• 15276
    selçuk'un yedek beklediği her maçtan sonra bizi sıkıntılı süreçler bekliyor, hazırlıklı olalım. bu yüzden üzülerek söylemelim ki devre arasında kendisi gönderilmelidir. böyle olmasını istemezdim ama kendi etti kendi buldu. her sene geri gitti. selçuk iyi oyuncu kötü oyuncu demiyorum ki bence son maçta kötü oynamıyordu. önceki maçlarını da bildiğimden böyle söylüyorum. hem de jong riske edildi hem de akbabalara yem verildi. selçuk'un her oyundan alındığı ya da yedek bekletildiği maçtan sonra bu denli kafa ütülenecekse yandık.

    tekrar ediyorum takımın selameti açısından devre arasında selçuk gitmelidir yoksa bu sezon çok sancılı geçer bu tartışmalar yüzünden.
  • 15280
    sürekli topa sahip olma ve bol pas yapma* felsefesi ile oynamaya başlamış futbol takımı. geriden bile atağa çıkarken paslaşarak çıkmaya başladık, ileriye dan dun vurulduğunu pek görmedim*. şu sistemi oturtup biraz daha dikine oynamaya alışırsak çok canlar yakarız.

    edit: aynı zamanda maçlara hızlı başlayıp sonradan vites düşüren takım. böyle olunca farkı açıp maçı koparamıyoruz. bu sene tek farklı skorlara alışmamız gerekiyor sanırım.
    ayrıca, oldukça geniş bir kadromuz var bu sezon. riekerink maçlarda oyuncu değişikliği haklarını kullanmayıp, aynı takımla çıkmaya devam edecekse podolski, sigthorsson, de jong, josue, sinan, serdar aziz, linnes, cavanda gibi bir bollukta takım içi huzursuzluk çıkma ihtimali olabilir dikkatli olmak lazım.
  • 15285
    fenerbahçe ve beşiktaş'ın vasat kadrolar ile şampiyon olduğunu hatırlayan var mı? son yirmi senede olamaz. öncesini de ben çok hatırlamam doğrusu. ama galatasaray'ın bu başarısı sadece final maçlarında değil, iyi başladığı sezonların kritik devrelerindeki 8-10 maçlık serilerde de var. bu sözleri şuraya bağlayacağım; evet şu an için çok iyi oynayan bir takım değiliz ama bu süreçte gereksiz puan kayıpları yaşamazsak, sonunu getirmek hem karakterimizde var, hem bu kadro da onu başarabilecek kalibrede.

    dört haftayı bence şöyle özetleyebiliriz: en iyi yaptığımız şey topsuz oyunda rakibe nefes aldırmamak. bunu yapabilmek her zaman sonuç verir. ama ne kadar böyle oynayabilirsiniz? bugün gördük ki 60 dakikayı geçmiyor bu tempolu oyun. ama as kadro ile hala sahaya çıkmadık. gelecek oyuncular gerçekten fark oluşturabilir mi? bence kuvvetli ihtimal.

    örneğin yasin-podolski değişikliği: podolski'nin takıma dönmesiyle oyun içinde über bir değişiklik olmayacak elbette. ama atakları daha olgun değerlendireceğiz. podolski'nin şut silahı ile ceza sahasında bir an da gole dönüşebilecek cılız ataklarla bile etkili olacağız.

    ikincisi cavanda-sabri: cavanda için en büyük referansım sözlükte yapılan olumsuz yorumlar. geçen sene yeterince izledim cavanda'yı. trabzon iyiyken hayran bıraktıran bir top oynuyordu. sadece koşuyormuş vs gibi iddiaları ciddiye almayın. carole şu an için vasat-bir tık üstü arası bir performans sergiliyor hücumda ama cavanda ile iki kanadı işleyen bir takım olacak ve bambaşka bir etki gösterecektir. kanatların önemi zannediyorum fener taraftarına sormak lazım. yıllardır vasat bile oynamadıkları maçlara bu silahları ile ortak oldular ve aldılar. şimdi kadrolarında eksikler ve yanlışlar olsa da, bu denli çöküş yaşamalarında bahsettiğim faktörün ciddi etkisi olduğunu düşünüyorum.

