2150
geçenlerde küçük kardeşim ile aramızda güzel bir diyalog yaşamamıza vesile olmuştur.
kardeşim futbolla ilgilenmez, bütün baskılarıma rağmen ofsaytı bilmediği gerekçesi ile galatasaraylı olmayı kabul etmez. ilginç bir taraftarlık anlayışı var yani.
4 mart 2012 beşiktaş trabzonspor maçı'nın özet görüntülerini izliyorum ben. bilindiği üzere de o maçta beşiktaş seyircisiz oynama cezası aldığı için tribünde sadece kadınlar ve çocuklar var. bağrış çığrış ona da garip geldi tabi. alıştı ne de olsa "helelöy" diye yükselen erkek naraları duymaya.
- abla neden sadece kadınlar izliyor bu maçı?
diye bir soru sordu. ben de akabinde:
- federasyon böyle bir uygulama getirdi. takımlar seyircisiz oynama cezası aldığı zaman sadece kadınlar ve çocuklar izleyebiliyor maçları.
anlamadı haliyle devam etti:
- iyi de neden ceza alır ki takımlar?
- taraftar tribünde küfür ettiğinde, olay çıkardığında. kısaca serserilik yaptığında alırlar bu cezayı.
- şimdiye kadar kimler aldı peki?
- hatırladığım kadarıyla beşiktaş, bursaspor ve fenerbahçe almıştı.
- ama galatasaray'ın ismi yok. fenerbahçe ve beşiktaş var galatasaray yok.
benim suratımda gevrek bir sırıtma peyda oldu tabi:
- demekki galatasaray taraftarı o kadar da serseri değilmiş. bu yüzden biz galatasaray taraftarıyız işte.
çocuk aydınlandi tabi. ama hala tüm ısrarlarıma, ikna çabalarıma ve hatta tehditlerime rağmen galatasaraylıyım demiyor.
aslında söylemek istediğim bu değil.
sözü özü diyorum ki; ultraslan'a veya diğer oluşumlara ne kadar kızsak da sövsek de nerde nasıl duracağını ve ne yapacağını biliyor bu taraftar.
asalet mekteb-i sultani geleneklerinden dolayı galatasaray'ın genlerinde var bunu biliyoruz zaten ama, taraftarının da eksik kalır yanı yok.
hepsiyle gurur duyuyorum.
bir kez daha bana galatasaraylılığı öğreten ve bu gururu yaşamama vesile olan babama da binlerce kez teşekkür ediyorum.
kardeşim futbolla ilgilenmez, bütün baskılarıma rağmen ofsaytı bilmediği gerekçesi ile galatasaraylı olmayı kabul etmez. ilginç bir taraftarlık anlayışı var yani.
4 mart 2012 beşiktaş trabzonspor maçı'nın özet görüntülerini izliyorum ben. bilindiği üzere de o maçta beşiktaş seyircisiz oynama cezası aldığı için tribünde sadece kadınlar ve çocuklar var. bağrış çığrış ona da garip geldi tabi. alıştı ne de olsa "helelöy" diye yükselen erkek naraları duymaya.
- abla neden sadece kadınlar izliyor bu maçı?
diye bir soru sordu. ben de akabinde:
- federasyon böyle bir uygulama getirdi. takımlar seyircisiz oynama cezası aldığı zaman sadece kadınlar ve çocuklar izleyebiliyor maçları.
anlamadı haliyle devam etti:
- iyi de neden ceza alır ki takımlar?
- taraftar tribünde küfür ettiğinde, olay çıkardığında. kısaca serserilik yaptığında alırlar bu cezayı.
- şimdiye kadar kimler aldı peki?
- hatırladığım kadarıyla beşiktaş, bursaspor ve fenerbahçe almıştı.
- ama galatasaray'ın ismi yok. fenerbahçe ve beşiktaş var galatasaray yok.
benim suratımda gevrek bir sırıtma peyda oldu tabi:
- demekki galatasaray taraftarı o kadar da serseri değilmiş. bu yüzden biz galatasaray taraftarıyız işte.
çocuk aydınlandi tabi. ama hala tüm ısrarlarıma, ikna çabalarıma ve hatta tehditlerime rağmen galatasaraylıyım demiyor.
aslında söylemek istediğim bu değil.
sözü özü diyorum ki; ultraslan'a veya diğer oluşumlara ne kadar kızsak da sövsek de nerde nasıl duracağını ve ne yapacağını biliyor bu taraftar.
asalet mekteb-i sultani geleneklerinden dolayı galatasaray'ın genlerinde var bunu biliyoruz zaten ama, taraftarının da eksik kalır yanı yok.
hepsiyle gurur duyuyorum.
bir kez daha bana galatasaraylılığı öğreten ve bu gururu yaşamama vesile olan babama da binlerce kez teşekkür ediyorum.