, büyük yeteneksen illa ki çıkarsın a takıma. okan için de böyleydi, tugay için de, bülent korkmaz için de, emre belözoğlu için de, paf takıma iki gömlek büyük gelen arda için de. yok mu aksi örneği? var elbette. koskoca barcelona, fabregas'ı kaçırmış elinden. elbette ki bu kuşaktan da kaybedilen yıldız adayları olacaktır. ceyhun, ilyas, mehmet eren gibi örnekler mi olacaklar; yoksa luca toni gibi 27'sinden sonra mı yıldız olacak içlerinden biri? bunu zaman gösterecek.
    6- galatasaray'ın 87-88 kuşağı için baros geldiğinde kullandığım tanımlamayı kullansam yeridir: "adı, kariyerinden önde giden." bu gençler milli takım düzeyinde kazandıkları başarılar sonrasında kimbilir belki de bir bilgisayar oyunun kurbanı oldular. "cafercan kral" diyorlardı o oyunda. emek verilen her işe saygım vardır ama özellikleri hakkında puantaj yapan arkadaşlar çok mu renklere sevdalıydı acaba? çok mu şişirdiler kendileri de bu oyunu oynayan adı geçen gençleri? bu değerlendirmeleri yapanlar cafercan, hagi zamanında malatya maçından sonra "heyecandan adalelerim kilitlendi" dediğinde nerelerdeydiler? cm oynayanlar hayatlarında sahada bir kez izlemedikleri bu çocukları nasıl da gönüllerinine ekranında geleceğin yıldızı yaptılar acaba? "cm yanılır mı?" kimi zaman? oyun değil ki; bu hayat!
    7- evet, galatasaray altyapısı başarılı ama üretim fazlası var. elindeki malı satamadıktan, pazarlayamadıktan sonra 3 vardiya çalışsan ne olur? galatasaray altyapısından kimi sattı? kiraladıkları oyunculardan ne gelir elde etti ya da bilabedel hangi takımlara oyuncu verdi? orduspor ve gaziantep büyükşehir belediye'ye (suat kaya) geçmiş ve bu sezonda giden oynayan/ oynamayan oyuncuların hangisinden geri dönüş sağlandı? beylerbeyi'nden galatasaray a takımına girebilen oyuncu kim? oyuncuyu yolladığın takıma, bonservisin 3.takıma satışı halinde bir yüzde versen; kiralayan o futbolcuya başka gözle bakmaz mı? "konsinye" mi diyelim şimdi bu dünyada uygulanan örneğe...
    ***
    arda ve uğur yetenekliydi, üstüne koydular, inatçıydılar, kiralandıkları takımlarda iyi çalıştılar, formayı kaptılar, fizik olarak süper lig seviyesine çıktılar, oynamanın özgüveni ile yetiştikleri kulübe döndüler ve artık olmadıkları maçta galatasaray taraftarını tedirgin getiriyorlar stada...
    ya diğerleri? hangisinin yeteneği bu kadardı? hangisinin fiziği gelişmedi? hangisinin bu yaşta kilo fazlası var? hangisi iyi çalıştı? hangisi sabretti? hangisi vazgeçmedi? hangisi disiplinden taviz vermedi? hangisi havaya girmedi? hangisi doğuştan özgüvene sahipti? hangisi kendini geliştirmek için kiralık gitmedi? 15 değil; 20 ve 21 yaşındaki futbolculardan bahsediyoruz!
    ***
    sedat debreli ile kapatayım bu konuyu. galatasaray altyapısında golcüydü, olmadı forvet arkası oldu, suat'ın jübilesinde ön libero oynuyordu. biraz daha dursa stoper olacak oradan da kale arkasından sahayı terkedecekti. sedat debreli, galatasaray'ın yıldız adayıydı, yetenekliyidi. 1983 doğumlu. tff. 2. lig'de türk telekom forması giyiyor artık! ben bu satırları yazmaya başladığımdan beri dünya üzerinde kaça baba çocuğunu futbolcu yapmaya karar verdi? kaç yetenek dünyaya geldi? kaç gol oldu? kaç teknik adam, kaç futbolcunun adının üzerine bir çizik attı?
    ***
    zaman bu akıyor işte.
    barış gelir, emre güngör gelir, yaser gelir, serkan kurtuluş gelir; yarın da ali-veli gelir. o formayı alır.
    galatasaray'ın 87-88 kuşağı bu kez sahaya değil; sokağa baksın:
    "boğaziçi üniversitesi iş bulmaz. boğaziçi mezunu işi alır"
    zaman bu akıyor işte.
    hala galasaray'da "96 ruhunu" arayan, "geri geldi, gelmek üzere, eli kulağında" diyenler de önüne baksın. "21 gram" (benicio del toro'ya selam ederim) ile dönmüyor artık futbol...

    --- alıntı ---

    aceto balsamico
  • 173
    yarattığı son efsane suat kaya döneminde, ki 2000li yılların tam ortalarına denk gelir, 3 şampiyonluk kazanan efsane paf takım kadrosudur ki o kadro altın jenerasyon olayının dibine vurmuş, 14-16 yaş grubundaki avrupa kupalarından başlayıp 4-5 sene ortalıkta kupa mupa bırakmamış, arada u17 milli takımında abdullah avcı yönetiminde ciddi başarılar kazanmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın