154
maçkoskop
kadro:
muslera
7
ebu
5
ufo
6.5
semih
8
hakan balta
5.5
melo
8.5
selçuk
2
engin
7
neco
5
elmander
5.5
riera
6
zurnanin zirt dediği an:
aydın yılmaz için oynama ihtimali olur diye maçın adamı olacak demiştim cumartesi günü. ilk 11 de yoktu, aynı takım çıktı bugün de sonradan girdi. ismail köybaşından da ümitliydim, benim yüzümü kara çıkarmadı. o bölgede topla buluştu aydın, karizma karizma çizdirmek uğruna, kırmızı pahasına çekti formasından. eski cılız aydın olsa feryat figanla çimleri öperdi, üstelik çok kötü oynadığımız dakikalarda karizmayı attırabilirdi. delikanlılığı tercih etti, defalarca çektiiğişutlardan birini daha çekti. 30.000 zurna o an zırt dedi.
-
varil:
selçuk inan; maça kötü başladı,ilk yarı ortalarında dengeyi sağladı, maça ağırlığını hissettirmeye başladı. kullandığı serbest vuruşta rüştü tecrübesi golü önlemese, maç bazındaki formu çok daha yukarıya çıkabilirdi. belki selçuk bu maçta daha çok savunma özelliğini kullandığından beklentimizi karşılamadı. biz rakip takımı izlemediğimizden, kendi futbolcumuzun hamlelerini sayıyoruz. sarı kart aldıktan sonra oyundan hepten koptu. nitekim grande’de benle aynı fikirdeydi, maçı tamamlatmadı. bilmiyoruz, hoca maçın sonlarında tansiyonun çok daha artacağını hesaplayıp, hekemden korktu, olası bir kırmızı karttan kurtardı.
-
gladyatör:
felipe melo; maça kötü başlayanlardandı. selçuk ile kendisinin maça kötü başlamasını taktiğe bağlıyorum. topu beşiktaş’ın kullanmasına müsaade edip önce gazlarını çıkartmayı tercih ettiler. nitekim dakikalar ilerledikçe bu takımın vazgeçilmezi olduğunu bizlere bir kez daha teyit ettirdi. mezarlıkta geceleyin başı boş bir pitbull ne kadar korku verirse, orta sahada melo o kadar tehlikeli. bir maç daha olsa ayı tempoda oynar. beşiktaş orta sahasının en teknik futbolcusu fernandez, kaleye giden yolda her delik aradığında karşısında melo’yu buldu. maçın sonlarına doğru kuduran beşiktaş seyircisine bulaşmayarak maça aşılı çıktığını gösterdi.
borozanci:
hüseyin göçek; maçı karakolda bitti. attığımız golde herkes sarı çizgiyi bizim aleyhimize çizeceğinden hatalı bulunacak. yan hakemin verdiği devam kararıyla ipe götürüldü. çok kötü bir yönetim gösterdi ama tek tek pozisyonlar incelense verdiği hatalı kararların çoğu beşiktaş lehineydi. selçuk’un sarısı gereksiz, sırtına yediği karateci tekmesi kırmızı karttı. maçın kendisi açısından en önemli pozisyonunda ofsayt yoktu. melo’nun bir bacağı 10 cm rüştüye yakınsa diğer bacağı yarım metre muslera’ya yakındı. yenilgiyi hakeme bağlayan kolpacılar, oynamayı bilmeyip yerim dar diyen cahil gelinlere benzediler.
-
bir soru – bir cevap:
beşiktaş seyircisi mi, fenerbahçe seyircisi mi daha iğrenç?
fener seyircisi dahil, dünyanın en adi taraftarı beşiktaş taraftarıdır. bu maçla alakası yok, yaptıkları tezahürat değil, gürültü kirliliğidir. ben beşiktaş kaptanı olsam maçın her hangi bir anında durup, seyirciyi sustururum. büyük bir ceza alacaklar, ama kesinlikle takım ödül kazanmış olacak. bu seyirciyle top falan oynanmaz.
