resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:63
Uyruk:Hollanda
  • 2
    --- alıntı ---

    mutlu yıllar frank rijkaard

    teknik direktörümüz frank rijkaardı’ın 48. yaşgünü nedeniyle bu sabahki antrenman sonrasında pasta kesildi. frank rijkaard, oyuncular ve teknik heyetteki arkadaşları tarafından tebrik edildi. frank rijkaard’ın 48. yaşgününü kutlar, sağlık ve mutluluk dolu yıllar dileriz.

    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...lorya/haber/8027.php
  • 6
    bazı arkadaşlarca jupp derwall gibi bir dahi ile aynı kefeye konma gafletine düştüğü telnik adam. jupp derwall ilk yılında savunma oyuncusu cüneyt tanman'ı santrafor, sol bek semih yuvakuran'ı sağ kanat, sağ bek ismail demiriz'i sol kanatta oynatmıştır. ters mevkiilerde oynatılan bu futbolcular böylece rakiplerinin maç içinde nasıl düşündüklerini çözmüşlerdir.

    derwall yaptıdığı ağır idmanlarla dönemin genç futbolcusu bülent korkmaz'ın deyimiyle futbolcuları duşta bayılacak duruma getirmiştir. derwall asla pahalı transfer yapmamış, kendi bulduğu maaliyeti neredeyse yok denilecek kadar düşük futbolcuları takıma katmıştır. derwall kaybettiği maçlarda asla takımını veya transfer yapmıyorlar diye yönetimi eleştirmemiştir. derwall'in alt yapıdan bülent korkmaz, tugay kerimoğlu, suat kaya gibi futbolculara sık sık yer vermiştir. derwall fatih terim ve mustafa denizli gibi türk futbolunun önemli iki isminin teknikdirektör olmasına ön ayak olmuştur.

    üstelik yukarıda anlatılanların çoğunu sadece 1 yılda yapmıştır. ilk yılında değişik mevkilerde oynatılan, ağır idmanlardan geçirilen futbolcular berbat bir futbol sergilemiştirler. fakat aynı yılın sonunda takım toparlanmış ve iyi futbol sergilemeye başlamıştır. ertesi yıl ise müthiş bir futboıl sergilemiş aynı takım sonraki yıllarda avrupa'da kükremiştir. sevgili, renkdaşlarım derwall bir futbol devrimcisidir ve devrimler böyle yapılır.

    mesele şu ki rijkaard bunların hangisini yapmıştırda jupp derwall ile aynı kefeye konulabilme gafletine düşülmüştür bazı kişilerce? renkdaş kardeşlerim anladık rijkaard'dan hala umudunuz var ama daha fazla ileri giderek kendisini, jupp derwall gibi bir futbol profesörü ile kıyaslama gafletine düşmeyin lütfen.

    ikisi arasındaki fark gayet barizdir;

    http://img253.imageshack.us/f/rijnes.png/
    http://img535.imageshack.us/f/derwall.jpg/
  • 7
    frank rijkaard: "burada olmaktan mutluluk duyuyorum"

    galatasaray teknik direktörü frank rijkaard galatasaray televizyonu’nda yayınlanan “soru cevap” programına konuk oldu

    babasının vefatı sebebiyle hem galatasaray camiası adına, hem de galatasaray televizyonu adına başsağlığı diliyoruz. hocamızın ruh haliyle başlayalım. artık 48 yaşındasınız, 50 yaşına doğru gidiyorsunuz. bu kendisini mutlu ediyor mu yoksa bundan dolayı bir şikayeti var mı?

    doğum günümde babamı kaybetmek gerçekten çok üzücü. söyleyecek bir kelime bulamıyorum. zamana ihtiyacım var bu konuyla ilgili. neticesinde mutlu bir yaş daha yaşadığımı düşünürken aldığım ölüm haberi tabi ki beni sarstı. istanbul’da kendimi evimde gibi hissediyorum. burada olmaktan mutluluk duyuyorum. puanlar alırsak da çok daha iyi olacak. neticesinde galip gelmek ve başarıyı yakalamak için buradayız.

    yeniden 25 yaşında, dünyaca ünlü popüler bir futbolcu olmak ister miydiniz?

    hayır. 25 yaşına döndüğüm zaman şu anda sahip olduklarımı kaybetmiş olacağım. geçmişten gelen hatıralarım şu anda benimle yaşıyor. şu anda olmak istediğim kişi olmak için çaba harcıyorum ve bununla da mutluyum. geçmiş geçmişte kalır.

    doğum gününüz kutlandı ve ardından babanızın vefat haberini aldınız. ancak yine de işinizi elden bırakmayarak takımınızın başında sahaya çıktınız. üzerinizde medya baskısı olmasına karşın izin alarak ülkenize, babanızı son yolculuğuna uğurlamak için gittiniz. bu bile maalesef üzülerek söylüyorum ki medyada polemik konusu haline getirildi. belki de büyük teknik adam olmanın sonucu bu. hiç özel yaşamınız kalmadı gibi. frank rijkaard’ın bu anlamda hiç kendisi olabiliyor mu?

    çalıştığımız için, bizim işimiz olduğundan dolayı yüklenecekler. büyük kulüpte çalışmanın getirdiği bir şeydir bu. en azından insanlar seni, çalışanın olsun, dışarıdan olsun, gazeteci olsun hep konuşabilirler .iyi gittiği zaman herkes senin hakkında çok iyi konuşuyor, kimsenin şikayeti olmuyor, sana yüklenmiyorlar. tabi ki kötü giderken de bize karşı kullanılan şeylere de en ufak bir söz söylemeye hakkımız yoktur. iyi şeyler anlattıklarında havaya girmemek, kendin olmak önemli. buna da inanıp ayaklarını yere basarak devam etmek tek amaç olmalı. hoca olarak kritik, çok ağır baskılar da olabilir üzerinizde. neticesinde hocasın ve bunlara kafanı taktığın zaman takımdan uzaklaşırsın. ama biz şimdi onlara da bakmıyoruz. şu anda çalıştığımız ekibimizle, grubumuzla, takımımızla bunu yaşadığımız halde de yansıtmıyoruz ama yolumuza devam etmek için çalışıyoruz. bizim en azından üstümüzde baskı olduğunda, bu baskıyı yenebilmek için bir avantajımızın olması lazım. kullanılan sözler ya da kötü sonuçları söyledikleri zaman, en azından bizim daha çok çalışıp bunlara kulak asmayıp, en azından bunu sahaya daha iyi bir şekilde yansıtmamız gerekiyor. bunun için de daha çok çalışmamız gerekiyor.

    her zaman frank rıjkaard güzel şeyler, olumlu şeyler söylüyor. işler iyi giderken de, kötü giderken de, baskı altında olduğu izlenimini asla edinmiyoruz. bu frank rijkaard’ın antrenörlük meziyeti midir ?

    bu benim kendi doğal halimdir, en azından negatif düşünmüyorum. sözlerim pozitif oluyor, mesela maç kötü gidebilir, mağlup olabilirsin. bu arada taraftarı, takımı düşünüyorum. etraftaki insanları düşünüyorum, kimsenin moralinin bozulmasını istemiyorum. en azından çalışıyorum. tabi ki üzülüyorum takımın kaybetmesine. kötü gidişat olabilir ama bunu da kaldırabilmemiz, ona göre mücadele etmemiz lazım. takım kötü sonuç alabilir, bu kötü sonuçların ardından başımızı öne eğiyoruz. mağlup olunca da başını dik tutacaksın ve önündeki maça bakacaksın. hatalarını görüp en azından o hatalarını en düşük noktaya indirecek ve yola devam edeceksin. çünkü maçı kaybetmiş olabilirsin ama bir sonraki maça kendini hazırlayıp, en azından üstte olmak zorundasın. hocanın morali bozuksa, kafası yerdeyse herkes ona göre hareket edebilir. bunu futbolcuya yansıtmayıp, yoluna devam edersen, kuvvetli olup önündeki maça bakarsan geçmiş geçmişte kalır.

    türkiye’de babalık duygusunu da yaşadınız. nasıl, sevecen bir baba mısınız?

    yaş ilerledikçe elbette hayata daha farklı bir bakış açın oluyor, daha mantıklı düşünebiliyorsun ve çocuklarına da ona göre şevkat verebiliyorsun, yani güzel bir duygu. genellikle de çoğu zaman neşeli bir babayımdır çocuklarıma karşı .

    bir izleyicimiz twitter‘dan sormuş, attığınız en güzel golü hatırlıyor musunuz?

    önemli goller atmışımdır ama güzel gol şu anda aklıma gelmiyor. önemli gollerim vardır, ama onları da şu anda hatırlayamıyorum.

    frank rijkaard’ın futbolcuyken içe kapanık bir yapısı olduğu söylenir, antrenörken de öyle misiniz?

    futbolcuyken kapanık olursun ama ben şimdi teknik direktörüm, mecburen açık olmak zorundayım. herkes sana bakıyor, sen konuşmak zorundasın, takımı motive etmek zorundasın. yani bütün görüşmeleri yapar, basın toplantısını düzenlersin. açık olmak zorundayım.

    takımın psikolojisi, genel havası nasıl? milli arayla nasıl ilgileniyor, bu arayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

    geçtiğimiz hafta milli arada ben yoktum ama çalışmaların çok iyi gittiğini biliyorum. albert ve carlos hocanın burada kalıp onlarla devam etmesi, baros’un dönmesi, mehmet battal ve çağlar’ın da tekrar takımla antrenmana çıkması güzel, bizim için avantaj.

    gerek sistem, gerek takımın son durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? istenen seviyeye belki gelindi, belki de gelinemedi. gelindiyse de, gelinmediyse de bunda temel unsuru nedir?

