benim için anlamını ve önemini yitirmiş rekabettir. sadece bir akşamda, o kadar çok şeye şahit olabiliyor ki bir insan, buyrun hepsini harmanlayıp beraber bakalım.
biz mutluyuz, bir mart akşamı, türkiye'nin erzurum'la beraber sibirya terk şehirlerinden birisi olan sivas'ta deplasmandayız. güzel bir futbol oynuyoruz, 4-0 kazanıyoruz.
biz heyecanlıyız, birbirini hiç tanımayan 15-20 tane adam, 3 ayda kardeş oluyor, sıkı sıkıya bağlanıyor birbirine. başlarında türkiye'nin, dünyanın en büyük
babası, fatih terim.
biz umutluyuz, futbolcularımız, basketbolcularımız, engelsiz aslanlarımız.. sarı kırmızı ne kadar savaşçı varsa mest ediyor taraftarını, yüzler gülüyor, başımız dik yürüyoruz 107 yıldır olduğu gibi. son yıllarda yaşadığımız kaos ortamından resmen silkinerek arınmışız, hem futbolda hem basketbolda dolu dizgin ilerliyoruz.
biz göz yaşlarımızı tutamıyoruz, tüm türkiye'nin gözlerini yaşartan bir koreografi yapıyoruz, ali sami yen'e söven taraftarları olan ve sağda solda 'duruş'tan bahseden beşiktaş'ın hocası ağlayacak gibi oluyor.
biz inanmışız, kısıtlı bütçe ve kadroyla avrupa'da alışkın olduğumuz tarih yazmalardan birini daha başarıyoruz, "biz bir aileyiz, kenetlendikçe daha da büyüyen" diyoruz, yine ağlıyoruz, yine gururluyuz.
bizim alnımız ak, pisliğin diğer adı haline getirilmiş bu türk futbolunda, bu bataklıkta, kimseye "eyvallah" demeden kendi yolumuzda dolu dizgin ilerliyoruz, yollarımıza düşen yıldırımlara rağmen dimdik yürüyoruz, koşuyoruz güzel günlere çocuksu heyecanlarla yediden yetmişe.
ya diğer taraf ?
başkanı devleti dolandırmış, futbolcusu taraftarına küfretmiş, yöneticisi teşvik primi vermiş, taraftarının kibir ve nefretten gözü dönmüş, bir camia olarak kendi takımını kendi sevdasını bırakmış, nerede hak, hukuk ve adalet arayan varsa ona saldıran
bir topluluk.
tarihinde sayısız kuralsızlığı, dolandırıcılığı, ihaneti, pisliği ve şerefsizliği bulunan, her zaman her ortamda zeytin yağı gibi üste çıkmış, yediği bokları ortaya koyan belgeleri ve kanıtları hiçe saymış, pislikten, çamurdan görünmeyen kendi yüzünü temizlemeyi unutmuş, 'kimi, nasıl dibe çekerim ? kime nasıl zarar veririm?' davası yapan
bu topluluğun kulübü.
bir kısmı daha formasını giymeye başlayalı 6 ay olmadan, kulübünün karakterini ruhuna işletmiş ve salyalar akıtarak sağa sola saldıran; bir kısmı da yıllardır her hareketiyle, her icraatıyla üzerinde taşıdığı formaya hep layık olan, kimseyi şaşırtmayan ve ülkede kimsenin zerre kadar sevmediği, saygı duymadığı, gün geçtikçe kendi kendilerini bitiren,
bu kulübün futbolcuları.
hazımsızlık ve yüzyıllar boyu gelen ezikliğin verdiği bir ruh halini her halükarda davranışa yansıtan, gerçeği ve doğruyu göremeyecek kadar kör, kendi kafasında kurduğu cumhuriyet içinde kendi peygamberine tapan, rakiplerinin ya futbolcusuna, ya hocasına, ya hocasının ailesine, ya futbolcusunun ailesine küfür ederken bir ergenin masturbasyon kafasını yaşayan,
bu kulübün taraftarı.
---
bir tarafta baba gündüz'ler, metin oktay'lar, aslan nihat'lar, karınca ezmez'ler, özhan canaydın'lar, cüneyt tanman'lar; bir tarafta doktor nazım bey'ler, ali şen'ler, aziz yıldırım'lar, aykut kocaman'lar.
daha da lefter küçükandonyadis'i, islam çupi'yi ağzınıza almayın.
sözün özü, bir tarafta
galatasaray, bir tarafta
fenerbahçe.
şimdi siz söyleyin, hangi rekabet ?