sepp piontek ve
gheorghe hagi ile oluşturduğu mentor-hoca-futbolcu kartezyen çarpımı bu ülkenin muhtemelen görüp göreceği en yüksek futbol seviyesini temsil eden eski futbolcumuz, eski ve yeni teknik adamımız, yaşayan efsanemiz.
her ne kadar saha içi-saha dışı önemli ekiplerin elde ettiği başarılar da olsa,
türkiye a milli futbol takımının tarihinde 1954 dünya kupasından sonra ilk kez büyük turnuva finallerine katılma hakkı kazanarak euro '96 vizesi alması, euro 2000'e gidişi ve nispeten iyi sonuçlar alması, dünya kupası 2002'ye gidip bahtının da açık olmasıyla dünya üçüncüsü apoleti takması, roller coaster gibi geçen zorlu euro 2008'de yine üçüncü olması, imkansız gibi gözükmesine karşın euro 2016'ya katılmasındaki aslan payı ona aittir. sadece milli takım kariyeri kendisiyle karşılaştırılan teknik adamları solda sıfır bırakır.
galatasarayımızda ise uzun süre forma giymesine rağmen futbolcu unvanıyla şampiyonluk kazanamamış olsa da, 2020 itibariyle teknik adam hüviyetiyle 4'ü üstü üste olmak üzere tam 8 lig şampiyonluğu ve 1 avrupa uefa kupasının alınmasında yine çok çok büyük pay sahibidir.
fatih hoca, türkiye ve eşyapılı ülkelerde faaliyet gösterdiği alanda ismini kazıyan diğer önemli isimler gibi futbolculuğunda da hocalığında da agresif, kafasındakini alt üst fark etmeksizin kabul ettiren dominant yapıda, bu uğurda ağzını bozmaktan imtina etmeyen katı karakterde biridir. günümüzde globalleşmeyle birlikte hızla yayılan social justice warrior akımlarının da etkisiyle ünlü insanlar bir anda milyarların tepkisiyle karşılaşmaktan ölesiye kaçındıklarından sivri yanlarını büyük bir süratle törpülüyor ve ortak akıl, sağduyu, terbiye, saygı gibi kavramlar zoraki de olsa benimsenmek zorunda kalınıyor. ancak eski zamanda çok çetin orman kanunları geçerliydi. gelişmemiş toplumlarda sade vatandaş hâlâ bu kanunlara göre yaşar. beyefendilik, ağırbaşlılık, kibarlık sizin pasifliğiniz ve korkaklığınız olarak yansır ve toplumda var olmanıza katiyen izin verilmez. bundan dolayı fatih hoca'yı bu tür karakter özellikleri referans gösterip teknik ve beşeri becerilerini yok sayarak yerin dibine sokmaya çalışmak demogojik bir tür türkiye toplumu eleştirisidir. hocanın şahsına indirgenemez. bu yapının başka sonuçları siyasette de gözlemlenebilir. o konuya girmeye gerek yok.
fenerbahçeliler kendisine gizliden gizliye hayrandır. fatih terim'in birebir kopyasının fenerli versiyonunun bir anda oluşmasını sağlayabilecek takaslı bir dilek hakkı olsa yüzde doksanı babasını satar. bu gizli hayranlıkları, bir yandan fatih hoca'ya ağza alınmayacak laflar ederken öte yandan kendi camialarından yeni bir fatih terim yaratmaya çalışmalarından anlaşılabilir. ama kopyalama konusunda çin seviyesine gelmelerine daha iki yüzyıl olduğundan kelli yanlış analizlerden kaynaklanan kötü hamleler onları hep olumsuz sonuçlara götürmekte, bu da onları deliye döndürmektedir. bugün (2020-21 sezonu) yeni fatih terim olmaya aday en yakın (tırnağı etmez yine de) kişi emre belözoğlu'dur ve halihazırda fenerbahçe'nin içerisindedir. daha önce hem fatih terim hem de hagi ile uzun süre çalışmış, onlardan çok şey öğrenmiştir. fakat fatih terim'i fatih terim yapan diğer donanımları hâlâ anlamadıklarından emre'yi kendini aşabileceği, çok iyi bir teknik adama dönüşebileceği ortamlara göndermek yerine takımı sirke çevirmesine, cin olmadan adam çarpmasına izin vermekteler. ne diyelim, hiç uyanmazlar inşallah.
fatih hoca'nın taktiksel, teknik becerilerini analiz etmek bana düşmez. o kadar anlamam zaten. düzgün anlatılırsa anlarım. ancak kendisi zaman zaman "inat" yüzünden eleştirilir. bu eleştiriler belki haklı olabilir. çünkü geç kalan hamleleri bize bazen maçları, bazen de turları kaybettirmiştir. bazen bu inatlardan dönmesi şampiyonluk kazandırmış (örn. 1997-98 sezonu), bazense dönmemesi futbolcular, kupalar kazandırmıştır. kimsenin inanmadığı, büyük başarılar çok tekrar, çok revizyon, çok ısrar gerektirir. bu saydıklarım birbiriyle zaman zaman çelişir. zordur kombine etmek. futbol gibi hamleleri basit gibi gözüken fakat rakiple oynandığından çok karmaşıklaşan bir oyun (zira her oyun şablonunun bir antikoru vardır önlem alınamaz bir takım yaratmak bir yolculuktur) tek taraflı taktiklerle ilerleyemez. ben tüm bunlardan ötürü "fatih hocanın vardır bir bildiği" tarafında olacak kadar gerçekçilikten çıkmasam da, "fatih hoca çok yanlış yapar, ama sonunda da öyle bir doğru bulur ki mest oluruz" hissiyatıyla her maça başka heyecanla bakar, kaliteli oyunu sabırla beklerim kendisinden. ikinci dönemi hariç hiç de yüzümüzü kara çıkartmadı.
böyle olduğuna inanmıyorum ama, fatih hocamın belki ağzı pistir. belki kaba bir adamdır. şahsen tanımıyorum, keşke tanısam. ama kalbi temizdir. takımı gol atınca, takımı şampiyon olunca çocuk gibi hesapsızca sevinir. futbolcusuna babasıymışçasına sarılır. başkasının hazırladığı cillop gibi takıma dışkı kalitesinde futbol oynatan birileri gibi içimizdeki irlandalılar muhabbetine girmez, yine aynı takımla tek büyük maç kazanmadan derece alıp başarıyı kendine yazan başkaları gibi sahte zımba yaptırmaz, kafasında tilki dolaştırmaz. yenilince de benim üzüldüğüm gibi üzülür, hatta 10 katı üzülür. candır fatih hocam. inşallah sağlığı el verdikçe de takımın başında kalır.