bugünlerde pek keyfimiz yok. iyi futbol oynamıyoruz, kazansak dahi zevk alamıyoruz izlediğimizden. içimize dokunmuyor, bize hitap etmiyor 2011-2012 sezonundaki gibi. oyuncuları sahiplenemiyoruz eskisi kadar, içimizden gelmiyor. bunun tek nedeni kötü sonuçlar değil elbet. bu sahiplenme işi de karşılıklı bir şey zaten, oyuncularımız da eskisi kadar istekli değiller. taraftarla da iletişimleri eskisi kadar iyi değil, onların da içinden gelmiyor bir şeyler eskisi gibi.
kadromuz kötü. daha doğrusu potansiyeline baktığımızda en azından lig için iyi bir kadro. ancak ortaya konan futbola baktığımızda 2010-2011'den emareler görebiliyoruz bazen. üzülüyoruz tabi. zira o kadar yatırım yapıldı, hedefler yükseğe kondu ama sonuca baktığımızda ileri gitmemiz gerekirken geriye doğru gidiyoruz. 2 sene içinde o kadar güzel şeyler yaşadık ki; bırakın puan durumunda geriye düşmeyi, derbide defansif bir oyun sergilesek bile zorumuza gidiyor. galatasaray hiçbir zaman korkak ve sinmiş bir futbol oynamamalı zira.
kadronun bu halde olmasına gelelim. bugünlerde çok sık söylenen şey, fatih terim ve başkanın birbirleriyle uğraşmaktan kadroya gereken takviyeleri yapamadığı yönünde. haklılık payları var elbet bu görüşte olanların. ancak sorun sadece o noktada değil.
bu kadro geçen sene şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynamış, ligi şampiyon kapatıp açmış bir kadro. arada emirates cup var bir de.
üstüne iyi kötü bazı takviyeler de yapıldı bu kadronun.
ancak ne zaman ki, fatih terim ve milli takım dedikoduları çıkmaya başladı işte o zaman biz kan kaybetmeye başladık. ağustos'un sonlarına doğru olan zamanlardan bahsediyorum; henüz eylül gelmeden camia olarak kan kaybetmeye başladık. işte o zaman kadronun defoları ortaya çıkmaya başladı. çok değil 4,5 ay önce real'e ecel terleri döktüren takım ligdeki deplasmanlarda berbat bir futbol ortaya koymaya başlamıştı. sonrasını zaten biliyorsunuz.
yani bizim en temel sorunumuz motivasyon. sakatlıklar belimizi büktü, fizik-kondisyon olarak kötü durumdayız, kadro kalitemiz lige göre iyi olsa da cl'de zayıf, tff aleyhimize çalışıyor ama en temel sorunumuz motivasyon eksikliği.
fatih hoca böyle bir kadro kurdu, dany ve amrabat gibi oyuncularımız var ama takımı motive edebiliyordu ve 1-2 oyuncu dışında da öyle ya da böyle verim alabiliyordu. ama son zamanlarda kendisi motivasyonunu kaybetti ve bu da tüm takıma yansıdı. galatasaray seviyesinde olmayan oyuncularımız daha çok sırıtmaya başladı. hatta galatasaray seviyesinde olan oyuncularımız da eski günleri mumla aratır hale geldi ya da tüm takımı toparlamaya çalışması yüzünden ekstra yoruldu.
tamamen fatih hoca'yı, yönetimi ya da yeni hocayı suçlamak o yüzden yanlış. yönetim kanadında da yapılan yanlışlar var. yeni hocamız mancini de motivasyon yönü bence kötü olsa da elinden geleni yapan ve şu ana kadar çok da kötü sonuçlar almamış bir hoca. ancak sonuç olarak bugünlerdeki isteksiz maçlar ortaya çıktı.
ancak tren hala kaçmış değil. bir söz vardır; çok severim: "en kötü gününüzde bile en iyi olduğunuzu hatırlayın." diye. işte galatasaray için biçilmiş kaftandır bu söz, hele de bugünlerde. o kadar şey yaşadık; fatih hoca gönderildi, bir dönem hocasız maçlara çıktık, yeni hoca geldi, vs... ancak hala ligde iddialıyız. onu da geçtim; -lig basit bir şey zira.- 8 gün sonra çıkıp aslanlar gibi oynayıp juventus'u yeneceğiz ve real madrid ile juventus'un olduğu gruptan çıkıp şampiyonlar ligi'nde 2. tura yükseleceğiz. o zaman rüzgar biraz daha arkamızdan esecek.
buraya kadar hep kendimizle ilgili yazdım. biraz da rakiplerden bahsedelim. taraftarın bu denli karamsar olması da kötü. kısa tutacağım bu kısmı, şu an lider olan ve çok övülen fenerbahçe'yi henüz 11 ağustos 2013'te nerdeyse tek kale oynayarak tokatladık. geçen günlerdeki derbide de
* bize karşı öyle üstün bir oyun oynamadılar. yine çok övülen beşiktaş'ı sahalarında yendik. biz kötüyüz belki ama onlar da mükemmel değiller. kaldı ki biraz kıpırdansak bizden daha kötüler.
asıl rakibimize gelirsek; juventus, hep söylediğim üzere dişimize göre bir rakip ve ali sami yen'de aslanlar gibi çıkıp yeneceğiz onları. ben inanıyorum.
evet, transfere ihtiyacımız var.
evet, sakatlıklar belimizi büktü.
evet, hakem kararları genelde aleyhimize oluyor.
ancak en temel sorunumuz motivasyon.
bize düşen tekrardan birlik olmak. bugünlerde taraftar parça parça olmuş durumda. kimisi tamamen ünal aysal tarafında, kimisi fatih terim tarafında. kimisi oyuncuya sövüyor, kimisi mancini'ye. böyle bir yere varamayız. olan oldu. kutuplaşmak çözüm değil.
takım ruhunu kaybettiğimizden bahsediyoruz hep. sevginin, saygının, yardımlaşmanın olmadığı bir ortamda ruhtan nasıl bahsedebiliriz ki zaten? bunu sadece futbolcular arasında düşünmeyin, taraftar bazında da düşünün. 2011-2012'yi hatırlayın; taraftar birlik içinde. takım birlik içinde, yönetim birlik içinde. tüm camia tek yumruk olmuş.
hepsini üst üste koyup yenmedik mi?(u: aslında yenmek yerine daha güzel bir fiil kullanılabilirdi burada, siz anladınız.)
ileride geçmişe baktığımızda en özlediğimiz anlardan bazılarını o sezon yaşamadık mı? selçuk son dakika ortalayıp elmander kafayla golü atınca yıkmadık mı ortalığı? tüm takım, tüm taraftarlar birbirine sarılmadı mı? son maçta
* son düdükten sonra yıkmadık mı ortalığı? ya da daha yakına gelelim; geçen sezon müthiş geri dönüşler yapmadık mı? ali sami yen arena'da 5 yememek için uğraşan takım dünya devi real madrid değil miydi?
biz o zamanlar birlik değil miydik? şimdi neden parça parça olduk?
9 puanlık fark ciddi bir fark ama kapanmaz bir fark değil. "galatasaray'ın adının olduğu yerde her zaman umut vardır."
titreyip kendimize gelme zamanı. kasımlarla işimiz yok, mayıslar bizim!
inşallah toparlanacağız ve bu sezon öyle bir şampiyonluk kazanacağız ki; en özel şampiyonlukların yanına 2013-2014 sezonunu da yazacağız.
taraftarınla birlikte savaş galatasaray!