• 3127
    bugünlerde pek keyfimiz yok. iyi futbol oynamıyoruz, kazansak dahi zevk alamıyoruz izlediğimizden. içimize dokunmuyor, bize hitap etmiyor 2011-2012 sezonundaki gibi. oyuncuları sahiplenemiyoruz eskisi kadar, içimizden gelmiyor. bunun tek nedeni kötü sonuçlar değil elbet. bu sahiplenme işi de karşılıklı bir şey zaten, oyuncularımız da eskisi kadar istekli değiller. taraftarla da iletişimleri eskisi kadar iyi değil, onların da içinden gelmiyor bir şeyler eskisi gibi.

    kadromuz kötü. daha doğrusu potansiyeline baktığımızda en azından lig için iyi bir kadro. ancak ortaya konan futbola baktığımızda 2010-2011'den emareler görebiliyoruz bazen. üzülüyoruz tabi. zira o kadar yatırım yapıldı, hedefler yükseğe kondu ama sonuca baktığımızda ileri gitmemiz gerekirken geriye doğru gidiyoruz. 2 sene içinde o kadar güzel şeyler yaşadık ki; bırakın puan durumunda geriye düşmeyi, derbide defansif bir oyun sergilesek bile zorumuza gidiyor. galatasaray hiçbir zaman korkak ve sinmiş bir futbol oynamamalı zira.

    kadronun bu halde olmasına gelelim. bugünlerde çok sık söylenen şey, fatih terim ve başkanın birbirleriyle uğraşmaktan kadroya gereken takviyeleri yapamadığı yönünde. haklılık payları var elbet bu görüşte olanların. ancak sorun sadece o noktada değil.
    bu kadro geçen sene şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynamış, ligi şampiyon kapatıp açmış bir kadro. arada emirates cup var bir de.
    üstüne iyi kötü bazı takviyeler de yapıldı bu kadronun.

    ancak ne zaman ki, fatih terim ve milli takım dedikoduları çıkmaya başladı işte o zaman biz kan kaybetmeye başladık. ağustos'un sonlarına doğru olan zamanlardan bahsediyorum; henüz eylül gelmeden camia olarak kan kaybetmeye başladık. işte o zaman kadronun defoları ortaya çıkmaya başladı. çok değil 4,5 ay önce real'e ecel terleri döktüren takım ligdeki deplasmanlarda berbat bir futbol ortaya koymaya başlamıştı. sonrasını zaten biliyorsunuz.
    yani bizim en temel sorunumuz motivasyon. sakatlıklar belimizi büktü, fizik-kondisyon olarak kötü durumdayız, kadro kalitemiz lige göre iyi olsa da cl'de zayıf, tff aleyhimize çalışıyor ama en temel sorunumuz motivasyon eksikliği.

    fatih hoca böyle bir kadro kurdu, dany ve amrabat gibi oyuncularımız var ama takımı motive edebiliyordu ve 1-2 oyuncu dışında da öyle ya da böyle verim alabiliyordu. ama son zamanlarda kendisi motivasyonunu kaybetti ve bu da tüm takıma yansıdı. galatasaray seviyesinde olmayan oyuncularımız daha çok sırıtmaya başladı. hatta galatasaray seviyesinde olan oyuncularımız da eski günleri mumla aratır hale geldi ya da tüm takımı toparlamaya çalışması yüzünden ekstra yoruldu.
    tamamen fatih hoca'yı, yönetimi ya da yeni hocayı suçlamak o yüzden yanlış. yönetim kanadında da yapılan yanlışlar var. yeni hocamız mancini de motivasyon yönü bence kötü olsa da elinden geleni yapan ve şu ana kadar çok da kötü sonuçlar almamış bir hoca. ancak sonuç olarak bugünlerdeki isteksiz maçlar ortaya çıktı.

    ancak tren hala kaçmış değil. bir söz vardır; çok severim: "en kötü gününüzde bile en iyi olduğunuzu hatırlayın." diye. işte galatasaray için biçilmiş kaftandır bu söz, hele de bugünlerde. o kadar şey yaşadık; fatih hoca gönderildi, bir dönem hocasız maçlara çıktık, yeni hoca geldi, vs... ancak hala ligde iddialıyız. onu da geçtim; -lig basit bir şey zira.- 8 gün sonra çıkıp aslanlar gibi oynayıp juventus'u yeneceğiz ve real madrid ile juventus'un olduğu gruptan çıkıp şampiyonlar ligi'nde 2. tura yükseleceğiz. o zaman rüzgar biraz daha arkamızdan esecek.

