• 28
    galatasaray yönetimi, galatasaray taraftarı ve galatasaray futbol takımının içinde bulunduğu kaotik dönem ne zaman son bulacak bilmiyorum ama gün be gün ayrışmaktadır.

    taraftarın çoğu yönetimden nefret ediyor ama ultraslan sessiz. rantının, sucuğunun peşinde.

    futbol takımı içinde gruplaşmalar var, takımın geleceği belirsiz.

    maddi problemler var. başarı yok. 3-4 sene önceki şampiyonlar ligi, euroleague zaferlerinden, rakiplerin maçlarının takip edildiği ve başarısızlıklarıyla eğlendiğimiz günlere geldik.

    acilen bir silkelenip kendimize gelmemiz lazım. bunun olabilmesinin en kolay yolu da sanırım taraftarı havaya sokacak bir yönetim değişikliği ve iyi planlanan bir transfer dönemi.

    eğer bunu önümüzdeki süreçte başaramazsak bugün dalga geçtiğimiz takımların maçlarını izlemeye devam ederiz...
  • 29
    camia bileşenlerinin ayrışmasını 1984 yılında derwall güzelce ortaya koymuştu. öncelikle dönemin galatasaray futbol takımını tasviri, içinde bulunduğumuz döneme ne de uygun...

    "...bizim istediğimiz tür antrenmanlar için kesinlikle uygun olmayan futbolcular vardı ortada. kaybetmeye mahkum tipler, bedavacılar, aylaklar ve gerçek anlamda 'emekliler'."

    özellikle kulübü yönetenlerin (sadece yönetimden bahsetmiyor, derin galatasaray'dan söz ediyor) taraftara olan uzaklığını çok güzel fark etmiş sayın derwall. türkiye anıları kitabında "sürekli bu camiada bir gariplik var diyordum, kulübü, takımı ve sokaktaki taraftarı birbirinden tümüyle ayıran bir şeyler yaşanmış olmalıydı. yıllar boyunca oluşan mesafe giderek büyümüş; tartışmadan, konuşmadan, yan yana ama birlikte paylaşılmadan yaşanmış olmalıydı. ne olduğunu o gün anladım." diyor.

    "...uzun bir çalışma gününün ardından hak edilmiş içkimizi yudumlamak üzere hoş ve tanınmış bir barın restoranında oturuyorduk... mustafa* ve ben barın tezgahına yaslanmış sohbet ediyorduk ki, hepimizin çok iyi tanıdığı bir galatasaray hayranı ve iş adamı olan çok sempatik bir bey yanımıza geldi... bir süre şundan bundan konuştuktan sonra bu bey bana, hoşuma gidecek, beni rahatlatıp destekleyecek, ama aynı zamanda da yardımcı olacak bir şeyler söylemek istedi. şöyle konuştu:
    - bay derwall, çalışmalardan, sonuçlardan ve gazetelerin günlük eleştirilerinden hoşnut olmadığınızı biiliyorum. cesaretinizi kaybetmeyin. kitle ve bizimle aynı fikirde olmayan bir yığın insan bizi ne ilgilendirir ki? galatasaray biziz bay derwall ve çizgiyi biz belirleriz. biz 'high society'iz, bunu bilmelisiniz."

    tabii sonrasında derwall yıldırım çarpmışa dönüyor ve bir bahaneyle "o bey"in yanından ayrılıyor. derwall'in tespiti günümüzün ibretlik sayfalarında yerini alıyor. bu "high society" olur olmaz, lise olur olmaz, iktidar olur olmaz. önemli değil. adına ne derseniz deyin, o yıllardaki derin uçurumun günümüzde de yaşandığını görmek mümkün.
  • 30
    galatasaray simgesini benimseyen kurumlar ve kişiler bütünü, kişiden taraftarı kastediyorum..

    rubik küp'e benzetiyorum ben camiayı, taraftar dernekleri, işadamı kuruluşları, düşünce, sanat, eski sporcular, mezun dernekleri, ilkokulu, lisesi, üniversitesi, vakfı, taraftar grubu, taraftarları, onlarca kurum ve kuruluş..

    lakin bir araya gelemeyen bir rubik küp bu, şöyle mesela: https://i.ytimg.com/vi/3L19cKVKkAM/hqdefault.jpg

    yukarıda saydığım (ve muhtemelen bazılarını unuttuğum) birsürü parçayı teoride birleştirdiğinizde türkiye standartlarının çok üstünde bir şey ortaya çıkması lazım, öyle bir insan kaynağı ve toplum tabanına yayılmışlık ki bu, başkalarının olduklarını iddia ettiği cumhuriyeti kurma potansiyeli aslında sadece bunda var, gene de kendilerini çok doğru şekilde "biz gs cumhuriyeti değil, cumhuriyetin gs'li çocuklarıyız" diye tanımlıyorlar, aslında bahsettiğim potansiyel hakkında çok basit ama çarpıcı bir ipucudur bu; bu sözü üretmek herkesin harcı değildir.. söyleyenlerin ağzına sağlık..

    biraraya gelmek için bazı alışkanlıklarından vazgeçmesi lazım artık, genel kurullarda "ibra etmemek yakışmaz" diye eller havaya yapan genel kurul üyelerine mukabil faaliyet raporlarını satır satır inceleyen taraftarları var artık, kulübün borcunu, gelir-giderini kulübü yönetenlerden daha iyi takip eden, daha fazla sahip çıkan bir kitle var mesela.. oy hakkı olmayan adam oy hakkı olanın oy hakkının devam etmesi için uğraşıyor resmen, yarın öbür gün birilerine satılmak zorunda kalınırsa o genel kurul üyesinin oyu ne işe yarayacak?

    kurumlar arasında ise, asgari müşterekte uzlaşmak yerine farklılıkları öne çıkararak çatışmak gibi anlamsız bir davranış biçimi adeta yaşam biçimi haline dönüştü.. böyle olunca kurumlar arası sinerji üretilemiyor..

    taraftar grubu aldığı tepkilere duyarsız kalıyor bazen, taraftarın hepsini kapsadığını iddia etse de böyle bir durum yok, ancak başka grupların kurulmasına da izin vermiyor izlediğim kadarıyla.. günlük hayattan da tanıdık gelen bir yönetim tarzı bu..

    daha bir sürü örnek verilebilir ama gerek yok hepsi bilinen şeyler, böyle olunca da statüko dediğimiz oluşum organize olup hızlı ve kararlı hareket edebildiği için de o ne derse o oluyor, akıl ve mantıkla, konuşarak, yazarak-çizerek somut sonuç alınamıyor, rasyonel kararlar hayata geçirilemiyor.. spor kulübü, özellikle futbol takımı çok göz önünde olduğu için bu sadece burada var diye düşünüyor çok insan ama öyle değil, bütün kuruluşlara sirayet etmiş durumda..

    şu anki görüntü iç açıcı değil ve toparlayacak birisine, birilerine ihtiyaç var; birkaç yolu olabilir:
    1- statükoyu kullanarak direksiyona geçecek ama sonra buna son verecek, kübün parçaları arasındaki diyaloğu, etkileşimi ve devamında işbirliğini hayata geçirecek (zor ama kısa vadede sadece bu yapılabilir)
    2- uzun ince bir yola çıkarak herkesle-herşeyle etkileşime girecek, düşük egosuyla ve olağanüstü sabrıyla bir sürü narsisti bir araya getirip zararlı taraflarını törpüleyecek, kübün parçalarını birleştirecek (ancak uzun vadede mümkün, o kadar zaman var mı bilmek kolay değil, ancak statüko o zaman kendiliğinden toza dönüşecektir) ve verim almaya başlayacak,

    filan..

    her camia zor dönemden geçer, ancak gücünüzü yere nasıl düştüğünüz değil yerden nasıl kalktığınız belirler, kübün parçalarının kendi varlıkları açısından da bunun farkına varması ve gereğince davranmaya başlaması lazım yoksa tek başlarına bir anlam ifade etmeyecekler..

    yoksa camia tamamen çözülecek..
  • 31
    passat medyasının ve tinerci basının algı oyunlarına mağlup olmaktadır maalesef. mağlup olmasının ana sebeplerinden birisi kulübün başkanının yetersiz olmasıdır.

