fenerbahçelilerin ve daha sonra salıncaklarında konuk ettikleri bjk'lilerin başarısızlıklarını bağladıkları kulp.
orta çağ zamanlarında hangi din olursa olsun kanaat önderi din adamları kendi faydalarının aksine olan her şeyi "şeytana" bağlardı. şeytan işi bu derdi. din'i kitaplardan değil dinbazlardan öğrenmek zorunda kalan insanlar aksini düşünemezdi. matbaa çıkınca da ona şeytan icadı demişlerdi. neyse konu bu değil.
*fenerbahçe yöneticilerinin, kanaat önderlerinin, başarısızlıklarını şeytana bağlar gibi yapıya bağlaması güzel bir örnek. ama orta çağda şüphe eden çok azdı. şimdi insanlar her şeyden şüphe ediyorlar. fb kanaat önderleri de bunu kullanıyor. işin en kötüsü de burada ortaya çıkıyor aslında. şüphe önemlidir ama herhangi bir yönteme dayalı olmayan şüphe insanın kaybolmasına sebep olur. rene descartes'in dediği gibi "cogito, ergo sum" yani genel olarak bilindiği üzere "düşünüyorum, o halde varım". descartes burada düşünmekten kastı aslında düşünmenin metodik bir süreç olduğu ve düşünmenin şüphe etmeyle gerçekleşeceğini savunmuştur. metodik şüphecilik düşünmenin temelidir. fb kanaat önderleri insanların şüphe etme eğilimine malzeme verip, içine doğrular katılmış yalanlar söyleyip insanları tetikliyorlar. ve maalesef insanların çoğu metodik olarak şüphe etmediği için kitle şelalesine kapılıyorlar. işte bu noktada bu kişiler okumuş cahiller olarak anılıyorlar. bunu türkiye genelinde hükümetin de çok yoğun şekilde yaptığını görebiliyoruz.
çok uzatmak istemiyorum. kısacası; bu yapı denilen şey orta çağda "şeytan işi" denilen şeyin modern dünyamızdaki halidir.