    buraya kadar hep kendimizle ilgili yazdım. biraz da rakiplerden bahsedelim. taraftarın bu denli karamsar olması da kötü. kısa tutacağım bu kısmı, şu an lider olan ve çok övülen fenerbahçe'yi henüz 11 ağustos 2013'te nerdeyse tek kale oynayarak tokatladık. geçen günlerdeki derbide de* bize karşı öyle üstün bir oyun oynamadılar. yine çok övülen beşiktaş'ı sahalarında yendik. biz kötüyüz belki ama onlar da mükemmel değiller. kaldı ki biraz kıpırdansak bizden daha kötüler.
    asıl rakibimize gelirsek; juventus, hep söylediğim üzere dişimize göre bir rakip ve ali sami yen'de aslanlar gibi çıkıp yeneceğiz onları. ben inanıyorum.

    evet, transfere ihtiyacımız var.
    evet, sakatlıklar belimizi büktü.
    evet, hakem kararları genelde aleyhimize oluyor.
    ancak en temel sorunumuz motivasyon.

    bize düşen tekrardan birlik olmak. bugünlerde taraftar parça parça olmuş durumda. kimisi tamamen ünal aysal tarafında, kimisi fatih terim tarafında. kimisi oyuncuya sövüyor, kimisi mancini'ye. böyle bir yere varamayız. olan oldu. kutuplaşmak çözüm değil.

    takım ruhunu kaybettiğimizden bahsediyoruz hep. sevginin, saygının, yardımlaşmanın olmadığı bir ortamda ruhtan nasıl bahsedebiliriz ki zaten? bunu sadece futbolcular arasında düşünmeyin, taraftar bazında da düşünün. 2011-2012'yi hatırlayın; taraftar birlik içinde. takım birlik içinde, yönetim birlik içinde. tüm camia tek yumruk olmuş.
    hepsini üst üste koyup yenmedik mi?(u: aslında yenmek yerine daha güzel bir fiil kullanılabilirdi burada, siz anladınız.)
    ileride geçmişe baktığımızda en özlediğimiz anlardan bazılarını o sezon yaşamadık mı? selçuk son dakika ortalayıp elmander kafayla golü atınca yıkmadık mı ortalığı? tüm takım, tüm taraftarlar birbirine sarılmadı mı? son maçta* son düdükten sonra yıkmadık mı ortalığı? ya da daha yakına gelelim; geçen sezon müthiş geri dönüşler yapmadık mı? ali sami yen arena'da 5 yememek için uğraşan takım dünya devi real madrid değil miydi?
    biz o zamanlar birlik değil miydik? şimdi neden parça parça olduk?

    9 puanlık fark ciddi bir fark ama kapanmaz bir fark değil. "galatasaray'ın adının olduğu yerde her zaman umut vardır."
    titreyip kendimize gelme zamanı. kasımlarla işimiz yok, mayıslar bizim!
    inşallah toparlanacağız ve bu sezon öyle bir şampiyonluk kazanacağız ki; en özel şampiyonlukların yanına 2013-2014 sezonunu da yazacağız.

    taraftarınla birlikte savaş galatasaray!
  • 3128
    galatasaray başka bir şey be. başka bir şey işte. hiçbir şeye benzetemezsiniz. o kırmızısı başka bir kırmızı, sarısı bambaşka.

    5li yaşlarıma ait fenerbahçe formalı bir resmim vardı, yaktığım; annem fenerbahçeliymiş abi :/ e tabi zeka gelişimimle birlikte futboldaki tercihimi de galatasaraydan yana yaptım. ne de güzel yaptım. galatasaray adeta ruhani bir arkadaşım benim,, beraber fln uyanıyoruz çizim yapıyoruz yemek yiyoruz uyuyoruz, o tarz. evlat olsa sevilmezlerin yanında düşmanın olsa seversin galatasarayı lan. öyle bi tatlı öyle bi şirin. bi de babaç değil mi ya, bence babaç. mesela başın derde girse hemen git galatasaray izle oku bişey yap hemen kurtuluyosun dertten. bazen yeni dertler açıyo sana, o başka tabi. o da olsun olum bedavaya mı sevcez. biraz da böyle anlamlı bu işler, zaten sizi hiç kızdırmayan üzmeyen bişeyi nah seversiniz. dürüst olalım. (küfretmedim benim sevme şeklim o :( )
    galatasaray sevgisinde de şöyle bir şey var, 1 doğru 9 yanlış götürüyo. misal 10 maçın birinde yardırdı ya diğerlerinin ne kadar batık olduğu pek de sizi rencide etmez.* yani beni etmiyo arkadaşlar bilmiyorum aranızda bazılarınız çok agresif, gözlemledim, ben öyle değilim. sonuçta uzman objektif bi yorumcu ilim adamı değiliz, burda bildiğin yurdum insanı gibi seviyoruz, adım üstünde ben 'taraftar'ım, taraflıyım. elimden geldiğince faydalı eleştiriler yapmaya çalışıyorum ama bunu anca ben yaparım karşımdaki adam eleştirmicek galatasarayı, eleştiremez. eleştirtilmez. çünkü karşındaki adam galatasarayın g'si olamaz be. olmaz, herkes haddini bilsin. huhuu

    velhasıl kelam galatasaray başka bir şey be. başka bir şey işte. hiçbir şeye benzetemezsiniz. o kırmızısı başka bir kırmızı, sarısı bambaşka.
  • 3129
    çoğumuz belki hepimiz için hayatın rengi - galatasaray

    eh ne demişler, insan neye ne kadar anlam yüklerse üzüntü de yıkım da o boyutta oluyor işte, ne yaparsın?

    biz servet'li, barış özbek'li takımları da gördük; hagi, hakan şükür, elmander ve muslera'lı takımları da...

    peki ulan nedir bu beni bir kaç aydır geberten mutsuzluk diye düşünüyorum. sonuç mu? o biraz beklesin.

    daha 1 sene bile olmadı çeyrek finalin kapısından dönen, real madrid'e kafa tutan, tekrar uefa.com'un manşetlerini süsleyen bir takıma sahiptik. insan merak ediyor - ne oldu da 1 sene bile dolmadan bu çöküş bu hezeyan diye? tanımı çok zor aslında, bir çoğumuzca baba bellediğimiz fatih terim'in kovulması, ünal aysal-fatih terim çekişmesi sonucu takımın paramparça olması... kurumsallık adı altında seri üretim yapan, çirkin, soğuk bir fabrikaya dönüştürülmeye çalışılan takım; galatasaray'ımız.

    ah ulan!

    ulan oysa ki çok fazla şey istemiyoruz. istiyoruz ki sahada top oynarken en azından 11 kişiden 5-6 tanesi bizim kadar kazanmayı istesin, bizim maç izlerken didindiğimiz, saçımızı yolduğumuz kadar sinirlensin! istiyoruz ki bizim kadar kazanmayı isteyen biri, birileri olsun.

    ah ulan!

    birileri de en sonunda anlasa, takımın elinden gelenin bu olduğunu bilsek yine 3 sezon önceki gibi amenna der gazetelerde "tak-tak sestak" başlıklarını da görmezden gelirdik ama biliyoruz ki bu takımın potansiyeli bu değil, biliyoruz ki bu takım sadece istemiyor. bu takım çalışsa yapacak çocuk ama zıpkın piç belli ki artık ne çalışıyor ne de çalışmayı istiyor.

    bizim tepkimiz,umutsuz ve mutsuzluğumuz bunadır. bizim sitemimiz; bizi mutlu eden/edebilecek olanlaradır...

    ulan gaassaray! insan soğudum derken bile, ısınıyor. öyle bir meret bir şey işte bu...

    sonuç mu? sonuç şu; (bkz: en büyük galatasaray kardeşim başka birşey yok!)
  • 3130
    5 nisan 2011, karaladığım bir şeyler vardı içinde bulunan duruma istinaden. sanırım değiştirmeden şu günler için söylenebilir.

