166
kendisini ne tanırım ne ederim, sözlükte de yazılarını falan takip etmişliğim yoktur diye bir bilgilendirme verme ihtiyacı hissettim öncelikle...
sky türk tv de 22 mayıs 2012 de yayınlanan "şimdiki zaman" programına konuk olmuş ve bir araştırmacı ve tarihçi olarak 3 temmuz olaylarına ışık tutmaya çalışmış bugün izlediğim kadarıyla. keşke daha önceden haberim olsaydı da zamanında canlı canlı izleyebilseydim kendisini ve daha o günden yazsaydım şu yazacaklarımı, ama geç olsun güç olmasın...
katıldığı söyleşide özellikle dikkatimi çekti ki kendisi bir beyefendi, hani şu zamanında hep beraber sportif başarısızlıklar yüzünden tef e koyup eleştirdiğimiz merhum özhan canaydın gibi bir beyefendi... konuştukları, üslubu, tavırları ve anladığım kadarıyla türkiye kulüpler tarihi konusundaki bilgisiyle duayen olarak adlandırabileceğimiz birisiymiş kendisi... ancak altını çizmekte fayda görüyorum, bir galatasaray beyefendisi değil, gerçek anlamıyla bir beyefendi... galatasaray beyefendisi kavramı alp yalman ile kapanalı yıllar oldu çünkü...
söyleşideki fenerbahçeli counterpart ı mustafa hoş karşısında çok düzgün yerlerden ve konulardan giriş yapmış ancak sn. mustafa hoş un klasik fenerbahçeli hezeyanlarına girmesi ve "ne kadar çok bağırırsam, sesimi yükseltirsem, gerekli gereksiz / alakalı alakasız ne kadar çok yerden kaynak gösteriyormuşum gibi yaparsam o kadar çok doğru olurum" gibi bir tavır sergilemesini yüzünde küçücük bir tebessümle karşılaması ve daha programın başında söylediği "fenerbahçeli üst kimliğini" (ki mustafa hoş bunun olmadığını idda ediyordu program başlarken) belki bilerek belki bilmeyerek de olsa kanlı canlı bir şekilde örneklenmesini sağlayarak gönlümde taht kurmuştur.
bahsetmeye çalıştığı ve mustafa hoş tarafından ağız kalabalığı ederek açıklanmasına bir türlü izin vermediği konulardaki düşüncelerini keşke yazıya ve hatta belki sözlüğe dökse de hep beraber az biraz spor tarihinden bir şeyler öğrensek diye hayıflanıyorum sabahtan beri. neden mi hayıflanıyorum? çünkü ben bu kadar bilgi/kültür sahibi olsam bu konuda ve hatta bu platformda yazar olsam ve beni de ftw1905 ler, mehmet baransular, şeref aydınlar ve duyumcu diye adlandırdığımız daha onlacasıyla bir tutsalar değil bir şeyler yazmak/paylaşmak bir daha yüzüne bakmam bu platformun...
bu demek değildir ki duyumcu diye adlandırdıklarımızı hor görüyorum, onlar da kendilerince yaptıkları araştırmaları paylaşan insanlar ancak melih şabanoğlu farklı konuların araştırmacısı bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. zaman zaman bizlerin ve sizlerin samimiyetine güvenerek kulüp içerisinden ya da transfer ile ilgili kendince yorum ve edindiği bilgileri aktarması onun duyumcu olarak adlandırılması ve "isim yapmaya çalışıyor yeaaaaaa xd" gibi eleştirilere maruz bırakılması yaptığı veya yapacağı ve hatta bizlerle bu platformda paylaşabileceği esas dalı olan spor tarihçiliği ve galatasaray tarihi konularındaki çalışmalarını/yazılarını ciddi anlamda küçük düşürmektir bence...
son olarak gene geç olacak ancak; üst kimliğini "insanlık" olarak belirlemiş bir kardeşi olarak...inşallah spor ve galatasaray tarihi temalı bol bol entrysi ile bizleri hem bilgisinden hem çıkarımlarından faydalandıracak sözlük yazarıdır, hoş geldin sefalar getirdin.
