oliver cromwell, 17 yüzyıl başlarında
cambridge'de babasının çifliğinde kırsal bir dindar olarak yaşamını sürdürürken, kral i. charles tarafından kırsal kesime aşırı vergilendirme uygulanmaya başlayınca, krala karşı gelir ve ülkeyi bir iç savaşa sokar. bu savaştan başarıyla çıkan cromwell, artık çürümüş eski parlamentoyu 40 askerle dağıtır. askerler ve halk tarafından çok sevilir. dönemi boyunca tek söz ondadır. bir nevi devletin koruyucu lordu ünvanı vardır. fakat ne olduysa öldükten sonra olur. i. charles'ın oğlu ii. charles tekrar kral olarak taç giyer. kralın yeni amacı babasının intikamını almaktır. cromwell'in cesedi mezarından çıkartılır ve bir kazığa geçirilerek uzun süre parlamentonun tepesinde sergilenir. 300 yıl boyunca elden ele geçen kafatası en sonunda cambridge üniversitesi'nin uyguladığı bir törenle defnedilir.
napoléon bonaparte'ın hikayesini ise aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. cromwell'den farkı ise, güçten düştüğünde inzivaya çekilmesi ve kendisine bağlı askerlerle yeniden ve daha güçlü bir şekilde iktidara gelmesidir.
bu iki adamın hikayesinin fatih terim ile ne ilgisi olabilir? ülkeyi en büyük karışıklık olduğu sırada ele alan ve askere gerektiği saygınlığı getiren bir adam, öldükten sonra o saygınlığı aslında askerlerle kendisi arasında ilahi bir bağ kurmakla sağladığını fark ettiriyor. çünkü onu tanrının elçisi yapan güç, tam olarak da iktidarda bulunmasının verdiği güçtür. iktidardan düştüğün takdirde, tek yapabileceğin bir süre inzivaya çekilmek ve sana tapan saygın askerlerinin seni kurtarıp iktidara tekrar getireceği gün için beklemek olmalıdır.
işte
fatih terim ile ilgisi de burada meydana gelir. terim galatasaray'a geldiğinde güçten düşmüş, dalga konusu olan galatasaray'ın saygınlığını kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda kendisine son derece bağlı askerler yetiştirdi: hem futbol takımında, hem de medyada fatih terim inzivadayken yavaş yavaş
galatasaray'ın büyüklüğüne darbe vuruluyor. fatih terim ise koşulların olgunlaşmasını bekliyor. günü geldiğinde, takım
2011'deki gibi dibe vurduğunda parlak zırhı ve güçlü askerleriyle iktidara gelecek, takımı -aslında kendi yarattığı- karanlıktan kurtaracak, taraftarın sevgilisi,
allah kerim fatih terim olacaktır. bu süre içerisindeki herkes aktördür. yönetimin yaptığı ise, onu tarih sahnesinden silmektir. çünkü bu adamların yalnızca ismi bile korku uyandırabilir. ii. charles, yıllarca cromwell'in başını sergilemekte haklıydı. çünkü halkına, cromwell'in ismini bile unutturmak istiyordu. bir nevi ölüyü öldürüyordu.
ünal aysal'ın "birinci teknik direktörümüz..." açıklaması basit bir nefret ya da hayalkırıklığının yarattığı küslük değil, tam aksine, onun ismini bile telafuz etmemek için yapılmıştır. terim'den nefret edilmemelidir yönetime göre. çünkü nefret olduğu sürece hatırlanacaktır. bu hatırlayış ise korkuyu yaratacaktır.
futbolcuların ve takımın genel durumu değişecek gibi görünmüyor. evet, galatasaray'da güven eksikliği var. çünkü futbolcular, birinci teknik direktörlerine ilahi bir sözleşmeyle bağlandılar. terim'in vakti geldiğinde iktidara tekrar çıkıp çıkamayacağını ise zaman gösterecek.