-
imparator:
fatih terim takımı cumartesiye hazırlamıştı. biz taraftar bile bugün cmartesiden daha az maça motive olabildik. 2 gün önce sarı kırmızı bayraklarımızla rakı balık eşliğinde evi tribüne çevirmişken, bugün atkısız, şapkasız, pilav patatesle maçı izledik. beşiktaş için ölmüş eşeğin kurttan korkmaması misali fark yoktu. fatih terim için iş kolay değildi. maçı çok güzel yönetti. golü bulduktan sonra, kontrollü oyunu sürdürüp, fazla sıkmadan ikinciyi bulup dönme arzusundaydı. ikinci yarı tamamen topa bastı. takım savunmasına geçti. iş sarpa sardığında yanında imdada koşturacağı kozları vardı. oyunun her kademesinde hayata geçireceği planı vardı. kazayla gol yesek, baros’u alacaktı. aydın ameliyatı yapınca, baros istirahata devam etti. maçın sonlarında oluşan futbol dışı karambollerde takımı olay mahallinden uzaklaştırdı.
-
ordakiler:
gittiğim, seyrettiğim maçlarda çok kötü, çok iğrtenç seyirciler gördüm. ama bugünkü beşiktaş seyircisi kendini de aşıp iğrençlik rekoru kırdı. takımına tezahürat yapmak yerine 90+ 4 dakika her hangi bir insanın yapamayacağı şeyi yapıp küfür ettiler. bu kadar organize, senkrone küfür, ardından fiili saldırı tam çarşının ruhuna uygun hareketlerdi. türkiyede futbolu yöneten biri olsa en az 1 sene bu takıma maç seyretmeyi yasaklardı. bu maça kadar ordakiler deyince hep bizimkileri yad ettik. biz bu maç orda olamadığımız için, orda bulunan insan görünümlü yaratıkları yazdık. beter olsunlar, hatta fenerbahçe’ye de yenilsin 4.olsunla, alttan gelen 5. ye de çarpılıp beşiktaş çarşısında limon satsınlar.
analiz:
2 gece 3 gündüz süren maç aslında çok daha önceden başlamıştı. hafta başında taraftarın beklentisini terim hayata geçirip, dayak atanla dayak yiyeni antrenmana çıkarınca ucuz beklentiler içinde olanlar, zaten turnuvaya geriden başlamışlardı kalelerinde bir gol daha gördüler. bu galatasaray mutlaka bir çözüm üretir üretmesine de eldeki kuş her zaman daldaki kuştan daha evvel gelir. melosuz orta saha, köpeksiz köy meydanıdır. hiçbir şey de olmayabilir, çakallar değneksiz de gezebilir. fatih terim’in elinde bir zabazingo var, milyonlarca galatasaraylının ortalama görüşünü anında kendisine bildiriyor. semih kaya’nın ilk 11 çıktığı andan itibaren aklımdan, kalbimden ne geçiyorsa inanılmaz bir biçimde hoca tarafından hayata geçiriliyor.
cumartesi, maça bugünden daha hazırdı takım demiştik. nısanın ortasında yağan bir yağmur sahayı göl haline getirdi. eskiden kar, yağmur yağdığında, seyirci erken maça girdiğinden yardım istenir, takta paspaslar ellere tutuşturulur, su veya kar kürülürdü. 40 sene sonra değişen bir şeyin olmadığını gördük. günümüzde sıradan bir laz müteahhitin yaptığı inşaat bile sele karşı önlemliyken, koskoca inönü stadını, milyonlarca doların döndüğü dolapta logarları tıkalı görmeyi içime sindiremedim.
