4451
övenlerin elinde bir done olsa da eleştirenlerin pek bir donesi yok gibi geliyor bana. biraz uzun olacak ama yazacağım;
dünyanın önemli liglerinde juventus, psg, munih kendi liglerini domine eden takımlar. bunları liglerindeki diğer rakiplerinden ayıran tek şey ise para. muazzam bir güç farkı var kadrolar arasında. ispanya ve ingiltere liginde ise bu durum yok. ispanya' da barcelona ve real madrid ancak oyunla birbirlerine üstünlüjk kurabilirler, keza ingiltere' de şampiyon olacak takım için de bu geçerli. bizim ligimiz bu anlamda bu iki lige benziyor. biz munih olamayız, psg olamayız çünkü öyle bir ekonmomik gücümüz yok. o zaman oyun olarak ligi domine etmeliyiz eğer edeceksek. e bunun için de istikrar şart. barcelona' nın ligi domine ettiği sezonlarda başında guardiola ve orta sahasında da bugün bile övündüğüm harika bir tespitime konu olan xavi-iniesta vardı. o tespit de şuydu ki lafı oraya getirmeye çalıştım zaten; ''altyapı falan hikaye. xavi-iniesta alt yapı eğitimiyle açıklanamayacak kadar mükemmel bir ikili, bir şans. bir daha 100 yılda denk gelmez.'' ben bunu yazdığımda(ekşide ya da başka bir platformda olabilir) yok işte sen la maisa' yı biliyor musun(sanırsın le masia' da büyümüş) vs. diye tepkiler gelmişti. la maisa xavi-iniesta gibi iki muazzam yeteneğin yok olup gitmesini önler, onları ileri taşır vs. vs. ama asla sıfırdan bir xavi-iniesta yaratamaz. bu konuya entry devamında değinmek zorunda kalacağım yine.
galatasaray bu ligde öyle hayal ettiğimiz gibi 10 sene üst üste şampiyon olmaz, olamayacak ama önemli olan istikrar. bir sene şampiyon olup ertesi sene 4. olmak daha büyük sıkıntı benim için. 10 senede 4 5 şampiyonluk, 4 5 ikincilik, 1 üçüncülük avrupa da hep çeyrek final, mümkünse yarı final kovalamak falan beni tatmin edecek şeylerdir ve daha ötesi için daha gerçekçi hedefler koymamıza da ön ayak olur. fatih terim tüm bu hayaller için en ideal kişi bence ve umarım bu kez çok daha uzun yıllar kalıp bir plan program dahilinde bir yapı oluşturarak artık bizim kendisinden sonra da aynı başarıları yaşayabilmemizi sağlar, şampiyonlar liginde yarı finalin kıyısından dönen bir takımın bir iki sene sonra grubun averaj takımına dönmesini engeller.
fenerbahçe' ye dönüyorum şimdi ve size bir sonraki paragrafta her şeyi birleştireceğimi vaat ediyorum. hazırlık maçları elbette her şeyin ölçüsü dğeil ama bir şeylerin de illa ki ölçüsü. hazırlık maçlarına bakıp maicon' un ağır bir stoper olduğunu, selçuk' un yetersizliği hatta gereksizliğini, gomis' in oyun yapısı itibarı ile bazı maçlarda çok etkisiz kalacağını ve alternatifine ihtiyaç olduğumuzu nasıl görebiliyorsak fenerbahçe' nin hazırlık maçlarında da hücum oynayacağını, bunu yapabilecek oyuncuları olduğunu, bazı maçları rahatlıkla farka götürebileceğini görüyoruz. bu demek değil ki fenerbahçe ligi domine edecek ve şampiyon olacak. hiçbir arkadaşımın da fenerbahçe' yi övdüğü bir entryde bunu söylediğini görmedim. ben dahil fenerbahçe' yi öven hemen hemen her yazar bir üst enrtyde anlattığım istikrar olayını deneyceklerini, bunun için genç ve potansiyelli oyunculara yöneldiğini ve dahası bunlarla çalışabilecek bir hocayı takıma getirdiklerini, başlangıçta da işlerin belki beklenenden bile iyi gittiğini söylüyor hepsi bu. bana göre özel bir durum da şu fenerbahçe futbol takımının bu seneki yapısı konusunda; değil cocu, dünyanın tüm elit hocaları toplanıp gelse bir futbol takımına 2 haftada göze hoş gelen futbol oynatamazlar. yani hazırlık maçlarındaki o akıcı oyun cocu' nun alameti farikası değil, sadece aykut kocaman gibi takımı tutan bir hoca yerine cocu gibi ipleri salan bir hoca geldi ve bu da direkt sahaya yansıdı. bence şimdilik tek fark bu.
