• 23926
    maç kadrosunu muslera-linnes-donk-marcao-saracchi-lemina-ömer-feghouli-akbaba-henry-falcao şeklinde oturtması gereken takımdır. çünkü takımın en büyük eksiği tempo, kondisyon ve hız eksiğidir. anlaşılan bu dönemde bu sorunu aşamayacağız, bu kadroda tek tereddütüm linnes idi, o da maç oynadıkça maç eksiğini kapatacak ve takıma katkı verecektir, dolayısıyla kadroda böyle dinamik isimlere yer vererek bu dönemi geçmeye çalışmalıyız. başka türlü sonunu getiremeyiz bu yarışın. diğer takımlara bakıldığında hala fizik olarak en bitik durumda olan biziz ve bu sorunu aşmaya yönelik oynamalıyız, burada da seri'nin yerine mutlaka ömer'i, sene başı parladığı ve kadrodaki yerini sağlamlaştırdığı orta saha ikilisine yerleştirmemiz gerekli. bu düzenle sonunu getirebileceğimize inanıyorum, allah yardımcımız olsun.
  • 23928
    * özeline girmeden önce takımın ligin devre arasıyla birlikte geçirdiği değişime değinmek gerek. ligin ilk 16 haftasında fatih terim ve teknik ekibi başta olmak üzere, galatasaray futbol takımının kötü performansı şüphe götürmez bir gerçekti. bu süre zarfında hemen her hafta bir değişim sinyali verildi, yine hemen her hafta da takım üzerinde oynamalar yapıldı. ne var ki sahadaki kötü performans düzelmedi. üstelik yapılan haftadan haftaya değişiklikler de yanlış teşhislerin ürünüydü. işin sonunda 16 hafta boyunca bir arpa boyu yol katedemedik. ancak devrenin son maçında, 5-0 üstünlüğümüz ile biten antalyaspor karşılaşması bir ümit ışığıydı. hatta bu maçın sonunda takımda ciddi bir değişim gözlemlediğimi belirttim. antalyaspor karşısındaki değişimin maddelerini şöyle sıralamıştım:

    1. kaleden oyuna başlangıç hızlandı.
    2. kaleden oyuna başlangıç, önceki maçlarda gözlenen dağınık düzene karşın yerden-iki stoperden birine şeklinde bir düzenle gerçekleştirildi.
    3. taylan antalyalı hak ettiği ilk on biri aldı, forma adaleti sağlanmış oldu.
    4. hücum esnasında kenar ortalar arttı.
    5. savunma hattı öne çekildi.
    6. rakip ceza yayı ve ceza sahasındaki aktiviteyi yükseltmek amacıyla bir futbolcu serbest rolde konumlandırıldı. bu isim taylan oldu.
    7. geriye paslar azaldı.
    8. futbolcu bazında roller detaylandırıldı.
    9. savunma önündeki pasör orta saha seri olarak belirlendi.

    yani aslında devrenin son maçında takım ciddi düzeyde değişim gösterdi ama bunun bir maçlık mı yoksa daimi mi olacağı bilinemezdi. devre arasının ardından gelen sırasıyla denizlispor, konyaspor, kayserispor galibiyetleri ve ortaya konan taktiksel kurgu ile ise bu değişimin tesadüfi olmadığını anladık. şimdi biraz değişimi detaylandırayım.

    seri savunma önüne kaydirildi

    geçtiğimiz yazılarımda seri’nin rakip oyuncuların çoğunluk olduğu alanlarda yalnız bırakıldığını ve bu nedenle oyuncunun tüm defolarının ortaya çıktığını, bunun yanında da etkinliğini yitirdiğini hemen her fırsatta söylemiştim. buradaki sorunu düzeltmek adına yapılabilecek hamlelerden biri seri’nin santra önünde değil, savunma önünde oyun kurucu olarak görevlendirilmesiydi. fatih hoca da bunu yaptı. böylelikle oyuncu, merkezde rakibin üç dört elemanı ile didinmek yerine daha rahat bir bölgede daha az rakip ve temas düzeyinde oynama şansı buldu. geçmişte selçuk inan’ın üstlendiği role benzer şekilde, savunmadan topu ilk alan oyuncu oldu ve ikinci bölgeye daha hızlı geçişi sağladı. bununla birlikte de yüksek oyun zekası ve savunma arkası paslarıyla takımın kontratak faaliyetini arttırdı. çok değil bir iki ay önce deyim yerindeyse çöp gözüyle bakılan oyuncunun bugün iyi bir taktiksel kurgu içinde oldukça fayda sağladığını söyleyebiliriz. tabi bazı top kayıpları nedeniyle oyuncunun performansını eleştiren taraftarlar da oldu. buna katılmıyorum. ataklarımız dikkatle incelendiğinde oyuncunun çokça atak başlangıcında yer aldığını, hızlı düşünme becerisi ile merkezde sıkışan oyunu açıp topun daha uzun süre takımda kalmasını sağladığını ve savunma arkasına attığı paslarla rakip kalede tehlike yarattığını görebiliriz.

    her takım bir beyne ihtiyaç duyar. geçen sezon ve bu sezonun ilk devresi itibariyle bizde sahada takımı yönlendirecek, oyun kuruluşunda merkezlik yapacak bir oyuncu kullanımı yoktu. merkezde gerek ndiaye, gerek nzonzi, gerek belhanda, gerek lemina bu role uygun isimler değildi. nitekim bu noktada büyük bir eksiklik yaşandı. seri’nin savunma önüne çekilmesiyle birlikte artık savunma oyuncuları spontane biçimde pas opsiyonu seçmek yerine doğrudan topu seri’ye aktarıyor ve oyun belirli bir merkezden yönlendiriliyor. oyuncu da becerilerini sergileme fırsatı buluyor. yani bu bölümü toparlamak gerekirse daha önceleri merkez ve merkezin ilerisinde konumlandırılan seri savunma önüne kaydırıldı ve oyun kurucu rolünde görevlendirildi. böylelikle çelimsiz vücudu nedeniyle rakip yarı sahada ani baskı sonucu kaybettiği toplarla verilen gol pozisyonları azaltıldı ve aynı zamanda da takımın savunmadan çıkarkenki belirsizliği giderildi. artık topu alan stoperin gözleri seri’yi arıyor ve topu ona aktarıyor. bir geçiş düzeni oluştu.

    hücumda serbest oyuncu kullanimi

    yazının başında fatih hocanın antalyaspor karşısında ilk kez serbest hücumcu rolünü denediğini ve fark yarattığını söylemiştim. bu tercih sadece galatasaray’da değil, aynı zamanda diğer takımlar üzerinde de bir değişim yarattı. örneğin ersun yanal da ligin ikinci yarısıyla birlikte max kruse’yi serbest rolde oynatmaya başladı ve oyuncu ve takımın performansı arttı. fatih hoca ise burada taylan antalyalı ve emre akbaba’yı kullanıyor. peki bu serbestliğin artıları neler? birincisi serbestlik rakip ceza sahasına daha fazla koşu demek. zira bu rolde kullanılan oyuncunun önceliği atak gelişimine katkı sağlamak. böylelikle en uçtaki forvetin markajı bozuluyor ve daha fazla boşta kalıyor. keza ceza sahasında artı bir olunuyor. ve ikinci olarak serbest oyuncu bir sekiz numaraya kıyasla daha önde konumlandığından (belirli bir konumdan söz edemeyiz ancak ağırlıklı olarak bu şekilde) rakibin savunmadan çıkışlarında bir değil iki oyuncu ile baskı yapılıyor ve ön alan baskısının şiddet ve etkinliği artıyor.