pazar günü fener turnuvaya galip başlayınca namık kemal köprüsündeki vak vaklar umutlandılar. 34 maçta 22 puan fark yemiş beşiktaş’tan lidere çelme bekleyenlerin dualarıyla maç başladı. ezberlediğimiz takım, ezberlediğimiz dizilişle bakalım beşiktaş nasıl oynayacak diye kısa bir bölüm izlemede kaldı. ama maçın seyirci bizdik onlar oyuncusuydu, sıkıldılar seyretmekten, oynamaya başlayınca da bildiğimiz oyun düzene geçti. ilerde hücum pres, rakibin etkili adamlarına rahat top kullandırmama. topu kaptığında, adam eksiltme gol bölgesinde fazla adam bulundurma.
cılız beşiktaş ataklarının helyum gazı alınınca, galibiyetten en ufak bir kuşkusu olmayan taraftar golü beklemeye başladı. muslera’nın bu sene yaptığı kalecilik dışı tek hatayla bulunan pozisyon savuşturulduktan sonra, neco’yla, selçuk’la, elmander’le ölçme, biçme işlemleri başladı. kalenin koordinatları ytam olarak ezberlendikten sonra operasyon başladı. melo’dan yediği dayakla aklı başına gelip, takıma katkı vermesi gerektiğini belleyen rirea, korneri ısrarla el bombasına çevirdi. o top girecekti, girmese en fazla 2 pozisyon sonraki girecekti. tam çizgideydi, hüseyin’in hiçbir dahli yoktu. pitbull’un hırlaması, kavga eden iki futbolcunun golü verilen kararın isabetliliği açısından iyi bir ironiydi. top bir şekilde içeri girdiğinde klasik rüştü kolunu seyrettik. yediği gollerin % de 80inde elini havaya kaldırıp hakemden medet beklerdi.
golden sonra beşiktaş seyircisinin küfürlerini anlamaya çalıştık, maç seyretmekten ziyade. devreye galip girmek, devre aralarının dünyadaki en büyük antrenörü için ne demek en iyi biz biliriz. galatasaray, devre arasında en az bir gol atmış olarak sahaya çıkacaktı. maçın kazaya kurban gitmesine müsaade edilmeyecek bir şekilde devam etmesi sağlandı. elmander, gol atmayı düşünmekten çok, topun kalemize mümkün olduğunca uzakta kalması için çabalıyordu. beşiktaş son barutunu kullanıyordu o dakikalarda. veli’nin 49-50den vurduğu müthiş şutu muslera kendine yakışır şekilde çıkardıktan sonra, hoca’nın futbolcu tornasından çapakları alınmış şekilde çıkan yeni mamul aydın, son noktayı koymak üzere sinsice sahaya sızıyordu. çok geçmeden bir büyük takım golü seyrettik. 28 saniye süren bir azaptan, 8-9 futbolcu pasından sonra önüne alan aydın, delikanlıca sürükledi topu. doksanın örümceği rahatsız olurken, rüştü’nün elini havaya kaldırması için vakit yoktu.
eserim semih için maç be maç yazacaklarım bitti. şampiyonluktan sonra hikayesini, destanını yazacağım yazabilirsem. bir stopere hayran olacağımı hiç aklıma getirmemiştim. bu akşam engin baytar'a da ayrı bir selam çakarak burun farkıyla takımdan ayıralım ve oynadığımız takım oyununa saygımızı sunalım.
kuşkumuz yok, bir sezonda iki defa şampiyon olunacak. formaliteler tamamlanıyor. halı sahada maç kopunca yenik takım cıvır ya, aynen böyle olacak. bu gece beşiktaş cıvıdı, mızıkçılık yaptı kaçtı. pazar günü de aynı son fenerbahçe’yi bekliyor. zaten angarya diyecekler, biz zaten avrupa’ya gidemeyecektik diyecekler, mümkün olduğunca galatasaray’ın şampiyonluğunu değersiz gösterme yarışı yapacaklar. varsın yapsınlar, takımlarının % 60 futbolcusu yabancı olan bir ligte, emre’si, aydın’ı, sabri’si, semih’i olan takımı doya doya seyredelim. ne kadar gururlansak az.