şimdi üç uzun paragrafı topluyorum. ilk paragraf; bana göre bu ligde ancak uzun vadeli bir plan ile lig domine edilebilir tıpkı guardiola barcelonası gibi. ikinci paragraf; bu dominasyonu sağlamak için kurulması gereken yapıyı kurabilecek adam elimizde var ancak bu iş sadece altyapıyla olmaz. fatih hoca altyapıdan elbette birilerini çıkartır ama eğer xavi-iniesta senin altyapında yoksa istediğin akdar iyi tesisler yap o sıradan adamları xavi-iniesta' ya dönüştüremezsin, dolayısıyla genç transferler gerekir, potansiyelli adamları almak gerekir. başımızda imparator varken toplamda 5.4 milyon euro gibi bence günümüzde çok da önemli olmayan bir paraya ferdi, barış ve berke gibi potansiyelleri herkesçe kabul gören 3 gencin fenerbahçe' ye gitmesi bizi üzdü. her ne kadar fenerbahçe potansiyelleri yok etmesiyle meşhur bir takım olsa da bu kez başlarında gerçekten gençlerle çalışmayı seven, çalışan bir hoca, bunu vaat eden bir başkan var ve işler de beklenenden iyi başladı.
yalnız şunu da unutmamak gerek. bizler porto olalım, shatkar olalım deyip sonrasında tutmayan her transferde scouttan hocaya kadar herkese sallayan, kimseye sabır göstermeyen bir topluluğuz. fenerbahçe bu sene 3. oldu diyelim, 3 sene sonra şampiyonlar liginde yarı final oynayacak olsalar dahi fener taraftarı ne hocaya ne gençlere sabır gösterir, keza biz de göstermeyiz. bence gösterilmeli o ayrı, ama gösterilmez bu da bir gerçek. bir ikincisi ise şu; her şey iyi gitti, korktuğumuz başımıza geldi bu potansiyeller muazzam adamlara dönüştü, o süreçte de işler iyi gittiğindne sabır konusunda da sıkıntı çıkmadı ve fenerbahçe ligi birkaç sene domine etti diyelim. o zaman da nasıl ki barcelona' nın hegemonyasını kıracak bir mourinho çıktıysa ve barcelona' yı geçmek için çalışan real madrid' in geldiği nokta 3 sene şampiyonlar ligi şampiyonluğu olduysa biz de doğru adımları atıp iyi olan rakibimizi geçmek için uğraşacağız.
fenerbahçe güçsüz olabilir, işler kötü gidebilir, dağılıp ligi 3. 4. bitirebilirler ancak güçlü bir fenerbahçe' yi geçip alınan başarı çok daha kıymetlidir ve avrupa maçlarına çok daha iyi bir tezahürü olur bunun. rakibi gereksiz yere kötülemektense onları nasıl geçebileceğimizi konuşalım derim ben. neden biz de bir barış, bir ferdi almıyoruz? neden selçuk yerine doğan can' ı oynatmıyoruz? bence bunları konuşalım.
dünyanın önemli liglerinde juventus, psg, munih kendi liglerini domine eden takımlar. bunları liglerindeki diğer rakiplerinden ayıran tek şey ise para. muazzam bir güç farkı var kadrolar arasında. ispanya ve ingiltere liginde ise bu durum yok. ispanya' da barcelona ve real madrid ancak oyunla birbirlerine üstünlüjk kurabilirler, keza ingiltere' de şampiyon olacak takım için de bu geçerli. bizim ligimiz bu anlamda bu iki lige benziyor. biz munih olamayız, psg olamayız çünkü öyle bir ekonmomik gücümüz yok. o zaman oyun olarak ligi domine etmeliyiz eğer edeceksek. e bunun için de istikrar şart. barcelona' nın ligi domine ettiği sezonlarda başında guardiola ve orta sahasında da bugün bile övündüğüm harika bir tespitime konu olan xavi-iniesta vardı. o tespit de şuydu ki lafı oraya getirmeye çalıştım zaten; ''altyapı falan hikaye. xavi-iniesta alt yapı eğitimiyle açıklanamayacak kadar mükemmel bir ikili, bir şans. bir daha 100 yılda denk gelmez.'' ben bunu yazdığımda(ekşide ya da başka bir platformda olabilir) yok işte sen la maisa' yı biliyor musun(sanırsın le masia' da büyümüş) vs. diye tepkiler gelmişti. la maisa xavi-iniesta gibi iki muazzam yeteneğin yok olup gitmesini önler, onları ileri taşır vs. vs. ama asla sıfırdan bir xavi-iniesta yaratamaz. bu konuya entry devamında değinmek zorunda kalacağım yine.
galatasaray bu ligde öyle hayal ettiğimiz gibi 10 sene üst üste şampiyon olmaz, olamayacak ama önemli olan istikrar. bir sene şampiyon olup ertesi sene 4. olmak daha büyük sıkıntı benim için. 10 senede 4 5 şampiyonluk, 4 5 ikincilik, 1 üçüncülük avrupa da hep çeyrek final, mümkünse yarı final kovalamak falan beni tatmin edecek şeylerdir ve daha ötesi için daha gerçekçi hedefler koymamıza da ön ayak olur. fatih terim tüm bu hayaller için en ideal kişi bence ve umarım bu kez çok daha uzun yıllar kalıp bir plan program dahilinde bir yapı oluşturarak artık bizim kendisinden sonra da aynı başarıları yaşayabilmemizi sağlar, şampiyonlar liginde yarı finalin kıyısından dönen bir takımın bir iki sene sonra grubun averaj takımına dönmesini engeller.
