826
galatasaray kelimesini gaassarray olarak telaffuz eden galatasaraylılardan biri.
fatih terim hakkında hagi'yi istemiyordu söylemi muhtemelen doğrudur. çünkü adam faruk süren'in yakın arkadaşı. faruk süren'in basına farklı yakın arkadaşına farklı konuşması da muhtemelen en mantıklı senaryodur. bu arada süren'in hagi'yi istemediği söylentileri de mevcut. yani başarı gelince herkes sahipleniyor ama zaman zaman paragraf aralarında bu çatlak sesleri de duyuyoruz. gerçek ne, kimse de emin olamıyor.
fatih terim zannedilenin aksine tam bir sistem antrenörüdür. gaz veriyordu, motivasyonu muhteşemdi falan onlar işin mutfak kısmı değil. bazıları uzaktan bakarak işi abartarak öyle zannediyor. fatih terim'in 90'lardaki takımı total futbolla ilkel gegen pressingin karışımıydı. ilkel gegenpressingdir çünkü gegen pressing diye bir şey henüz yoktu. ama birileri o da fatih terim'dir, topun olduğu yer bizim için pozisyon diyordu. fatih terim'in santrforu koşmak, bağlantı kurmak zorundaydı mesela. siz o zamana kadar avrupa futbolunda hakan şükür kadar koşan bir santrfor daha önce gördünüz mü? arif kadar her yere deplase olabilen ikinci santrfor gördünüz mü? okan, suat, emre kadar kadar koşan orta sahalar gördünüz mü? adam ön alan presi kavramının avrupa'da belirsiz olduğu zamanlarda bile mücadeleyle veya ciğersiz takımıyla fark yaratıyordu. halbuki 80'li yıllarda türk futbolunun en önemli eksiği kondisyonsuzluk, temposuzluk gibi şeylerdi.
işte bu yüzden fatih terim kadar ideallerine bağlı, takımında önce sistem isteyen takıntılı bir teknik direktörün de hagi'yi istememesi de normal kardeşim. pep de haaland'ı istemiyordu, çünkü adamın santrforunda aradığı şey haaland'da yok. ama onu bir şekilde dahil ediyor ve katkı alıyor. çünkü haaland olmadan da kurulu bir sistemi zaten var. fatih terim-hagi ilişkisi de böyledir. fatih terim'in takımında hagi başka bir olay, takımın geri kalanı başka bir olaydır. sonuç olarak ikisi de efsane derecesinde başarılı olduğu için bugün bunu söylemek garip gelebilir ama muhtemelen fatih terim transferine karşıydı, tıpkı 15 yıl sonra sneijder'i de istememesi gibi.
fatih terim hakkında hagi'yi istemiyordu söylemi muhtemelen doğrudur. çünkü adam faruk süren'in yakın arkadaşı. faruk süren'in basına farklı yakın arkadaşına farklı konuşması da muhtemelen en mantıklı senaryodur. bu arada süren'in hagi'yi istemediği söylentileri de mevcut. yani başarı gelince herkes sahipleniyor ama zaman zaman paragraf aralarında bu çatlak sesleri de duyuyoruz. gerçek ne, kimse de emin olamıyor.
fatih terim zannedilenin aksine tam bir sistem antrenörüdür. gaz veriyordu, motivasyonu muhteşemdi falan onlar işin mutfak kısmı değil. bazıları uzaktan bakarak işi abartarak öyle zannediyor. fatih terim'in 90'lardaki takımı total futbolla ilkel gegen pressingin karışımıydı. ilkel gegenpressingdir çünkü gegen pressing diye bir şey henüz yoktu. ama birileri o da fatih terim'dir, topun olduğu yer bizim için pozisyon diyordu. fatih terim'in santrforu koşmak, bağlantı kurmak zorundaydı mesela. siz o zamana kadar avrupa futbolunda hakan şükür kadar koşan bir santrfor daha önce gördünüz mü? arif kadar her yere deplase olabilen ikinci santrfor gördünüz mü? okan, suat, emre kadar kadar koşan orta sahalar gördünüz mü? adam ön alan presi kavramının avrupa'da belirsiz olduğu zamanlarda bile mücadeleyle veya ciğersiz takımıyla fark yaratıyordu. halbuki 80'li yıllarda türk futbolunun en önemli eksiği kondisyonsuzluk, temposuzluk gibi şeylerdi.
işte bu yüzden fatih terim kadar ideallerine bağlı, takımında önce sistem isteyen takıntılı bir teknik direktörün de hagi'yi istememesi de normal kardeşim. pep de haaland'ı istemiyordu, çünkü adamın santrforunda aradığı şey haaland'da yok. ama onu bir şekilde dahil ediyor ve katkı alıyor. çünkü haaland olmadan da kurulu bir sistemi zaten var. fatih terim-hagi ilişkisi de böyledir. fatih terim'in takımında hagi başka bir olay, takımın geri kalanı başka bir olaydır. sonuç olarak ikisi de efsane derecesinde başarılı olduğu için bugün bunu söylemek garip gelebilir ama muhtemelen fatih terim transferine karşıydı, tıpkı 15 yıl sonra sneijder'i de istememesi gibi.