şampiyonluk yakın, bayraklarınızı yıkayın.
kadro:
muslera
7
ebu
5
ufo
6.5
semih
8
hakan balta
5.5
melo
8.5
selçuk
2
engin
7
neco
5
elmander
5.5
riera
6
zurnanin zirt dediği an:
aydın yılmaz için oynama ihtimali olur diye maçın adamı olacak demiştim cumartesi günü. ilk 11 de yoktu, aynı takım çıktı bugün de sonradan girdi. ismail köybaşından da ümitliydim, benim yüzümü kara çıkarmadı. o bölgede topla buluştu aydın, karizma karizma çizdirmek uğruna, kırmızı pahasına çekti formasından. eski cılız aydın olsa feryat figanla çimleri öperdi, üstelik çok kötü oynadığımız dakikalarda karizmayı attırabilirdi. delikanlılığı tercih etti, defalarca çektiiğişutlardan birini daha çekti. 30.000 zurna o an zırt dedi.
-
varil:
selçuk inan; maça kötü başladı,ilk yarı ortalarında dengeyi sağladı, maça ağırlığını hissettirmeye başladı. kullandığı serbest vuruşta rüştü tecrübesi golü önlemese, maç bazındaki formu çok daha yukarıya çıkabilirdi. belki selçuk bu maçta daha çok savunma özelliğini kullandığından beklentimizi karşılamadı. biz rakip takımı izlemediğimizden, kendi futbolcumuzun hamlelerini sayıyoruz. sarı kart aldıktan sonra oyundan hepten koptu. nitekim grande’de benle aynı fikirdeydi, maçı tamamlatmadı. bilmiyoruz, hoca maçın sonlarında tansiyonun çok daha artacağını hesaplayıp, hekemden korktu, olası bir kırmızı karttan kurtardı.
-
gladyatör:
felipe melo; maça kötü başlayanlardandı. selçuk ile kendisinin maça kötü başlamasını taktiğe bağlıyorum. topu beşiktaş’ın kullanmasına müsaade edip önce gazlarını çıkartmayı tercih ettiler. nitekim dakikalar ilerledikçe bu takımın vazgeçilmezi olduğunu bizlere bir kez daha teyit ettirdi. mezarlıkta geceleyin başı boş bir pitbull ne kadar korku verirse, orta sahada melo o kadar tehlikeli. bir maç daha olsa ayı tempoda oynar. beşiktaş orta sahasının en teknik futbolcusu fernandez, kaleye giden yolda her delik aradığında karşısında melo’yu buldu. maçın sonlarına doğru kuduran beşiktaş seyircisine bulaşmayarak maça aşılı çıktığını gösterdi.
borozanci:
hüseyin göçek; maçı karakolda bitti. attığımız golde herkes sarı çizgiyi bizim aleyhimize çizeceğinden hatalı bulunacak. yan hakemin verdiği devam kararıyla ipe götürüldü. çok kötü bir yönetim gösterdi ama tek tek pozisyonlar incelense verdiği hatalı kararların çoğu beşiktaş lehineydi. selçuk’un sarısı gereksiz, sırtına yediği karateci tekmesi kırmızı karttı. maçın kendisi açısından en önemli pozisyonunda ofsayt yoktu. melo’nun bir bacağı 10 cm rüştüye yakınsa diğer bacağı yarım metre muslera’ya yakındı. yenilgiyi hakeme bağlayan kolpacılar, oynamayı bilmeyip yerim dar diyen cahil gelinlere benzediler.
-
bir soru – bir cevap:
beşiktaş seyircisi mi, fenerbahçe seyircisi mi daha iğrenç?
fener seyircisi dahil, dünyanın en adi taraftarı beşiktaş taraftarıdır. bu maçla alakası yok, yaptıkları tezahürat değil, gürültü kirliliğidir. ben beşiktaş kaptanı olsam maçın her hangi bir anında durup, seyirciyi sustururum. büyük bir ceza alacaklar, ama kesinlikle takım ödül kazanmış olacak. bu seyirciyle top falan oynanmaz.