    de jong-selçuk... krık beş dakikalık performansı ile yine sözlükte harcanmış bir isim. şu an selçuk'un sahada yaptığı ne yazık ki ekstra bir iş yok. o yüzden de jong topsuz oyundaki galatasaray'ın az daha oynama süresini artırır ama orta saha direncini hissedilir şekilde etkiler.

    hocamıza hepimiz güveniyoruz. geçen hafta puan kaybettiğimiz için yazmamıştım ama oyuna müdahale etme konusunda biraz zayıf kalıyor, bunu zannediyorum herkes kabul eder. önemli olabilecek bir eksik ama çok çok daha değerli ve önemli artıları varken şu an için göz ardı edebiliriz. takım yeter ki böyle mücadele etsin. mücadele edip de başarısız olmuş bir galatasaray'ı ben hatırlamıyorum.
  • 15287
    bu takımın hız sorunu hepimizin malumu artık ona diyecek daha fazla bir şey bulamıyorum. ancak benim 17 eylül 2016 galatasaray çaykur rizespor maçında dikkatimi çeken bir diğer nokta var. maç boyunca geri kalan üç maçta da olduğu gibi sürekli topu soldan sağa, sağdan sola çevirip durduk. yasin öztekin ve armindo bruma gibi orta açmayı pek sevmeyen kanat oyuncularımız olduğu için topu ceza sahasına sokamadık. tabi orta gelmemesinin bir diğer sebebi de lionel carole ve sabri sarıoğlu'nun da pek orta açmaya yeltenmemesi. zaten orta açsak da ceza sahası içinde bir tek eren derdiyok olduğundan bir çoğu rakibe gidecekti. bu takımın kısır futbolunun sebebi bence bu. bu sorunu oluşturan temel unsur ise rakip savunmanın göbeğine eren'den başka adam sokamamamız. ne wesley sneijder, ne selçuk inan ne de tolga ciğerci rakibin savunma hattı ile orta saha hattının arasına girip efektif şekilde top kullanamıyorlar. hepsi rakibin orta saha hattının önünde top alıp oradan bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama 8-9 oyuncuyu geçmek takdir edersiniz ki zor oluyor. bu sefer toplar hep kanada açılıyor ancak ne ceza sahası içinde net bir şekilde çoğalabildiğimiz için ne de orta açmaya yatkın kanat oyuncularımız olduğu için pozisyonlar hiç oluyor. o zaman da olay tamamen duran toplara ve bireysel yeteneklere kalıyor. selçuk ve tolga ikilisi ile oynadığımız sürece bu sorunu aşamayacağımız aşikar. çünkü ikisi de top bizdeyken rakibin forvetinden bile bizim kalemize yakın şekilde pozisyon alıyorlar. sneijder bu işi yapmaya çalışıyor ancak fizik gücü ve yaşından dolayı genelde top kaybıyla sonuçlanıyor bu denemeleri. jan olde riekerink'in bu konuya çözüm üretmesi şart. jor hocam bu konuda üretken olabilirse, bizim takım da üretken oynamaya başlayacaktır. riekerink bey'in bu sıkıntının farkında olduğunu düşünüyorum çünkü sık sık wesley'i kanada atıp bruma veya yasin'i ortaya çekip rakip savunma hattı ile orta saha hattı arasında topla buluşturmaya çalışıyor ancak yetmiyor. o bölgeye ikinci bir oyuncu sokmamız şart. rakibin defansı ile orta sahasının arasına adam sokmayı başardığımız zaman çok daha üretken olacağımıza inanıyorum. bana göre de bu işe hem fizik kalitesiyle hem temposuyla hem de teknik kapasitesi ile en uygun adam tolga. ancak tolga'yı ileri attığımız zaman savunmada gedikleri kim kapatacak? burada en kritik rol nigel de jong'a ait. eğer de jong bildiğimiz futbolunu oynayabilirse tolga'ya bu görev verilebilir ve üretkenlik sıkıntımız giderilebilir. ama her ne olursa olsun savunmanın önünde oynayan iki oyuncumuzdan biri mutlaka o bölgeye sık sık girmeli ve topla buluşmalı aksi takdirde üretkenlik sıkıntımız devam edecektir.
  • 15292
    bazı oyuncu istatistikleri şu şekildedir:
    en çok maça çıkan futbolcu: bülent korkmaz (613)
    en çok maça çıkan yabancı futbolcu: zoran simovic (251) (muslera 214 maç ile bu istatistiği ele geçirecek gibi)
    en çok gol atan futbolcu: metin oktay (417 maç 356 gol)
    en çok gol atan yabancı futbolcu: gheorghe hagi (196 maç 73 gol)
    en çok sarı kart gören futbolcu: ayhan akman (72)
    en çok sarı kart gören yabancı futbolcu: felipe melo (56)
    en çok kırmızı kart gören futbolcu: gökmen özdenak (8)
    en çok kırmızı kart gören yabancı futbolcu: gheorghe hagi (5)

