10
digitürk'ünü bilmem de kesinlikle lig tv'sini iptal ettirmesi gereken galatasaraylıdır. "yahu evde seyretmesem kafede seyredicem, yine adamlar kazanacaklar, değişen bir şey yok ki" anlayışı sivil toplum anlayışı sıfır olan bir ülke için gayet doğal. lakin işin doğrusu bu değildir.
şimdi bu firmaların istatistikleri var. mesela diyor ki -sallıyorum- 500bin dekoderim var. ayda 50tl alıyorum ben bu dekoderlerden, aylık gelirim 25milyon tl. bu veri, bu firmanın bilimum finansal araç ediniminde (kredi kullanma, teşvik kullanma vs.) rol oynayan güçlü bir faktör. diyelim ki bu 500bin dekoderin 150bini galatasaraylıların elinde. bu 150bin galatasaraylının 25bininin iptal ettirmesiyle, 100bininin iptal ettirmesi arasında büyük fark var. senin 150bin taraftarının en azından 100bini iptal ettirse, böyle bir etki yaratabilirse, adamın bütün ticari faaliyetlerine/ilişkilerine, borsa değerine vs. yansır bu. firma der ki "yemişim fener'ini, kurtarın dekoderleri, şansal biraz da galatasaray'a çalış!" ama sen gidip 25bin iptalde kalırsan, firma der ki "boşver, olur o kadar, kat kat fazlasını zaten süper final'den çıkarırım ben."
senin galatasaray taraftarı olarak o firmanın kafasında böyle bir etki bırakman lazım. onbinlerce kişi toplan, yürü küfret, gidip binasının önüne siyah çelenk koy, binasını taşla; bunlar adamlara vız gelir, camı taktırır, polisten destek alır. ama sen adamın cebine girecek paraya sekte vur, bak bakalım neler oluyor.
galatasaray maçını nerede seyredicez? gerekirse seyretmeyeceksin arkadaşım, radyodan dinlicen! ya da git komşuna, kafeye, duman altı kahveye. e oralar digitürk'e para ödüyor diyorsun. aynı şey değil. zarar eden birçok firma çalışmaya devam eder. kapatıp gitmek öyle kolay değildir. keşke sen kafeleri de boş bırakabilsen de adamlara ticari üyeliklerini iptal ettirtebilsen; o zaman zaten borunu öttürebilirsin. ama nasıl bir boşluk biliyor musun, tek sarı kırmızılı taraftar olmaycak maç esnasında o kafelerde. tabii ki öyle bir birliktelik söz konusu değil. bizde hep vardır, ya ben yapmasam öteki yapacak, boşver ben de yapayım anlayışı. o yüzden bi gıdım yol alamıyoruz zaten.
şimdi bu firmaların istatistikleri var. mesela diyor ki -sallıyorum- 500bin dekoderim var. ayda 50tl alıyorum ben bu dekoderlerden, aylık gelirim 25milyon tl. bu veri, bu firmanın bilimum finansal araç ediniminde (kredi kullanma, teşvik kullanma vs.) rol oynayan güçlü bir faktör. diyelim ki bu 500bin dekoderin 150bini galatasaraylıların elinde. bu 150bin galatasaraylının 25bininin iptal ettirmesiyle, 100bininin iptal ettirmesi arasında büyük fark var. senin 150bin taraftarının en azından 100bini iptal ettirse, böyle bir etki yaratabilirse, adamın bütün ticari faaliyetlerine/ilişkilerine, borsa değerine vs. yansır bu. firma der ki "yemişim fener'ini, kurtarın dekoderleri, şansal biraz da galatasaray'a çalış!" ama sen gidip 25bin iptalde kalırsan, firma der ki "boşver, olur o kadar, kat kat fazlasını zaten süper final'den çıkarırım ben."
senin galatasaray taraftarı olarak o firmanın kafasında böyle bir etki bırakman lazım. onbinlerce kişi toplan, yürü küfret, gidip binasının önüne siyah çelenk koy, binasını taşla; bunlar adamlara vız gelir, camı taktırır, polisten destek alır. ama sen adamın cebine girecek paraya sekte vur, bak bakalım neler oluyor.
galatasaray maçını nerede seyredicez? gerekirse seyretmeyeceksin arkadaşım, radyodan dinlicen! ya da git komşuna, kafeye, duman altı kahveye. e oralar digitürk'e para ödüyor diyorsun. aynı şey değil. zarar eden birçok firma çalışmaya devam eder. kapatıp gitmek öyle kolay değildir. keşke sen kafeleri de boş bırakabilsen de adamlara ticari üyeliklerini iptal ettirtebilsen; o zaman zaten borunu öttürebilirsin. ama nasıl bir boşluk biliyor musun, tek sarı kırmızılı taraftar olmaycak maç esnasında o kafelerde. tabii ki öyle bir birliktelik söz konusu değil. bizde hep vardır, ya ben yapmasam öteki yapacak, boşver ben de yapayım anlayışı. o yüzden bi gıdım yol alamıyoruz zaten.