• 6
    kesinlikle çok güzel bir yazı yazmış. her ne kadar sabri'nin bir şansı hak ettiğini düşünsem de, en azından reel verilerle eleştirerek, reyiz, orta yapamıyor, zeka problemi vs gibi saçma argümanlar kullanmadan fikirlerini ortaya koyması takdire şayan. ayrıca abilik ve terim ile ilgili fikirlerine de sonuna kadar katılıyorum. beynine sağlık.

    http://www.medyaspor.com/...nin-ilk-adimlari-442
  • 7
    http://www.medyaspor.com/...nin-ilk-adimlari-442

    tıpkı diğer yazıları gibi, yine oldukça güzel bir yazı yazmış. kendisi sözlükteki en beğendiğim yazarlardan biri olduğundan söylüyorum, keşke yazım kurallarına biraz daha özen gösterse. bilgi olarak bugün spor medyasında oldukça pohpohlanan meleke'den, demirkol'dan bir eksiği yok. düşük cümle kurmamaya, yazım kurallarına da özen gösterirse tüm galatasaraylıların okuduğu bir köşe yazarı olma şansı var.
  • 15
    bu adam zaten böyleydi. futbol görüşü bu şekilde, biz onu bu şekilde sevdik.
    bence görüşlerinde tutarlılığında hala bir problem yok. en eski yazısını oku ardından en yenisini oku, futbola bakış açısı aynı yani.
    kimseye yalakalık falan yaptığı yok.

    kendisine yegane önerim sen takılma kardeşim boşver devam et.

    şu da son yazısı ben bir hamza fanboyluğu görmedim. gören varsa iletsin.

    http://www.footballium.com/...-Degisen_bir_sey_yok
  • 16
    http://www.footballium.com/...tasaray_daki_degisim

    çoğu zaman "uzun yazdıysa haklıdır" algısıyla değerlendirilen bir futbol yazarı. futbol yazarı ifadesini kullanıyorum çünkü adam bu işe belli ki emek veriyor. mesela yazısında jonathan wilson diye bir adamın kitabında kullandığı "generalist", "specialist" kavramlarıyla benfica maçını ve genelde değerlendirmiş. bu noktada belirtmem gerekir ki benim bildiğim tek jonathan wilson şu güzel şarkının sahibi olan adam: https://www.youtube.com/watch?v=tawWSAgLd_M

    gün itibariyle "isimleri değil sistemi tartışalım" şeklinde vites küçültse de hamza hoca'nın eleştirilmesine karışı kullandığı güzel bir helva örneği var. işte bu noktada helva örneğinin extensor için de kullanılabileceğini düşünüyorum. bu adamı rijkaard döneminden beri takip ediyorum ki geçen sürede bülent ünder hariç bir tane beğenmediği galatasaray teknik direktörü hatırlamıyorum. aradan rijkaard, hagi, terim, mancini, prandelli, hamzaoğlu gibi birinin futbol anlayışı diğerine taban tabana zıt bunca hocayı extensor takımdan ayrıldıkları güne kadar destekledi; desteklemeyeni kadir kıymet bilmezlik, büyüklerin elini öpmezlikle suçladı.

    bir futbol yorumcusunda sıkıcı bir tekdüzelikle savunulan "hoca biliyor işini, karışmayın"ın güzel ingilizce kavramlarla bezenmiş halinden fazlasını okuyamayınca insan hangi tespitinden, öngörüsünden göre bu adamın iyi futbol yazarı sayıldığını merak ediyor. yani bir kere de takımı kötü oynatan hoca* gitmeden önce "bu adam da takımı bildiğin kötü oynatıyor"un kavramlısını, justification'lısını* istiyor insan. kısaca taraftar çıldırdı, bir de senin helvanı görmek istiyor extensor.
  • 18
    en son baktığımda burak yılmaz ile oynanmıyor yazıyordu bu nedenle ölümü görüp sıtmaya razı olmus olabilir.

    ben ileri uçta podolski'nin değerlendirilmesinden yanayım yerine de sağ açık olarak rodrigez geçebilir.