    çok önemli anlarda sakatlıklarımız boynumuzu bükmüş oldu. tam böyle iyiye giderken sakatlıklarımızın dışında bir sebep arıyorum ama en büyük sebep sakatlıklar. bu sezonun başında takıma sonradan katılan arkadaşlarımız oldu. tabi onların da burada takıma uyum sağlaması biraz zaman isteyecek. geç gelmelerinden dolayı bu gayet doğal. biraz zaman alacak şeyler bunlar. şu ana kadar iyi olmadığımızı, kötü sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim. savaşarak,mücadele ederek ve çalışarak her şeyi daha iyi hale getireceğiz.

    inişli çıkışlı bir grafik olduğu yönünde eleştiriler var. tüm bu eleştirilere rağmen galatasaray şampiyon olsaydı eleştirilerin dozu aynı kalır mıydı?

    inişler çıkışlar olacak ama, takım halinde bizim tek istediğimiz bir numara olmak, hedef bu olacak. tabi ki bir takımın inişi çıkışı olacak. yorumlar konusunda bir şey demiyorum ama bizim amacımız birinci sıraya çıkıp, hep orada kalmak.

    geçtiğimiz dönemde arda turan’ın yokluğunda galatasaray maç kazanmakta zorlanıyordu, şimdi yine arda’sız bir dönem olacak. arda turan’ın eksikliğini nasıl doldurmayı düşünüyorsunuz?

    arda’nın sakatlığı bizim için üzücü ama en azından arda’nın en kısa sürede geri dönmesi önemli. o takımımızın önemli bir futbolcusu, onu söyleyelim. takımda çok önemli bir yeri var ama şu andaki futbolcularımızla da çalışıp, arda’nın yokluğunu aratmamak amacımız.

    elano hala polemik konusu yapılıyor. biz hem resmi siteden, hem de televizyonumuz aracılığıyla çeşitli duyurular yaptık. ancak sanırım frank rijkaard’ın ağzından çıkan cümleler daha önemli olacak. elano konusunu aydınlatabilir misiniz?

    ona en iyi şekilde yardım edip, onu sahaya en iyi şekilde çıkartmanın mücadelesini vermek zorundayız. onu en iyi şekilde hazırlayıp iyi bir performans sergilemesi için uğraşıyoruz. dünya kupasında sakatlandı, bundan dolayı da takıma geç katıldığı için bizimle sezon başın hazırlık kampında olamadı. bu sebepten ötürü zamana ihtiyacı var, ama çalışmaları da çok iyi şekilde gidiyor. daha da iyi olacak.

    bir izleyicimiz twitter üzerinden "taraftar rijkaard’ı neden bu kadar çok seviyor" diye bir soru sormuş. taraftarla aranızda çok güçlü bir bağ var. alınan skorlara bakmıyorlar, size sonuna kadar destek veriyorlar. bunu neye bağlıyorsunuz?

    şu anda başarmak istediğimiz şeyler var, bunlar için uğraşıyoruz. biraz güçlükle gitse de, taraftar da daha iyi olacağımızı biliyor. bence en büyük nedenlerinden birisi budur. taraftarımızın desteği zor zamanlarımızda en çok istediğimiz şey ve bu dönemde de buna ihtiyacımız var. her şeyi olduğu gibi konuşup, anlatmamız, olduğum gibi davranmam, abartılı hiçbir şey söylememem, yapmak istediklerimiz için çalışmam gibi nedenler de olabilir.

    geçen sezon deplasmanda maç kazanma konusunda sıkıntı yaşıyordunuz, ancak bu sezon o da toparlanmış görünüyor. bir sonraki deplasman da fenerbahçe maçı. nasıl değerlendiriyorsunuz?

    önemli olan konsantre olmamız gereken maç, o maç hakkında daha sonra konuşuruz. milli takımdan gelecek futbolcuların da en iyi şekilde gelmesi önemli. bu haftaki maç önceliğimiz. ankaragücü ilk rakibimiz olduğundan o maça konsantre olacağız. onları yabana atmamamız gerekiyor. fenerbahçe maçını şimdiden konuşmamız doğru değil. önce ankaragücü’ne odaklanıp, önümüzdeki hafta da fenerbahçe’yi düşünürüz.

    altyapıyla ilgili çok sayıda soru alıyoruz. galatasaray’da altyapıya büyük önem veriliyor, böyle bir kültür var. jan derks altyapı koordinatörlüğüne getirildi. bu frank rijkaard’ın bir gözünün altyapıda olduğu anlamına da geliyor. hollanda ekolünden söz ediyoruz. mali açıdan da, futbol feyzi açısından da altyapıdan futbolcuların çıkması çok önemli ki taraftarın da bu yönde beklentileri var. as kadroda altyapıdan futbolcuların çıkmasına yönelik bir soru sormak istiyorum. altyapıda son durum nedir, oradan a takıma çıkma ihtimali olan futbolcular var mı? bu konuyla ilgili son gözleminiz nedir?

    galatasaray’ın altyapısında çok güzel değişiklikler oldu. en azından şu anda önümüzdeki yıllara bakarak, dışarıdan futbolcu almak yerine, kendimizin yetiştirip, bir mevkiye adapte etmemiz çok önemli. galatasaray gibi bir kulübün ileriye bakarak böyle bir adım atması, altyapıyı koordine etmesi çok güzel. ona göre de altyapıdan çıkan futbolcuların da zamanla a takıma çıkmasını sağlamalıyız.

    scouting’den de bahsedelim. başkan adnan polat bu sistemin devreye gireceğini açıklamıştı. sizin bu sistemde rolünüz ve bakışınız nedir? aktif olarak bir rolünüz var mı?

    galatasaray’ın bir felsefesi var. o felsefi çok iyi yansıtmak istiyoruz, oyun felsefesinden bahsediyorum. buradaki hocaların futbolcu takibi, buraya getirecekleri futbolcuların yetiştirilmesinde rol alacak arkadaşların çok önemli olduğu, onlara her türlü destekte bulunacağımızı vurgulamak istiyorum.

    milli takımı ve guus hiddink’i size sormak istiyorum. basınımız hiddink’e fazla yükleniyor. hiddink’in yapabileceklerinden bahsedebilir misiniz?

    takımın teknik direktörü ülkeyi temsil ettiğinden dolayı, onun hakkında konuşulacaktır. hiddink’i tartışmamıza gerek yok, şu ana kadar elde ettiği başarıları, türk milli takımının başında olması önemli. mağlup da olsa, takımı hazırlayıp, bir sonraki maça motive ederek gitmek istediği noktaya ulaşan bir hocadır.

    türkiye için hiddink’le sıçrama zamanı geldi diye düşünüyoruz, sizce bu sıçrama olur mu?

    hiddink’in şu anda türk milli takımı için biçilmiş kaftan olduğunu, ama bunun için de futbolcular da onun başarısında rol oynayacaktır.

    kaynak : http://www.galatasaray.org/...ortaj/haber/8148.php
  • 8
    tam adıyla "franklin edmundo rijkaard", hollandalı bir anne ve surinamlı bir babanın oğlu olarak 30 eylül 1962'de hollanda'nın başkenti olan amsterdam'da dünyaya geldi. kendisi 1.90 m boyundadır. stefanie rucker ile evlidir. santi rijkaardisimli bir oğlu vardır.

    http://www.thefinalthird.com/...6/frank-rijkaard.jpg

    http://tinyurl.com/3ygeka9

    http://tinyurl.com/3aeemgq

    http://www.maraton.com.tr/...5_1_100718102712.jpg

    doğup büyüdüğü amsterdam'ın ve vatandaşı olduğu hollanda'nın konumu;

    http://www.flights.eu/files/amsterdam-map.gif

    babası herman rijkaard'ın memleketi olan surinam'ın konumu;

    http://3.bp.blogspot.com/...AQ/s1600/surinam.gif

    futbol kariyerine bakacak olursak kendisi futbola doğup büyüdüğü kentte, ajax amsterdam altyapısında başlamıştır. ajax altyapısında stoper olarak oynamıştır. ajax'ta toplam 7.5 sezon oynamıştır. bunların ilk dördünde stoper, kalanlarında ise orta sahanın sağı veya orta sahanın ortası mevkilerinde oynamıştır.

    henüz 17 yaşındayken, 1980-1981 sezonunda dönemin teknik direktörü olan leo beenhakker tarafından a takıma alınmış ve daha ilk maçında; ki o sezonun da ilk maçı idi; go ahead eagles'a karşı olmak üzere golünü atmıştır.

    1980-1981 sezonunda ligde toplamda 24 maça çıkıp 4 gol kaydetmiştir. sezonu ise 35 maç ve 5 gol ile tamamlamıştır. o sezonda ajax'ın savunma hattı wim jansen, frank rijkaard, peter boeve ve edo ophof'tan oluşmaktaydı. frank rijkaard a takımdaki henüz ilk sezonunda savunmanın değişmez isimlerinden biri haline gelmişti. o sezon ajax ligde ikinci olurken 34 maçta 88 gol atıp 54 gol yemişti. ilk sezonunda gösterdiği performans ile dikkatleri üzerine çekmiş ve bu dönemde hollanda milli futbol takımı formasını ilk defa giymiştir.

