• 290
    ingiliz radyo kuruluşu talksport, geçenlerde futbolun evrimi ile ilgili bir makale, fıkra, tartışma, adını siz koyun, bu konu üzerinde yoğun bir tartışma üzerinde durmuştu. pek bu durumla ilgili değil, fakat abd'nin futbola olan ilgisi üzerine şurada bir şeyler karalamıştım. --> (bkz: #2105307) yazı içinde küçük bir yer tutsa da, fikir edinme adına iyi olacaktır.

    radyo kuruluşunun takipçilerinin de dahil olduğu bu tartışma, yaklaşık 12-13 sene sonra, yani 2030 yılında futbolun durumunun ne olacağı ile ilgili bir konu üzerineydi. hatta yüzeysel olarak dünya futboluna değilinse de, esas baz alınan yer ada futboluydu. işte o tartışmadan satırbaşları:

    1- 150 milyon pound ve üzeri bonservis bedelleri ile bir oyuncunun diğer bir kulübe transferi.

    2- haftalık 1 milyon pound ve üzeri maaş alacak olan futbolcular.

    3- sheffield utd, notts county ve bristol rovers'tan en az birinin ingiltere premier lig'e yükselmeleri.

    4- west ham, southampton ve son premier lig şampiyonu leicester city'den en az birinin division 2'ye, hatta daha alt liglere düşmeleri.

    5- federasyon ve hakem kurulu yönetiminin kulüplere (ülkemizdeki kulüpler birliği sistemi) devredilmesi.

    6- premier lig için christmas break (devre arası dediğimiz dönem).

    7- ünlü takımlardan biri veya birkaçının eşcinsel sporculara da yer vermeleri. hatta bunu da bir pr çalışması olarak, sayısı gitgide artan eşcinsel kitlelere ulaşabilme adına kullanabilecek olmaları.

    8- çin süper liginin dünya üzerindeki en iyi 5 ligden biri haline gelmesi. (bu konuda fifa'nın buna engel olup, yüksek bonservis bedelleri ile haksız rekabete yol açmamaları için finansal fair play kurallarını bu liglere de uygulayacak diyen taraftarların da sayısı hiç de az değil)

    9- premier lig'deki takım sayısının 20'den 22'ye, hatta daha da fazla bir sayıya ulaşması.

    10- videolu yardımcı hakem, var (video assistant referee) uygulamasının devreye girecek olması. hatta bunun yanında gol çizgisi teknolojisinin de başlaması.

    http://gss.gs/Rzq.jpg

    11- uefa şampiyonlar ligi'nin daraltılıp, asya ve amerika kıtasındaki takımların da dahil olacağı kulüpler düzeyindeki bir dünya kupası'nda dönüşmesi. (bunun yanında uefa şampiyonlar ligi'nin basketboldaki euroleague sistemine benzer bir uygulamaya dönüşerek daha kapalı ve kompleks bir yapıya sahip olacağını düşünenler de var)

    12- premier lig'de averaj durumlarının daha da önem kazanacağından dolayı, bu 'haksız rekabete' bir son verme adına şampiyonluk, küme düşme ve avrupa kupalarına katılım adına bir veya birden fazla play-off sistemi getirilecek olması.

    13- fa cup, community shield gibi turnuvaların finallerinin başka ülkeler, hatta kıtalarda yapılacak olması. (bu konuyla ilgili uefa şampiyonlar ligi finallerinin de başka bir kıtada yapılması fikri ortaya atılmıştı)

    14- başta uzak doğu kökenli yatırımcılar olmak üzere, yüksek sermaye sahibi şirket sahiplerinin premier lig'den daha fazla takım satın almaları, mevcut durumdaki takımların sahiplerinin daha da ön plana çıkmaları.

    15- sanal platform oyunları içerisinde pastanın büyük bir bölümünü elinde tutan e-spor hadisesinin daha da önem kazanacak olması. hatta büyük takımların, bunlarla ilgili tıpkı şampiyonlar ligi gibi bir sanal turnuva düzenleyebilecek olmaları.

    taraftar görüşleri arasında pek de etkin bir biçimde dillendirilmese de, mevcut şartlarda ilerlemiş durumdaki teknoloji ve yapay zekanın durumu, futbol piyasasını da derinden etkileyecek. hatta bu durumdan o kadar emin ki uluslararası spor kuruluşları, 2030 yılına gelindiğinde günümüz futbolunda kullanılan çoğu teknik, kural, sistem hatta tabir oldukça çağdışı olarak nitelendirilebilir. son günlerde video hakem uygulaması ile gündeme dahil olan bu tartışma, yakın zamanda bazı turnuvalarda, orta ve uzun vadede ise hemen bütün uluslararası spor müsabakalarında uygulamaya geçecek. bu artık bir sır değil.