    şöyle bir somut tablo vardır konuyla ilgili olarak. ligin 12. haftasını lider bitiren bir futbol takımı var fakat başlarda iyi futbol oynayan takım, suni puan farkı algılarıyla ve tudor için söylenen b planı yok algılarına mağlup oldu. çünkü tudor sistemini ve dizilişini değiştirdi maalesef. bu kriz zamanını da çok kötğ yöneten bir yönetim var maalesef.
  • 34
    taraftar profilinin besiktas ve fenerbahcenin gerisinde oldugunu düsündügüm camia. sucuk ekmekciler ve gizli sucuk ekmekcilerle sarilmis her tarafimiz, akli basinda ve egitimli/dogal olarak düsünebilen, analiz edebilen bir taraftar profili yok. tamamen ülkenin vasat toplumsal seviyesi icerisinde elene elene ayni durumu almis bir güruhuz genel itibariyle.

    yönetici kadro ve yönetici kadrolari icerisinden cikaran liseci/universiteci tayfa bundan 85 sene evvel oldugu gibi yine az olsun, bizim olsun mantigiyla yönetiliyor. isin garip tarafi lise tayfasinda da kulübü ileri tasiyacak isigi barindiran aydin bir kesim yok.

    nerede ulvi ziya yenallar, yusuf ziya önisler... nerede simdikiler.
  • 36
    yine dallas dizisini aratmayacak bir durumun içine girmiştir.

    twitter'a giriyorum kavga.
    sözlüğe giriyorum kavga.
    televizyonda zaten hep kavga.

    birbirini liseci olmakla suçlayanlar,
    sen şunun adamısın, ben bunun adamıyım diyenler,
    "hain"lik tanımını kendi çıkarlarına göre yapanlar,
    kısaca ne ararsanız var.

    son 2 seneyi bilmeyen birine şu ortamı göstersen, "yahu ne oluyor, galatasaray kaç yıldır şampiyon olamıyor?" diye sorar.

    bu yaşananlar, türkiye'dir galatasaray sloganının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.

    gerçekten tam olarak türkiye'yiz.

    kutuplaşma desen var.
    perde arkasından iş çevirme desen var.
    ucuz siyaset ile koltuk savaşları desen var.
    aynı topluluğa ait olsak bile birbirimize karşı nefret desen var.
    kulüp üzerinden rant amaçlayanlar desen var.
    yabancıların "nepotism" dediği, basit türkçe karşılığı "akraba kayırmacılık" desen var.
    birbirini hor görme desen var.

    sorunlarımız, ya da savunduğumuz düşünceler ne olursa olsun bu işi ne kavga ile ne de kendimizden olmadığını düşündüklerimizi suçlayarak çözebiliriz.

    bu tartışma ortamı kendi taleplerinizi yerine getiremeyeceği gibi, "diğer taraf" olarak adlandırdığınız kişilere de avantaj sağlayacaktır.

    galatasaray spor kulübü şu anın ve tarihin sportif olarak açık ara en başarılı kulübü.

    keza ekonomik olarak da, durumu çok parlak olmasa dahi, rakiplerinden çok avantajlı.

    o yüzden rica ediyorum biraz bilinçli ve sağ duyulu olalım.

    2 sene üst üste şampiyon olmuş bir takım, yönetim bazlı krizler, eylül ayında büyümesi daha da muhtemel bir kriz size hangi seneleri hatırlatıyor bir düşünün isterim.

    lütfen hep beraber tarihten ders çıkaralım. çünkü düşüncemiz ne olursa olsun hepimizin ortak gayesinin galatasaray olduğunu düşünüyorum, düşünmek istiyorum.

    son olarak ftw1905 adlı twitter kullanıcısının efsane ve bana göre galatasaray'ı çok iyi özetleyen tweetini hatırlatmak isterim.

    --- alıntı ---

    galatasaray'da mutluluk hemen ardından gelecek mutsuzluğun habercisidir, mutluluk cezasız kalmaz

    --- alıntı ---
  • 37
    galatasaray türkiye falan degildir. galatasarayin icinde birakin türkiye ya da istanbulu, lisenin koridorundan cikmasin diyen zihniyet var, ve bu zihniyet cok etkili. bir sekilde bu zihniyet bizim yüzümüze siz galatasarayli degil galatasaray taraftarisiniz diye vuruyor. biz ne kadar galatasaray türkiye diye kendimizi avutsakta öyle bir durum yok. fenerbahceliler var besiktaslilar var ama galatasaraylilar iste sadece o liseliler. sen ve ben galatasaray taraftariyiz.
  • 38
    süper lig 2019-2020 sezonunda bir olmalıdır. tek olmalıdır.

    bakın 2 sene üst üste şampiyonluktan sonra henüz ligin 3.haftasında niyetleri belli oldu.

