• 1983
    kötü geçmiş bir sınavdan sonra eve doğru üzgün adımlarla yürürken, hayatı sorgularken buldum kendimi. beni gerçekten sürekli mutlu eden tek şey nedir ki diye... okulu bitirip,işimde kariyer yapmak mı? an olur,bir şey olur, biter gider kariyer,güvenemezsin. aşık olup, evlenip, yaşlanmak mı? gün olur boşanma avukatıyla görüşürken bulursun kendini. çok para mı? halen sürüp giden tartışmadır paranın mutluluk getirip getirmediği. bir tek şey vardı. evet bir tek şey, galatasaray!
    hangimiz gurur duymuyoruz ki galatasaray ile. neden gurur duyuyoruz peki?
    ali sami yen bu takımı kurarken diyor ki: "ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak ve türk olmayan takımları yenmek"'tir amacımız. daha ilk gün, evet daha ilk gün, bu yüce gururun kaynağı belli oluyor aslında.
    türk olmayan takımları yenmek... galatasaray'ın her zaman bir hedefi vardır. o, türkiye'nin sınırlarını aşamamış takımların taraftarlarının asla ama asla anlayamayacağı bir şey. avrupa'ya ve dünyaya ve hatta varsa eğer başka galaksilerde yaşayan canlılara sadece galatasaray olarak değil,bir türk takımı galatasaray adını ezberletmek.. işte, işte ben tam bu yüzden gurur duyuyorum galatasaray ile... ne var ki, sadece futbolda değil,teknolojik gelişmelerden tutun da sinemada,müzikte bile geri kalmış ve hep geriden takip eden bir "yalnız" bir ülkenin evlatları, 17 mayıs 2000 tarihinde, zorlu bir rakibe, rakibin bir kişi fazla oynamasına ve çıkan bir omuza rağmen, o ismi, insanların diline, belki sadece insanların değil, uzaylı yaratıkların da diline dolamaya ve ezberletmeye başlıyordu.. işte,işte ben tam da bu yüzden...
    bir ismi,bir rengi ve bir de duruşu vardır galatasaray'ın... hiç kimseden bir şey istemez, aksine hep bir şeyler verme eğilimindedir. yıllardır hak ettiği modern bir stada kavuşan bir takımın taraftarına aptalca ve ahmakça sözler söylenildiğinde, ister ülkenin padişahı olsun ister dünyanın kralı, ağzının payını verir galatasaray, gerekirse kaldırımdan destekler ama istemez o stadı... gün gelir, adını bile yeni duyduğu fakat trafik kazasında iki futbolcusunu kaybeden bir takıma, 4 futbolcu hediye eder,yine gönlü rahat etmez, bir de para verir. böyle de cömerttir... işte, işte ben tam da bu yüzden...
    bir misyonu vardır galatasaray'ın. haydi düşünün, olmasa galatasaray'ın altyapısı, nereye kadar gider, 400 küsür milyon marka değerli türkiye ligi... 2002'de kore'de, 2008'de isviçre'de galatasaray'ın evlatları ile yakaladığınız başarıları kim inkar eder.. tıpkı atatürk gibi galatasaray da her zaman gençlere güvenmiştir. aptal bir kupa maçında, kat be kat güçlü olduğun bir takıma karşı 35 yaşındaki en iyi oyuncunu oynatmak değildir galatasaray. maçın sonunu üç tane gencecik ve güvendiğin insanlarla getirmektir... işte, işte ben tam da bu yüzden...
    söylenebilecek o kadar şey var ki daha... o kadar çok ki.. ama bu kadar olsun şimdilik galatasaray.
    hep yanımda ol galatasaray çünkü ben senin en yanında olacağım...
    seninle gurur duyuyorum.
  • 1986
    surekli vefasizlikla suclanan dunyanin en buyuk spor kulubu.
    bu salt arda'nin yaptigi aciklamalarla degil, taraftarimizda, rakip takim taraftarlari tarafindan iddia ediliyor.
    kime vefasizlik yapildi?
    hakan sukur'e mi? 36 yasinda artik eski gucunde olmayan, galatasarayin en buyuk efsanelerinden biri. gel hakan jubileni yapalim, heykelini dikelim dedik. ben daha oynayacam dedi. e hakan kulubede oturdugunda duygusalsin, sorun ediyorsun, gel inat etme dedik. dinlemedi...
    keza hakan unsal gel birak futbolu dedik, yok ben oynayacagim dedi, gitti ve performansini gormustuk.
    yahu adamlar buyuk basarilar kazandi diye 46 yasina kadar furbol mu oynatacagiz?
    ayrica ben bir seyi cok merak ediyorum : ergun, suat, arif, hagi bunlar niye hic konusmadi? ya hepsini gectim dunya tarihinin en buyuk oyuncularindan biri bizim takimimizda futbolu birakti. ona bile dogru duzgun veda edemedik. o niye hic konusmadi? hagi 2 kere t.d olarak geldi. 2 sinde de kovduk. simdi arasak sorsak galatasaray benim evim der.
    bulent muhtesem bi galatasarayli, muazzam bir oyuncu ve galatasaraylilarin her zaman kalbindedir. ama ne yapalim? bu yuzden bulente suresiz kontratla teknik direktorluk mu verelim?
    fatih terim bile istifaya davet eildi, isliklandi. ben hic bir yerde fatih terimin galatasaray cok vefasiz yeaa dedigini duymadim.
    arkadas vefa dedigin sadece senin isteklerinle olmuyor. uefa kupasini kazanmis kadroda takimdan ayrildiktan sonra bi kucuk hakan'in aciklamalarina bak, bir de ergun'un arif'in suat'in hatta okan'in.
    sen niye seni var eden galatasaray'a vefasizlik yapiyorsun?
    vefasiz biri varsa kulup , taraftar, camia degil. yeteneklerini, basarilarina sirtini dayayip, ne kadar basarisiz olursa olsun, ne yaparsa yapsin camianin ona sahip olacagini sanan futbolcu/yonetici vardir.
    hagi td olarak isliklandi ama yarin stada mac izlemeye gelsin ortalik yikilir. bulent isliklandi yarin gelsin yine alkislanir.
    ama sen gecmisin basarilarina sirtini dayayip bu kulupte at kosturacagini saniyorsan yanilirsin arkadasim.
    hatalar vardir. ama kimse galatasaraya vefasiz diyemez. donsun butun herkes gecmise bi baksin hangi kulubun kac tane efsanesi var.