    1981-1982 sezonunda ligde toplamda 27 maça çıkıp yine 4 gol kaydetmiştir. ajax ile sezon sonunda hollanda ligi şampiyonluğuna uzanırken sezon boyunca 32 maçta görev alıp 6 gol atmıştır. 34 maçta toplamda 117 gol atıp 42 gol yiyen takımın savunma hattı bir önceki sezon ile aynı kalırken alternatif bir isim olarak keje molenaar ile takviye edilmişti. bu sezonda geri dörtlü daha uyumlu ve başarılı bir performans çizmişti. marco van basten ise o dönemlerde takıma ısınan bir başka isim idi. johan cruyff ise uzun bir aradan sonra kırmızı-beyazlı formaya geri dönüş yapmıştı.

    1982-1983 sezonunda ligde toplamda 25 maça çıkarken 3 gol atmıştır. toplamda ise 36 maçta 9 gole ulaşmıştır. bu sezonda ajax ile lig ve kupa şampiyonluğu yaşayarak duble yapmıştır. bu sezonda ajax 34 maçta 106 gol atıp 41 gol yemiştir. bu sezonda defans hattında, takımdan ayrılan wim jansen'in yerini bir önceki sezon transfer edilen keje molenaar doldurmuş, diğer isimler ise aynı kalmış ve başarılı performanslarını devam ettirmişlerdir. johan cruyff bu başarılı sezonun mimarlarından biri olurken aynı zamanda frank rijkaard üzerinde de büyük bir etki bırakıyordu...

    1983-1984 sezonu içerisinde frank rijkaard belirli aralıklarla son kez stoper olarak oynamış ve sonrasında kariyerine uzunca bir süre orta sahada devam etmiştir. ajax forması ile ligde 23 maça çıkıp 9 gol atarken sezon boyunca 35 maça çıkıp 12 kez topu ağlarla buluşturmuştur. 34 maçta 100 gol atıp 46 gol yiyen ajax ligde 3. olmuş ve o dönemdeki son yıllarına oranla başarısız bir performans çizmiştir. ajax defansı sonny silooy, ronald koeman, peter boeve ve edo ophof'tan oluşurken frank rijkaard sezon boyunca hem defansta, hem de orta sahada görev alarak yavaş yavaş mevkisini değiştirmeye başlamıştır. kendisini ilk defa dönemin teknik direktörü aad de mos farklı bir mevkide oynatmıştır.

    1984-1985 sezonunda ligde 34 maçta; ki tüm maçlara denk gelmektedir; görev alıp 7 gol atmıştır. sezonu ise 49 maç ve 11 gol istatistikleri ile tamamlamıştır. 93 gol atıp 46 gol yiyen ajax şampiyon olurken frank rijkaard kariyerinin 3. şampiyonluğuna ulaşmaktaydı. o sezon ajax orta sahası frank rijkaard başta olmak üzere dick schoenaker, rob de wit, gerald vanenburg ve felix gasselich'ten oluşmaktaydı. bu sezonda ülkesinde yılın futbolcusu seçilir.

    1985-1986 sezonunda ligde 31 maça çıkıp 9 atmıştır. toplamda ise 42 maçta 11 gol kaydetmiştir. 120 gol atıp 35 gol yiyen ajax sezonu 2. olarak tamamlar ve hollanda kupası şampiyonluğu ile yetinmek zorunda kalır. bu sezonda mustafa yücedağ ile takım arkadaşlığı yapar. takım zor bir dönemden geçmektedir.

    1986-1987 sezonunda ligde 34 maçta 7 gol kaydetmiştir. toplamda ise 45 maçta 11 gol atar. ligde sezon boyunca 92 gol atıp 32 gol yiyen ajax yine 2. olur ve bu sezonda da kupa şampiyonluğu ile yetinmek zorunda kalır. ayrıca geçen sezonun kupa şampiyonu olarak katıldığı kupa galipleri kupası'nda da şampiyonluğa ulaşır. rob witschge ve aron winter ile o sezon orta sahada beraber oynamışlardır. ayrıca dennis bergkamp da takıma katılan isimler arasındadır. bunun dışında zaten birkaç sezondur marco van basten takımın gol yükünü çekmekteydi. bu sezonda frank rijkaard ikinci defa hollanda'da yılın futbolcusu seçilmiştir.

    1987 yazında frank rijkaard ülkesinin bir başka takımı olan psv ile sözleşme imzalar fakat aynı anda ajax ile olan sözleşmesini de uzatır. iki kulüp frank rijkaard'ı paylaşamayınca olay mahkemeye taşınır ve psv davayı kısmen kazanır. frank rijkaard'ın bundan sonraki transferinden gelecek bonservis miktarının yarısı psv'ye ödenecektir.

    1987-1988 sezonunun hemen başında, eylül ayında dönemin teknik direktörü johan cruyff ile antrenman esnasında büyük bir tartışma yaşar ve bir daha ajax forması giymeyeceğini söyler ve oynayabileceği bir takıma transfer olmak için devre arasını beklemeye başlar. çünkü 1988 avrupa futbol şampiyonası yaklaşmaktadır ve kendisini göstermek zorundadır. oynayabildiği kısa dönemde ajax formasıyla ligde 8 maça çıkıp 3 gol kaydeder. o sezonda da şampiyon olamayan ajax bir süre daha belini doğrultamaz.

    http://4.bp.blogspot.com/...0/Frank+Rijkaard.jpg

    http://images1.fanpop.com/...x-914476_200_294.jpg *

    http://www.shop.sportsworldcards.com/...mid-90-s-19650-p.jpg

    http://4.bp.blogspot.com/...258_2228b61b3d_b.jpg *

    1987-1988 sezonunun devre arasında 5 milyon gulden'e* sporting lizbon olarak bildiğimiz sporting clube de portugal'a transfer olur fakat bu transferi oldukça olaylı bir şekilde gerçekleşir. bu konuya kısaca bir değinelim;

    1988'in ocak ayında frank rijkaard yaklaşan 1988 avrupa futbol şampiyonası kadrosuna seçilebilmek için düzenli olarak forma giyebileceği bir takıma transfer olmak istemektedir çünkü ajax'ta yaşadığı problemlerden dolayı 4 aydır maça çıkamamıştır. o dönemde sporting lizbon başkanı olmak için adaylığını açıklayan jorge gonçalves bu durumun farkındadır ve frank rijkaard'ı kendisine başkanlık seçimini kazandıracak hamle olarak görmektedir.

    jorge gonçalves balıkçılık işinden büyük paralar kazanmış yerel bir zengindir ve seçim vaadi olarak taraftara büyük bir futbol yıldızını getirme sözü vermiştir. ajax ve frank rijkaard’la bağlantıya geçilir ve 5 milyon gulden’lik bonservis bedelinde anlaşılır. frank rijkaard’a da 1.5 sezon için 1,5 milyon gulden ödenecek, buna ek olarak lizbon’un 30 kilometre uzaklıktaki turistik merkez cascais’de bir villa, ayrıca bir lüks araba ve tüm ailesi için sınırsız hollanda-portekiz arası gidiş-dönüş uçak bileti verilecektir. ancak transferde şöyle bir ayrıntı vardır; ajax, kendisine gelecek 5 milyon guldenin 2,5 milyonunu 1987 yazında geçen hadiseden ötürü mahkeme kararı gereği psv’ye ödeyecektir.

    jorge gonçalves 1 milyon guldeni transferden hemen sonra peşin olarak öder. kalan 4 milyon guldeni portekiz’e döndüğünde gönderecektir fakat karşısına şöyle bir sorun çıkar, o dönemin ekonomik durumunun bir sonucu olarak portekiz bankacılık sistemi bu derece yüksek bir miktarın yurtdışına transferine izin vermez.

    jorge gonçalves’in yardımına, new york’ta yaşayan iş ortağı alex coelho yetişir. alex coelho, plan gereği 4 milyon guldeni new york’tan amsterdam’a transfer edecektir. böylece sorun teoride halledilmiş ve transferin son gününe gelinmiştir.

    29 ocak 1988 cuma akşamı jorge gonçalves ve ajax genel direktörü arie van eijden amsterdam'da bir otelde bir araya gelirler. abd yerel saati hollanda'dan geride olduğundan 4 milyon guldenlik meblağ ancak akşam saatlerinde hollanda'ya ulaşmış olacak ve banka para transferi konusunda otele bir faks çekerek ikili durumdan haberdar edecektir. böylece de transfer tamamlanmış olacaktır...

    fakat sonrasında ikili farkeder ki ne telefonlar, ne de faks makineleri çalışmamaktadır. çünkü o akşam oldukça popüler bir yetenek yarışması olan"soundmixshow" isimli televizyon programının finali canlı olarak televizyondan yayınlanmakta ve yarışmayı kimin kazanacağına hollanda halkı telefon yoluyla yapılacak oylama sonucu karar verecektir. bu yüzden de ülke genelindeki telefon hatları kilitlenmiş ve çalışmamaktadır. eğer faks zamanında ulaşmazsa jorge gonçalves portekiz futbol federasyonu'nu transfer hakkında zamanında bilgilendiremeyecek ve 5 milyon gulden boşuna ajax kasasına girecektir. çünkü tüm bu işlemler için yeteri kadar zaman kalmamıştır.

    telefonlar ancak gece yarısından sonra açılır ve faks gecikmeli de olsa ikiliye ulaşır. 4 milyon gulden ajax’ın hesabına geçmiştir ama frank rijkaard’ın lisansının portekiz futbol federasyonu’na gönderilmesi gereken süre çoktan geçmiştir. bu yüzden temmuz ayına kadar sporting lizbon forması giyemeyecektir.