    "simurg anka kuşların hükümdarı, herşeyi bilirmiş. diğer tüm kuşlar onun büyüklüğüne inanıp ondan yardım isterler, onun kurtarıcı olduğunu düşünürlermiş. zamanla simurg anka ortalarda gözükmemeye başlamış. diğerleri onun öldüğünü düşünürken bir gün buldukları ona ait olan tüy onlara inanç vermiş. hepsi toplanıp kaf dağının tepesinde olan yuvasına gidip, simurg anka'dan yardım istemeye karar vermişler. ancak bu süreç çok tehlikeli olduğu için her adımda azalmışlar, her adımda vazgeçenler olmuş. en sonunda yuvaya vardıklarında 30 kuş kalmışlar. yuvaya geldiklerinde öğrenmişler ki simurg anka "30 kuş" anlamına gelmekteymiş. yani aslında küllerinden doğan; bekleyip aciz şekilde korkmayı reddedip ölme pahasına tepeye uçan o 30 adet kuşmuş.

    haftalar birbirini kovaladıkça, her hafta dibi gördük diyip daha da derinlere indikçe sinirlerimiz geriliyor, umudumuz azalıyor. takım bu hale nasıl geldi, nasıl simurg anka kayboldu bir sürü sebep sayabiliriz. bir çok neden sıralanabilir. adnan polat başka olmak üzere onlarca faktör.. tüm bunları doğru değerlendirip tekrarlamamak üzere düzeltmemiz gerekiyor. yeni gelecek yönetim, yeni gelecek teknik kadro, oyuncular.. devasa bir yenilenme gerekiyor klübe. son antalya maçında tita kadar oynayamayan oyuncularımızdan arınmak... bunların hepsi yapılması gerekiyor. ancak şuan asıl gereken bir baş kaldırış, gerçekten vizyonlu ve yıpranmamış bir başkan eşliğinde o dağın tepesine uçarak galatasaray'ın büyüklüğünü ve haysiyetini hatırlayacak 30 simurg anka. o tepeye çıktıkları gün tam anlamıyla her bir birimle birlikte aslında küllerinden doğması gerekenlerin onlar olduğunu anlayacaklar.

    daha kötü günler de görebiliriz, daha kötü pozisyonlarda da bulunabiliriz. kaptanımız hata yapabilir, oyuncularımız iki adıma koşmaktan acizleşebilir, 15 yaşında, hayatında galatasaray'a ne verdikleri tartışılır bebeler kalkıp oyuncularımıza küfredebilir.. (haklı olmaları üsluplarını doğrulamaz) hepsi olabilir. şuan tek gereken, galatasaray'ın ne olduğunu gerçekten bilen ve bu yaşananları en az bizim kadar sindiremeyen bir yönetim, oyuncu kitlesi ve teknik ekip. bunların farkına varıldığında gerisi zaten sırayla gelecektir.

    elbet ayağa kalkacaktır galatasaray bundan şüphe yok, kolundan bacağından ne kadar aşağı çekenler de olsa. umarım kalktıktan sonra o asılan fazla yükleri silkeleyebiliriz."

    yine mutsuz bir dönem, umutsuz bir süreç. bu sene olmasa bile, elbette o 30 kuş yine isyan edecektir. kabul etmeyip isyan edeceklerdir mevcut duruma. bu sene olamasa bile edeceklerdir..

    edit: kuş derken hikayeye istinaden tabi. yanlış anlaşılmasın.
  • 3131
    çocukluk aşkım değil, büyüklük aşkımdır benim galatasaray. evet çocukken tanıştım, renklerini sevdim, ismini sevdim, marşlarını sevdim ama yalnızca sevdim. büyüdükçe, daha fazla okudukça, izledikçe, dinledikçe, yorumladıkça; kulübün felsefesini, benliğini daha iyi kavradıkça aşık oldum ben galatasaray'a. bu nedenle; "sen benim büyüklük aşkımsın galatasaray!" diyebiliyorum.
  • 3135
    sabah uyanıyorum. ne saat olursa olsun kalkmak hep zor gelir. gidip bir su yüzüme vuruyorum, ayılayım diye. aslında ayılmak için daha güzel bir yöntem var, sonradan keşfediyorum; herhangi bir spor haberi kaynağını açıyorum. her zaman olduğu üzere mancini'ye giydirmeler, ünal aysal üzerinden "sıkıldım" haberleri, takım içinde birbiriyle kavga ettirilmeyen herhangi bir oyuncu kombinasyonu varsa onların sözde kavgalarını okuyorum. düşünüyorum tüm 2'li kavgaları bitirdiklerinde acaba 3'lü kavgalara da geçecekler mi. ha unutmadan bir de şanslıysam yolanthe ve kıvanç üzerinden sneijder haberleri buluyorum. tüm bunlar yüzüme çarpacağım sudan, fondip yapıp içeceğim koyu kahveden daha ayıltıcı oluyor. sinirim bozuldu bak şimdi, gülümsüyorum.

