kendisini desteklemek veya desteklememek bir tercihtir. kimse kimseyi birini desteklemeye veya desteklememeye zorlayamaz. gerek geçmişte yaşanmış gerçekler, gerekse futbol anlayışının bize artık bir şey katmayacağına dair subjektif yorumum sebebiyle gelişini istemedim.
tudor'a yöneltilen eleştirilerin önemli bir kısmının kadro eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyordum ki n'diaye'nin satılması ve fernando'nun sakatlanması ile daha da gün yüzüne çıktı bu husus ve sorunun
öncelikli olarak hocadan değil yönetimden ve kadro eksikliğinden kaynaklandığını da gördük son 1-1,5 aylık süreçte.
aylardır maaşları ödemeyen, kulübün neredeyse her alanda doğranmasına en ufak bir ses çıkartmayan dursun özbek ve şürekâsından kurtulunca gerçekler daha iyi anlaşıldı.
bu demek olmuyor ki tudor çok iyi hocaydı; bunu hakkıyla değerlendirecek bir ortam yoktu.
neyse. olan oldu. tudor kovuldu. terim geldi. tekrar tekrar açmayacağım eski konuları; merak eden açar bakar okur. geçmişte ne yazdıysam, ne söylediysem arkasındayım.
açık açık söylüyorum; gelmesini istemedim. çünkü olanları unutmamayı, sineye çekmemeyi tercih ediyorum. çünkü yine zarar verip gideceğini düşünüyorum. eline fırsat geçerse yine galatasaray düşmanlarıyla fotoğraflara konu olacağını düşünüyorum. çünkü ayinesi iştir kişinin; lafa bakılmaz.
ha, istememiş olmam, yaptıklarının büyük bir çoğunlukça pat diye unutulmasına karşın unutmayan taraftan olmam -çünkü benim galatasaraylılığım unutmamamı salık veriyor; sizinki unutmayı salık veriyorsa ona da saygım var- durup durup kaybetmesini istememi veya her fırsatta gömmemi gerektirmiyor elbette.
çünkü kendisi kaybederse galatasaray kaybedecek. ha, kendisi gelirse kaybedeceğimizi düşünenlerdenim. yine bu başlıkta daha önce yazdığım üzere, mehmet topal'dan stoper, ozan tufan'dan ön libero kasan, arda-burak-caner vs. gibi karakteri beş para etmez tipleri baş tacı edip sonra yine aynı ekibe bizans oyunlarını kaybeden, gökhan töre gibi bir teröristin, volkan demirel gibi bir saygısızın, emre b. gibi bir ırkçının, arda turan gibi bir yalakanın milli forma giymesini engellemek bir tarafa defalarca teşvik eden, açıklaması ne olursa olsun demirören gibi bir galatasaray düşmanıyla aynı karede sırıtarak imza atan, "sezon sonu konuşacağım" diyerek hedef gösterdikleriyle kol kola giren bir fatih terim'in, ne futbol anlayışı ne de yöneticilik anlamında galatasaray'a verebileceği hiçbir şey olmadığını; hatta yine bir şeyleri alıp götüreceğini düşünüyorum.
bunların hiçbirisi demek olmuyor ki yemeyi-içmeyi bırakıp kendisinin açığını kovalayacağım, haklı olduğumu ispatlamak için sinsi sinsi bekleyeceğim, sorun oldu mu meydanlara inip "ben demiştim"cilik yapacağım. keza yanılacağımı pek zannetmemekle birlikte yanılırsam üzülmeyeceğim. çünkü yanılmam demek, galatasaray 21 yapacak demek.
geldiğinden beri canlı maç takip etmiyorum. galatasaray ile ilgili hiçbir şey bana tat vermiyor. çünkü yaptıklarını hazmedemiyorum. unutamıyorum. unutmayacağım da. gidecek başka bir yeri olmadığı için, çaresiz olduğu için galatasaray'a geldiğine inanıyorum. hiç kimse bana "söz konusu galatasaray'sa" muhabbeti yapmasın. gördük söz konusu galatasaray'sa muhabbetini. bunları tekrar tekrar gündeme getirtmek zorunda bırakmayın.
destekliyorsanız destekliyorsunuz.
hazmettiyseniz hazmettiniz.
sünger çektiyseniz çektiniz.
bunların hepsine saygım var. çünkü galatasaray'ın iyiliğini istiyorsunuz ve kısa vadede en iyi çözüm olduğuna inanıyorsunuz.
buna da saygım var. ancak buna da katılmıyorum.
geri gelmesine izin verilmesiyle, şu izlenimin oluşmasına da izin verildi aslında "galatasaray'a bilerek ve isteyerek zarar da verseniz, ihanet de etseniz -evet hiç uzatmayalım; demirören'le kol kola girmek, gerekçesi ne olursa olsun ihanettir- galatasaray sizi cezalandırmaz, bilakis ödüllendirir. kariyeriniz bitmek üzereyken elinizden tutar".
tüm bunlara rağmen, dediğim gibi, ne hatasını kovalarım, ne zırt-pırt bunları gündeme getiririm.
ama sizler de lütfen bırakın insanlar neye inanıyorlarsa ona inansınlar.
sizin gibi tıpkı; galatasaray'ın iyiliğine uğrasınlar kendilerince.