    nihat özdemir tff'si ve fenerbahçe'nin uşağı anadolu kulüpleri bunun için el ele vermişler.

    eğer sahada çok çok iyi olup, masada da hakkımızı koruyamazsak bu lig bitmez.

    organize ama amatör olan kötülük artık profesyonel olmuş.

    var'daki ofsayt çizgileri ile oynamalar falan is bayagi kötü bir yere gidiyor.

    eğer bir de biz bölünürsek, hakkımızı çalan çok olur.

    bu sebeple camianın tek yürek olması her şeyden önemli.
  • 41
    tek merkezden düğmeye basılmış gibi, her alandan kuşatma altına alınmış camia. normalde komplo teorilerini komik bulan biri olmamla birlikte bu sefer sürecin garip ve tehlikeli yerlere doğru gitmekte olduğunu düşünmekteyim.

    - önce galatasaray üniversitesi'ne fenerbahçeli rektör atandı.
    - rektör, galatasaray lisesi müdür seçimleri için 2 fenerbahçeli ismi önerdi. (rektör 2 isim önerir, meb. bir tanesini seçer)
    - galatasaray lisesi'ne fenerbahçeli müdür atandı. (galatasaray camiası'nın bam teli) müdür, kulüp yönetim kurulunun doğal üyesi. izin vermezse kulüp, lisede toplantı bile yapamaz.
    - fatih terim'e şapkadan 4 maç ceza çıkarıldı.
    - ceza, tff tarafından 19.05'te (taraftarın bam teli) açıklandı.
    - abdürrahim albayrak'a 6222'den ceza verildi.
    - emlak konut gyo. görüşmeler sürerken aniden riva protokolü'nün iptali yoluna başvurdu.

    devlet içinde kümelenmiş gibi gözüken, anlam veremediğim, düşmanca bir tavır hissediyorum galatasaray'a karşı.
  • 42
    aynı hataya 2 kez düşmez.

    yıllar önce aysal-terim arasında cereyan eden (ettirilen) ve sonucunda aslında hem aysal, hem terim'i galatasaray'dan uzaklaştıran olayları unutmaz.

    bugün fatih terim'e yapılan sistematik algı operasyonunu yemez!

    galatasaray karşıtları, geçmişteki gibi hocamızı ve başkanımızı bizden alamazlar. yeter ki biz isteyelim! terim de, cengiz de bunlara pabuç bırakmayacak kadar dirayetlidir. yeter ki biz arkalarında, hayır omuz omuza yanlarında duralım!

    safları sıklaştırın!
  • 43
    mensuplarından bir kısmı; upuzun zaman sonra gelen kadıköy galibiyeti* ve ülker arena galibiyeti'ni* güzelce yaşamak yerine, yaptığı bazı hamlelerle gerçekten bokunu çıkarmaktadır.***

    ne demek istediğim sanırım iyi anlaşıldı. bu hayattaki tek kompleksi galatasaray olan karşı tarafın götünü böyle şeylerle kaldırmaya gerek yok. zaten son derece acınacak durumda oldukları için "vizyonunuz bizi yenmek zaten", "neredeyse tura çıkacaksınız", "çok büyüksün beee kulübüm" moduyla avuntuya giriyorlar.
  • 44
    yıllardır karşı karşıya kaldığı haksızlıklara, 2019-2020 sezonunda covid-19 sonrası tekrar başlayan ligde çok tuhaf yenileri eklendi.

    kaybedilen maç sonrası sözlüğün hali malum. gerek 14 haziran 2020 çaykur rizespor galatasaray maçı, gerekse 21 haziran 2020 galatasaray gaziantep fk maçı sonrası duygu ve düşünceleri yazarak ifade etmek zordu. sağ olsunlar ocgunsson ve kaideyi taciz eden istisna ile düşüncelerimizi sözlüğümüzün youtube kanalında paylaştık.