    iş günü veya tatil günü olmasına göre mevcut hazırlıklarımı yapıp, rutin hayatın çarkı olmaya devam ederken "bari galatasaray kaynaklarında neler var" diyerekten sözlük vb. kaynaklara göz atıyorum. karşılaştığım manzara nispeten farklı değil. galatasaray muhabiri ama aslında derdi galatasaray olmayan şahısların yaptığı kriz, iflas, istifa haberlerini, mevcut galatasaray çatısı altında görevli personel, başkan, futbolculara yapılan ahlak sınırı dışında eleştirileri, suni transfer haberlerini okuyorum. yine gülümsüyorum.

    akşam galatasaray'ın maçı varsa zaten maç günü havasına hiç bir şey yapmasam bile giriyorum. galatasaray bu, hamurumuza işlemiş, dna'mıza dahil olmuş. maç saatine yakın ilk 11'i bekliyorum. 1 dakika sonra resmi olarak açıklanacak olsa bile bakıyorum dedikodu ve duyumlara. kim oynayacak kim oynamayacak. demiyorum kendime 1 dakika bekle zaten açıklanacak. heyecan bu olsa gerek. maçtan önce biliyorum bir şey olacağı yok. iki adım atamıyor takım. ama bu sefer farklı olur belki? açıkcası 10 maç ard arda kaybetsek bile 11. maç bu sefer farklı olur diyeceğim, biliyorum.

    maç başlıyor, futbol kötü, adım atmayan bitik oyuncular. her zaman olduğu gibi isyan ediyorum " hem sevdiğin işi yapıyorsun hem bunu galatasaray'da yapıyorsun, biraz mücadele et.." maç bitiyor. puan kaybetmişiz veya daha beteri olmuş. bu sefer sinirden gülümsüyorum sanırım.

    maçtan sonra yorumlar, asmalar, kesmeler, kovmalar, kurumsallık giydirmeleri (herhalde kurumsallıkla derdi olan tek bizim taraftarımız şu dünyada).. sinirleniyorum, hırslanıyorum, anlatmaya, çözüm üretmeye çalışıyorum. ilaç zaman, bunu bildiğim halde zamana bırakamıyorum. heyecan bu olsa gerek. çaresizlik mi dersin bilemiyorum ama tebessüm ediyor, gülümsüyorum.

    saat geç olmuş, kafayı yatağa koyuyorum. aynı anda hagi topu alıyor, biraz dürtüyor, ilerliyor ve füzeyi yolluyor. aslında normal bir şey onun adına yaptığı şey. top yerini bildiği için ağlara gidip rahatlıyor. hagi koşuyor. arkadaşlarına "gel, gel" diyor eliyle.

    yarın iş vardı, yapacak çok iş ve çekecek çok kahır var. yarın erkenden gidip önc......hagi'ye odaklanmışım. ne güzel gülümsüyor. sanki galatasaray gibi. evet o an gülümseyen galatasaray sanki. tüm kulüp, koca camia, bütün tarih sanki o an orada toplanmış. hagi'de toplanmış. spiker bir şeyler söylüyor ama ben duymuyorum, o da seviniyor sanırım.

    hagi'ye bakıyorum, ne güzel gülümsüyor.
  • 3137
    umudun kendisidir galatasaray.

    her erkeğin yaptığı gibi futbol tartışırız bizim arkadaşlarla. onlar "kötü oynuyorsunuz, oyuncularınız ruhsuz, yok şöyle kötüsünüz yok böyle kötüsünüz, bu sene size şu kadar puan fark atacağız." diyorlar. haklılar da aslında. bütün bunları ben de biliyorum. görüyorum. gördüğüm için gözlerim doluyor. ama yine de onlara "bu sene şampiyon biziz" diyorum. çünkü biliyorum galatasaray teknik direktörsüz şampiyon olmak demektir. galatasaray ilk 3 maçta 1 puan toplayıp şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıkabilmektir. galatasaray dünya devini zeytinburnu çocuğu arif'in inanılmaz golüyle yenmektir. galatasaray real madrid'e sahayı dar etmek demektir. galatasaray 8. olduğun sezonun ardından şampiyon olmak demektir. yani galatasaray umut demektir.