    bu olay sonucu jorge gonçalves de, frank rijkaard da zor durumda kalmıştır. jorge gonçalves daha başkan olmadan elinde 6 ay boyunca oynamayacak bir futbolcunun bonservisi ile kalakalmış daha verdiği ilk sözü bile tutamamıştır. frank rijkaard ise 4 aya ek olarak 6 ay daha futbol oynayamama tehlkesi ile karşı karşıyadır. bu ikilinin imdadına real zaragoza başkanı yetişir ve frank rijkaard'ı sezon sonuna kadar kiralamak ister çünkü ispanya’da transfer pazarı 2 hafta daha açıktır. teklif kabul edilir ve frank rijkaard zaragoza’ya uçar. sonrasında ise işler önceden hesaplandığı gitmez(u: 1988 baharında hollandalı ispanya’da çok iyi bir performans gösterir. rinus michels onu 1988 kadrosuna alır ve takım almanya’da şampiyonluğu kucaklar. bu sırada gonçalves başkan seçilmiştir. taraftarlar rijkaard’ı daha izleyememiştir. bunun hasreti ile yanıp tutuşurlar. ancak 1 sene önce marco van basten ve ruud gullit’i renklerine bağlayan ac milan, frank rijkaard’ı da transfer etmek için harekete geçer. gonçalves teklif edilen parayı kabul eder ve rijkaard’ı satar. satışın yapıldığı gün tüm sporting’li taraftarlar stadyumun etrafını sarar. başkan gonçalves arka kapıdan sıvışır. sözleşme ise teknik direktör ariedo braida’da kalmıştır. braida tuvalete saklanır, kontratı iç çamaşırının içine saklar ve stadyumdan kaçar. gonçalves’in başkanlığı sadece 1 yıl sürer ve yerine jose de sousa cintra seçilir.).

    http://3.bp.blogspot.com/...kaard-sporting-2.jpg *

    http://img147.imageshack.us/...odeserijkaardlh3.jpg

    http://3.bp.blogspot.com/...kaard-sporting-1.jpg

    frank rijkaard, 1987-1988sezonunun ikinci devresinde real zaragoza ile ligde 11 maça çıkar ve genel olarak başarılı bir performans gösterir. euro 88 kadrosuna da seçilerek amacına ulaşmış olur.

    http://www.diariosdefutbol.com/...ijkaard_zaragoza.jpg

    http://www.losblanquillos.com/..._historia-213425.jpg

    1988-1989 sezonunda ac milan ile ligde 31 maça çıkıp 4 gol atar. daha geldiği yaz takımı ile italyan süper kupasını kazanır. o sezon takım arkadaşlarından bazıları franco baresi, mauro tasotti, paolo maldini, alessandro costacurta, carlo ancelotti, roberto donadoni, marco van basten ve ruud gullit idi. yani ac milan dönemin en iddialı kadrolarından birine sahipti. bunun bir sonucu olarak o sezon sonunda avrupa kupası, avrupa süper kupası ve kıtalararası kupayı kazandı. tüm bunlar aynı zamanda frank rijkaard'ın kulüp bazındaki ilk avrupa/uluslararası şampiyonluklarıydı.

    1989-1990 sezonu ac milan için müthiş geçer. frank rijkaard ligde 29 maça çıkıp 2 gol atar. o sezon ac milan italya sınırlarında pek başarılı olamaz belki ama avrupa kupası, avrupa süper kupası ve kıtalararası kupa şampiyonluğu yaşayarak kulüp bazındaki uluslararası turnuvalara tabir-i caizse ambargo koyar. böylece frank rijkaard da kulüp bazındaki ikinci avrupa/uluslararası şampiyonluklarını yaşamış olur. avrupa kupası final maçında benfica'ya karşı tek golü atan frank rijkaard, 1-0'lık galibiyette önemli bir rol oynar.

    1990-1991 sezonunda ligde 30 maça çıkıp 3 gol atar. o sezon ac milan için pek iyi geçmez. teknik direktörlük zamanında* kendisinden bir stoperden ziyade çok yönlü bir orta saha olarak faydalanan arrigo sacchi, frank rijkaard'ın kişisel gelişiminde önemli bir rol oynar. frank rijkaard da ac milan forması altında takım nerede ihtiyaç duyarsa, bir orada bir burada oynayan bir stoper-defansif orta saha-sağ kanattan ziyade modern ismiyle tam bir box-to-box'a evrilir.

    1991-1992 sezonunda ac milan forması ile ligde 30 maça çıkıp 5 gol atar. sezon sonu kırmızı-siyahlı forma ile serie a ve italyan süper kupası şampiyonlukları yaşar. böylece kariyerine bir de scudetto ekler. o sezon toplamda 40 maçta 8 gol istatistiklerine ulaşır. kariyerinin zirvesini ac milan ile yaşamaktadır... bu sezonda serie a'da yılın yabancı futbolcusu seçilir. ayrıca guerin d'oro ödülüne layık görülür.

    1992-1993 sezonunda frank rijkaard son kez ac milan için mücadele eder ve sezon sonunda ikinci serie a şampiyonluğunu yaşar. ligde toplamda 22 maçta görev alıp 2 kez rakip ağları havalandırır. sezon boyunca 39 maçta görev alıp 9 gol atar.

    http://sportsnob.files.wordpress.com/...basten-rijkaard1.jpg *

    http://1.bp.blogspot.com/...NJMs/s400/window.jpg *

    http://www.independent.co.uk/...rijkaard_142405s.jpg

    http://www.rankopedia.com/CandidatePix/53392.gif

    1993-1994 sezonu başında eski takımı ajax'a geri döner ve teknik direktör louis van gaal ile oldukça başarılı bir dönem geçirir. eski pozisyonu olan stopere geri döner ve danny blind ile oldukça iyi bir ikili oluştururlar. geldiği yaz ajax ile hollanda süper kupasını kazanır, sezon sonunda lig şampiyonluğu yaşarlar. takımı 86 gol atıp 26 golü kalesinde görür. ligde 30 maçta 10 gol atarak ilerleyen yaşına rağmen kulüp ölçeği dışında kendi adına da oldukça verimli bir sezon geçirir. çünkü özellikle ac milan'daki son sezonunda eskisi kadar sık forma şansı bulamamaktadır. o sezon toplamda 40 maçta 14 gol atar.

    1994-1995 sezonu öncesinde bir kez daha hollanda süper kupası şampiyonluğu yaşar. ligde ise 106 gol atıp 28 gol yiyen ajax namağlup bir şekilde şampiyonluğa uzanır. frank rijkaard ligde 26 maçta görev alıp 2 de gol atar. şampiyonlar ligi finalinde ironik bir şekilde ac milan ile karşı karşıya gelirler ve 90 dakika sonunda galip gelen taraf ajax olur. böylece frank rijkaard profesyonel futbol kariyerine avrupa'da kupa ile veda eder. o sezon toplamda 42 maça çıkıp 9 gol atar.

    http://www.degoeieouwetijd.nl/...aatjes/bobby/092.jpg

    http://www.bestsoccershop.com/...ucl1995_ajax/001.jpg

    http://www.idols-on-canvas.com/...rijkaard-image-0.jpg

    http://www.independent.co.uk/...rijkaard_145926s.jpg

    kulüp bazında yaşadığı başarıları özetleyecek olursak;

    ajax ile:

    hollanda ligi: 5 defa; 1981-1982, 1982-1983, 1984-1985, 1993-1994 ve 1994-1995

    hollanda kupası: 3 defa; 1982-1983, 1985-1986 ve 1986-1987

    hollanda süper kupası: 2 defa; 1993 ve 1994

    uefa kupa galipleri kupası: 1 defa; 1986-1987

    uefa şampiyonlar ligi: 1 defa; 1994-1995

    ac milan ile:

    serie a: 2 defa; 1991-1992 ve 1992-1993

    italya süper kupası: 2 defa; 1988 ve 1992

    avrupa kupası: 2 defa; 1988-1989 ve 1989-1990

    avrupa süper kupası: 2 defa; 1989 ve 1990

    kıtalararası kupa: 2 defa; 1989 ve 1990

    http://www.youtube.com/watch?v=O5f3KC0ywPw

    milli takım kariyerine bakacak olursak kendisi ilk defa 1981'de hollanda milli futbol takımı forması giymiştir. 1986 dünya kupası kadrosuna seçilememiş fakat eleme aşamasında 5 maçta 90 dakika görev almıştır.

    1988 avrupa futbol şampiyonası'nda 17 sırt numarası ile mücadele etmiş ve ronald koeman ile beraber hollanda'nın savunma hattını oluşturmuştur. toplamda 5 maçta 450 dakika oynamıştır. grup aşamasında 1-0 mağlup oldukları sscb ile finalde tekrardan karşı karşıya gelmişler, frank rijkaard'ın da forma giydiği maçtan 2-0 galip ayrılan hollanda avrupa şampiyonu olmuştur. bu şampiyonluk frank rijkaard'ın milli takımdaki ilk başarısıdır.

    1990 dünya kupası'nda 3 sırt numarası ile ülkesini temsil etmiş ve ikinci turda elenen hollanda milli futbol takımı ile 4 maçta da görev almıştır. 1 kez sarı, 1 kez de kırmızı kart görmüştür. ayrıca bu turnuvanın eleme aşamasında da 6 maçta oynamıştır. bu turnuvada rudi völler ile yaşadığı meşhur pozisyonu;

    http://www.youtube.com/watch?v=jfpaPIVO69Y

    http://www.doordebenen.nl/.../rijkaard-voller.jpg

    1992 avrupa şampiyonası'nda 8 sırt numarası ile ülkesini temsil etmiş, yarı finalde elenen takımıyla 4 maça çıkıp 2 gol* atmış, bir seri penaltı atışını* da gole çevirmiştir. ayrıca 2 asist yapmış, 1 kez de sarı kart görmüştür.