fenerbahçe' ye dönüyorum şimdi ve size bir sonraki paragrafta her şeyi birleştireceğimi vaat ediyorum. hazırlık maçları elbette her şeyin ölçüsü dğeil ama bir şeylerin de illa ki ölçüsü. hazırlık maçlarına bakıp maicon' un ağır bir stoper olduğunu, selçuk' un yetersizliği hatta gereksizliğini, gomis' in oyun yapısı itibarı ile bazı maçlarda çok etkisiz kalacağını ve alternatifine ihtiyaç olduğumuzu nasıl görebiliyorsak fenerbahçe' nin hazırlık maçlarında da hücum oynayacağını, bunu yapabilecek oyuncuları olduğunu, bazı maçları rahatlıkla farka götürebileceğini görüyoruz. bu demek değil ki fenerbahçe ligi domine edecek ve şampiyon olacak. hiçbir arkadaşımın da fenerbahçe' yi övdüğü bir entryde bunu söylediğini görmedim. ben dahil fenerbahçe' yi öven hemen hemen her yazar bir üst enrtyde anlattığım istikrar olayını deneyceklerini, bunun için genç ve potansiyelli oyunculara yöneldiğini ve dahası bunlarla çalışabilecek bir hocayı takıma getirdiklerini, başlangıçta da işlerin belki beklenenden bile iyi gittiğini söylüyor hepsi bu. bana göre özel bir durum da şu fenerbahçe futbol takımının bu seneki yapısı konusunda; değil cocu, dünyanın tüm elit hocaları toplanıp gelse bir futbol takımına 2 haftada göze hoş gelen futbol oynatamazlar. yani hazırlık maçlarındaki o akıcı oyun cocu' nun alameti farikası değil, sadece aykut kocaman gibi takımı tutan bir hoca yerine cocu gibi ipleri salan bir hoca geldi ve bu da direkt sahaya yansıdı. bence şimdilik tek fark bu.
şimdi üç uzun paragrafı topluyorum. ilk paragraf; bana göre bu ligde ancak uzun vadeli bir plan ile lig domine edilebilir tıpkı guardiola barcelonası gibi. ikinci paragraf; bu dominasyonu sağlamak için kurulması gereken yapıyı kurabilecek adam elimizde var ancak bu iş sadece altyapıyla olmaz. fatih hoca altyapıdan elbette birilerini çıkartır ama eğer xavi-iniesta senin altyapında yoksa istediğin akdar iyi tesisler yap o sıradan adamları xavi-iniesta' ya dönüştüremezsin, dolayısıyla genç transferler gerekir, potansiyelli adamları almak gerekir. başımızda imparator varken toplamda 5.4 milyon euro gibi bence günümüzde çok da önemli olmayan bir paraya ferdi, barış ve berke gibi potansiyelleri herkesçe kabul gören 3 gencin fenerbahçe' ye gitmesi bizi üzdü. her ne kadar fenerbahçe potansiyelleri yok etmesiyle meşhur bir takım olsa da bu kez başlarında gerçekten gençlerle çalışmayı seven, çalışan bir hoca, bunu vaat eden bir başkan var ve işler de beklenenden iyi başladı.
yalnız şunu da unutmamak gerek. bizler porto olalım, shatkar olalım deyip sonrasında tutmayan her transferde scouttan hocaya kadar herkese sallayan, kimseye sabır göstermeyen bir topluluğuz. fenerbahçe bu sene 3. oldu diyelim, 3 sene sonra şampiyonlar liginde yarı final oynayacak olsalar dahi fener taraftarı ne hocaya ne gençlere sabır gösterir, keza biz de göstermeyiz. bence gösterilmeli o ayrı, ama gösterilmez bu da bir gerçek. bir ikincisi ise şu; her şey iyi gitti, korktuğumuz başımıza geldi bu potansiyeller muazzam adamlara dönüştü, o süreçte de işler iyi gittiğindne sabır konusunda da sıkıntı çıkmadı ve fenerbahçe ligi birkaç sene domine etti diyelim. o zaman da nasıl ki barcelona' nın hegemonyasını kıracak bir mourinho çıktıysa ve barcelona' yı geçmek için çalışan real madrid' in geldiği nokta 3 sene şampiyonlar ligi şampiyonluğu olduysa biz de doğru adımları atıp iyi olan rakibimizi geçmek için uğraşacağız.
fenerbahçe güçsüz olabilir, işler kötü gidebilir, dağılıp ligi 3. 4. bitirebilirler ancak güçlü bir fenerbahçe' yi geçip alınan başarı çok daha kıymetlidir ve avrupa maçlarına çok daha iyi bir tezahürü olur bunun. rakibi gereksiz yere kötülemektense onları nasıl geçebileceğimizi konuşalım derim ben. neden biz de bir barış, bir ferdi almıyoruz? neden selçuk yerine doğan can' ı oynatmıyoruz? bence bunları konuşalım.