hakeme küfretmenin, meşalenin serbest olduğu ve televizyon tarafından övüldüğü, uzatmaların bildirilmediği, oyunun daha hızlı oynanmasını amaçlayan geri pas kuralının çıktığı, saha kapatmaların olmadığı, gece maçlarının ülkemizde oynanmaya başlandığı yıllar.
6
galatasaray başarılarıyla iç içe geçmiş yıllardır. şampiyon kulüpler kupasının isminin şampiyonlar ligi olarak değişmesi de bu yıllara denk gelir. şampiyonlar ligi jenerik müziği ve star tv anılarımızda yer etmiştir. tabi yabancı takımlara karşı alınan başarılar bu anılarda baş rol konumundadır. galatasaray'ın türk futbolunun avrupaya açılan kapısı olarak adlandırılması genel olarak bu yıllardaki başarılardandır.
ben hala en çok italya ligini çok severim. eskiden gollüydü sonra golsüzleşti şimdi yine iyi bol gollü skorlarla devam ediyor.
8
bilinçaltımda oyuncuların üzerinde çuval gibi duran bol kesim formalarla özdeşleşmiş nedense.
9
kesinlikle bol kesim parlak kumaş uzunkollu formaları hatırlatır
10
2000li yılların futbolu, bilhassa ikinci yarısının futbolu, bu dönemin verdiği heyecanın, zevkin çeyreğini vermez. kaynağını ruhtan, hissiyattan, amatörlükten alan futbolun son zamanlarının denk geldiği yıllardır. sonrası malum; şu anki ruh yoksunu, endüstriyel sıfatı giydirilmiş silik fubol zamanları...
11
1991-1992, 1992-1993, 1993-1994, 1994-1995, 1995-1996 sezonlarinda konya'da selcuk universitesi'nde oldugum halde kapali ust kombinemin oldugu ve ic saha maclarini neredeyse kacirmadigim zamanlardir.
olay zor gibi gozukse de, soyle aciklayabilirim: ev arkadasimin babasi tülomsaş (turkiye lokomotif ve motor sanayii as) fabrika muduruydu. dolayisiyla da bana sadece tren bilet bedelinin %10'unu odemek zorunda oldugum bir permi vermisti. (konya'dan istanbul'a otobus 11 saatte, mavi tren ya da meram ekspresi 13 saatte ulasiyordu.)
ornegin; bilet 50tl ise ben sadece 5 tl oduyordum. yolda kalma derdi falan da yok, oh ne ala....
şampiyonlar liginde* çeyrek finale kalan takımlara dikkatinizi çekerim. galatasaray, borussia dortmund, juventus ve paris saint germain. 90'lı yıllarda fırtına gibi esen 4 takım aynı sezonda geri döndü, tam bir nostalji.
16
şampiyonlar liginde çeyrek final'e çıktığımız şu günlerde gözler 90'lı yılların futboluna damga vurmuş parma'yı, ajax'ı, leeds'i ve hatta steaua bükreş'i arıyor. onlar da bu kulvarda olsaydı daha renkli olabilirdi 2010'ların futbolu.
17
neredeyse her yıldızın oynadığı takımla özdeşleştiği, bir nevi bayrak adam olduğu, oynadığı takımın oyun karakterini belirlediği yıllardır. 10 numaralar 10 numara gibi oynardı. garip garip ceketler de giyerlerdi futbolcular.
benim tabi çocukluğuma geldiği için ayrı bir özeldir.
star tv'de şampiyonlar ligi izleyip, cem yılmaz, sabri ugan'la "hüzün,düğün", "tamam,devam" kafiyeleriyle dolu maç tanıtımları olurdu. maç biletleri ayrı bir özenli ayrı bir gösterişliydi sanki, şimdi ki gibi standart şeyler değildi.
kramponlar da renksiz ve klastı. şimdiki çocuk ayakkabıları diceğimiz türden şeyler de yoktu. bi kırmızı puma kramponu vardı sanırım okocha giyiyodu onu da başka da yoktu.
futbol daha bir süprize, mücadeleye açıktı be sanki... tam peri masalı yılları ya...
18
demir perde psikolojisinin yikilmasi ve milenyuma gecerken iyice borsalasan futbolun gecis donemidir.
dunyada ozel televizyonculuk zirve yaparken, sampiyonlar ligi gibi organizasyonlar kabuk degistirerek dogu avrupa takimlarini daha da icine almaya baslamistir.
turkiye'de ise besiktas'in hakimiyeti 90lar basinda son bulurken, galatasaray ulke tarihinin en buyuk basarilarina imza atip, dunya futbol siralamasinda birincilige kadar uzanmistir. 2000li yillarda dunya ucunculugu getirecek kemik kadro 90larin basinda kalli ve terim'li akdeniz oyunlari zamaninda kuruldu.
sosyal ve kulturel olarak da buyuk degisimlerden gecildi. amerikan kapitalizmi ve tuketicilik zirve yapti. markalasma inanilmaz gelisti. fenomen ronaldo tam bir michael jordan markasi gibi paha bicilemez oldu. oyunlara ismini bile yazamadilar telif sorunlarindan.
juventus, real madrid, ajax, manchester united ve galatasaray bu onyili cok basarili gecirdiler.
futbolcular ise her insan gibi degisimden gecti. daha fazla para kazanmaya basladilar ve benlikleri degisti. teknoloji henuz emekleme caginda oldugundan lise mezunu topcular bile telaffuzu duzgun, muntazam insanlardi. cocukluklari 80lere ve yokluga dayandigi icin kalender insanlardi.
simdi ise oyle mi azizim, herkes simarmis, herkes arsiz olmus.
demirin tuncuna, topcunun picine kaldik.
19
dönemin ana özelligi yayin haklarinin yüksek paralarla satilmaya baslanmasi ve ayrica buna paralel olarak daha pahali organizyonlarin (uefa sampiyonlar ligi) devreye girmesidir. bosman kurali da bir diger temel degisim olmustur. futbolda ticarilesmenin altin yillaridir. (bkz: bosman kuralı/#2891434)
20
türk futbolu için piontek'in milli takım'ın başına geçmesiyle başlayıp, jardel'in süper kupa finali'nde real'e altın golü atmasıyla son bulan dönemdir. etkileri milli takım 2004'te playoff eşleşmesinde letonya'ya elenene kadar sürmüştür.
21
takıma oyuna ve sonuçlara futbolcu teknik direktör etki oranının optimum düzeyde olduğu yıllardır.
90lar öncesi futbolcu ağırlıklı solo performanslar olurken* bugun de teknik direktör ağırlıkli oyunlar* ön plana çıkıyor.
90'ları da ikiye bölmek lazım. 1990 ile 1997 arasındaki 80'lere çok benzeyen, futbolcuların daha duygusal ve kulüpleriyle özdeşleştiği, paranın ikinci planda olabildiği dönemler. 1997-2000 arası hızlı bir endüstrileşme, çok yüksek maaşlar, çok daha fazla transfer yapılmaya başlanması ve menajerlerin futbolcuları daha çok yönetmeye başladıkları dönem.
90'lar futbolu genel olarak daha teknik oyuncuların öne çıktığı, tek bir ön libero kullanarak beş tane yüksek ofansif oyuncunun aynı anda kullanılabildiği bir dönemdi. çünkü futbol daha yavaştı -aslında hayat daha yavaştı- ve savunma daha çok birinci bölgede yapılıyordu. ancak yıldız futbolculara karşı çok sert oynayan takımlar da vardı. topun olmadığı tarafta çirkeflik yapmak kolaydı, çünkü çok fazla kamera olmadığı için hakeme veya izleyenlere yakalanmadan bunu yapmak mümkündü.
90'lar italyan kulüplerinin dünyayı domine ettikleri dönemdi. ac milan dünyanın o dönemki en önemli oyuncularını transfer ederken, juventus, inter ve lazio da bi' o kadar şaşalı oyuncular getirebiliyordu. mesela lazio bir dönem şimdinin manchester city'si gibi neredeyse sınırsız bir bütçesi varmış gibi hareket ediyordu. nesta, nedved, crespo gibi o yılların en pahalı oyuncularını kadroda tutabiliyordu. hatta bu takımlara ek olarak parma'nın da büyük yıldızları vardı. roma'yı saymıyorum bile...
90'lar futbolu, 90'lar hayatı gibiydi esasen. çünkü futbol eski kıtada neredeyse sosyal yaşamın tamamen içindeydi. halkın nabzının attığı yerlerin başında geliyordu.
23
2022 yılının son günlerinde olduğumuz bu dönemde bu onyılda profesyonel olup hala futbol oynayan futbolcu sayısı bir elin parmakları kadar falan kalmıştır.
60 yaşlarında hala profesyonel söyleşme yaptığı söylenen japon topçu.*
zlatan(41) ve buffon(44) şarap misali hala üst seviyelerde oynuyorlar.