    (bkz: minyatür pota/#2914348)

    galatasaray camiası, galatasaray’ına sahip çıkmak zorundadır.
  • 45
    fenerbahçe'nin herşeyiyle saldırdığı bu dönemde her bir unsuru ile birlik olması ve dışarıdakilerle mücadele etmesi gereken camiadır.
    yönetim ile muhalefet arasındaki gerginliklerin ne yeridir ne de zamanı.
    rakip disarida istediği gibi at oynamaktadır. federasyin tarafından kollanmakta, ayrıca türkiyedeki maddi gücünü kullanarak anadolu kuluplerini de abluka altina alıp sindirmekte veya yanina cekmektedir. medyadaki fenerliler daha aktif olarak rol üstlenmekte ve galatasaray'a her fırsatta saldırıp yıpratmaya çalışmaktadır. yine avrupadaki is bağlantıları sebebiyle sacma sapan futbolcularını sacma sapan bedellere satmaktadır. bizim her transfer girişimimizde salça olmaktadır. bu kadar cesareti de kendi ailesinin maddi gücünden almaktadır.
    mevcut galatasaray yönetiminde bu güçle mücadele edecek maddi güç olmayabilir ama biliyoruz ki galatasaray camiası içinde bu anlamda mücadele edecek kişiler de vardır. birlik olunduğu zaman rakip ne yaparsa yapsın deviremez. ama bu bölünmüşlük devam ederse rakip istediği gibi at oynatmaya devam eder, biz de burada sinirlendigimizle kalırız.
    ez cümle:
    kenetlen baska galatasaray yok
  • 47
    son yıllarda ortalıkta gözükmeyen camiadır.

    sebebi de kulübün yönetilme şeklidir. dünyanın en pasif ve iş bilmez yöneticileri yüzünden galatasaraylı refleksi kayboldu gitti.

    ağzını açan, ağırlığını koyan ve biz galatasarayız algısını herkese yansıtabilen bir yönetim gelmediği sürece de böyle pasif kalmaya devam edecektir.

    siz asıl fenerbahçe o şampiyonlukları saydırınca görün bakalım neler olacak.
  • 48
    naif, saf, etkisiz, sinik, pısırık bir camia, camiam. "başına vur ekmeğini elinden al" sözü bizim için tamamıyla geçerli. zaten yaptıkları da bu oluyor, başımıza vuruyorlar ve elimizden ekmeğimizi alıyorlar. biz de elimizden alınan ekmeğin verildiği kişileri tebrik ediyoruz, ekmeği elimizden alanlara karşı da susuyoruz.

    hal böyleyken kendi takımlarının haklarını az da olsa savunanlara "haklarını savunmuyorlar" yaftası yapıştırmaya çalışan taraftarlarımız var ki işin en trajikomik boyutu da bu. örneğin, şike davasındaki reddedilmemiş delillere göre fenerbahçe futbolda trabzonspor'un, basketbolda da galatasaray'ın şampiyonluğunu elinden haksızlıkla aldı. trabzonspor bu şampiyonluğu en azından gündemde tutmayı başardı ve en azından halen oraya buraya başvuru yapıyorlar.

    peki biz ne yaptık? koca bir hiç. hakkını savunmak öyle susarak olmuyor işte. hatta 2014'te yaptığımız gibi asalet mecbur kılar diyerek son maça çıkmayıp gelecek sezon aynı düzen devam etmesine rağmen hiçbir şey olmamış gibi ligde oynamaya devam ederek de olmuyor.

    özeleştiri yapmalıyız ki kendimizi düzeltelim. o yüzden bunu söylemekte beis görmüyorum; galatasaray camiasının hakkını arama konusunda ülkedeki diğer camialardan öğreneceği çok şey var. tabii ki rakiplerimizin yaptığı gibi hakkımızı arama bahanesiyle milletin emeğini çalmayalım ama şu anki tutumumuz da saflığın son noktası (aslında başka bir adı var da sözlükten uçurulmak istemiyorum*). bundan nasıl sıyrılırız bilmiyorum ama ilk yapmamız gereken bu sorunumuzu camia olarak kabullenmemiz ve saha içindeki savaşı önemsediğimiz kadar saha dışındaki savaşı da önemsememiz olacaktır. umarım olur da. yoksa korkarım ki bizi ciddi ciddi tasfiye etmeye azmetmiş durumda olan şer odakları bu çabalarında muvaffak olacaklar.
  • 50
    en güçlü simgesi fatih terim olan camia. bir kulüp düşünün başkanı, yönetimi teknik direktörü kadar konuşamıyor camiasını koruyamıyor üstüne teknik direktörü başkanına laf sokabiliyor. türkiye'de eşi benzeri olmayan bir camia, farklı dinamikleri var. lobi olarak en güçsüzü olsa da tarihi, başarısı rakiplerinden fersah fersah ileride.
App Store'dan indirin Google Play'den alın