    o arkadaşlarım maalesef hiçbir zaman bendeki bu umudu anlayamayacaklar. bendeki umut ise galatasaray varolduğu sürece sürecek.
  • 3138
    hayatımda fazla yer kaplayan.
    kendisini artık 564458485671. sıraya atıyorum hayatımda.
    umurumda degil la artık ne galatasaray ne fener.
    hayatta cok daha reel seyler olmalı.
    bilmiyorum icim mi gecti ama artık skoru internette takip ederim ancak.
    dolayısı ile galatasaray hakkında veya futbol hakkında yazmak da sike surulecek bi onem arzetmıyo nezdimde.
    geri donme mevzusu olabilir.
    hani gittik donduk falan ya.
    sifrem 19d27c isteyen istediği gibi girip siffreyi degistirebilir.
    bir efsane sona erdi. (uzgun surat)
    bir fenomen öldü.(bi uzgun surat daha)
    herkese tesekkurler.
    artı yeter.
    hayatıma anlam ifade eden tek biri var artık.
    onun ugruna yazacam bol bol.
    olurda derse ki fenerli ol yarın fenerli olurum.
    bi kaybımız oldu gecenlerde. bassaglıgı dileyenlere ayrıca tesekkurler.
    o sanırım etkiledi beni.
    feysbuk meysbuk tivitır falan yok artık.
    bi kac degerli resim falan var oradaki albumlerde. onları kaydedip kapatacam amk.
    galatasarayı da istemiyorum.
    reel seylere takılacam artık.
    zamanımı onu hakeden seylere harcayacam.
    iki tane renge degil.
    hesey icin tesekkurler.
    dukkanı kapattım.
    hesabı da ilk kim girerse ona veriyorum.
    alsın götüne soksun.
    saka lan saka sokmasın.
    ozel mesajlarımı okuyabilir. moderatorlerin torpillerine sahit olabilir.
    ahahaha bi saka daha.cogomigim.
    sildim mesajları.
    allaha emanet olun.
    hayat sizin.
    degecek seyler ugruna uzulun ve harcayın.
    baş baş...
  • 3139
    7 kasım 1968 doğumluyum. 3 yaşımdan 17 yaşıma kadar şampiyon olmadı galatasarayım. çocuktum ergen oldum şampiyonluk görene kadar ama bırakmayı bir kenara at soğumak bile gelmedi içimden. zira şampiyon olamadığımız yıllarda bile her sene iyi kadrolar kurar müthiş top oynar ve ülke futbolunu sürekli domine ederdi galatasarayım. bu takımın kredisi büyük ben de he de çok büyük.
  • 3140
    her daim galatasaray sayesinde çok mutlu olduğum anlar olduğu gibi galatasaray yüzünden çok sinirlendiğim, üzüldüğüm anlar oldu ama çoluk çocuğa karışınca dedim "kendine gel önceliklerin değişti, aile babası oldun, biraz daha sakin ol, kendini bu kadar kaptırma, sağlığına dikkat et, zamanını ailene ayır."

    sonra ne mi yaptım? oğlumun adını aslan koydum, onunla galatasaray muhabbeti yapacağım yıllara kadar anılar biriktiriyorum...