    bu entry de burada dursun, bakalım şimdinin görüşleri, gelecekte göreceklerimizin yüzde kaçını tutturabilmiş olacak?*
  • 439
    twitter'da orda burda kavga eden tartışan insanlar ve camialar, depremden sonra bir anda nasıl da birbirine sarılır oldu gördünüz mü? işte bu olay çok bariz şekilde kanıtlıyor ki futbol bizim toplumumuzun afyonu.
    böylesine kitlesel bir afetten sonra hepimiz futbolu düşünmeyi bırakıp acılarımıza odaklandık.
    bu felaket yüzünden sezonun iptal edilmesi, okulların uzaktan eğitime dönmesi gibi durumlar maalesef afetin etkisini daha da büyütecektir. insanlar annesini, babasını, evlatlarını gömdüler. onlar için bile hayat "maalesef" devam ediyor.
    bu sebeple futbol da devam etmeli.
  • 115
    her sabah 6 gibi kalkardım çocukluğumun yaz aylarında. bir şeyler yer ve topumu alıp sokağa çıkardım. sabahın 7’sinde sokakta bir top sesi… duvarlara vuruyor. herkes alışmış sokakta, artık tepki gösteren yok. biliyorlar ki bağırmak, çağırmak nafile! o top oynanır. duvar belli, top belli, çocuk belli… duvarla paslaşıyordum. babamın dediği gibi duvarı karşıma alıyorum, ‘’bir sağ bir sol… bir sağ bir sol… iki kere sağ yok!’’. aynen öyle yapıyorum. iki kere sağ yok! bunları yaparken duvara yaklaşıp, uzaklaşıyorum. her sabah aynı ses, her sabah ‘’bir sağ bir sol…’’

    saat ilerledikçe arkadaşlar gelmeye başlardı. zaten çoğu top sesine uyanırdı. iki kişi olduğumuzda kaleleri kurup tek vuruş oynardık. üçüncü geldiğinde alternatifler artar, ‘’tek kale maç’’, ‘’dokuz aylık’’, ‘’alman kale’’ gibi seçeneklerimiz olurdu. ''dördüncü'' ilerleyen yaşlarda ‘’okey’’ için kullanılan bir terim olsa da, bizim için ‘’minyatür kale maç’’ demekti. sayı arttıkça alternatiflerimiz de aynı orantıda artardı. sokağın üst tarafı da sayı olarak tamamlandığında, bizden onlara ya da onlardan bize bir elçi mahalle maçı talebi bildirilirdi. hiçbir zaman bu talep ‘’ret’’ ile cevaplanmamıştır. oynardık…

    ‘’7 devre, 15’te biter. ..’’

    kıran kırana geçen maçlarımız olurdu. ne camdan çağıran anneler duyulurdu, ne de arkadan korna çalan arabalar… kavgaya ramak kalan anlar vardı. bazen kavgalar… bir de sokağın üst tarafında halı yıkayan teyze olurdu. onun halısının pis, boyalı, açık deterjan kokan suyu sokağın bizim olduğumuz kısmına ulaştığında, üstümüze de ulaşmış demekti. topla beraber o suya savrulan ayaklar, size ya da karşınızdakine serin ve bir o kadar pis bir an yaşatırdı. ama umursanmazdı. ‘’7‘’ olurdu sonra. yani devre gelirdi. devre olmasına rağmen depara kalkardı oynayan herkes aniden. istikamet cami! yani caminin çeşmesi… çeşmeye önce giden, önce içerdi ‘’bal gibi kuyu suyu’’ndan… kafalar çeşmenin altına sokulurdu. maça geri dönerdik. kaldığı yerden, heyecan ve hırsla devam eder, 15. gole ilk ulaşan taraf olmak için çabalardık. kazanan olursak, omuz omuza verip zıplardık, sevinirdik. gazozu hak ettiğimizi düşünüp evden para ister, gazoz içerdik. kaybeden olursak, akan tertemiz terimize biraz üzülür, birbirimizi eleştirir, bazen tartışırdık. ama biz, tertemiz terimize üzülürken, hiçbir zaman karşımızdaki arkadaşlarımızın, bizden daha az hak ederek kazandığını düşünmedik. en az bizim kadar temiz mücadeleleri ile, tertemiz terlerini akıtıp kazandıklarını bilirdik…

    maçlar ve diğer oyunlar yatsı ezanına kadar sürerdi. günün sonunda üzerimizde sadece günün yorgunluğu değil; toz, toprak ve teyzemizin halısının sebebiyet verdiği kirler olurdu. kışın durum daha vahimdi tabi. çamurlar yapışırdı ayaklarımıza, üstümüze. rezil bir vaziyette eve giderdik. annemizin kapıda ilk gördüğü andaki tepkisi hep aynıydı ‘’şunun haline bak yaaa, çabuk banyoya çabuk’’. lakin ertesi gün tertemiz olurdu kıyafetlerimiz, çünkü çok basit lekelerdi. tertemiz terimizi akıtarak oynadığımız, tertemiz futbolumuzun, masum kirleriydi onlar.

    şimdi bakıyorum da yaşananlara, görünen ya da saklanmaya çalışılan pisliklere, kirletilen futbola, tutkun olduğum spora... ''yazık'' diyorum. lanet olsun paranın düzenine. bunun adı endüstriyel futbolsa, lanet olsun ona da. ben futbolu, bugünkü çıkmaz, arınılmaz lekeleriyle değil, bir yıkamada çıkan kirleriyle hatırlayacağım. ben futbolu, rakibimin akıttığı terin de benimki kadar temiz olduğuna inandığım spor olarak hatırlayacağım.

    yaşasın çamurlu ayakların, tertemiz futbolu!
    yaşasın sahibi çocuklar olan, çocukluğun masum sporu!
  • 348
    "yahu ne buluyorsun şu futbolda?", "22 kişi bir topun peşinden koşuyor." minvalinde haksız ithamlara maruz kalan güzel oyun.
    ben futbol da ne mi buluyorum, kendimi buluyorum!
    yetmez mi? futbolun, izlerken mutlu olduğum bir spor dalı olduğunu söylemem oldukça doyurucu bir cevap değil mi?
    küçükken futbol topumu yanıma alır, öyle girerdim yatağa.
    çok seviyorum futbolu çocukluğumdan beri.
    galatasaray kadar olmasa da ona yakın bir düzeyde seviyorum. :)
  • 433
    deprem sonrası ilk kez uzun uzadıya bir entry yazmak istedim sözlüğümüze. herkese geçmiş olsun. vefat edenlere allah rahmet eylesin, ailelerine baş sağlığı diliyorum. alanda destek olan herkesin vücutlarına kuvvet diliyorum. biz de dualarımızla ve yardımlarımızla destek olmaya çalışıyoruz.

    böyle bir günde neden futbol başlığına yazıyorsun diyenler haklı, meramımı daha iyi anlatacağım bir başlık düşünemedim.

    arkadaşlar, futbol bir oyun.

    hepimiz seviniyoruz, üzülüyoruz, tansiyonumuz yükseliyor, takımımızın otobüsünde ne konuşulduğunu bile merak ediyoruz yeri geliyor. maç saati beklerken tırnak kemiriyoruz.

    6 şubat depremleri bize göstermeli ki, hayat pamuk ipliğine bağlı. volkan demirel'e ayı diyorduk, görsem bağrıma basmak isterim şimdi. felipe melo şöyle aktı böyle taktı volkan'a diyorduk, melo bile bugün volkan'la etkileşim yapmış twitter'da. ultraslanla çarşı, gfb de birlik olmalı, yeri geldi mi yüz yüze gelmeli, konuşup görüşüp ortak davranmalı.

    diyeceğim o ki, bundan bir süre sonra maçlar başlar. bu süreçte bu duygularımızı unutmayalım. vefat eden, saatlerce soğukta kalan, yardım alamayan vatandaşlarımızı unutmayalım. fenerliler öyle yapıyor, biz sussak ne olacak demeyelim. bundan sonra gs, fb, bjk bilmemne diye ayrışma zamanı değil.

    milli maçlarımızda dahi takım kavgası yapılıyor, uğur can mı altay mı tartışılıyor. prim vermeyelim. arda güler övülünce tepki veriliyor, vermeyelim. güzellikten ve dostluktan yana tavır alalım. zaten yeterince gergin ve kutuplaştırılmış bir siyasal durum var ülkemizde. futbolda birlik sağlayalım.

    bu konuda ne gibi önlemler alınacağına dair sözlüğün itidalli ve aklı başında olduğunu düşündüğüm yazarlarını konu hakkında uygun bir başlığa bu entry gibi öneriler ve önlemler yazmaları ne kadar iyi olurdu. birlik ve beraberlik, dostluk, saygı ortamı yaşatalım.

