ah ulan fenerbahçe. hakkında öyle enteresan düşüncelere sahibim ki. hakkında, daha doğrusu hakkınızda. taraftarınla, yönetiminle, sporcunla... öyle bütün, öyle tamamlayıcı bir kulüpsün ki, her parçasında aynı homojenliğe sahip olan bir takım. garipliğin mükemmelliyetini oluşturmuş bir kulüp.
100 yılı deviren ezeli rekabetti bizimkisi. elbette galatasaray gibi büyük bir kulübün, yine kendisi gibi büyük bir ezeli rakibi olmalıydı. sahi koskoca
real madrid'in bile ezeli rakibi
atletico madrid'den ziyade
barcelona değil midir? çünkü aslında kendine denk olan odur, atletico değil. peki neden
galatasaray'ın ezelisi, düşmanı, kimilerine göre dostu sendin? tüm galatasaraylılığım boyunca bunu sordum kendime? neden ulan neden fenerbahçe?
80'li yılların sonunda doğmuş olmaktan dolayı, hafızam ancak 94-95 yılına kadar anımsıyor galatasaray anılarını. zaten galatasaray tarihinin en muhteşem dönemlerinin başlangıcına denk geldiğini de hatırlatmaya gerek yok. fatih terimli seneler, şampiyonluklar, kupalar. karşı tarafta ise yenilgi, hüzün, rezaletler, dayak yiyen futbolcular,
pendikler, olaylar. gerçi sizde suç değildi aslında, bizdeydi belki de. çok iyiydik oğlum lan, öyle böyle değildik. küçümserdim sizi her daim, yakıştıramazdım
galatasaray'a ezeli rakip olarak...
yaş ilerledikçe fark ettim ki aslında başarı değildi yakışmayan. davranıştı, yaşatılandı, çevrenin gördüğüydü. ömrüm boyunca bana hangi takımlısın diye sorulduğunda gururla "galatasaraylıyım" dedim hep. soran bizden değilse "en azından fenerbahçeli değilsin" derdi hep. neden derdi oğlum bunu? niye nefret edilendiniz hep? başarılı olan bizdik, kıskanılan bizdik ama nefret edilen sizdiniz neden?
bu basit sorunun cevabı da basitti aslında. aykırı olmaktı tek amacınız. ezeli rakibinle berabere kaldığın bir lig maçında sonra bile şampanyalarla kutlamaktı. soruyorum neden? 4 yıl üst üste muhteşemliğin tarifini yazmış ezeli rakibinin dengesini alçakça bir çelmeyle bozmaktı amacınız tıpkı 2001 yılında olduğu gibi. halbuki tarif gayet açık ve netti; uygulamak yerine, uygulayanı düşürmekti amacınız neden ulan fenerbahçe?
ne olurdu sanki ezeli rakibinin tüm dünya tarafından alkışlanan başarılarına "tesadüf" demek yerine sen de alkışlasaydın? ne olurdu sanki her sene çıkan teşvik söylentilerinden ders almayıp adam gibi yarışsaydın? ne olurdu sanki rakibine attığın sana sadece 3 puan getiren 6 tane golü ilahlaştırmasaydın? ne olurdu sanki stadyumuna yönetim destekli hakaret dolu koreografiler, pankartlar astırmasaydın? ekmek parası kazanmak için kapıcılık yapanları umarsızca aşağılamaya çalışmasaydın?
ne olurdu sanki her kötü oyundan sonra hakem odalarını, soyunma odalarını basmasaydın? ne olurdu sanki sana biat etmeyen yayıncı kuruluşun kablolarını, canlı yayında birer birer kesmeseydin? ne olurdu sanki daha bitmemiş bir sezonda galip gelinen maçtan sonra sanki şampiyon olmuş gibi sahaya hindiler, tavuklar getirip kesmeseydin? ne olurdu sanki alın teriyle mücadele etmeye çalışan, finansal zorluklarla boğuşan rakibine fakir fukara demek yerine biraz saygı gösterseydin? ne olurdu sanki kazanamadığın bir şampiyonluğu kazandığını sanınca yarıştığın rakibinin sevincini taklit ederek onu kendince dalgaya almasaydın, kendini rezil etmeseydin?
problemin aslı buydu; cevaplamanız gereken sorular o kadar çoktu ki... yetmezmiş gibi 2011 temmuzunda yenileri eklendi. asla çıkmayacak, seni ezeli rakibinin karşısında bir daha asla dik durmana izin vermeyecek bir leke... ah ulan fenerbahçe neden? neden hiç adil yarışmayı denemedin? neden hep kolayı, hep yanlış olanı seçtin? tehidit ettin, kendince ezdin, kendince eğlendin...
galatasaray gibi bir ezeli rakibe sahip olma fırsatını değerlendiremedin. şimdi seni kurtarması için atacağı imzalara, vereceği kararlara muhtaç oluverdin... bazı şeylerin er ya da geç ortaya çıkacağını düşünemedin...
tekrar tekrar soruyorum, ah ulan fenerbahçe neden?