-
imparator:
fatih terim takımı cumartesiye hazırlamıştı. biz taraftar bile bugün cmartesiden daha az maça motive olabildik. 2 gün önce sarı kırmızı bayraklarımızla rakı balık eşliğinde evi tribüne çevirmişken, bugün atkısız, şapkasız, pilav patatesle maçı izledik. beşiktaş için ölmüş eşeğin kurttan korkmaması misali fark yoktu. fatih terim için iş kolay değildi. maçı çok güzel yönetti. golü bulduktan sonra, kontrollü oyunu sürdürüp, fazla sıkmadan ikinciyi bulup dönme arzusundaydı. ikinci yarı tamamen topa bastı. takım savunmasına geçti. iş sarpa sardığında yanında imdada koşturacağı kozları vardı. oyunun her kademesinde hayata geçireceği planı vardı. kazayla gol yesek, baros’u alacaktı. aydın ameliyatı yapınca, baros istirahata devam etti. maçın sonlarında oluşan futbol dışı karambollerde takımı olay mahallinden uzaklaştırdı.
-
ordakiler:
gittiğim, seyrettiğim maçlarda çok kötü, çok iğrtenç seyirciler gördüm. ama bugünkü beşiktaş seyircisi kendini de aşıp iğrençlik rekoru kırdı. takımına tezahürat yapmak yerine 90+ 4 dakika her hangi bir insanın yapamayacağı şeyi yapıp küfür ettiler. bu kadar organize, senkrone küfür, ardından fiili saldırı tam çarşının ruhuna uygun hareketlerdi. türkiyede futbolu yöneten biri olsa en az 1 sene bu takıma maç seyretmeyi yasaklardı. bu maça kadar ordakiler deyince hep bizimkileri yad ettik. biz bu maç orda olamadığımız için, orda bulunan insan görünümlü yaratıkları yazdık. beter olsunlar, hatta fenerbahçe’ye de yenilsin 4.olsunla, alttan gelen 5. ye de çarpılıp beşiktaş çarşısında limon satsınlar.
analiz:
2 gece 3 gündüz süren maç aslında çok daha önceden başlamıştı. hafta başında taraftarın beklentisini terim hayata geçirip, dayak atanla dayak yiyeni antrenmana çıkarınca ucuz beklentiler içinde olanlar, zaten turnuvaya geriden başlamışlardı kalelerinde bir gol daha gördüler. bu galatasaray mutlaka bir çözüm üretir üretmesine de eldeki kuş her zaman daldaki kuştan daha evvel gelir. melosuz orta saha, köpeksiz köy meydanıdır. hiçbir şey de olmayabilir, çakallar değneksiz de gezebilir. fatih terim’in elinde bir zabazingo var, milyonlarca galatasaraylının ortalama görüşünü anında kendisine bildiriyor. semih kaya’nın ilk 11 çıktığı andan itibaren aklımdan, kalbimden ne geçiyorsa inanılmaz bir biçimde hoca tarafından hayata geçiriliyor.
cumartesi, maça bugünden daha hazırdı takım demiştik. nısanın ortasında yağan bir yağmur sahayı göl haline getirdi. eskiden kar, yağmur yağdığında, seyirci erken maça girdiğinden yardım istenir, takta paspaslar ellere tutuşturulur, su veya kar kürülürdü. 40 sene sonra değişen bir şeyin olmadığını gördük. günümüzde sıradan bir laz müteahhitin yaptığı inşaat bile sele karşı önlemliyken, koskoca inönü stadını, milyonlarca doların döndüğü dolapta logarları tıkalı görmeyi içime sindiremedim.
pazar günü fener turnuvaya galip başlayınca namık kemal köprüsündeki vak vaklar umutlandılar. 34 maçta 22 puan fark yemiş beşiktaş’tan lidere çelme bekleyenlerin dualarıyla maç başladı. ezberlediğimiz takım, ezberlediğimiz dizilişle bakalım beşiktaş nasıl oynayacak diye kısa bir bölüm izlemede kaldı. ama maçın seyirci bizdik onlar oyuncusuydu, sıkıldılar seyretmekten, oynamaya başlayınca da bildiğimiz oyun düzene geçti. ilerde hücum pres, rakibin etkili adamlarına rahat top kullandırmama. topu kaptığında, adam eksiltme gol bölgesinde fazla adam bulundurma.
cılız beşiktaş ataklarının helyum gazı alınınca, galibiyetten en ufak bir kuşkusu olmayan taraftar golü beklemeye başladı. muslera’nın bu sene yaptığı kalecilik dışı tek hatayla bulunan pozisyon savuşturulduktan sonra, neco’yla, selçuk’la, elmander’le ölçme, biçme işlemleri başladı. kalenin koordinatları ytam olarak ezberlendikten sonra operasyon başladı. melo’dan yediği dayakla aklı başına gelip, takıma katkı vermesi gerektiğini belleyen rirea, korneri ısrarla el bombasına çevirdi. o top girecekti, girmese en fazla 2 pozisyon sonraki girecekti. tam çizgideydi, hüseyin’in hiçbir dahli yoktu. pitbull’un hırlaması, kavga eden iki futbolcunun golü verilen kararın isabetliliği açısından iyi bir ironiydi. top bir şekilde içeri girdiğinde klasik rüştü kolunu seyrettik. yediği gollerin % de 80inde elini havaya kaldırıp hakemden medet beklerdi.
golden sonra beşiktaş seyircisinin küfürlerini anlamaya çalıştık, maç seyretmekten ziyade. devreye galip girmek, devre aralarının dünyadaki en büyük antrenörü için ne demek en iyi biz biliriz. galatasaray, devre arasında en az bir gol atmış olarak sahaya çıkacaktı. maçın kazaya kurban gitmesine müsaade edilmeyecek bir şekilde devam etmesi sağlandı. elmander, gol atmayı düşünmekten çok, topun kalemize mümkün olduğunca uzakta kalması için çabalıyordu. beşiktaş son barutunu kullanıyordu o dakikalarda. veli’nin 49-50den vurduğu müthiş şutu muslera kendine yakışır şekilde çıkardıktan sonra, hoca’nın futbolcu tornasından çapakları alınmış şekilde çıkan yeni mamul aydın, son noktayı koymak üzere sinsice sahaya sızıyordu. çok geçmeden bir büyük takım golü seyrettik. 28 saniye süren bir azaptan, 8-9 futbolcu pasından sonra önüne alan aydın, delikanlıca sürükledi topu. doksanın örümceği rahatsız olurken, rüştü’nün elini havaya kaldırması için vakit yoktu.
eserim semih için maç be maç yazacaklarım bitti. şampiyonluktan sonra hikayesini, destanını yazacağım yazabilirsem. bir stopere hayran olacağımı hiç aklıma getirmemiştim. bu akşam engin baytar'a da ayrı bir selam çakarak burun farkıyla takımdan ayıralım ve oynadığımız takım oyununa saygımızı sunalım.
kuşkumuz yok, bir sezonda iki defa şampiyon olunacak. formaliteler tamamlanıyor. halı sahada maç kopunca yenik takım cıvır ya, aynen böyle olacak. bu gece beşiktaş cıvıdı, mızıkçılık yaptı kaçtı. pazar günü de aynı son fenerbahçe’yi bekliyor. zaten angarya diyecekler, biz zaten avrupa’ya gidemeyecektik diyecekler, mümkün olduğunca galatasaray’ın şampiyonluğunu değersiz gösterme yarışı yapacaklar. varsın yapsınlar, takımlarının % 60 futbolcusu yabancı olan bir ligte, emre’si, aydın’ı, sabri’si, semih’i olan takımı doya doya seyredelim. ne kadar gururlansak az.
şampiyonluk yakın, bayraklarınızı yıkayın.