    dönelim serbest oyunculara. burada önce taylan’a yer verildi. iyileşmesiyle beraber de yerini emre akbaba aldı. emre, maçın geneli itibariyle top takımdayken bir forvet edasında ceza sahasında rakip savunmayı bozmakta ve top rakibe geçtiğinde de orta sahayı desteklemekte. kayserispor karşısında da adem ile hemen hemen yan yanaydı ataklarda. atak yönüne göre sağ ya da solda half space koridoru üzerindeki koşuları rakip bekleri üzerine çekti ve böylece mariano ile linnes’i sık sık boşa çıkardı. yine yerine göre kenar ortalarda adem’le beraber altı pasta yer aldı ve ceza sahasını karıştırdı. ikinci yarıda yerini taylan antalyalı’ya bırakması da esasında serbest oyuncu rolünün fatih hoca tarafından ne kadar benimsendiğini gösterdi ki eskiden oyuncu değişiklikleri ile beraber oyun formatları da değişiyordu, kayserispor maçında ise oyuncular değişti, format neredeyse aynı kaldı. rol eşlemesi ön plandaydı bu maçta.

    linnes faktörü mariano’nun artan performansi

    maç sonu sosyal medyada yapılan yorumlarda linnes’in eleştirildiğini gördüğümde çok şaşırdım. bunun iki nedeni var. birincisi doğru veya yanlış, 6 ay kadro dışı kalmış ve futboldan mahrum bırakılmış bir oyuncunun çıktığı ilk birkaç maç sonunda eleştirilmesini kabul edemem. ki, bu noktada nagatomo yahut mariano dururken linnes’in kadro dışı bırakılmasını bir adaletsizlik olarak yorumluyorum. oyuncunun eleştirildiğini gördüğümde şaşırmama neden olan ikinci etkense linnes’in performansı ve takımın yeni oyun sistemine kattıklarıydı. ilk yarının sol beki nagatomo defansif açıdan tatminkar olsa da hücumda inanılmaz kötü bir bekti. pas bağlantıları geriye yönelikti ve hem fiziki durumu hem koşularının azlığı nedeniyle çizgiden yeterince bindiremiyordu. bu, galatasaray’ın solunun tıkanmasına neden oldu. ayrıca rakip bek ve açıkları nagatomo’nun aksiyonlarını kolayca öngörebildiğinden savunmadaki dikkatini mariano üzerine kaydırıyordu. mariano da bu baskı ve markaj altında işlevini günden güne yitirdi. linnes’in dönüşüyle ise -saracchi ile birlikte- rakiplerin sağında artık her an bindirebilen, dikine oynayan, tehdit unsuru olan bir oyuncu var. (saracchi solda linnes sağda oynarken de aynı etki söz konusu) nitekim linnes’in koşuları rakip savunma hattını galatasaray’ın soluna çekiyor ve terste mariano daha boş bir alan buluyor. yani işin esasında mariano’nun performans artışının etkenlerinden biri de linnes. ve dikkat edersek ikinci devre itibariyle ömer’in performansı da arttı çünkü öngörülebilen ve savunmaya dönük roldeki nagatomo yerine öngörülemeyen ve sürekli rakip üzerine bindiren tarzda linnes ve saracchi ile oynuyor.

    lemina’nin pozisyon belirsizliği

    ligin ikinci yarısı itibariyle lemina’nın bazı anlar stoperler arasına girip savunmayı üçlediğini, bazı anlar seri gibi oyun kuruculuk yaptığını, bazı anlar ise sekiz numaralığa soyunduğunu görüyoruz. halbuki örneğin stoperler arasına girip oyun kurmasına, en azından donk oynadığı sürece gerek yok. çünkü zaten donk da iyi bir pasör. eh, savunma önünde seri oyun kuruculuk yaparken, ön liberoyu çiftleyip aynı rolde iki oyuncu oluşturması da ziyan. kaldı ki günümüz futbolunda çift ön libero uygulaması iyiden iyiye geçerliliğini ve etkinliğini yitirmekte. kısacası lemina’nın geride kullanılması şu an için takımda gördüğüm en net sorunlardan biri. bu sorunu daha iyi anlamak için takımın son iki maçına bakabiliriz. bir önceki hafta kazanan ama baskın bir oyun oynayamayan galatasaray izledik. çünkü seri ve lemina iki ön libero olarak oynadı hatta birçok periyotta lemina stoperler arasında bekledi. dolayısıyla takım hücum ederken çift ön liberodan kaynaklı rakip yarı sahada bir kişi eksik kaldı takım ve oyunu rakip yarı sahaya yıkmakta, oralarda varyasyon kurmakta zorlandı. kayserispor maçında ise lemina yerine belhanda ilk on birde yer aldı ve lemina’nın aksine daha önde konumlandı. sadece seri geride bekledi, belhanda ataklara katılma şansı buldu. böylelikle de galatasaray çok baskın bir oyun ortaya koyarak farklı bir galibiyet aldı. aradaki fark önemliydi.