    http://www.footballium.com/...elcuk_Inan_in_degeri

    madem o yazıdan bahsettik içerisinde hamza hoca eleştirisi olmasına rağmen son derece naif kalmış. oyun öncesi kurgusu* ve müdahaleleri yanlış yapan bir teknik adamdan bahsediyoruz.

    yani işinin çok önemli bir kısmını sonuca giden kısmını yapamıyor. bu noktada onu oynatırsam taraftar söyle der boyle der diye yanlıs yapmasını doğru bulmak, mazaret olamaz aksine, hocanın baskıyı da kaldıramadığı anlamına gelir.
  • 19
    hakkında karalama kampanyası falan başlatılmamış yazar. kendisinin futbolla ilgili birtakım düşünceleri var. bunu gerek burada mahlasıyla, gerek medyaspor ya da bilmediğim başka yerlerde gerçek ismiyle okura sunuyor. okur da yazılanlarla , yazarla ilgili fikirlerini paylaşıyor.

    işte devamı "it's all in your head" olan kısma giriyor. bir insanla alakalı olumsuz fikir beyan etmek onu linç etmekle eşdeğer değildir. bir insanın uzun, kısmen kaliteli ve analizlerle dolu yazı yazması ise takdir görmesinin yeter şartı değildir. ve inanmazsınız, bir fikre katılmama durumunda yapılacak en sığ hareket yazarı "okumayıp olup bitmesi" olacaktır. nietzsche'nin eserlerinde kant'a, richard strauss'a hakarete varacak kadar sert eleştiriler getirdiğini görürsünüz ki bunların sadece fikirleri değil kişilikleri de bu eleştirilerden nasibini alacaktır. şimdi nietzsche'ye gidip "abi sana da zamanında strauss iyi koymuş ki hala adamı eleştiriyorsun, beğenmiyorsan okuma geç." desen sana bıyıklarıyla güler.

    bu arada extensor'un henüz "beğenmiyorsanız okumayın" kezbanlığına girdiğini görmedim. bunu yapanlar kraldan çok kralcı arkadaşlar oluyor.

    belki de bıyıklarıyla gülmez ama boğar, hiç olmazsa yanından kovar: http://galeri7.uludagsozluk.com/...raf%C4%B1_469026.jpg
  • 20
    antropolog'un galatasaraylı futbolculara ödenen ücretlerle ilgili entry'lerini görünce kendisinin zamanında bilal kısa için yazmış olduğu şu entry'si aklıma geldi;

    --- alıntı ---

    bilal kısa'nın varlığı gs adına geri dönüşlerde sorunlar yarattı. gs kolay kontra ataklar verdi. mesela bilal oynamadı gerçi o maçta ama melo olsa gs atletico madrid maçındaki ilk golü yemeyebilirdi. adama vurdursa bile bozardı. melo savunmada pozisyonunu alır, çok koşmasa bile alanı kapatır ve kontralara izin vermezdi. ve fakat melo olsa bugün benfica maçında. gs o ilk penaltıyı alamazdı! neden? çünkü melo gs'da son senesinde rakip yarı alana gidemiyordu. rakip yarı alanda pres yapamıyor veya hücuma katılamıyordu. bilal yerine melo olsa gs sol hafında, benfica maçında o ceza yayında topla buluşamayacaktı, penaltı olmayacaktı! üstelik bir 6 numara ile sadece stoperler önünde alan kapatıp duvar ören bir 6 ile artık günümüz futbolunda 4-2-3-1 oynanmıyor. şenol güneş selçuk-colman ile, ancelotti kroos - modriç ile yeni dönem 4-2-3-1'ini uyguladılar. almanlar da kroos - bastian swcahsaudhfuehfdager ile bunu yapıyordu. 6'sız 4-2-3-1. yani ilerde ve geride birlikte hareket ediyorlar. bir 6 geride sabit falan değil.

    bilal'in eksikleri falan doludur ama gs'ın hücum zenginliklerine katkısı küçümsenemeyecek kadar yüksek. öte yandan sevgili arkadaşım paredros. bilal gs'a çok paraya geldi, fedakarlık etmeliydi falan demiş. owen örneği vermiş. okuyunca sadece güldüm. owen ile bilal'in durumlarını kıyaslamak en hafif tabirle elma ile armutu karıştırmak. en sert tabirle de manipüle etmek, fikrine uydurmak.

    demiş ki "michael owen galatasaray'a transferi konusulurken araya alex ferguson girdi ve seni alabilirim dedi. bizden baska owen ile ilgilenen takimlar yillik 3 milyon euro'ya yakin paralar teklif ediyordu. ferguson ise sunu soyledi, seni manchester united'de oynatacagim ama burada oynayacaksan oyle abuk subuk maaslar alamazsin, bu takimda oynamak icin fedakarlik yapmak zorundasin. owen daha az paraya united'a gitti."