not: eklemeden edemeyeceğim söyleşi sırasında mustafa hoş un "siz kendinizi isveçte, isviçrede, italyada mı sanıyorsunuz... türkiyede bu böyle olmaz, yargısız infaz bu... bla bla bla" gibi bir hezeyana girişini ağzım kulaklarımda izledim... adam sözde araştırmacı gazeteci ve alt metin olarak diyor ki aslında "fenerbahçe çok büyüktür ve güçlüdür, türkiye de de gücü yeten yetene dir... kanunlar güçlülere işlemez". bu hezeyanın üzerine melih şabanoğlu "sporun evrensel kuralları içerisinde herkes eşittir ve kanunlar yerine yurduna bakmadan futbol sporunun dünya üzerindeki patronları olan uefa ve fifa tarafından uygulattırılır ya da uygulanır" temalı bir cümle kurduğunda mustafa hoş un yüzünün aldığı ifade (şaşkınlık, korku, panik, morarma ve kızarma... hepsi bir arada) paha biçilemezdir. ardına geçen şu diyalog ile de yerlere yuvarlanıncaya kadar kahkaha atmamı sağlamıştır;
mustafa hoş: siz türkiyede mi yaşıyorsunuz? yoksa yurt dışında mı? italya da isviçre de mi? "gerçekten sizin gibi olmayı çok isterdim, nasıl huzurlu bir hayatınız vardır"*
melih şabanoğlu: huzurluyum evet *
mustafa hoş : e...ev...evet * * * *, bir norveç olursak bir isveç olursak çok güzel ve huzurlu bir hayatımız olur...vs vs
*şu satırları yazarken bile hala gülüyorum şu konuşmalara ve takındığı tavıra *, melih bey huzurlu olayacak ta sen mi olacaktın fenerbahçeli... insan olmadan önce fenerbahçeliyim ben diyen, aziz yıldırım spor lu sen mi huzurlu olacaktın fenerbahçeli? kendisinin başlığının altına böyle bir şey yazacağım için kedisinden özür diliyorum ancak yazmadan edemeyeceğim;
günahkarlar asla huzuru bulamayacaktır ne bu hayatta ne de varsa ölümden sonraki hayatta
bonus bkz; (bkz: günahların takımı fenerbahçe)
sky türk tv de 22 mayıs 2012 de yayınlanan "şimdiki zaman" programına konuk olmuş ve bir araştırmacı ve tarihçi olarak 3 temmuz olaylarına ışık tutmaya çalışmış bugün izlediğim kadarıyla. keşke daha önceden haberim olsaydı da zamanında canlı canlı izleyebilseydim kendisini ve daha o günden yazsaydım şu yazacaklarımı, ama geç olsun güç olmasın...
katıldığı söyleşide özellikle dikkatimi çekti ki kendisi bir beyefendi, hani şu zamanında hep beraber sportif başarısızlıklar yüzünden tef e koyup eleştirdiğimiz merhum özhan canaydın gibi bir beyefendi... konuştukları, üslubu, tavırları ve anladığım kadarıyla türkiye kulüpler tarihi konusundaki bilgisiyle duayen olarak adlandırabileceğimiz birisiymiş kendisi... ancak altını çizmekte fayda görüyorum, bir galatasaray beyefendisi değil, gerçek anlamıyla bir beyefendi... galatasaray beyefendisi kavramı alp yalman ile kapanalı yıllar oldu çünkü...
söyleşideki fenerbahçeli counterpart ı mustafa hoş karşısında çok düzgün yerlerden ve konulardan giriş yapmış ancak sn. mustafa hoş un klasik fenerbahçeli hezeyanlarına girmesi ve "ne kadar çok bağırırsam, sesimi yükseltirsem, gerekli gereksiz / alakalı alakasız ne kadar çok yerden kaynak gösteriyormuşum gibi yaparsam o kadar çok doğru olurum" gibi bir tavır sergilemesini yüzünde küçücük bir tebessümle karşılaması ve daha programın başında söylediği "fenerbahçeli üst kimliğini" (ki mustafa hoş bunun olmadığını idda ediyordu program başlarken) belki bilerek belki bilmeyerek de olsa kanlı canlı bir şekilde örneklenmesini sağlayarak gönlümde taht kurmuştur.