    demem o ki galatasaray benim ailem, istesem de kopamam...
  • 3142
    hayatta beni hiçbirşey galatasaray kadar mutlu etmedi. sevinçten gözyaşı dökecek kadar sevindiğim zamanlarda hep galatasaray vardı. herşeyi siktir edip gerçekten mutluyum dediğim anlar hep galatasaray'ın yarattığı anlardı. dünyanın öbür ucunda yanlızlıktan bunaldığım günlerde galatasaray'a sarıldım ben. moralim bozuk olduğunda, hayatımda bir amaç bulamadığımda hep olsun be galatasaray var dedim. o beni hiç bırakmadı ben de onu asla bırakmam. beni şu hayatta en çok galatasaray sevindirdi. o yüzden sınırsız üzme hakkı var. canın sağolsun der geçerim. hani diyor ya gripin sensiz olmaz galatasaray şarkısında...durmayacağım söz veriyorum sana. varlığım feda olsun arman uğruna.
  • 3146
    ilk izlediğim galatasaray maçı çocukluğumun saflığı kadar güzeldi. televizyon başında galatasaray ile tanıştığım günü unutamam. okul hayatımın başında 30 ağustos 1998’de…
    çok sevinmiştim… hagi son dakikada tugay’dan aldığı pası gole çeviriyordu ve galatasaray bir taraftar daha kazanıyordu. sabahçıydım, okula gittiğimde uykuluydum, uyanamamıştım halen. nedenini soran öğretmenime “galatasaray maçını izledim, geç uyudum” diye cevap vermiştim. öğretmenim de nasıl bir galatasaray’lı olacak ki alnımdan öpüp, “hagi nasıl attı ama” demişti…
    ilkokuldayken her okul çıkışı formamı giyip, top oynamaya giderdim. eğer ki evin tek erkek çocuğuysanız sizden beklentiler yüksek olur hep. giyiminizden saç şeklinize, saç şeklinizden eğitim durumunuza, eğitim durumunuzdan girişkenliğinize kadar. benden de hep beklentiler büyük oldu, mahalle maçlarında galatasaray forması giymeme babam hariç herkes dil uzattı.
    büyüdüm, lise çağlarında kahvelerde arkadaşlarımla çok maç izledim. tembeldik, 3 zayıf getirsek dahi dönem sonunda başarılı sayılıyorduk kendimizce… ama, ama galatasaray bize öyle bir gaz veriyordu ki “oluuuum, sırf galatasaray maçı izlemek için 2 yıllıkta olsa süper ligde takımı olan bir şehri kazanalım şu lanet sınavda” diyorduk… kazandık! kazandık ama ben niğde jeolojiyi samimi arkadaşlarımdan kemal tunceli inşaatı, mazlum ise batman makine mühendisliğini…yani yine galatasaray’dan uzaktık…
    11 ağustos 2013 galatasaray-fenerbahçe maçı… yer kayseri diye açıklama yapıyor tff. “allaaaaah diyorum. niğde'ye yakın, evin de var çağır mazlum ile kemal’i gelsinler niğde’ye takılın sonra gidin kayseri’ye"…
    uzatacam sözlük! bu benim ilk galatasaray maçına gidişim, ilk derbi izleyişim… neyse geldiler, biletlerimizi aldık, arabamızı kiraladık, galatasaray marşlarını flasha attık ve koyulduk galatasaray için yola… yetiştik, forumda yemek yedik sonra şans eseri kayseri’de turlarken galatasaray’ın kaldığı oteli fark ettik ve gittik futbolcuların çıkmasını bekledik. takım otobüse binip yola çıkınca hemen otobüsün peşinden koştum, şansıma ışıklarda yetiştim. melo’nun otobüsten bana el sallayışını hiç unutmayacam… netice olarak ilk maçımda takım galip gelmiş, üstüne kupa kazanmıştı.
    geçen ev taşıdık arkadaşlarla, odamı toplarken o maçın biletini gördüm. “hakan, bunu atıyorum” dedi ev arkadaşım at dedim. sonra pişman olup çöp kovasının içinde bizim çöp poşetini arayıp, içinden bileti çıkarmam bazılarının komiğine gitti.
    ama onlara kızamadım ki… ben unutmuştum! belki de onlar da unutmuştur ;
    çocukluk aşkının da maç biletleri gibi tek kullanımlık olduğunu..
  • 3149
    bugün geçmişine bakıp sahaya çıkarsa bir destanla daha yüzümüzü güldürecek olandır...
    idmanı yaparsın...kondisyonunu toplarsın...
    ama sahaya çıkarken üzerindekini sadece %80 ipek %20 naylon olarak bilirsen olmaz...
    bugün 1905ten başla düşünmeye...ali sami yenin kuruluş amacını öğren...
    ve bir dakika bile kaybedeceğini düşünerek hareket etme...
    senin adın varsa benim bizim herkesin umudu vardır...
App Store'dan indirin Google Play'den alın