    1994 dünya kupası elemelerinde 7 maçta 90 dakika görev almıştır. buna ek olarak 3 sırt numarası ile turnuva kadrosuna seçilmiş, çeyrek finalde elenen takımı ile ikisi grup aşamasında olmak üzere 4 maça çıkmıştır. 1 oyuna sonradan dahil olmuş, 1 kez de sarı kart görmüştür.

    1981-1994 yılları arasında toplamda 73 kez giydiği turuncu forma ile 10 gol atmıştır. portakallar ile 1988 avrupa futbol şampiyonası'nda şampiyonluk yaşamıştır.

    http://www.bbc.co.uk/...dcup/badhair11/5.jpg

    http://www.sportsignings.com/...HOLLAND/airport1.jpg

    http://futeboldecamisa.files.wordpress.com/....jpg?w=472&h=313

    teknik direktörlük kariyerine bakacak olursak;

    öncelikle kendisinin oyun anlayışı olarak johan cruyff ve rinus michels'ten etkilendiğini söyleyebiliriz. teknik adamlık felsefesini kendi sözleri ile; "geçmişten birçok ilham alırsınız. teknik direktör olduğunuzda da bunlara hala sahipsinizdir, ve bir şey olduğunda onun üstesinden nasıl geleceğinizi bilirsiniz. fakat şuna yürekten inanıyorum ki asla başka birisini taklit edemezsiniz. başarılı bir teknik direktörün yıllar önce almış olduğu doğru kararlar bugün hiçbir fayda göstermeyebilir..." şeklinde özetlemiştir.

    kısaca kendisi hücum eden ve yıldız bir ismin üzerine kurulu değil, herkesin parçası olduğu bir takım kurmayı hedeflemektedir. oynattığı diziliş 4-3-3 ve varyasyonlarına dayanmaktadır.

    14 ocak 1998 ile 30 haziran 1998 tarihleri arasında guus hiddink'in arkasında, hollanda milli futbol takımında yardımcı antrenör olarak çalışmış, daha sonra ise teknik direktörlük görevine getirilmiş ve 30 haziran 2000 tarihine kadar bu görevde kalmıştır.

    o dönem teknik direktörlüğünü yürütmekte olduğu hollanda milli futbol takımı ile euro 2000'de yarı final aşamasında oldukça talihsiz bir biçimde italya'ya elenmişlerdir.

    portakalların başında toplam 22 maça çıkmış, 8 galibiyet, 12 beraberlik ve 2 yenilgi almış ve %36.36'lık bir galip gelme oranı çizmiştir.

    teknik adamlık kariyerine bir süre ara vermiş, daha sonra 1 temmuz 2001 ve 30 haziran 2002 tarihleri arasında sparta rotterdam'ın teknik direktörlüğünü yapmıştır. sparta rotterdam ile çıktığı 34 maçta 4 galibiyet, 18 beraberlik ve 12 mağlubiyet yaşamıştır. bu sonuçlara müteakip 2001-2002 sezonu sonunda sparta rotterdam küme düşmüştür.

    yine bir sezon ara verir ve sonrasında 1 temmuz 2003'te fc barcelona teknik direktörlüğüne getirilir.

    2003-2004 sezonunda fc barcelona ligde 38 maçta 21 galibiyet, 9 beraberlik ve 8 mağlubiyet elde eder ve 63 gol atıp 39 gol yiyerek 72 puanla 2. olur. o sezon şampiyon valencia olur.

    ispanya kupasında ise 4 maçta 1 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet alır, 4 gol atıp 4 gol yer ve eleme aşamasında real zaragoza'ya elenir.

    uefa kupasında 8 maçta 5 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 yenilgi alır. 11 gol atıp 3 gol yerken 4. turda celtic'e elenir.

    2004-2005 sezonunda fc barcelona ligde 38 maçta 25 galibiyet, 9 beraberlik ve 4 mağlubiyet alarak şampiyonluğa uzanır. 73 gol atıp 29 gol yer ve 84 puan toplar.

    ispanya kupasına ise atletico gramanet'e 1-0 yenilerek tek maç üzerinden oynana eleme aşamasında çok erken veda eder.

    şampiyonlar liginde ise 8 maçta 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet alır. 2. turda chelsea'ye elenir. 13 gol atıp 11 gol yer.

    2005-2006 sezonunda fc barcelona ligde 38 maçta 25 galibiyet, 7 beraberlik ve 6 mağlubiyet alarak üst üste ikinci defa şampiyon olur. 80 gol atıp 35 gol yer ve 82 puan toplar.

    ispanya kupasında 4 maçta 4 maçta 3 galibiyet ve 1 mağlubiyet alır. 13 gol atıp 6 gol yer fakat ikinci turda yine real zaragoza'ya elenir.

    ispanya süper kupasında real betis'i 3-0 ve 1-2'lik skorlarla eler ve 2005'in şampiyonu olur.

    şampiyonlar liginde ise 13 maçta 9 galibiyet ve 4 beraberlik elde ederek şampiyonluğa ulaşır. finalde arsenal'i 2-1 yener. toplamda 24 gol atıp 5 sadece gol yer. grup aşamasında werder bremen*, udinese* ve panathinaikos*, sonrasında ise benfica*, ac milan*, chelsea* ve arsenal* ile karşılaşır.

    avrupa süper kupası maçında sevilla'ya 3-0 mağlup olur.

    2006-2007 sezonunda fc barcelona ligde 38 maçta 22 galibiyet, 10 beraberlik ve 6 mağlubiyet alarak 2. olur. 78 gol atıp 33 gol yer ve 76 puan toplar. aynı puana sahip olan real madrid ikili averaj ile şampiyonluğunu ilan eder.

    ispanya kupasında 8 maçta 6 galibiyet ve 2 mağlubiyet alır. 4. turda getafe'ye elenir. toplamda 18 gol atıp 11 golü kalesinde görür.

    şampiyonlar liginde 8 maçta 4 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 yenilgi görür. grup aşamasında levski sofya*, chelsea* ve werder bremen* ile karşılaşır. 2. turda liverpool'a elenir*(u: averajlar eşit olmasına rağmen liverpool adına deplasmanda atılan 2 golden dolayı).

    2007-2008 fc barcelona'nın frank rijkaard liderliğindeki son sezonu olur. ligde 38 maçta 19 galibiyet, 10 beraberlik ve 8 mağlubiyet alarak kötü bir performans gösterirler. 76 gol atıp 43 gol yerler ve 67 puan ile 3. olurlar. villareal 77 puanla ikinci olurken real madrid 85 puanla şampiyon olur.

    ispanya kupasında 8 maçta 2 galibiyet, 5 beraberlik ve 1 yenilgi görürler. toplamda 10 gol atıp 7 gol yerler. 4. turda valencia'ya elenirler.

    şampiyonlar liginde yarı finalde elenirler. grup aşamasında lyon*, stuttgart* ve glasgow rangers*, sonrasında ise schalke 04*, celtic* ve manchester united* ile karşılaşırlar. toplamda 18 gol atıp 6 gol yerler.

    frank rijkaard mayıs 2008'de fc barcelona teknik direktörlüğünden alınır ve yerine pep guardiola getirilir. toplam 273 maça frank rijkaard liderliğinde çıkan fc barcelona 160 galibiyet, 63 beraberlik ve 50 mağlubiyet alarak %58.61'lik bir kazanma oranı tutturur.

    http://3.bp.blogspot.com/...Frank_Rijkaard_7.jpg

    http://www.hinamagazine.com/...frank_rijkaard_1.jpg

    http://www.typicallyspanish.com/.../henryandrickard.jpg

    http://nimg.sulekha.com/...2008-12-7-10-8-8.jpg

    frank rijkaard yine bir yıllık bir aranın ardından 2009 yazında galatasaray teknik direktörlüğüne getirilir.

    2009-2010 sezonunda galatasaray ligde 34 maçta 19 galibiyet 7 beraberlik ve 8 mağlubiyet alarak 64 puanla üçüncü olur. 61 gol atıp 35 gol yer. fenerbahçe 74 puanla ikinci, bursaspor ise 75 puanla şampiyon olur.

    türkiye kupasında 7 maçta 5 galibiyet 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alır. 16 gol atıp 7 gol yer. çeyrek finalde antalyaspor'a elenir.

    uefa avrupa liginde 8 maçta 4 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 yenilgi alır. 14 gol atıp 7 gol yer. 2. turda atletico madrid'e elenir. grup aşamasında panathinaikos*, dinamo bükreş* ve strum graz* ile, 2. turda ise atletico madrid* ile karşılaşır.

    frank rijkaard 2010-2011 sezonuna da galatasaray'ın başında başlamıştır...

    sonuç olarak frank rijkaard'ın kesinlikle tartışılmaz bir profesyonel futbol, fakat yoruma açık bir teknik direktörlük kariyeri vardır. teknik direktörlük kariyerini iyi veya kötü yönde savunan insanlar da kendi içerisinde mantıklı argümanlara yeterince sahiptir.

    fakat şurası bir gerçektir ki frank rijkaard'ın oynatmak istediği futbol uzun zaman gerektiren ve altyapıdan milli takıma kadar profesyonel bir koordinasyon gerektiren bir sistem futboludur. frank rijkaard elindeki malzemeye göre sistem geliştiren biri değil, sistemine göre takım kuran bir hocadır ki bu ikincisi kesinlikle daha fazla zaman almaktadır.