    *
  • 15293
    2016-2017 sezonunun ilk dört haftası sonunda edindiğim izlenime göre gerek rakiplerin anti-futbol oynaması, gerekse hakemlerin kasıtlı olduğunu düşündüğüm şekilde ataklarımızı saçma sapan kararlarla keserek oyunu yavaşlatmasının futbolumuzu olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum. gol yollarındaki yetersizliğimizin nedenlerinden birisi de bu dış etkiler olabilir.
  • 15295
    14 kişilik rotasyonla girdiği ilk 4 haftalık periyodu 10 puanla kapatmıştır (muslera, carole, hakan, chedjou, sabri, linnes, selçuk, tolga, yasin, sneijder, josue, bruma, sinan, eren). de jong'u saymadım çünkü yalnız 45 dakika oynayabildi.

    gol pozisyonu üretmek için gol pozisyonu üretecek bir oyuncu lazım. sneijder formsuz (buna rağmen 3 asistle takımı sırtladı), bruma'nın son tercihleri kötü, yasin zaten bildiğiniz gibi, tolga-selçuk ikilisi maalesef yaratıcı adamlar değil. sinan pozisyon üretiyor ama topsuz oyunda o kadar kötü ki ilk 11'de başlatmak mümkün değil. dolayısıyla takımın gol pozisyonu üretmesi ancak duran toplar ve bek oyuncularının yapacağı katkılara kalıyor. riekerink, stoper ikilimiz yavaş olduğu için bekleri de çıkarmamayı tercih ettiği için bu 4 hafta boyunca pozisyon bulmakta çok zorlandık. kısacası riekerink'e "bu takım niçin bu kadar kısır oynuyor" diye kızamıyorum.

    belki tek kabahati olarak, kanat organizasyonlarını yeterince çalıştırmamasını söyleyebiliriz. her maçta onlarca defa izlediğimiz görüntü şu, top sol kanatta bruma'da, carole soldan bindirmiş, sneijder bruma'ya yaklaşmış, bu üçlü hiçbir pozisyona girmeden amele gibi kısa pas yaptıktan sonra gerideki hakan balta'ya dönüyor. biriniz çizgiye insin, diğeri içeri kaçsın, bruma bu ikilinin koşularını fırsat bilerek aniden cezasahasına girip topu eren'e çıkarsın, orta pozisyonu bulup orta yapın, şut pozisyonu bulup şut çekin. garip bir biçimde hiçbirini yapmıyorlar.

    fakat podolski'nin dönmesi, sneijder'in form tutması, bruma'nın nerede ne yapacağını yavaş yavaş öğrenmesiyle bu sorunu da aşacağımıza inanıyorum. biraz sabırlı olmak lazım. 14 kişilik rotasyonla bu puanı toplamak gayet iyi bir başlangıç diye düşünüyorum. devamı da gelecek inşallah.
  • 15296
    10 eylül 2016 kayserispor galatasaray maçından sonra ki düşüncem hala devam ediyor. kesinlikle hızlı oynayamıyoruz. ileride çoğalamıyoruz. yasin topsuz alanda yeterli değil. topla gidebilecek bir tek bruma var. poldi ve cavanda' nın acilen takıma katılması lazım.bu ikili geldiği zaman dripling yapan oyuncumuz artacak ve hücuma da daha hızlı çıkabiliriz. dikine pas yapamıyoruz diyebilirsiniz. bunun tek nedeni beklerimizin yeteri kadar çıkmaması. zira beklerimiz iyi bir hücum katkısı verirse bir çok şeyi çözmüş olacağız. bruma ve yasin içe kat eden futbolcular ne sabri ne de carole kanatlar da açılan boşlukları dolduramıyor ve oyun ortada sıkışıyor. şu anda cavanda' nın savunmadan çok hücum gücüne ihtiyacımız var. inşallah bizi yanıltmaz.
  • 15297
    gol atıyoruz, puan kazanıyoruz ama bence hala istenilen seviyede değiliz. akın akın hücum yapıp rakibi boğmamız lazım. kendi orta sahasında sıkışması gerek oynadığımız takımların. şuana kadar karabük haricinde çok dişli bir ekip ile oynamadık, bu bizi yanıltıyor olabilir.

    derbiler haricinde osmalı,konya,başakşehir gibi takımlara karşı çok canımız yanabilir.

    takım yavaş yavaş birbirine alışıyor, oyun anlayışını da benimsiyor ama adını koyamadığım bir kopukluk bir durgunluk var, aşılacağına inanıyorum. gelecek için umut veren bir galatasaray görüyorum.
  • 15298
    henüz sezonun başlarında ancak şimdiden ortaya çıkan bir takım olumlu ve olumsuz karakteristikler var.

    en net göze çarpan artılardan başlarsak;
    - baskı ile rakibi hataya zorlama, topu geri kazanma anlamında son dönemlere göre çok daha iyi takım. savunma hattı değişmediği halde geçen sezona göre daha az gol yemesinin nedeni de bu zaten.
    - ikinci olarak ise, bu ilk özelliğinde bir getirisi olarak topa sahip olma becerisinin artması. takımın omurgasının oldukça tecrübeli oyunculardan kurulu olması işimizi kolaylaştırıyor ki takımın kalbi haline gelen tolga pas trafiğini başarıyla yöneterek tek başına topa sahip olma oranımızı ciddi artırıyor.

    eksilere gelirsek ise;
    - yine kolayca gözlemlenebilen bir ağırlık var oyunumuzda. bunun temel nedeni ise takımın merkez hattındaki atletizm sorunu. tolga dışındaki selçuk ve sneijder artık yaşları da gereği fiziksel olarak iyice gerilemiş durumda. ikisinin beraber oynadığı bir takımın hızlı futbol oynaması için takımın kalanının uçması lazım. işin kötüsü de jong da bu sorunu çözebilecek bir oyuncu değil.
    - özellikle gol pozisyonu üretemememizin temel nedeni ise 3. bölgedeki müthiş organizasyon eksiğimiz. hücumlarımızı bir plana göre değil anlık bireysel becerilere göre şekillendiriyoruz. pas oyunumuza hücum çeşitliliği katmazsak kapanan anadolu takımları karşısında zorlanmaya devam edebiliriz kayseri maçında olduğu gibi.

    şu özetin ardından iyi haber; bu takım kolay kolay yarıştan kopmaz ve ligi tepelerde bitirir. kötü haber ise, eğer hücumdaki uyumunu ve organizasyonunu kuvvetlendirmezse bu şekilde şampiyon olması ciddi anlamda zor. eksiklerin takıma dönmesiyle sorunu bir nebze aşacağımızı düşünüyorum ancak idmanlarda hoca hücum planlamalarına kesinlikle ağırlık vermeli.

    kafamdaki kadro(aynı zamanda çoğu insanın kafasındaki);

    -----------muslera------------
    cavanda-chedjou-balta-carole
    -------de jong---tolga---------
    poldi-----sneijder--------bruma
    ------------eren------------------

    şeklinde. ayrıca bu taktiği poldi'nin ikinci forvet, sneijder'in sol kenar olarak da denemeliyiz. kaldı ki sigthorson geldiğinde de bu şekilde çokça işimize yarayacaktır.

    ayrıca eklemeliyim ki sezona başlangıç fikstürümüz kolaydı. karabük dışında bizi zorlayacak bir takım ile oynamadık. özellikle çetin anadolu deplasmanlarında ne yapacağımız çok ama çok önemli. hatta ben beşiktaş derbisinin ligin kaderine etki edeceğini düşünmüyorum. daha 5. haftadayız kaybetsek bile telafi ederiz. ancak beşikaş şamp. ligi ile uğraşırken illa ki ligde puanlar bırakacaktır. işte bizim burada özellikle deplasmanlarda mümkün olduğunca puan toplamamız lazım ki yarışta öne çıkabilelim. avrupasızlığı avantaja çevirmek şampiyonluğun anahtarlarından biri.
App Store'dan indirin Google Play'den alın