    not: is bu entry arda icin degil. galatasaray spor kulubunu vefasizlikla suclayan herkese yazilmistir.
  • 1987
    vakti zamanında büyük vefasızlıklar yapılmıştır galatasaray'da. kimse kendisini kandırmasın. en basitinden, hani o hep övündüğümüz, gurur duyduğumuz uefa, super kupa kadrolarından kaç kişi bu forma altında emekli yapıldı? kaç kişiye jubile yapıldı o kadrodan? hepsini geçtim hadi, büyük kaptan dediğimiz bülent korkmaz, yaptı mı jubile?

    geçiniz bu işleri. vakti zamanında vefasızlıklar yapıldı galatasaray'da. bu da tamamen o zamanlardaki sorumlu kişilerin suçu. galatasaray vefasızdır gibi bir anlam çıkarmak, komik.
  • 1988
    "beni galatasaray var etti , galatasaray olmasa belki de bir hiçtim" diyemeyen insanların vefasızlıkla suçladığı takımım . tamam elbette hatalar oldu ama pire için yorgan yakılmaz . ayrıca biz öyle vefasızız ki ; kırgın ayrıldı diye ilk fırsatta bize kol geçiren adamı büyük kaptan diye çağırırız , yolda görsek elimiz ayağımıza dolaşır .
  • 1990
    en vefalı kulüp değildir belki. ama hangi türk takımında gördük bu vefa olayını? son 10 senede kaç tane jübile seyrettik fener'de, beşiktaş'ta? galatasaray'a gelince ama bu işler çok güzel karıştırılıyor, aynı maddi borcun devamlı kaşındığı gibi. uefa şampiyonluğundan kulüp kendi nemalanamadı ki futbolcusunu nemalandırsın. hatırlanması gereken tek şey o büyük başarıya hazırlıksız olduğumuz. büyük ihtimalle bu beklentisizlik içerisinde kazanabildik o avrupa kupalarını.