    bu yüzden kendisi takımın başına getirildiyse istediği çalışma koşulları sağlanmalıdır. eldeki malzemeye göre bir takım ve buna müteakip gelecek bir başarı varsa zaten frank rijkaard yanlış bir seçimdir.

    ben şahsen frank rijkaard'a büyük bir saygı duyuyorum ve oynatmak istediği futbol tarzını beğeniyorum. sonuna kadar da güzel futbolu ve dolayısıyla kendisini destekliyorum.

    fakat tüm bunların dışında yeni bir coğrafyada, alışık olmadığı bir çalışma ortamında her ne kadar iyi niyetli olduğuna inansam da bariz hatalar yaptığı bir gerçek. muhakkak deneme-yanılma ile öğrenecektir bazı şeyleri ama bazı sportif konularda spor kamuoyunun yanlışları kendisinden önce görmesi bazen güvenilirliğini zedeleyebiliyor.

    umarım kendisi başarılı olur ve hem kendi portfolyosuna, hem de galatasaray tarihine daha nice başarılar kazandırır... ben şahsen daha uzun yıllar başımızda durmasının ve kendisine destek olunmasının taraftarıyım. kendisine inancım tam...

    bunlara ek olarak haksız yere kendisine aşırı derecede yüklenen, saygısızlık ve terbiyesizlik eden, ayrıca asılsız haberler üreten bir türk spor medyası var, buna şu noktada artık söyleyecek bir sözüm yok...

    http://www.tr-security.com/.../frank-rijkaard1.jpg

    http://rugzo.com/...9/frank-rijkaard.jpg

    http://u.goal.com/51100/51111_news.jpg

    http://upload.wikimedia.org/..._YOu_Rijkaard-UA.jpg

    http://ystudio.files.wordpress.com/.../frank-rijkaard2.jpg

    not: iş bu entry galatasaray sözlük'ün 500.000 numaralı entrysi şerefinde tarih itibariyle teknik direktörümüz olan ve zor günler geçiren frank rijkaard'a destek olmak ve onu onore etmek maksadı ile şahsım hktwoo tarafından kaleme alınmış ve düzenlenmiştir.

    fikri bana veren ve süreç boyunca desteklerini esirgemeyen tanıl'a teşekkürlerimi iletirim.

    ayrıca childofbodom'a da yardımlarından dolayı teşekkür ederim.
  • 10
    çok kötü bir teknik direktördür. o kadar kötüdür ki liverpool'un teklif yapacağı yönünde söylentiler basında dolaşmaktadır. bu memlekette belli bir mantığa ve sistem anlayışına sahip olmayacaksın. en güzel ilaç hadi koçum, hadi aslanımdır.

    ek not olarak "örnek niyetine" fatih terim'in babası vefat etmiş olsaydı o abuk sabuk sahneleri izler miydik? önce yöneticine saygı duyacaksın, insan olacaksın. sonra ne yaparsan yap.

    http://www.ntvspor.com/...rda-teklif-hazirligi
  • 11
    konu hakkında aslanlı yol blogunda kapsamlı bir yazı yer almaktadır, bazılarının 'karşıt görüşleri'ni anlayabilmeleri açısından tavsiye edilir.

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------
    http://aslanliyol.blogspot.com/...vye-delikanllar.html

    ahkâm ustaları klavye delikanlıları

    bu yazı belki de şu ana dek yazdığım en dağınık yazı olacak. baştan uyarmak istedim. o kadar doluyum ki, yazarken aklıma ne gelirse yazacağım ve belli bir düzen kalmayabilir.

    kendimi bildim bileli –ki yaklaşık 15 sene oluyor- galatasaray’ı izlerim. galatasaray dışında futbola olağanüstü bir ilgim yoktur, büyük takım maçlarını denk gelirse izlerim, büyük maçları ise denk getirtmeye çalışırım. çok tip futbolcu gördüm. dünya kupası’nda yuhalanan adam da gördüm, kendi başına kupa alanı da. ben şu 14-15 senelik futbol izlediğim dönem içerisinde mustafa sarp kadar sahtekâr, gamsız ve boş bir adam görmedim. en kötü ihtimalle bütün bunları sarp kadar profesyonelce gizleyebilenini görmedim.

    mustafa sarp, topun olduğu her pozisyondan mümkün olduğunca kaçan, top almak için bırakın hamle yapmayı; pas vermek üzere hamle yapan arkadaşına her defasında ‘atma’ diye işaret yapan, top rakipteyken -sanki rakip oyuncuda bilgisayar oyunlarındaki küre şeklindeki koruma kalkanı varmışçasına- rakibin 2 metreden fazla yakınına girmeyen ve bütün bunları yaparken de pas isabet oranınını %90 altına düşürmeyen bir ‘futbolcu’ çakmasıdır. bence gerçek el mago (sihirbaz) mustafa sarp’tır. ibb maçında üşenmedik, 7 dakika boyunca bu adamı kameraya çektik. altta video mevcut, lütfen izleyin. izleyin ki görün, bir orta saha oyuncusu, hem de galatasaray’ın orta saha oyuncusu, 7 dakika içerisinde top ile ne kadar ‘az’ sayıda karede bir arada görünebilirmiş.

    bu adam top almıyor, bu adam sorumluluk almıyor, bu adam verdiği pasların %70’ini geriye, %25’ini paralelindeki adama veriyor, bu adam toptan kaçıyor, saklanıyor, kamufle oluyor, bu adam futbol falan oy-na-mı-yor!

    mahalle takımı diye bir blog var, mutlaka duymuşsunuzdur, duymadıysanız da duymuş olun ve girin takip edin. bu blogda yazan kişiyi, yani nazmi amca’yı şahsen tanırım. galatasaray’ı 2-3 yıldır beraber kurtarırız biz birkaç kişi. bu sayede, mustafa sarp’ın sahtekarlığı konusunda ilk uyananlardan sayabilirim kendimi.

    şahsi fikrim, yaşamak dâhil bütün eylemler birer hak değil, ayrıcalık olmalıdır. futbol oynamak bir ayrıcalık olmalıdır. hadi bu çok faşistçe derseniz kategoriyi değiştirelim; galatasaray’da futbol oynamak bir ayrıcalık olmalıdır. bence bir insanda en önemli nitelik iq’dur (intelligence quotient, zekâ katsayısı ya da entellektüel zekâ diye çevirebiliriz). beceriksiz bir insan, çalışıp, hırs yapıp, elinden geleni verip bir şeyler yapabilir; ama aptal adam aptaldır, hiçbir zaman başarılı olamaz. bakın barış’a, adam aptal, beyinsiz. gitti bir de buna rağmen almanya milli takımı’nı seçti. barış emin olsun ki almanlar, barış’ın forma giyeceği ilk maç için gün sayıyorlar! :)

    mustafa sarp’ı tam olarak beyinsiz kategorisine sokamıyorum. bunun nedeni ise basit. bu adamı savunan o kadar çok insan var ki, bazen düşünüyorum, böyle kitleleri peşine takabilmek için biraz çakal olmak gerekir. zeki ve beceriksiz birisi isen, beceriksizliğini belli etmemek adına elinden geldiği kadar kaytarıp, bunu çok çakal yollarla örtebilirsin. işte sarp bunu yapabiliyor çoğu zaman. bütün bir maç oynamıyor, servet’e 83, kaleciye 127 pas atıyor; ama son dakikalarda herkes yorulmuşken bir pres yapıyor, uçuyor, kayıyor hop bir bakıyoruz tribün gazı almış sarp’ı alkışlıyor. işte bu çakallıktır ve ben bu adama beyinsiz demeden önce iki defa düşünmeliyim. aslında bazen öyle zamanlar oluyor ki bu adam o çakallığı bile yanlış yapıyor, işte bu zamanlarda da aklının kapasitesini gözler önüne sermiş oluyor. orta sahada mustafa sarp’ın oynadığı bir takım, rot mili olmayan bir otomobil, oksijen üreticisi olmayan bir denizaltı, elektronik aksamı olmayan bir savaş uçağı ya da kafası olmayan bir insana benzetilebilir. tabi bu örneklerin sayısı hayalgücünüzle sınırlı, türetin istediğiniz kadar. işte bu noktada hedef kayıyor.

    bu zamana kadar frank rijkaard’ı hep savundum. kendi fikrime göre hata olduğunu düşündüğüm şeyleri dile getirdim; ancak hep arkasında durdum. onun bir sir alex ferguson örneği olmasını istedim bu ülkede. bugünden itibaren karşısına geçmiş bulunuyorum. bu zamana kadar savunurken hep şunları düşündüm; “yahu bu adamın istediği takviyeler yapılmadı, acaba bu yüzden alternatifi olanlarda bile ‘alın işte bu sizin oyuncunuz’ diyerek mi ısrar ediyor, bu yüzden mi barış’a, sarp’a, servet’e falan hâlâ şans veriyor? ya da bizim görmediğimiz bir şeyi görüverdi de onu bize de göstermeye mi çalışıyor?” bugünkü maçtan sonra bu önermemin tamamen çürüdüğüne inanıyorum. mustafa sarp, değil galatasaray’da, futbolun gelişme adına umut vaadettiği herhangi bir 5. dünya ülkesinde bile futbol takımı forması giymemeli, futbol topuna ayağını değdirmemelidir. bu adamın sahtekarlığını görmemek için ahmak, bu adamı savunmak için ise toptan gerizekalı olmak gerekmektedir. bu adam beyinsiz bir çakaldır, ‘şans’ faktörünün insan hayatına etkisine en büyük misaldir. mustafa sarp aslında, koskoca bir hiçtir!

    şimdi bir diğer efsane isme gelelim, servet. 2 sene öncesine kadar ileri yardıra yardıra kendince çıkardı, stad yıkılırdı ‘serveeet serveeet’ diye. peki şimdi niye böyle oldu? umurumda değil niyesi. benim şu anda izlediğim servet’in kapasitesi, belgrad ormanları’ndan kesip getireceğiniz bir adet çam ağacı ile aynı seviyede. kısacası odundan farksız. bir kere herifin zekası yok. futbol zekası falan değil ha, o kadarını beklemek ayıp olur zaten, normal zekası bile yok. havadan gelen topun nasıl sekeceğini hesaplamaktan, topa ne yöne doğru vurursa istenilen yere gideceğini bilmekten, oyun kurma görevinin stoperlere ait olmadığını farketmekten aciz bir insan müsveddesi. topa kafa vurmaya çıktığında genellikle ensesiyle, şanslıysanız da kafasının tam üstüyle vuran –anadolu deyimiyle ‘süsen’- bir defans oyuncusu. attığı uzun toplar %0,02 isabetli olmasına rağmen her fırsatta yine uzun top tercihini yapacak kadar beyinsiz bir oyuncu. bütün bunların yetmediği gibi bir de çıkıp gazetelere verdiği röportajda ‘barcelona’da oynasam maradona olurdum’, ‘pique’den, puyol’dan ne eksiğim var?’ ve türevi şekillerde demeçler verebilecek mallıkta bir oyuncu. maradona’nın oynadığı mevkiden de bihaber olsa gerek ‘türkü baba’mız. bu adamın oynadığı yerde, altyapıdan herhangi bir oyuncu ‘en az’ onun kadar performans gösterir. tabi bir de teknik direktörünü satma muhabbeti çıktı şimdi, ona da değinmeden olmaz.

    rijkaard geldiği zamanlar dedi ki, ben bu takımı 4-3-3 oynatacağım. allaaaah dedik, heyecanlandık, 4-4-2 ile neler başardık, teknik direktör rijkaard iken bir de 4-3-3 dizilimiyle, takviyelerle hücum futbolu oynarsak kim bilir neler yaparız dedik. 4, 5, 6 attık millete. sonra ne oldu? ne oldu söyleyeyim, bu takım aslında hiçbir zaman 4-3-3 oyanayamadı. bu takımın oynadığı dizilim ve oyun biçimi –çok çok ufak istisnalar haricinde- her zaman 4-5-1 idi. benim ve çevremdekilerin tek bir umudu vardı, o da rijkaard gibi bir teknik adamın, barcelona’yla alınmadık kupa bırakmayan bir teknik adamın, takımdaki gerizekalıları ayıklaması ve bizi bunlardan sonsuza dek kurtarması. ama olmadı. barış oynadı, sarp oynadı, servet oynadı, aydın oynadı, yetmedi ali turan oynadı. kimseye şans verilmesin demiyoruz, elbette şans verilecek de kardeşim bu adamlar birer banko, hatta kimi zaman birer kurtarıcı olarak görüldü. yukarıda da dediğim gibi düşüncemiz tekti: “bu adamın talepleri gerçekleştirilmedi, bu nedenle yönetime ‘alın işte sizin verdiklerinizle bu kadar’ mesajı veriyor”. bugün anladım ki böyle bir mesaj söz konusu değil.

    diyorlar ki servet frank rijkaard'ı satmış, bu nedenle oynamamış. açın iki sezondur servet’in oynadığı ve yediğimiz golleri izleyin, bakalım kaç tanesinde servet’in hatası ‘yok’. sakın yanlış anlaşılmasın, servet öyle şey yapmaz, kimseyi satmaz falan demiyorum ha. tek demek istediğim, insanlar bir oyuncunun aslında ne derece kazma ve beyinsiz olduğunu görmek için böyle komplo teorilerine (gerçek olabilir) ihtiyaç duyuyorlar, artık şunun farkına varmalıyız. servet oldum olası kazmaydı, oldum olası “fiz 001 - fiziğe giriş” dersinden kalacak kadar kafasızdı. bir savunma oyuncusu, bir futbolcu, bir sporcu, yahu normal bir insan, yere düşmekte olan topun nasıl sekeceğini kafasında canlandıramaz mı? servet hiç canlandıramadı. bu adama kızdık, onu yuhaladık diye biz kötü olduk, biz küfür yedik. bu akşam ne oldu peki? servet maç sonlarına doğru her top aldığında tribünler uğuldadı. dediğimize vardılar yani. klasik bir ‘biz demiştik’ senaryosu oldu.

    uzun bir aradan sonra ilk kez tribünlerimizde ‘istifa’ kelimesi haykırıldı. şimdi işte asıl beni rahatsız eden konulara değineceğim. taraftarlık, tanımını yapmanın bana düşeceği bir kavram olmayabilir; ancak şunu bilir, şunu söylerim ki hayatında iki maça gitmeden, tribünün, bilet sırasının, stada girişin cefasını çekmeden klavye başında oturup da onu edeyim, buna koyayım diyerek taraftarlık olmaz. bazıları var, diyorlar ki ‘galatasaray tribününden iğreniyorum, ıyyyy’ ulan galatasaray tribünü dediğiniz ne sizin, bre bit yavruları? o tribünde ben de varım, benim akrabalarım da var, üniversiteden arkadaşlarım da var, birçoğunun babaları, hatta anneleri de var. neymiş iğrenç olan? deyin ki paralı askerlerden iğreniyorum, e peki biz çok mu bayılıyoruz? tribünde o 500, bilemedin 1000 kişi dışında herkes mi gerizekalı da kendileri istemedikleri hâlde sırf onlar dedi diye tepkilere katılıyorlar? silahla tehdit ediliyoruz falan mı sanıyorsunuz ya da? bugün ‘frank rijkaard istifa’ sesini duyar duymaz katıldım tezahürata. ben de mi para, bedava bilet, kombine alıyorum şimdi kulüpten? evet, rijkaard istifa. sistemde ısrar ettiği için değil, başarısız sonuç aldığı için değil, yumuşak tavırlı bir hoca olduğu için hiç değil; sarp ve servet gibi gerizekalıları hâlâ bu kadroya koyduğu için rijkaard istifa. diyorlar ki servet rijkaard’a karşıymış. ulan kadroyu babam mı kuruyor? koymasın madem rijkaard servet’i! neymiş, alternatifi yokmuşmuş. altyapıdan ‘herhangi bir’ oyuncunun, bugün servet’in yaptığı(?) işten daha azını yapma ihtimali ve şansı yüzde kaçtır acaba? serdar özkan diye bir adam vardı, ben gayet umutluydum ve adam da gayet oynamıştı oyununu. bu adam nerede? pino ne yaptı? emre çolak nerede? hani altyapıya verilen önem? hani altyapı oyuncularına verilen şans? neyse, konu dağıldı, tribüne dönelim. bazı gerizekalılar diyorlar ki, tribün kişiliksizmiş. 3-1 iken istifa, 3-2 iken saldır cimbom, 4-2 iken tekrar istifa denmiş. ulan gerizekalılar, baros’un sapkadan tavşan çıkarması dışında bir kurtuluşumuz olmadığını, bunun için de baros’un hırsından başka hiçbir şeyin etkili olmayacağını görmemek için ne kadar aptal olmak gerekli? 3-1 iken maç kopmuş, tribünden doğal ve ani bir tepki patlıyor. 3-2 olunca tirbün ‘bir umut’ diye gaza geliyor, sonra çaaat 4-2 ve maç gitti deniyor. mehmet helvacı bir laf dedi “taraftarın tepkisi ne olursa olsun bunu maç bitiminde göstermeliydi” diye. kesinlikle haklı ve kesinlikle doğru olan bu bence. ama ne olursa olsun, orada kıçını yırtıp da sonra maymuna çevrilen bir galatasaray izledikleri için sorumlululara tepki gösterenler suçlu ilan edilemez! tv başında ben de çok maç izledim zamanında, gayet kolay gelirdi. çay demlenir, hüüüp diye içerken pozisyona göre ‘ahh be’, ‘ulann’ gibi tepkiler verilir, kaçan pozisyonun sebepleri tartışılır, gol olunca goool denir, maç bitince de kanal değiştirilir ya da maç yorumları izlenir ve yatılırdı. peki tribünde ne oluyor? maça giriyorsun, arkadaşlarına, aşina olduklarına selam veriyorsun, yerini alıyorsun. 500. maçın olsa bile doğal bir heyecan oluyor, hele dün gece için, haftaya fener maçı var, ona ithafen tezahüratlar yapıyorsun falan filan. maç başlıyor, hoop bir gol yiyorsun ama susmak yok. bağır bağır bağır... sonra bir bakıyorsun senin galatasaray’ın maymun olmaya başlamış. sorumlular belli, sorumluyu oraya koyan belli. ‘arkadaşlar desteğe devam, maç bitince sövelim’ var mı lan böyle bir şey? mümkün olabilir mi 25000 kişide bu şekilde bir ortak irade? sen futbolcu için diyorsun ‘onlar da insan’ diye, onlar insan da tribündekiler robot mu? off tuşuna basınca duracaklar mı? nasıl ki sert bir faul, elle oynama ya da benzer bir pozisyon olunca tepki çaat diye geliyorsa, senin galatasarayın maymuna çevrilince de o tepki o derece doğal ve ani oluyor. evet, tezahürat kapalı’nın ortasından başladı. peki neden herkes katıldı? bütün kapalı üst aptal da siz misiniz tek akıllılar. bütün kapalı üst satılmış da siz misiniz tek asil ve sadık taraftar? hadi lan ordan! herkes önce iki dakika oturup düşünsün, ondan sonra yapsın yorumunu. sizin şimdi ön elemeyi geçemediğiniz kulvarda takımı finale taşıyan taraftar da bu taraftardı, şimdi ne oldu? taraftarın tepkisi başarı ile alakalı olsa, takım mücadele edip kazanamadığı maçlardan sonra tribüne çağrılır mıydı? (buna son 5 senede kadıöydeki ki 2-3 fener maçı dahil mesela. tabi bunu bilmek için orada olmak gerekir, medyada çıkacak bir konu değil yenilen galatasaray'ın tribüne çağrılması) sağımda, solumda, önümde, arkamda tribünde yürüken selam vermekten başı ağrıyan 20-30 yıllık tribüncü adamlar var. adamlar 14 seneyi görmüşler, bizle aynı tepkiyi gösteriyorlar; ama neymiş, tribün karaktersizmiş. rijkaard’ın suçu yokmuş, suç yönetiminmiş. kardeşim siz siyah-beyaz mı görüyorsunuz dünyayı? ya da bilgisayar bilimleri ile çok ilgilisiniz de herşeyi 0 ya da 1 olarak mı değerlendiriyorsunuz? şahsen benim rijkaard istifa demiş olmam yönetimden memnun olduğum anlamına mı geliyor? bu adam cana sakat değilken de sarp’ı oynattı defalarca, kurtarıcı olarak barış’ı, hatta 8 senedir kıvılcım beklediğimiz aydın’ı aldı, bunları da yönetim mi istedi? yönetim mi dedi pino kötü olsa da sahada kalsın, sakın yerine serdar özkan’ı sokma diye? yönetim mi dedi servet olmazsa küserim diye? bu adam, bu ülkede, bu ligde, bu kulüpte ya-pa-ma-dı arkadaş! 4-3-3 diye tutturdu da tutturdu, 2 senedir 4-5-1 oynuyoruz, kendi evimizde bile 2 forveti yan yana göremiyoruz, sonra adamı istifaya çağırınca kötü biz oluyoruz. misimovic alındı, herifin milli takımda ve eski takımında nasıl oynadığı belli, ortada yok adam. yönetimin suçu mu? arda efendi bir anda başrolden çıktı takımda (-ki kendi kaprisleri de bunda etkili ve kesinlikle sinirliyim ona karşı) herhangi bir elemanı oldu takımın, yönetimin suçu mu? baros her maç kıçını yırta yırta artık orası burası çekip esner oldu, yönetimin suçu mu? elano brezilya ile şov yaptı, asist yaptı, gol attı, galatasaray’da 11’e giremedi, yönetimin suçu mu? şimdi aldığınız gazları ağır ağır salacaksınız ve biraz sakinleşeceksiniz. bu takım, bu kulüp, bu camia için elbette herkesin seviyeli yorumlar yapmaya hakkı var, amaaaa tribünde olmayıp da kimse tribünün tepkilerine sayıp sövemez! ben oraya 10 kişi gelmişim, 20000 kişiyle aynı şeyi söylüyorum diye kişiliksiz, satılmış, çapulcu mu oluyorum? size ne ulan? benim fikrim o yönde, ve o yönde bağırıyorum. madem sen çok karşısın, gel sen de kendi başına ‘susun susun ayıp’ diye bağır!

    bakın beklenen maç geldi çattı. allahtan teknoloji ilerledi de iletişim kesilmiyor, yoksa maç saati online hareketlerle kim nerede ne yapıyor belli olurdu. biz ne mi olurduk? 23:30’dan önce ekran başına geçemezdik. şimdi telefonlar falan var da güncel kalıyoruz. gideceğiz, 2500 kişiden biri olacağız, bağıracağız, destekleyeceğiz, sonra düzenli dayağımızı ve biber gazımızı yiyeceğiz, evlere dağılacağız. ha ama tabi yine satılmış, yine kişiliksiz olanlar biziz. neden? çünkü bilet sırasına gece 00:00’da gidiyoruz. neden? çünkü orada olmak için her şeyi iptal ediyor, tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. neden? çünkü maç için konya’dan, kayseri’den gelenler var aramızda. neden? çünkü biz galatasaray nerede ise oraya gidiyoruz. tabiki bizim fikir beyan etme hakkımız yok, ancak ve ancak ekran başındaki o klavye delikanlısı cengaverler yaparlar yorumlarını, arada bize de geçirirler laflarını, sonra çaylarına devam ederler. biz üniversite okumuyoruz, biz insanlık bilmiyoruz, biz futboldan anlamıyoruz, biz çapulcuyuz. elbette böyle. hatta şu an yazıyı da tarlabaşı’nda yazıyorum, bitince gidip biraz yankesicilik yapacaz bizim çocuklarla.

    allah için, şu kulübü nasıl severseniz sevin; ama bırakın biz de bildiğimiz gibi sevelim. bırakın biz de azıcık anlayalım şu oyundan be kardeşim, bırakın!
  • 14
    galatasaray'ın gündemine dair isimli bir yazı yazdım, uzuncana bir yazı. bayağı bir de zamanımı aldı doğrusu. bahsetmek istediğim bir kaç şey vardı hep aklımda, bugüne kısmetmiş. bunlar geldi şimdilik aklıma.

    http://jaimelesport.blogspot.com/...-gundemine-dair.html

    rijkaard başlığının altına yazdım, en uygunu bu başlık çünkü. rijkaard ile başladım yazıya da zaten.
  • 17
    iyi kötü bir sürü haber aldım yirmi küsür yıllık hayatımda; ölüm haberi, sınav kazanma haberi, işe alınma haberi, hastalık haberi...

    ne mutluluktan, ne hüzünden; hiçbiri ağlatamadı beni de, senin gidişinin haberi ağlattı be frank rijkaard.

    iyi kötü bir sürü utandığım şey oldu yirmi küsür yıllık hayatımda; yalanlarımın ortaya çıkması, osuracağım derken ishal olduğumu bacaklarımdan aşağı akan vıcık bok ile anlamam, türlü vaatlerle girilen işlerin başarısızlığa uğraması...

    bir gün bile galatasaraylı olmaktan utanmadım da, senin gidişinin haberi utandırdı beni be frank rijkaard.

    işte burada allah'a inanma nedenim bir kez daha gün yüzüne çıkıyor ve galatasaray'ı, beni, bizi bu hale getirenleri allah'a havale etmekten başka bir şey yapamıyorum.

    işte bu yüzden, tanım da gerekiyorsa; rijkaard muhatap olduğu adamlar yüzünden; allah'a inanma nedenidir.

    yolun açık olsun.

    http://u.goal.com/51100/51113_news.jpg
  • 20
    kendisinin türkiye'de yaptığı en büyük hata türkiye ligi'ni küçümsemesiydi. evet biz sistemi olan bir ülke değildik ama bizim bir futbol geleneğimiz vardı. rijkaard bunu anlasa başarılı olur muydu muamma ama bu kadar kötü futbol oynamazdı takım.

    ayrıca ajitasyona bağlamaya gerek yok arkadaşlar dünya da sistem böyledir, başarısız olan gider. barcelona taraftarı gönderdi bu adamı daha kötü duruma mı düştü? bir de bu bakış açısı ile düşünün. aklıma gelmişken türk futboluna ne gibi katkıları olmuş merak ettim? kendisinin türk futboluna en büyük katkısı aragones'in katkısı kadardır.

    tazminatı da cidden yüklüymüş.

    http://www.spor3.com/...azminati-600715h.htm
  • 25
    kıvırcık saçlarına.. ak düşmüş uçlarına.. cimbom taraftarına.. son kez el salla frank rijkaard..

    bir mondragon'un gidişinde bu kadar çok üzülmüştüm, bir de şimdi.. çok ısınmıştım ben rijkaard'a, çok yakın geliyordu hep bana. bilemedik be hocam, senin de kıymetini bilemedik. bilemediler. özür dileriz..

    hani verilen sözler? hani sabretme sözü vermiştik? 1.5 sene mi sürdü bu sabretme işi?sakatlıklar, bu futbolcularla ne yapacaktı ki rijkaard, los galacticos falan mı yaratacaktı? barcelona ayarına mı gelecektik? hani adnan polat n'olursa olsun rijkaard ile sözleşme yenileyecekti? hepsi lafta kaldı, hepsi..

    türk futbolu gelişmez, hak etmiyor da zaten. yeniliğe açık değiliz biz. sabır desen o da yok. günlük başarı önemli bizde. kıymet bilmek de yok. o kadar eminim ki, jose mourinho gelse yerden yere vurulur, teknik direktörlük dersi verilmeye kalkışılır mourinho'ya.

    hala akıllanamadık. lucescu, gerets, kalli, skibbe.. değiştirdik durduk. belli bir sistem mi yakaladık bu süre içinde? anlık başarı işte sadece.. hadi bu 4'üne sabredilmedi de, rijkaard bu arkadaşım! türkiye'ye gelmiş miydi rijkaard gibi birisi? rijkaard'ı da harcadı bu ülke..

    futbolcuyla yüz göz olmayacaksın burada. vuracaksın kıracaksın. yoksa sana yüklenir suçlar..

    adamın açıklamaları bile doğru düzgün çevrilmedi..

    çok bile sabrettin sen rijkaard..

    yolun açık olsun kıvırcık.. gitmeleri gerekenler hala burada duruyor, ama sen yoksun.. hoşça kal kıvırcık.. mondi'den sonra, ilk kez birinin gidişine göz yaşı döküyorum... hoşça kal kıvırcık... her zaman yanındayız..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...ck-ozur-dileriz.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın