255
90'lı yılların galatasaray'lı çocuğu olarak ikiye ayırıyorum ben bu dönemi.
ilk dönem;
pederin yurtdışından getirdiği belki de ilk çıkan uzaktan kumandalı tv olan ahşap kasalı sony marka tvde prekazi'nin monaco'ya attığı golü
izlemek, o gol sayesinde galatasaray'lı olmak, içine kapanık pek fazla arkadaşı olmayan bir ilkokul öncesi çocukluk dönemi geçirmem sebebiyle sokaklarda değil tvden tanıştığım futbol olgusu, dayımın fenerli olsun diye eve getirdiği sarı-lacivert plastik top ve benim ne zaman evin içinde top oynasam sürekli kulağımda çınlayan o sözleri tekrar ederek - prekazi, vuruyorrr .. ve gol, ve gol, ve gol, ve gol şeklinde avazım çıktığı kadar bağırmam suretiyle bünyeme yerleşen galatasaray sevgisi, taraftarlığı..
ilkokula başladığım dönemlerde ise hatırladığım pek fazla galatasaray'lı çocuk olmaması (belki de bizim çevremizdendir bilmiyorum), showtv'de seyrettiğim galatasaray maçları, pazardan anneme zorla aldırdığım önü showtv reklamlı sarı galatasaray formam, limon kolonyasını andıran tuhaf bir tadı olan çikletlerden çıkan kabartmalı galatasaray armalarını heryere yapıştırmam, ilkokulda çubuk-fasulye setlerinin sarı-kırmızı alınması, galatasaray armalı defterler, 3-3'lük efsanevi manchester maçından sonra yolun kenarına oturup babam gelip eve götürene kadar konvoy yapan arabaları izlemem, galatasaray'da oynadığı dönemleri bilmediğim-hatırlayamadığım tanju'nun fb'de iken hapse atılmasına çocukça bir hınçla sevindiğim, yine pazardan bu kez kendim aldığım ve çok sevip o kadar dikkat etmeme rağmen 1 ay kadar sonra mekanizmasının bozulması sonucu beni çok üzen sarı-kırmızı astronot şeklindeki suluğumdur..
işte böyle başladı bende bu sevda.
çocukluğumun bu ilk evresinden hayal meyal hatırlayabildiğim hatıralarımın en parlakları galatasaray ile ilgili olanlar..
artık dikkate değer bir anım mı yoktu, yoksa galatasaray ile ilgili olanlardan başkalarına önem vermediğim için mi hatırlamıyorum onu da bilmiyorum :)
ikinci dönem ise ilkokulu bitirdiğim, artık çocukluktan gençliğe doğru yol almaya başladığım ve bu arada da galatasaray'ımızda imparator ile başlayan, bütün önemli dönüm noktalarını hatırlayabildiğim, sonunda uefa kupası ile taçlanan başarılar serisi..
çocukluğumdan hatırladığım tek şey galatasaray benim. doksanlı yıllarda çocuk olmak demek galatasaray'lı olmak demek benim için.
galatasaray'lı doğmuşum belki de ben kimbilir :)
şükürler olsun ki galatasaray'lı olmuşum, şükürler olsun ki ölene kadar da galatasaray'lı kalacağım..
ilk dönem;
pederin yurtdışından getirdiği belki de ilk çıkan uzaktan kumandalı tv olan ahşap kasalı sony marka tvde prekazi'nin monaco'ya attığı golü
izlemek, o gol sayesinde galatasaray'lı olmak, içine kapanık pek fazla arkadaşı olmayan bir ilkokul öncesi çocukluk dönemi geçirmem sebebiyle sokaklarda değil tvden tanıştığım futbol olgusu, dayımın fenerli olsun diye eve getirdiği sarı-lacivert plastik top ve benim ne zaman evin içinde top oynasam sürekli kulağımda çınlayan o sözleri tekrar ederek - prekazi, vuruyorrr .. ve gol, ve gol, ve gol, ve gol şeklinde avazım çıktığı kadar bağırmam suretiyle bünyeme yerleşen galatasaray sevgisi, taraftarlığı..
ilkokula başladığım dönemlerde ise hatırladığım pek fazla galatasaray'lı çocuk olmaması (belki de bizim çevremizdendir bilmiyorum), showtv'de seyrettiğim galatasaray maçları, pazardan anneme zorla aldırdığım önü showtv reklamlı sarı galatasaray formam, limon kolonyasını andıran tuhaf bir tadı olan çikletlerden çıkan kabartmalı galatasaray armalarını heryere yapıştırmam, ilkokulda çubuk-fasulye setlerinin sarı-kırmızı alınması, galatasaray armalı defterler, 3-3'lük efsanevi manchester maçından sonra yolun kenarına oturup babam gelip eve götürene kadar konvoy yapan arabaları izlemem, galatasaray'da oynadığı dönemleri bilmediğim-hatırlayamadığım tanju'nun fb'de iken hapse atılmasına çocukça bir hınçla sevindiğim, yine pazardan bu kez kendim aldığım ve çok sevip o kadar dikkat etmeme rağmen 1 ay kadar sonra mekanizmasının bozulması sonucu beni çok üzen sarı-kırmızı astronot şeklindeki suluğumdur..
işte böyle başladı bende bu sevda.
çocukluğumun bu ilk evresinden hayal meyal hatırlayabildiğim hatıralarımın en parlakları galatasaray ile ilgili olanlar..
artık dikkate değer bir anım mı yoktu, yoksa galatasaray ile ilgili olanlardan başkalarına önem vermediğim için mi hatırlamıyorum onu da bilmiyorum :)
ikinci dönem ise ilkokulu bitirdiğim, artık çocukluktan gençliğe doğru yol almaya başladığım ve bu arada da galatasaray'ımızda imparator ile başlayan, bütün önemli dönüm noktalarını hatırlayabildiğim, sonunda uefa kupası ile taçlanan başarılar serisi..
çocukluğumdan hatırladığım tek şey galatasaray benim. doksanlı yıllarda çocuk olmak demek galatasaray'lı olmak demek benim için.
galatasaray'lı doğmuşum belki de ben kimbilir :)
şükürler olsun ki galatasaray'lı olmuşum, şükürler olsun ki ölene kadar da galatasaray'lı kalacağım..