    şimdi kariyeri boyunca çok büyük paralar kazandıktan sonra düşüşe geçmiş owen ile kariyeri boyunca çok para kazanmamış bilal'i aynı kefeye nasıl koyarsınız? owen'ın iki seçeneği var. ya katar'a gidecek, rusya'ya gidecek tr'ye gelecek ve parasına para katacak. ya da rotasyon olmayı kabul edecek, zaman zaman yedek oturacak, katar-rusya kadar çok para alamayacak ama 1. seviyede futbol oynamaya devam edecek. united'ta kalacak. şimdi paraya doymuş owen'in başarıyı özlemesi ve eski günlerine dönmek istemesi doğal. ancak 32 yaşına kadar yeterli para kazanamamış, son 2 senesinde parlamış bilal'in gs'a fedakarlık yaparak gelmesi beklenemez. fedekarlık yapmak için adı üstünde feda edebilecek bir şeyleriniz olmalı. bilal'in feda edebileceği bir parası zaten birikmemişti. onun çıktığı seviyedeki futbolcular onun 10 katını kazanmışlardı. artık bilal son 2-3 senesinde yani 32-35 arası para kazanmak zorundaydı.

    peki kazandı mı? gerçekten çok mu kazanıyor bu kadar bilal? hani o ağzınızdan düşürmediğiniz kadar? size şöyle söyleyeyim. bilal gs'a pahalıya değil ucuza geldi! evet galatasaray'ın bilal'e verdiği maaş çok değil az.

    bakın aşağıda hangi futbolcular ne kadar alıyor anlatıyorum. bu alttaki yazıyı 2-3 ay önce yazmıştım

    "galatasaray bilal kısa’yı transfer ettiğinde, maaşının yüksek olmasıyla ilgili çok ağır eleştiriler vardı sosyal medyada.

    bu eleştirileri getiren insanların futbol ekonomisiyle bir alakaları yoktu... türkiye’deki ortasaha oyuncularının ortalama maaş piyasasıyla ilgili de hiçbir fikirleri yoktu ve sadece işkembeden salladılar.

    öncelikle bilal’in, piyasa değerinin üstünde bir maaşa transfer edilmediğini, piyasada onun kalitesinde olan diğer oyuncularla kıyaslayarak kanıtlayayım.

    bilal’in maaşı 2.407 milyon türk lirası. sözleşmeyi imzaladığında euro aşağı yukarı 750 bin euro civarında yıllık ediyordu. (şimdi 700'ün altında sanırım)

    1. bilal kısa galatasaray kadrosunda maaş listesinde 22. sıradaydı. http://www.futbolarena.com/...olcu-maas-liste.html

    2. galatasaray’da bilal’den daha yetersiz veya daha formsuz ortasaha oyuncularından yekta’nın maaşı 1.1 milyon euro, dzemaili’nin maaşı 2.1 milyon euro, furkan’ın maaşı 750 bin euro, ontivero’nun maaşı 550 bin euro ve umut gündoğan’ın da maaşı yaklaşık 450 bin euro. yani galatasaray bilal’i bu paralara getirip, bilal’in seviyesinin altındaki bu 5 oyuncuyu gönderebilirse yaklaşık 5 milyon euro yıllık maaştan kurtulacaktı. ayrıca yerine 700 bin euro’luk bilal’le bu 5’inin yapamadığı seviyedeki performansı alacak.