    tabi burada belhanda ve lemina kıyaslaması yapmıyorum, rollerin kıyaslamasını yapıyorum ve iki rolün sahadaki oyuna etkisini vurguluyorum. anti parantez belhanda’nın da bu maç özelinde iyi oynadığını söyleyebilirim.

    öte yandan geçen hafta 4-2-3-1 konusu çok konuşulmuştu. takım seri-lemina ikilisiyle 4-2-3-1’e döndüğü için mi daha iyi oynuyor denmişti. hayır, oyunun gelişmesindeki esas faktör rol değişimleri. ilk yarıda emre akbaba veya taylan antalyalı gibi serbest rolde bir hücumcu kullanılmamıştı. linnes veya saracchi’nin yerinde onların tam tersi bir savunma beki oynuyordu ve seri oyun kurucu ön libero değil bir sekiz numaraydı. bunlara ek olarak taktiksel kurguda da bazı değişikliklere gidilince performans arttı. sonuçlar güzelleşti. 4-2-3-1 değildi olumlu gidişattaki etken. aksine yukarıda değindiğim üzere 4-2-3-1 hücumdaki bir kişi eksikliği nedeniyle baskınlığın körelmesine yol açıyor. mesela kayseri karşısındaki formasyonları beğendim. oyunun başlangıcı ile birlikte büyük bölümde 4-1-3-2, bazı bölümlerde 4-4-2 ve son periyotta 4-5-1 kullanıldı. bu düzen içinde belhanda yerine lemina’nın gelişiyle daha da iyi bir tablo görülebilir diye düşünüyorum.

    sonuç olarak; takımı kayserispor maçında çok beğendiğimi ve bu performansın tek maçlık değil antalyaspor maçı ile başlayan periyotta ortaya konduğunu söyleyebilirim. takımda ciddi bir değişim var ve gidişat olumlu. takım, teknik heyet ve taraftarın da şampiyonluk havasına iyiden iyiye girdiğini görebiliyoruz. ancak bu performansın şampiyonluğa yetip yetmeyeceğini söylemek için henüz çok erken. hayırlısı...

    alternatif link: http://plasedergi.com/...-analizi-02-02-2020/
  • 23931
    2019-2020 sezonunun ilk yarısında durarak maç kazanmaya çalışmış, ikinci yarının başlaması ile birlikte ise hareket ederek, koşarak maç kazanılacağını anlamış takımımız. en başta da fatih hocanın pas oyunu ve durağan oyuncu tercihleri hatalarını geç olsa da kabul edip daha direk bir oyuna dönmesi çok büyük mutluluk kaynağı.

    23. şampiyonluğa adım adım yürüyen takımımız.
  • 23932
    nzonzi ve babel’in ayrılığı ile çehresi değişmiştir. ancak olaya safece 2 topöu olarak bakmamak lazım. bence yazın alberto bartali doğru yükleme yapamadı. 33 yaşındaki adamla 20 yaşındaki adama aynı yüklemeyi yaparsan 33 yaşıbdaki adamın koşmaya mecali kalmaz, perte çıkar. mariano özelinde de değindim bu konuya daha önce. adamın yürümeye hali yok, yanlış yükleme yapılmış olabilir diye. ocak kampından sonra takım bayağı toparlanmış gözüküyor.
  • 23934
    2019-2020 sezonunun 2. yarısından itibaren kanat bindirmeleri ve kanattan verilen paslarla goller bulan takımımız.

    aynı golün benzerlerini atıyoruz. mariano bile adamların sırtını dövmeyi bıraktı, yerden sert orta yapıyor. saracchi ve ömer de aynı şekilde asistler yaptı.

    emre akbaba, falcao, adem ve feghouli'nin golleri hep benzer şekilde. içeride çoğalıyoruz ve ya kale sahası önüne ya da penaltı noktası arkasına paslar atıyoruz. içeride en az 2-3 oyuncumuz oluyor ve bir oyuncu genelde boşta kalıyor. kaçırdığımız goller de benzer şekilde.

    burada ceza sahası koşularını çok iyi yapan emre akbaba ve şampiyonluk modunu açan feghouli çok kritik.

    onyekuru'nun da dönüşü ile birlikte saracchi de iyileştiğinde benzer goller artacaktır.

    özellikle kapanan takımlara karşı beklerimizin önemi ortada.

    zaten son 2 şampiyonluğumuzda da ligin 2. devresinde bekler ve kanatlar vites arttırdı ve öyle şampiyon olduk.

    yenisi için de her şey hazır...
  • 23935
    taraftarlarımız bazen duygusal yorumlar yapsa da bazı futbolcularını değerlendirmek istediğim takımım. bence bazı ferdleri arasında kıyas yapmak gerekirse durum şu:

    belhanda>seri
    belhanda>taylan
    mariano>linnes
    nago>linnes

    bakın bunlar gerçek. biliyorum belhanda çok antipatik geliyor, biliyorum linnes harika bir insan ancak artık duygusal olmamak lazım çünkü ikinci yarı çok zorlu geçecek.
  • 23938
    1-) muslera
    2-) mariano
    3-) saracchi
    4-) donk
    5-) marcao
    6-) lemina
    7-) feghouli
    8-) seri
    9-) falcao
    10-) emre
    11-) ömer

    12-) okan
    13-) linnes
    14-) ışık
    15-) ahmet
    16-) selçuk
    17-) jesse
    18-) taylan
    19-) andone
    20-) belhanda
    21-) henry
    22-) şener

    23-) berk
    24-) yunus
    25-) atalay
    26-) jimmy
    27-) erkan
    28-) adem

    2019-2020 sezonı ikinci yarı kadromuz.
  • 23939
    son dönemde kulübün başkanı ve futbol takımının teknik patronu arasındaki fikir ayrılığı muhabbetinin neden bu kadar abartıldığını anlayamadığım, kulübümün futbol takımı. aslında anlamıyor değilim, sadece anlamazlıktan gelmek istiyorum.

    bir kere insan tabiatı gereğidir, bu. insanın fikirleri olur. ama nitelikli ama niteliksiz. insan düşünen bir varlıksa, fikri olur. ha nefes alıyorum, bana yetip gidiyor, deniyorsa orasını bilemem. şu memleket ortamında çok da göz ardı edilebilecek bir fikir değil açıkçası.

    galatasaray nezdinde mevzunun patlak verdiği nokta, arda turan. hem hocamızın hem de başkanımız dediği üzere bu konu üzerinde bir fikir ayrılığı yaşanmış. tıpkı eleştiri gibi, fikir ayrılığı da kötü bir şey değildir. fikir ayrılığını kötü bir şeymiş gibi lanse etmek, itaat kültürünün hakimiyet sahasının genişliğinden kaynaklanıyor sanırım. zaten anlamak istemediğim nokta da burası.

    fikir ayrılığının olmadığı yerde, yani herkesin aynı fikirde olduğu yerde, ilerleme bir süre devam etse de, nihayetinde durma noktasına gelir. her zaman bir kişinin dediğini yapmak, o kişiyi otoriterleştirmek nicelik olarak da nitelik olarak da fikir sayısını düşürür. bu kaçınılmazdır.

    hangi konuya bakarsanız bakın. isterseniz tarihe, tarihte herhangi bir devlete, bilime, siyasete, sanata, edebiyata... vesaire vesaire... nereye bakarsanız bakın. fikir ayrılıklarının ilerlemeyi sağladığını görürsünüz. zaten bu yüzden ben şahsen, fatih terim'in yanına, onun fikirleriyle çatışacak bir ve hatta birkaç antrenör görmek istiyorum. çünkü eğer bir yerde fikir çatışması varsa, orada karşı tarafa fikri kabul ettirme çabası olur. savunulan fikrin üzerinde daha çok durulur, karşı fikir araştırılır. böylece kişi kendini geliştirirken, fikri de anbean üzerinde çalışılarak mükemmele yakınsar.

    pekala otoriter ortamlardan bahsetmiyorum. "o iş öyle olmaz, benim dediğim gibi olur," havasının estiği yerlerde bir cacık olmaz. cacık sarımsaklı mı yoksa sarımsaksız mı olur? menemen soğanlı mı olur, soğansız mı? turşu sirke ile mi olur, limon ile mi? siz hangisinin daha iyi olacağını düşünürken, farklı bir fikri ortaya bile çıkarabilirsiniz. yoksa en baştan kabullendiğinizde, böyle bir ihtimal ortada bile olmaz.

    mesela anarşizmin sürgününü ve enternasyonal tarihini düşünün. olumsuz bir örnek olarak önümüzdedir. diyebilirsiniz ki ortak noktada birleşen fikirlerle daha çabuk, daha hızlı varacağı yere vardırır. atalarımız bu hızla yapılan eylemler için o kadar lafı boşuna etmemiş. sosyalizm de çok çabuk yol almıştı. yine gazi mustafa kemal ile türkiye cumhuriyeti'nin ilk yıllarını hatırlayın. süratle hareketten sonra, gazi, fikrin çoğullaşması ve hatta ayrılması gerektiğini en otoriter olduğu zamanlarda bile savunuyordu.

    neyse. yine bir es koyalım. tıpkı eleştiri gibi, fikir ayrılıklarının da bir eşiği vardır. zaten eşik atlandığında eleştiri yergi veya güzelleme olurken, fikir ayrılığı da yol ayrılığı olur.

    umarım anlatmak istediğimi anlatabilmişimdir.
  • 23940
    çok enteresan iki huyu var. ilki topu kaybettiğinde herkes, kafayı öne eğip geri koşmaya başlıyor. kimse de demiyor ki tüm takım geri koşmaktansa, ben topu kaybettiğim noktada tekrar kazanmaya uğraşayım. hem daha az efor harcarım hem rakip alanda kalıp atak tazelerim.

    bir diğer enteresan huyu, rakip topla geliyorsa, oyuncular geri geri hareket ederek karşılıyor rakibi. kimse de demiyor ki rakip tehlikeli bölgeme, kaleme yaklaşmadan gidip hamle yapayım, ısırayım, bozayım.

    şu iki mesele nasıl hala düzelmiş değil insanın aklı almıyor.

    (bkz: 5 şubat 2020 alanyaspor galatasaray maçı) ve bknz tüm galatasaray maçları.
  • 23941
    christian luyindama nekadio' nün sakatlığı sonrası hava toplarında çok zorlanan takımımız.

    savunmada oynayan marcos do nascimento texiera, ryan henk donk ya da ahmet çalık fark etmeksizin hava toplarında etkisizler.

    5 şubat 2020 alanyaspor galatasaray maçında yediğimiz iki golde duran top devamında geldi. diğer takımlara da referans olmasından çekiniyorum. boy handikabımız beni epeydir düşündürüyordu. bugün de cezalandırıldık.
  • 23947
    kabul değiştirmesi falan gerekmeyen takımdır. (yaş haddindeki futbolcuları tenzih ediyorum.) elinde kalburüstü liglerden gelen taktiksel anlayışları normal futbolcuların üzerinde olan bir oyuncu grubu var. yapılması gereken oyuncu grubunun analiz edilip, oyuncu rollerinin oynatılmak istenen oyuna göre doğru dağıtılmasıydı. galatasaray teknik heyetinin sene başından bu yana saha dışı etmenlerle uğraşması sonucu takımın oluşması işi ötelendi de ötelendi. kimin ne oynadığı, kimden ne beklendiği belli değil.

