• 3153
    ilk izlediğim galatasaray maçı çocukluğumun saflığı kadar güzeldi. televizyon başında galatasaray ile tanıştığım günü unutamam. okul hayatımın başında 30 ağustos 1998’de…
    çok sevinmiştim… hagi son dakikada tugay’dan aldığı pası gole çeviriyordu ve galatasaray bir taraftar daha kazanıyordu. sabahçıydım, okula gittiğimde uykuluydum, uyanamamıştım halen. nedenini soran öğretmenime “galatasaray maçını izledim, geç uyudum” diye cevap vermiştim. öğretmenim de nasıl bir galatasaray’lı olacak ki alnımdan öpüp, “hagi nasıl attı ama” demişti…
    ilkokuldayken her okul çıkışı formamı giyip, top oynamaya giderdim. eğer ki evin tek erkek çocuğuysanız sizden beklentiler yüksek olur hep. giyiminizden saç şeklinize, saç şeklinizden eğitim durumunuza, eğitim durumunuzdan girişkenliğinize kadar. benden de hep beklentiler büyük oldu, mahalle maçlarında galatasaray forması giymeme babam hariç herkes dil uzattı.
    büyüdüm, lise çağlarında kahvelerde arkadaşlarımla çok maç izledim. tembeldik, 3 zayıf getirsek dahi dönem sonunda başarılı sayılıyorduk kendimizce… ama, ama galatasaray bize öyle bir gaz veriyordu ki “oluuuum, sırf galatasaray maçı izlemek için 2 yıllıkta olsa süper ligde takımı olan bir şehri kazanalım şu lanet sınavda” diyorduk… kazandık! kazandık ama ben niğde jeolojiyi samimi arkadaşlarımdan kemal tunceli inşaatı, mazlum ise batman makine mühendisliğini…yani yine galatasaray’dan uzaktık…
    11 ağustos 2013 galatasaray-fenerbahçe maçı… yer kayseri diye açıklama yapıyor tff. “allaaaaah diyorum. niğde'ye yakın, evin de var çağır mazlum ile kemal’i gelsinler niğde’ye takılın sonra gidin kayseri’ye"…
    uzatacam sözlük! bu benim ilk galatasaray maçına gidişim, ilk derbi izleyişim… neyse geldiler, biletlerimizi aldık, arabamızı kiraladık, galatasaray marşlarını flasha attık ve koyulduk galatasaray için yola… yetiştik, forumda yemek yedik sonra şans eseri kayseri’de turlarken galatasaray’ın kaldığı oteli fark ettik ve gittik futbolcuların çıkmasını bekledik. takım otobüse binip yola çıkınca hemen otobüsün peşinden koştum, şansıma ışıklarda yetiştim. melo’nun otobüsten bana el sallayışını hiç unutmayacam… netice olarak ilk maçımda takım galip gelmiş, üstüne kupa kazanmıştı.
    geçen ev taşıdık arkadaşlarla, odamı toplarken o maçın biletini gördüm. “hakan, bunu atıyorum” dedi ev arkadaşım at dedim. sonra pişman olup çöp kovasının içinde bizim çöp poşetini arayıp, içinden bileti çıkarmam bazılarının komiğine gitti.
    ama onlara kızamadım ki… ben unutmuştum! belki de onlar da unutmuştur ;
    çocukluk aşkının da maç biletleri gibi tek kullanımlık olduğunu..
App Store'dan indirin Google Play'den alın