    uefa kadrosundaki futbolculara altyapı teknik direktörlükleri, sorumlulukları verilmek istenirken "bana bunu mu layıkgördünüz?" diyenler kimlerdi, biraz yoklayın bakalım o beyinlerinizin köşelerini...

    evet kulüp vefasız olarak nitelendirilebilir ama o vefadan dem vurup kulübün anahtarını isteyen futbolcular da az değiller. her şeye rağmen kalbimizdeki yerleri ayrı.
  • 1991
    vefasızmış diyenlere hadi ordan be demek istiyorum.

    bülent korkmaz'a jübile teklif edilmedi mi? edildi ve hatta sonra gel yardımcı antrenör olarak başla bile dendi. kendisi ne dedi? ben bir sene daha oynamak istiyorum dedi. bizimkilerde normal olarak o zaman klüp bul dediler, ne yapsalardı oynamayacak bir adama sırf senelerin kaptanı diye boşa para (ki o zamanki durum malumunuz boşa atılacak 1 kuruş bile yokken min 500bin euro boşa atılacaktı) mı verselerdi? bülent bu teklifi kabul edip klüp bulamayınca bizim yaptığımız teklifin benzerini sunan gençlerbirliğine yardımcı antrenör olarak gitti.

    bu aynısı diğer oyunculara da yapıldı,hakan ünsaloynamak için rize'ye, ergün ise antep'e gitti. hakan şükür'eyapılan teklifi (heykel dikme vs..) ve onun illa oynayacam ben diye tutturmasını hepimiz biliyoruz. şimdi neyin vefasızlığı allah aşkına bu?

    uefayı alan kadroda yapılan bir vefasızlık varsa o da hagi'ye yapılmıştır, jübile maçı düzenlenmeyip en son trabzon maçıyla futbolu bırakmasına göz yumdular. başka da bir vefasızlık yok, bu kadar...

    ama jübile konusunda eklemek istediğim birşey var: eskiden jübile yapmak oyuncuya veda etmekten çok son bir maç yapıp hasılatını oyuncuya bırakıp bir nevi emekli ikramiyesi vermekti. şimdi zaten böyle bir şeye ihtiyaç yok zaten, futbolcuların kazandığı para bırakın kendisini, 7 sülalesini bile zenginliklekr içinde yaşatır... maksat oyuncuya vedaysa onu oynadığı son maçtada çok rahat yapılabilir, 5 dakikada omuzlara alıp çıakrmaktan çok daha anlamlı bu olur zaten bence.
  • 1993
    ben zaten oldum olası bu vefa olayını anlamam ünlü insanlardaki.

    bilmem işte x adlı oyuncu şu yaşa geldi. insanların vefasızlığından yakınıyor. ne yapsınlar arkadaşlar bu ünsüz insanlar sana maaşını sana mı yatırsınlar? ne yapsınlar? parasız mı oynadın filmlerde? kendin mi çektin filmleri? ne yapalım a.k bi söyleyin ya?

    futbol konusunda da öyle. vefasızlık da, ne arkadaş yapılan? kulübü üstüne mi yapalım? ne yapalım? söyleyin bi. her ay futbol takımının kazandığı maçlarda sana da mı prim verelim? ne yapalım vefasız olmamak için? bi söyleyin bana. bülent korkmaz ya da bir başkası efsane mi? taraftarın aklında mı ismi? tamam bitti gitti işte la. ne yapsın bu kulüpler başka? her yere o adamların ismini mi yazsın?

    ben nerede vefasızlıkla ilgili bir şey duysam ha siktir oradan diyorum. metin oktay'ın ismi florya'da olmasa bile taraftarın gönlünde olacaktır. o da yeter vefa adına her zaman. senin ismin bir yerde yoksa, o zaman sen kendini tart bi.

    vefaymış. paranı almadın mı arkadaş? profesyonel futbolcusunuz hepiniz lafa geldiğinde. ne oldu birden amatör ruh, kahrolsun endüstriyel futbol?
  • 1994
    bu camiada hagi, bülent korkmaz, metin oktay hibi isimler zikredilirken akan sular duruyorsa, bu isimler ağza besmeleyle alınıyorsa kimse vefasızlıktan söz etmesin. vefayı maddi çıkara bağlayanlar vefa adı altında duygu sömürüsü yapıp kendine bir şekilde kazanç sağlamaya çalışan zavallılardır. taraftarın hakeden isimlere duyduğu sevgi, gönül bağı vefanın ta kendisidir.
  • 1996
    futbol federasyonuna yolladığı 16 ocak 2012 tarihli ihbarname ile, düşüncesi bile korkunç olan şeyler aklıma geliyor.

    eğer olur da korktuğum başıma gelirse; emek hırsızı, ahlaksız, dolandırıcı ve hatta umut taciri şikeciler yüzünden olası bir şampiyonlar liginden men edilme cezasında kurunun yanında yanacak yaş olursa yıkılırım. gerçekten.

    şu zamana kadar kötü giden her şeyin içinde benim yüzümü güldüren sadece galatasaray oldu ve beni yanlız bırakmayan da. umutlarım var benim o'na dair.
    eğer bi allahın kulu bir kez daha benim umutlarımı yerle bir ederse çok büyük ah alır. zaten başka bir şey yapmaya da gücüm yetmez sıradan bir taraftarım ben çünkü.

    bari bu kez hayallerim yıkılmasın.
    lütfen...
  • 1997
    hayatımın her parçasında, az ya da çok, olan. şiir yazıyorum ben, şiirlerimde bile var galatasaray. diğerlerine göre pek iyi değil ama, akatalpa'nın ocak 2012 sayısında yayımlanan şu şiirim, misal:

    --- alıntı ---

    en büyük cimbombom diyorum bir de sen
    elimde bengal meşalesi dilimde bir sevdâ türküsü
    boşlukta yürüyoruz ezilmiş kaburgalarım ve ben
    mecidiyeköy’de hatırlıyorum gözüm açık ölümü

    ali sami yen yıkıldı gitti şimdi sıradaki sen misin
    kuşkusuz yaşadığım insanlığın en büyük sürgünü
    kurtar beni: gol olacak ve anons edilecek ismin
    eğer bahşedersen bana bir sevmenin en güzel golünü

    en büyük cimbombom diyorum şampiyon sen
    geride kalsın bütün hatalar bazen silmek lazım dünü
    ne anılar var yaşamışız bir isyan coşkusuyla sen ve ben
    hatırladıkça bitecek kaybetmenin o acımasız hüznü

    (bkz: akatalpa, ocak 2012)

    --- alıntı ---

    işin enteresan yanı, mesela o son dörtlüğü yazarken, dedim ki: cimbom'um şampiyonluklardan bile büyük, sen şampiyonluklar kadar büyük. geride kalsın, hem sana işlediğim tüm hatalar; hem cimbom'umun kötü günleri. sen anarşist ben sosyalist, isyanı severiz; cimbom'um haramilere ne güzel direnmişti, nasıl isyan etmişti! ve son olarak, hatırlayalım mı geçirdiğimiz güzel günleri, dik durmayı, hür efkârı? çünkü hatırladıkça beraber yaşadıklarımızı, gene yaşayacağız onları; çünkü cimbom'um hatırladıkça baba gündüz'leri, metin'leri, bülent'leri, hagi'leri, gene kükreyecek, daha da kükreyecek, yeni tugay'ları konuşacak, yeni fatih'leri...

    işin hâsılı şu: en sevdiklerimle ben, parçalının iki yarısıyız. biz beraber, biz dostken galatasarayız.

    galatasaray, bu kadar hayatımda işte. iyi ki varsın cimbombom!
App Store'dan indirin Google Play'den alın