    (bkz: başı kesik tavuk)
  • 23948
    2011 - 2012 sezonundaki fatih terim dönemi ile 2017 - 2018 sezonu igor tudor döneminin başı dışında, hadi belki biraz da roberto mancini'nin iç saha performansı da katalım rakibi boğamayan takım.

    rakibe atak sonlandırtmadan topu kazanamıyoruz. yıllardır böyle. rakip yetenekliyse ki şampiyonlar ligi'nde öyle oluyor 5, 6 atıyorlar. rakip yeteneksizse de 1, 2 tane yiyoruz. rakip iyice kazmaysa veya fernando muslera günündeyse gol yemiyoruz. bir takım neden rakibi 2 metre geriden savunur ya. omuz omuza mücadele bizde yok. olduğu zamanda eziliyoruz zaten. bugüne özel bir şey değil bu. yıllardır böyle. christian luyindama'ya bayılmamızın sebebi de bu. adam bu açlığımızı gideriyor ryan donk ile beraber.

    en büyük sorun ileri uç oyuncularının top tutamaması. en son mutluluktan 4 köşe izlediğimiz zamanlarda ileride bafetimbi gomis vardı. ayağına top atıldığı zaman anında kaptırmıyordu. şimdi ileride top kime gitse anında kaptırıyor. topu ileride tutabilen adamımız yok. radamel falcao, emre akbaba ve taylan antalyalı topu aldıklarında rakip orta sahada ya geri dönüyorlar ya da top kaybı. bir kere de ileriye doğru oynamıyorlar. emre ve taylan anca orta saha çizgisine geldiklerinde ileri oynuyor. vallaha bizim takımın düzelmesi zor.
  • 23949
    kadrosu ligin üzerindedir. ne lemina gibi yabancısı, ne emre akbaba veya ömer bayram gibi yerlisi, ne de muslera gibi kalecisi olmayan takımlara yenilmesi kadro kalitesiyle veya oyuncularla alakalı değildir. babel'de de problem yoktu nzonzi'de de. önce bir oturup kendimize şunu soralım lemina, muslera, nzonzi, seri, onyekuru, ömer, adem, marcao, emre akbaba gibi oyunculardan yalnızca ikişer tanesini şampiyonluk yarışındaki herhangi bir rakibimize versek nasıl bir fark yeriz. elimizdeki oyuncuların her biri ayrı ayrı ligde pozisyonunun en iyileri. leminadan iyi dos yok bu ligde. musleradan iyi kaleci, marcao'dan iyi stoper, seri'den iyi 8 numara da yok. hadi falcao genelde sakat tamam da bu sakatlığın belki de bizim olmayan saçma oyun tarzımızla da alakası vardır. belki de anlamsız mücadelelere sokarak yeterince ekonomik kullanamıyoruz biz bu adamı olamaz mı? tüm forvetlerimizin sakat olması hiçbirinize mi garip gelmiyor? yahu dümdüz orta kafa gol oynasak bile kalite farkıyla yeneceğiz rakipleri ama o bile yok. çok rahat top taşıyacak oyuncularımız var. ama kafası kesik tavuk gibiyiz sahada. yahu jimmy bile şu ligde beşiktaş fener dahil hangi takıma gitse kadroya girer be. aynı mevkide efecan'dan iyi oyuncumuz mu yok bizim? arkadaşlar kabul edin bu takımın kadrosunda belhanda ve selçuk dışında çürük yumurta yok şu an. mariano bile toparlamaya başladı bireysel olarak. ahmet bile o kadar kötü değil. şu an daha kötü durumda değilsek bu takımın oyuncularının iyi kötü bireysel çabalarının sayesinde. bu takıma ronaldo'yu da koysan, messi'yi de getirsen boş. teknik kadronun futbolcuların girdiği o buzlu kovalara girip ayılması lazım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın