1704
hala ve hala neyi yanlış yaptıklarını anlamadığım yönetim.
aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz. geçen yıl dibe çökmüş takımın bu sezon şampiyonluk elde etmesine sadece fatih terim ve heyetinin başarısı diyorsan seni kenara alayım. sığ anlayışlardan arındırırsak kendimizi hızla aşağı giden futbol şubesi grafiğinin çok iyi bir konuma geldiğini görüyoruz 1 yıl gibi kısa bir sürede. bu başarıda herkesin payı var. transferleri yapan yönetimin de, takımı kuran ve yöneten teknik heyetin de, tribünde boğaz patlatan taraftarın da. ayıklamaya gerek yok.
gördüğüm kadarıyla eleştirilerin toplandığı yer yöneticilerin verdiği demeçler. haklarımızı savunmadılar çıkıp konuşmadılar şeklinde eleştiriliyorlar. halbuki yönetimin bu kısmını üstlenen bir isim var. o da adnan öztürk. bunun dışında başkanın söylediği hemen her sözün her hamlenin altına imzamı atarım. isteniyor ki başkan çıksın "beşiktaş arena'ya adımını atamaz" desin ya da "fener şikeci iğrenç bir takımdır küme düşürülsün" desin. biraz da tribüne oynasın yani. bana göre galatasaray'ın ve galatasaraylılığın farkı burada devreye giriyor.
çok uzağa gitmeye gerek yok "cas davası bizim namusumuz, davamızdan bizi kimse alıkoyamaz" deyip davasını* ve taraftarını satan yöneticileri de gördük. kulübü resmen batırıp bulduğu ilk fırsatta kaçan başkanları da. onu alalım bunu getirelim parası neyse hallederiz diyenleri de. böyle bir yönetim hayal eden varsa bir şey diyemeyeceğim.
ama ben konuştuğu lafı bilen ileride tükürdüğünü yalamayacak bir başkan görmek isterim kulübün başında. ünal aysal gözlemlediğim kadarıyla bu tanıma tam anlamıyla uyuyor. galatasaray kulübü önderlik eder, ışık tutar ahmet nur çebi gibi adamların seviyesine inerek onlarla polemiğe girmez. böyle adamları muhatap almamalıyız. istiyoruz ki başkan çıksın tribüne şirin gözükmek için iki açıklama yapsın biz de "ooo büyük başgan nası koydu lafı" diye tatmin olalım kendi kendimize. "kadıköy'den duyulsun saat kaç?". geçiniz.
başkan her fırsatta yönetim kurulunun kalabalık olduğunu söylüyor. içeride ve teknik heyetle anlaşmazlıkların çatlak seslerin olması doğal. ama bizim kendi içimizde çekişecek vaktimiz yok. sorunları bir tarafa bırakıp önümüze bakmalıyız. yönetime, özellikle de ünal aysal'a güvenim tam. hiç bozmadan devam etsinler.
aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz. geçen yıl dibe çökmüş takımın bu sezon şampiyonluk elde etmesine sadece fatih terim ve heyetinin başarısı diyorsan seni kenara alayım. sığ anlayışlardan arındırırsak kendimizi hızla aşağı giden futbol şubesi grafiğinin çok iyi bir konuma geldiğini görüyoruz 1 yıl gibi kısa bir sürede. bu başarıda herkesin payı var. transferleri yapan yönetimin de, takımı kuran ve yöneten teknik heyetin de, tribünde boğaz patlatan taraftarın da. ayıklamaya gerek yok.
gördüğüm kadarıyla eleştirilerin toplandığı yer yöneticilerin verdiği demeçler. haklarımızı savunmadılar çıkıp konuşmadılar şeklinde eleştiriliyorlar. halbuki yönetimin bu kısmını üstlenen bir isim var. o da adnan öztürk. bunun dışında başkanın söylediği hemen her sözün her hamlenin altına imzamı atarım. isteniyor ki başkan çıksın "beşiktaş arena'ya adımını atamaz" desin ya da "fener şikeci iğrenç bir takımdır küme düşürülsün" desin. biraz da tribüne oynasın yani. bana göre galatasaray'ın ve galatasaraylılığın farkı burada devreye giriyor.
çok uzağa gitmeye gerek yok "cas davası bizim namusumuz, davamızdan bizi kimse alıkoyamaz" deyip davasını* ve taraftarını satan yöneticileri de gördük. kulübü resmen batırıp bulduğu ilk fırsatta kaçan başkanları da. onu alalım bunu getirelim parası neyse hallederiz diyenleri de. böyle bir yönetim hayal eden varsa bir şey diyemeyeceğim.
ama ben konuştuğu lafı bilen ileride tükürdüğünü yalamayacak bir başkan görmek isterim kulübün başında. ünal aysal gözlemlediğim kadarıyla bu tanıma tam anlamıyla uyuyor. galatasaray kulübü önderlik eder, ışık tutar ahmet nur çebi gibi adamların seviyesine inerek onlarla polemiğe girmez. böyle adamları muhatap almamalıyız. istiyoruz ki başkan çıksın tribüne şirin gözükmek için iki açıklama yapsın biz de "ooo büyük başgan nası koydu lafı" diye tatmin olalım kendi kendimize. "kadıköy'den duyulsun saat kaç?". geçiniz.
başkan her fırsatta yönetim kurulunun kalabalık olduğunu söylüyor. içeride ve teknik heyetle anlaşmazlıkların çatlak seslerin olması doğal. ama bizim kendi içimizde çekişecek vaktimiz yok. sorunları bir tarafa bırakıp önümüze bakmalıyız. yönetime, özellikle de ünal aysal'a güvenim tam. hiç bozmadan devam etsinler.