bahsetmeye çalıştığı ve mustafa hoş tarafından ağız kalabalığı ederek açıklanmasına bir türlü izin vermediği konulardaki düşüncelerini keşke yazıya ve hatta belki sözlüğe dökse de hep beraber az biraz spor tarihinden bir şeyler öğrensek diye hayıflanıyorum sabahtan beri. neden mi hayıflanıyorum? çünkü ben bu kadar bilgi/kültür sahibi olsam bu konuda ve hatta bu platformda yazar olsam ve beni de ftw1905 ler, mehmet baransular, şeref aydınlar ve duyumcu diye adlandırdığımız daha onlacasıyla bir tutsalar değil bir şeyler yazmak/paylaşmak bir daha yüzüne bakmam bu platformun...
bu demek değildir ki duyumcu diye adlandırdıklarımızı hor görüyorum, onlar da kendilerince yaptıkları araştırmaları paylaşan insanlar ancak melih şabanoğlu farklı konuların araştırmacısı bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. zaman zaman bizlerin ve sizlerin samimiyetine güvenerek kulüp içerisinden ya da transfer ile ilgili kendince yorum ve edindiği bilgileri aktarması onun duyumcu olarak adlandırılması ve "isim yapmaya çalışıyor yeaaaaaa xd" gibi eleştirilere maruz bırakılması yaptığı veya yapacağı ve hatta bizlerle bu platformda paylaşabileceği esas dalı olan spor tarihçiliği ve galatasaray tarihi konularındaki çalışmalarını/yazılarını ciddi anlamda küçük düşürmektir bence...
son olarak gene geç olacak ancak; üst kimliğini "insanlık" olarak belirlemiş bir kardeşi olarak...inşallah spor ve galatasaray tarihi temalı bol bol entrysi ile bizleri hem bilgisinden hem çıkarımlarından faydalandıracak sözlük yazarıdır, hoş geldin sefalar getirdin.
not: eklemeden edemeyeceğim söyleşi sırasında mustafa hoş un "siz kendinizi isveçte, isviçrede, italyada mı sanıyorsunuz... türkiyede bu böyle olmaz, yargısız infaz bu... bla bla bla" gibi bir hezeyana girişini ağzım kulaklarımda izledim... adam sözde araştırmacı gazeteci ve alt metin olarak diyor ki aslında "fenerbahçe çok büyüktür ve güçlüdür, türkiye de de gücü yeten yetene dir... kanunlar güçlülere işlemez". bu hezeyanın üzerine melih şabanoğlu "sporun evrensel kuralları içerisinde herkes eşittir ve kanunlar yerine yurduna bakmadan futbol sporunun dünya üzerindeki patronları olan uefa ve fifa tarafından uygulattırılır ya da uygulanır" temalı bir cümle kurduğunda mustafa hoş un yüzünün aldığı ifade (şaşkınlık, korku, panik, morarma ve kızarma... hepsi bir arada) paha biçilemezdir. ardına geçen şu diyalog ile de yerlere yuvarlanıncaya kadar kahkaha atmamı sağlamıştır;
mustafa hoş: siz türkiyede mi yaşıyorsunuz? yoksa yurt dışında mı? italya da isviçre de mi? "gerçekten sizin gibi olmayı çok isterdim, nasıl huzurlu bir hayatınız vardır"*
melih şabanoğlu: huzurluyum evet *
mustafa hoş : e...ev...evet * * * *, bir norveç olursak bir isveç olursak çok güzel ve huzurlu bir hayatımız olur...vs vs
*şu satırları yazarken bile hala gülüyorum şu konuşmalara ve takındığı tavıra *, melih bey huzurlu olayacak ta sen mi olacaktın fenerbahçeli... insan olmadan önce fenerbahçeliyim ben diyen, aziz yıldırım spor lu sen mi huzurlu olacaktın fenerbahçeli? kendisinin başlığının altına böyle bir şey yazacağım için kedisinden özür diliyorum ancak yazmadan edemeyeceğim;
günahkarlar asla huzuru bulamayacaktır ne bu hayatta ne de varsa ölümden sonraki hayatta
bonus bkz; (bkz: günahların takımı fenerbahçe)