galatasaray futbol takımı teknik direktörlüğü görevine 3. kez getirilen zat. açık söyleyeyim gelmesine sıcak bakmıyordum ismi açıklanmadan önce. fakat bu aralar ibre biraz tersine dönüyor benim adıma. sadece benim için değil, galatasaray taraftarı için de böyle olmalı. umutlu olmak adına pek çok sebep görebiliyorum. boşuna dillere pelesenk olmadı zaten
galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır sözü. bu vesileyle öncelikle devrim adamı
jupp derwall, sonrasında üstad
hagi'yi de anmış olalım. zira son gelişi dahil her şey için teşekkür edilmesi, anılması gereken bir adamdır
hagi.
neyse hagi değil fatih terim şimdi başımızdaki isim. ve şüpheyle bakıyodrum ben kendisine, şükür ki azalıyor bu durum. gelişinden mutlu olanlar için söylüyorum; bir kere anlık bir sevinçle fatih terim'in desteklenmesi, sadece isminin değerlendirilmesine karşıyım. zira sonuçları kötü oluyor sonrasında. toz pembe bir hayalden uyandığınız zaman, zorlu dönemlere girildikçe homurdanmalar artıyor, verilen sözler unutuluyor. tıpkı
hagi dönemi gibi. bu nedenle bu sefer daha sakin, daha olgun düşünüp girelim yeni sezona fatih terim ile birlikte. ama o'nun gelişi ile her şeyin bitmediğinin, aslında yeni bir başlangıcın bizi beklediğinin farkında olarak. aşırı beklentiler ile değil, gerçekçi beklentiler ile...
nasıl girsem konuya bilemedim, şüphe duyma nedenine geliyim diyorum da beceremedim bir türlü. neyse, konu bütünlüğü olmayacaksa da k.bakılmasın. konu fatih terim'in euro 2008 ve 2010 dünya kupası elemeleri'nde milli takım başındaki performansı. evet, 2.fatih terim dönemi'ne girmiyorum bile. milli takımda oynattığı futbol
*, "ben ders almam, ders veririm" tavrı, bazı oyuncular üzerinde ısrarla durması kendi egosu üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gerekdiği inancını uyardı bende. zira bana kalırsa fatih terim sahip olduğu egoyu kendi lehine değil aleyhine çevirdi spor gündeminde olduğu dönemlerde. böyle bir durumda
ünal aysal'ın tek lider fikrinden uzak, profesyonel kulüp yönetimi fikrinin varlığı da fatih terim isminin yanlış seçim olabileceği şüphesini artıran bir etki bıraktı.
ünal aysal'ın vaatlerine bakıldığı zaman, sözleri dikkatlice irdelenince florya'yı tek bir kişinin kontrolüne bırakmayacağını anlamak zor olmaz. fatih terim gelmeden önce
telegol'de, "fatih terim'e florya'nın anahtarını verip başı boş bırakmak hoca'ya yapılacak en büyük kötülüktür." diyen bir adam ünal aysal. profesyonellikten bahseden bir adamın bu fikirde olması da gayet güzel ve mantıklıdır bana kalırsa. bu bağlamda 2 farklı fikrin çatışması korkusu içinde iken neyse ki ünal aysal'dan bu defa
%100 futbol'da "fatih terim sanılanın aksine gayet uzlaşmacı, anlayışlı birisi. uyum içinde çalışacağımızı tahmin ediyorum." açıklaması geldi ki bu açıklama benim fatih terim ismine olumlu olarak bakmamdaki ilk referans oldu. aynı zamanda büyük bir referans oldu. zira ünal aysal'ın anlatmış olduğu profesyonel düzende sistemin 1 değil 3-5 kişilik komiteler üzerinden işletilecek olması ve bu sistemle teklif götürülen fatih terim'in bunu kabul etmiş olması fatih terim'in değişiminin güzel bir habercisiydi bana kalırsa. ne diyordu bu yeni sistem, futbolcu alımında hocanın da içinde bulunduğu bir komitede isimler tartışılacak, gönderilecek oyuncular belirlenecek ve komitenin fikri doğrultusunda karar verilecek. yani hocanın fikrinin çok önemli olmasının yanında, ikna etmesi ya da onaylatması gereken bir topluluğun da varlığı söz konusu. isim fatih terim olunca insan bir garip bakıyor bu sisteme fakat terim'in bu görevi kabul etmiş olması kendisine olan bakış açımın olumluya doğru kaymasında en önemli etken.
aynı zamanda yine
telegol'de
ünal aysal'ın fatih terim için "bana kalırsa hoca'nın eski heyecanı kalmamış." açıklaması mevcut. fatih terim'e mesaj gönderme amaçlı olan ve o'nu tartma amaçlı bir kullanım olduğunu düşünüyorum ben bu sözün. ki milli takım performansına bakıldığında ünal aysal'ın haklı olduğunu söylemek yanlış olmaz. aynı kadrolarla, yeni bir şey yapmaktan uzak olan bir fatih terim portresi vardı benim aklımda şahse milli takım denildiğinde. ama son gelişmeler doğrultusunda imparator'un yönetimden gelen teklifi kabul etmesi; fatih terim'in ünal aysal'ın sözünün aksinin doğruluğunu ispat etme çabasında olacağını gösterir ki bu da fatih terim için ümitlenmek adına başka bir sebeptir benim için. galatasaray'ın başarıya aç yeni oyunculara ve teknik direktörlere ihtiyacı var deniyor ya, işte ünal aysal'ın bu sözüne karşılık fatih terim'in görevi kabul etmesi, bu başarıya aç olma sıfatına kendisini yakıştırabileceğimizi gösterir bence.
bir de
fatih terim'in 20 mayıs 2011 gecesi katıldığı
telegol programı var. dinleyen herkes hoca'nın sesindeki pırıltıyı, heyecanı hissetmiştir sanırım. temmuz olmadan, haziran sonunda çalışmalara başlamalıyız diyor. hoca başarıya aç, hoca istekli. eskisi gibi tersten başlayacağız derken, yaşına bakmaksızın oyuncular alacağız derken, arena'daki 35.000 kişilik eksikliği oyuncularımızla sağlayacağız derken başarıyı istemediğini kim söyleyebilir ki.
kim bilir belki italya'da gördüğü saygı o'nda küllerinden yeniden doğma isteğini uyandırmıştır. profesyonel bir yönetim ile çalışan bir fatih terim, tamamen futbola odaklanacak bir fatih terim'in başarısız olmaması için bir sebep yok bence, kendisindeki değişimler göz önüne alınırsa. kendisinin ihtiyacımız olan -
ünal aysal'ın da çok doğru olarak değindiği- özgüven sorunumuzu aşmak adına en doğru tercih olduğuna inanıyorum. arda'nın olası ayrılığında kazım'ı kazanacağına, yerli transferinde önemli bir koz olup onları en yüksek verimle oynatacağına, takım içindeki homurtuların önüne geçeceğine ve kendisine yardımcı olmak adına hazır olarak bekleyen bir yönetim varlığında başarılı olacağına inancım tam. sadece olur da kaza yaşanacak durumlar olursa sabredelim, gerisini
fatih terim'e bırakın...
yeni, yine, yeniden;
hoşgeldin imparator!