4 ekim 2020 kasımpaşa galatasaray maçının son 30 dakikasını izlemedim. ne yalan söylemeli bir beklentim yoktu maçtan. sanırım maç sona ermeden soyunma odasını gitmiş.
bunun ne anlama geldiğini açıkçası anlayamadım. sahada oynanan futbola mı? sahadaki futbolculara mı? yönetime mi? yoksa bizatihi kendine mi?
şunu söyleyebilirim ama, rakibe biraz ayıp ve hatta saygısızlık olmuş.
neyse. orayı geçeyim. eğer itiraz ve tepki sahadaki futbolcuların belirlediği yönde oynamamasıysa bence yanlış bir yol tercih etmiş.
belki bileniniz vardır. shinobu kaitani'nin "one outs" adında bir japon spor mangası vardır. bir beyzbol mangasıdır. müthiş bir manga, harika bir animedir tavsiye ederim. pişman olmazsınız.
bildiğiniz gibi beyzbol 9 kişiyle oynanır. burada bir maç sırasında baş karakter tokuchi -ki kendisi pitcher yani atıcıdır- takımı sabote eden takım arkadaşını oyun sahasının dışına çıkartır. "biz sekiz kişi sensiz daha iyi oynarız. bu takımda olmayı hakketmiyorsun." der.
yani demek istediğim şu: eğer futbolcularınz sizin istekleriniz dışında hareket ediyor, takımına ve sahaya kendini vermiyor ve sahada olmayı hakketmiyorsa dışarı alırsınız. gerekiyorsa maçı eksik bitirirsiniz ama bir mesajınız olur. fatih terim'den beklentim açıkçası bu olurdu.
her neyse. en azından ortada bir memnuniyetsizlik ve itiraz var.
uzun zamandır fatih terim hakkında, özellikle geçen sezon tâ en başından beri şunu yazıyorum: aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar elde etmeye çalışıyor. her seferinde "belki bu sefer olur, bu sefer olacak" diye düşünüyor belki. bilmiyorum. oyuncularına çok fazla güveniyordur belki. antrenmanlardaki durumları pek bilmiyorum. geçen sezon bir maç sonrasında mesela şey demişti. sahada oynanan oyundan ve futbolculardan o kadar memnun değil ki sahada formayı hakketmeyen futbolcular olduğundan dem vurmuş ve genç oyuncularla bile oynayabileceğini dillendirmişti. ama olmamıştı, yapmamıştı. sahada da açıkçası pek bir şey değişmemiş ve bu sözler havada kalmıştı.
bu itiraz, bu tepki belki bir şeylerin değişeceğinin habercisidir. en azından öyle umuyorum.
bitirmeden önce şunu da söylemek istiyorum. biz neden doğruyu bulduğumuzda bundan çabucak vazgeçiyoruz? sadece
4 ekim 2020 kasımpaşa galatasaray maçı şu maça bakın mesela. ilk 15 dakikada ortadan oynamaya çalışan, dikine oynamaya çalışan bir takım vardı. yine pas hataları yapıyorduk ama bu dakikalarda ortaya bir oyun koyuyor gibiydik. sonra ne olduysa oyunu kanatlara sıkıştırmaya başladık. maalesef arda turan ve so feghouli'nin olduğu takımda top kanada giderse oyun sıkışıyor. kademeli olarak presten de vazgeçtik. ara ara hatırladığımız oldu gerçi presi. ve ne zaman hatırladıysak bu bizim lehimize oldu. evet. biz yüksek pres yeyince bocalıyoruz. ama rakiplerimizin hemen hepsi de bocalıyor. dan diye vuruyorlar. ya taç oluyor ya topu geri alıyoruz.
bazen diyorum ki "bu futbolcuları fatih terim çıkardı. bu oyunu o kurgulamış olmalı." ama sahada her an çok değişik şeyler yapıyor olmamız acaba futbolculardan kaynaklı şeyler mi var, dedirtiyor. sonra diyorum ki bu futbolcuları fatih terim çıkardı. bir döngüye giriyorum. belki de fatih terim de böyle bir döngüdedir.
ilginç bir takımız vesselam. mesela ben fatih terim varsa her zaman bir ümit vardır diyenlerdenim. sürekli bir şeylerin değişebileceğini, yeni bir şeyler deneyeceğimizi umuyorum. en ufak bir ipucu yakaladığımda "aha işte bu sefer olacak" diyorum. olmuyor. ve bu döngü böyle böyle devam ediyorum. sanırım evet. ben de fatih terim'in içinde olduğu döngüdeyim. hiçbir şey değişmeden, belki bu sefer olur umuduyla bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum.
ve hâlâ umudum var. belki biraz romantiğim ama ben çok affedersiniz ne galatasaray'dan ne de fatih terim'den umudumu kesemem.