    3. sadece galatasaray’daki rakipleriyle kıyaslamayalım bilal’i. galatasaray’ın rakiplerinden beşiktaş sözleşme konusunda eli en sıkı kulüp. şuan 1.550 milyon euro’dan fazla maaş verdikleri oyuncu yok. (sonradan q7 ve gomez geldi) sosa, gökhan töre ve veli maksimum maaşı yani 1.5 milyon euro yıllık ücreti alıyorlar. fakat o beşiktaş da bilal’in kalitesinden çok uzakta olan sezer öztürk’e 1.1 milyon euro veriyor, necip’e 900 bin euro veriyor. trabzonspor’a bakalım. soner aydoğdu 1.1 milyon dolar alıyor. galatasaray 2.407 milyon tl bilal’e verirken trabzonspor 3.5 milyon tl özer hurmacı’ya verdi aynı günlerde... özer belki daha çok koşar, daha hareketlidir ama bilal daha yaratıcı daha iyi bir pasör ve daha iyi bir şutör! hem hareketli hem de duran topa... bilal’e en çok benzettiğim oyuncu yine trabzonspor’dan constant. onun da ayağı mükemmel ama o da yumuşak bir oyuncu. peki maaşı ne? 2.250 milyon euro!

    yani bilal’in piyasanın katiyetle üstünde bir fiyata gelmediği ortada... dilerseniz anadolu’dan devam edelim. kap’a açıklanmasa da bildiğim kadarıyla josue’nin maaşı 1 milyon euro civarında olacak. gençlerbirliği’nde bilal’ın bir tık altı oynayan hleb’in maaşı yaklaşık 1.4 milyon euro diye duymuştum. karabükspor’da 2-3 tane gol atabilen akpala 900 bin euro’ya gelmişti! yani o “anadolu’da alacağının 3 katına geldi!” hikayesi de yalan!

    hem yalan, hem iftira

    insanlar diyor ki, “bilal akhisar’da aldığı maaşın 3 katına galatasaray’a geldi. hamzaoğlu ona peşkeş çekti. kendi öğrencisi olduğu için galatasaray’ın parasını ona yedirmekte beis görmedi” bu hastalıklı bir düşünce tarzı olmasının yanı sıra, son derece bilgisizce bir yorum. bu yorumdaki tek doğru, bilal’in muhtemelen akhisar’da bu maaşın 3’te 1’ine oynadığı. peki niye?

    bu iftirayı atan insanlar bilal’in 2.5 yıl önceki seviyesinden ve form durumundan bihaber. veyahut bizim toplumun genelinde yaygın olan, balık hafızalı olma hastalığından müzdarip.

    ben hatırlatayım. bilal kısa, bundan 3 sezon önce karabükspor’da kadroya girmekte zorlanan, 30 dakikalık futbolcu olarak sonradan oyuna giren, sakatlık sorunları yaşayan bir oyuncuydu ve devre arası akhisar’a geldi. akhisar’a gelirken ne karabükspor dişe dokunur bir bonservis vs talep edecek durumdaydı, ne de bilal akhisar’dan öyle yüksek maaşlar talep edecek durumdaydı.

    bakın bu bilal’in 2011-2012 sezonu performans tablosu. karabükspor’la 90 dakika oynadığı toplam lig maçı 2, 90 dakikayı tamamlayabildiği 2 de kupa maçı var. yani 4 adet 90 dakika çıkarabilmiş sadece! ara ara da son yarım saat girmiş http://www.transfermarkt.com.tr/...44/plus/?saison=2011

    bu da 2012-2013 sezonu. bilal ilk devre karabük’te yine şans bulamıyor ve 2. devre hamza hamzaoğlu bilal’i transfer ediyor. ilk devre karabükspor’da 90 dakika tamamladığı 1 tane bile lig maçı yok. 2. devre hamza hamzaoğlu ile birlikte ise 10 tane maç 90 dakika ligde çıkarmış. o 10 adet 90 dakikadan önce de 53 dakika 82 dakika 77 dakika ve 75 dakika oynamış. yani hamzaoğlu yavaş yavaş onun kondisyonunu 90 dakikaya çıkarmış. http://www.transfermarkt.com.tr/...44/plus/?saison=2012

    bu tablo, yani ilk devrenin siyah ikinci devrenin bembayaz bir yeni sayfa olduğu bu tablo bana yasin öztekin’in bu yılki performans sayfasını hatırlattı. aralık ayına kadar 90 dakika çıkardığı bir tane bile maç yok. aralık ayından sonra kupada başlayıp, şubat’tan itibaren ligde devam eden sabırlı bir yükseliş trendi... dakikalar arta arta ligin bitimine doğru 90 dakika alan ve takımın değişmezi olan bir yasin öztekin.

    neyse durum buyken. 2.5 sezon önce bilal kısa anadolunun sıradan bir yedek oyuncusuyken tabiki 250 bin euro’dan fazla kontrat almayacaktı. fakat adam yükseldi. performansı ve oyun kalitesi üç kat arttı ve üç katı sözleşmeyi de bileğinin hakkıyla kaptı.

    bir de son olarak deniliyor ki, “galatasaray’ın parası yokken neden bilal fedakarlık yapmadı neden bu kadar zamlı maaş aldı. galatasaray şampiyonlar ligi takımı, şampiyonlar liginde oynamak istiyorsa maaşından feragat etsin, etmiyorsa da gelmesin...“

    zammı nasıl hak ettiğini, 2.5 yılda oyun kalitesini nereden nereye çıkardığını, milli takım seviyesine kadar nasıl yükseldiğini zaten yazdım. benim futbol bilgime güvenmeyenler için uğur meleke’den referans vereyim. trt’deki programında bütün kış, “bilal’in üç büyükler seviyesinde futbol oynadığını, 3 büyüklerden birine gitse direkt 11 oynayabileceğini” söyledi durdu.

    diğer konuya geleyim. fedekarlık ve şampiyonlar ligi konusu... bilal şampiyonlar ligini kendisi için mi oynuyor? oradan gelen milyon euroluk geliri ve başarıyı kendisine mi alıyor? veyahut 20 yaşında oyuncu da orada kendisini gösterip büyük sözleşmelerle premier lig’e gitme ihtimali mi var? yada mazoşist falan mı? aynı maaşa baskı ortamı olmayan anadolu takımlarında duracağına daha gelir gelmez iftiralar, küfürler yediği bu kadar büyük baskıyı çekmek mi zevkli?

    dünyanın her liginde genç oyuncuların maaşı düşük, bonservisi yüksek olur. tecrübeli oyuncuların ise bonservisi düşük, maaşı yüksek olur. sebebi de şudur. bonservis yatırımı ifade eder, maaş ise hemen alınacak kısa dönemli faydanın karşılığıdır. bu yüzden tecrübeli oyuncular son yıllarında daha yüksek maaş alırlar.

    dusko tosiç, bir sol bek ve stoper oyuncusu olarak beşiktaş’a 900 bin euro’ya gelmiştir. tüm dünyada savunmacıların maaşları, hücumcuların maaşlarına oranla daha düşüktür... galatasaray’a göre para harcama konusunda çok daha sıkı olan beşiktaş, savunmacı tosiç’e hücumcu bilal’den fazla maaş vermiştir! tosiç’e “gençlerbirliği’nde aldığın maaşa geliyorsan gel, burası avrupa ligi takımı” demek gibi bir saçmalığı düşünmüş müdür? yine bir sağ bek olan serdar kurtuluş’a da aynı beşiktaş 950 bin euro vermektedir

    tüm dünyada kulüpler, oyuncularına maaşlarını, gelirleri üzerinden öderler. geliri 10 olan kulüple geliri 100 olan kulüp oyuncularına aynı oranda maaş ödemez, ödeyemez. oyuncularına gelirinin % belli bir kısmını ayırır. bu gelir paylaşımına göre de kulüpler büyük kulüp ve küçük kulüp diye ayrışır.

    manchester united norwich city’den oyuncu alırken “biz bu ara zor durumdayız ama burası manchester united, norwich’ten aldığın paraya geliyorsan gel” demek gibi bir saçmalığa... daha doğrusu bir dolandırıcılığa imza atmaz!

    hiçbir büyük kulüp, hiçbir küçük kulübün oyuncusunu bu şekilde dolandırmaz çünkü adı üstünde o takım büyük kulüptür!

    manchester united’ın gelirleri norwich city’nin gelirlerinin 10 katı olduğu için, o oyuncuya, o değer üzerinden maaş vermek durumundadır. aksi halde oyuncunun emeğini sömürmüş, düpedüz dolandırıcılık yapmış olur. zira o oyuncuların performansı, o büyük takımlara, o gelir düzeyini sağlıyor. yani bu besin zinciri gibi bir dönüşüm.

    uzun lafın kısası, sizin bir şatonuz olsa ve ona bir kapıcı tutacak olsanız. herhangi bir apartmanda asgari ücretle kapıcılık yapan bir adamı “gel burada 500 tl’ye çalış, burası şato, öyle her yerde böyle bahçe, böyle mobilya bulamazsın” diye kandıramazsınız. bunun adı düpedüz dolandırıcılık olur.

    bugün lige yeni çıkan osmanlıspor’un 700-800 bin euro maaşa ofansif ortasaha oyuncusu aradığını duydum. josue’yi, özer’i, soner’i, hleb’i de örnek verdim. bilal’e bu parayı bursaspor da, trabzonspor da, osmanlıspor da verirdi. bilal piyasasının üzerinde gelmedi. bana sorarsanız muhtemelen pazarlık yapmadan, pahalıya değil bilakis ucuza geldi. bilal’e bu paradan 100-200 bin euro daha fazla veren kulüp de çıkardı.

    insanlar, “kişi kendinden bilir işi” misali aklına olmadık şeyleri sokup iftira atmaktan korkmuyor. halbuki dünyanın birçok liginde birçok hoca, eski sivrilttiği öğrencisini yeni takımına aldırır. ve gittiği yeni takım, büyük bir takımsa, sivrilttiği öğrencisi de yüksek maaş alır. fakat oralarda insanlara böyle iftiralar atılmaz. bu da maalesef bizim toplumun ahlaki yetersizliği..."

    --- alıntı ---

    herhalde "biz büyük takımız, o zaman oyunculara büyük takım maaşı vermeliyiz" zihniyeti yüzünden bu hale geldik...

    bu arada kendisi bütün entry'lerini silmiş, ben ilgili yazısını vaktiyle bir kenara not etmiştim...
  • 22
    http://www.futbolarena.com/...havaalaninda-mi.html

    yazının girişindeki inceden bir "bursaspor" hamza hoca övgüsü, finali ile birleştirildiğinde ne demek istediği daha iyi anlaşılıyor!

    onun dışında idman konusunda haklı belki transferden daha önemli ama... bu tespitler melo'dan ve orta sahadan bahsetmeden geçiştirilince,
    ya da sağ bekte tarık ve sabri'ye ne kadar idman yaptırsan da defansif olarak yeterli olmayacaklarını unutunca çok da bir anlam ifade etmiyor.
    tabi ki en büyük sorunumuz istikrar ama bu istikrar teknik adam değil yönetim istikrarı! yönetim bu kadar değişirken teknik adamın kalması beklenen bir durum olmamalı.
  • 25
    hatirlayanlar olacaktir illa ki, blog zamanlarinda hagi olmak serisi vardi kendisinin. severek okudugum bir seriydi. kim bilir kac kere okudum.

    twitterda hagi uzerine kitap yazma isteginden, zamninda imkan olmadigindan dem vurmus. tabii zannediyorum belirli bir ekonomik ozgurluk gerekli boyle bir proje icin. umuyorum sinan bir gun bu firsati yakalar, bizler de doya doya okuruz. bizim boyle seylere ihtiyacimiz var, her sene zorunlu transfer donemi var, futbolcu alinir satilir.. ancak tarihimizden bir defa gecen boyle karakterlerin anitini dikmezsek, basarili da olsak biz olamayiz. biz kim miyiz? yenilgisine aglayan comandanteler taburu *

    tanim: sahanin daha cok ici ile alakadar, tesbitleri isabetli, basarili yorunmcu, yazar. en kisa zamanda hocanin basin toplantilarina tekrardan katilmasini da dort gozle bekledigimiz yazar ayni zamanda.

    ilgili tweetler:
    https://mobile.twitter.com/.../1419209620250320896
    https://mobile.twitter.com/.../1419211114043301888
App Store'dan indirin Google Play'den alın