    herkese esenlikler diliyorum.

    ekleme:

    futbolun da bizi kutuplaştırdığını, asıl konuşulması gereken şeyleri unutturan bir olay olduğunu zaman zaman düşünüyorum. uyutuluyor muyuz, evet. hakem konuşuyoruz günlerce. sosyal medyada en üst konuşulan şeyler maç günü maç, futbolcular ve hakemler oluyor. bu durum kahredici geliyor böyle dönemlerde.
  • 195
    benim için ölmüştür..

    hacettepe'de tıp okuyorum. 1,5 ay sonra intern denen zıkkımdan olacağım. bilenler bilir, lanet birşeydir.. ha bir de tus denen bir bela var.. dersaneler rantlar, aman allahım ne çirkinlikler.. aynı günümüz futbolu gibi. neyse, sadede geleyim abiler.. benim hayatta hiçbir hobim kalmadı.. sigara içmem, alkol almam, kız arkadaşım da yok, kendime ayıracak vaktim de.. ama bu yıl dersane olsun başka birşey olsun, her ne olursa olsun bi şekilde galatasarayımızın maçlarına koştum.. çocuk gibi dersten kaçtım yine geldim.. geleceğim tabi, aşığım ben.. renklere aşığım, onu izlemezsem aklım zaten maçta olacak, bilirim.. son zamanlarda gelecek yıl için planlar yapıyordum.. işte şu aylarda şunlara çalışırım, şurda ders çalışamam falan.. böyle uzun plan yaparken dedim keşke geleceek yılın fikstürü belli olsa da araları sarı-kırmızıya boyasam renklendirsem..

    böylesine hevesliydim futbola, herşeye rağmen.. 12 mayıs fb galatasaray maçını bin hevesle bekledim hepiniz gibi.. şampiyon çıkıyorduk.. uzun zamandır yenemiyoruz ve işte şimdi diyordum, tam zamanı.. bir yandan da reyhanlı patlaması, burukluk, acaba iklim, ortam nasıl olacak diye merak ediyordum.. malum, nefret ülkesi olduk.. ama ve lakin çirkinlik maçtan önce başlamış.. ırkçılık yapmış bazı ibneler.. sonra maçta yediğimiz 2. gol sinirlerimi oynattı.. emre belözoğlunun o küfürlere rağmen oyunda kalması.. sabri-volkan kavgası, meirelesin mikropenisini göstermesi, maçtan sonra öldürülen masum fenerli, ve aslında o masum fenerlinin 7 kişi bir masumun(!) üzerine saldırmış olduğu gerçeği.. başta reyhanlı vardı ya, artık yok kardeşlerim, abilerim.. yarın şurda galatasaray formasıyla sokağa çıksam, başıma bişey gelse-ki artık bence hiç yadırganmaması lazım- çok doğal karşılanacak.. adım burda ekşide twitterda dolanacak, en fazla bir hafta.. sonra eline sağlık.. bu mudur bu oyunun güzelliği.. biz arkadaşlarla dizdize maç izler, gerekirse birbirimizle dalga geçer, sonra can ciğer kuzu sarması olurduk.. candan önemli değil abiler bu oyun, kişilikten ya da en önemlisi memleketten önemli değil.. modern futbol denen bu karın ağrısı maalesef bende hazımsızlık yaptı.. ben yokum bu işte.. adam gibi federasyonlar gelene, futbolcular drogba gibi olmasa da muslera gibi olana kadar, rant olmaktan çıkana kadar futbol, ben sevemem.. bu yapay gündem, tiyatro onların olsun..

    şimdi baktım karmama engelsiz aslan yazıyor.. futboldaki karakter engellileri gidene kadar sarı-kırmızı sevdayı engelsiz aslanlarla yaşarız biz de...
  • 269
    gitgide sıkıcı olan spor dalı. şöyle ki. çok seviyorum futbolu. oynamak olsun, izlemek olsun. tüm günümü ayırabilirim. lakin hayat gibi herşey sonuca yönelik olmaya başladı. çok zayıf takımlar dışında her takım belirli seviyede savunma yapabiliyor, fizik gücünü yüksek tutabiliyor. hal böyle olunca da mücadele izliyoruz genelde. güzel oyun kalmadı pek. yetkililer bu konuda birşey yapmalı. favoriler bile skora yatıyorsa ilk yarıdan, bu bir sorundur bence.
App Store'dan indirin Google Play'den alın