• 243
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 5
    ebu 7
    semih 6
    ufo 5
    hakan balta 6
    selçuk 8
    melo 7.5
    engin 7
    emre 4
    necati 4.1
    elmander 9

    zurnanin zirt dediği an:
    maçın son dakikasıydı, maçın kırıldığı, daha doğrusu düğümlenip bağlandığı ve hediye paketine dönüştüğü dakika. beşiktaş’ın ısrarla direndiği, dokuz can havliyle maçı bırakmadığı, futbolcuların dilleri dışarıdayken karizma’nın içeri gönderdiği topa almeyda’nın dokunamadığı, selçuğun ortasına her ihtimale karşı işi garantiye almak uğruna baros ve elmander’in birlikte yükseldiği an. yer çekimine meydan okudular, yere düştüklerinde arena tepelerine yıkıldı.
    varil;
    emre çolak; maça fiziği yetmedi her halde. büyük orta saha savaşında kendini sahneye çıkartamadı. maçın o yoğun temposunda, bizler topu ayakları seyrederken, bir futbolcuyu seçemiyorsak o mutlaka iyi oynamadığı içindir. biz buna razıyız, en varil futbolcumuz emre olsun, ve varil olmayı da bu futboluyla hak etsin.
    -
    gladyatör:
    elmander; bu kaçıncı maçın adamı seçilişi saymadım. kendisi için söylenmiş bir sözü burada tekrar geçeyim. az gol atar, ama attığı goller mutlaka jenerikliktir. büyük maç futbolcusu, büyük futbolcu olmanın yolları ağır engebelerle doludur. bir an gelir işte en kestirmeden nasıl gidersin. biri atamaz, sıra topçusu olmaya devam eder, biri atar yıllar geçse de unutulmaz.
    -
    borozanci;
    fırat aydınus; büyük maçların daimi büyük hakemi. verdiği vermediği bütün kararlarının her zaman arkasındayım. hakem yorumcusu hokkabazlara en ufak bir konuşma hakkı bile vermeden maçı tamamladı. futbolcularla diyoloğu, verdiği kararları açıklaması, çoğu futbolcudan çok daha fazla koşması, maçı en yakından izleyen adam olması, karizmasıyla ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük hakemidir. helal olsun.
    -
    bir soru – bir cevap:
    maçtaki en şanssız insanlar kimlerdi?
    endüstri futbolistlerinin deyimiyle pegasus, bizim deyimimizle ultraslan tribününde olanlar bence maçın en fedakar olmanın yanında ne yazık ki en şanssız olanlarıydı. maçın başındaki o muhteşem kareografiyi canlı seyredemediler.
    -
    imparator:
    grande’ye maçın başında yapılan şov, bir hocaya şimdiye kadar yapılmış, benzeri bile bir daha asla yapılamayacak olan şovdu. hoca takımla, takım taraftarla yapıştı. çıkarttığı takım imbiklerden süzülen, formayı en çok hak eden takımdı. çıkardığı futbolcular da tam isabetliydi. neco’u çıkardığı anda bir süre ezberlenen oyundan uzaklaştık. pahalıya patlayabilirdi, rakibin vitesini büyültmesine sebep oldu. pitbull çıkıp, fino oyuna girince ortalık değneksiz gezenlerle doldu. ama hoca son sözü henüz söylememişti. baros’un sevenleri kadar, kendisinden ürkenler de vardı. cenk bunlardan sadece biriydi.
    -
    ordakiler:
    büyük galatasaray taraftarı, şimdiye kadar hiç kimsenin görmediği, kolay kolay göremeyeceği bir görsel şov yaptı. tüyler diken dikendi, sadece bir görsel şov değildi. takıma, hocaya istikamet gösterildi. hedef avrupa şampiyonlar ligi kupasıydı. arena tribünleri büyük maçlara hazır olduğunu çok çabuk ispatladı.
    analiz:
    herkesin ezbere saydığı ilk 11 sahadaydı. bu adaletin, çalışmanın, risk almanın, formayı alanın çıkartmak istememesinin sonucuydu. bir önceki maçı tam çıkmak üzereyken cevirilmesinde en aktif rolu oynayan necati, taraftarın hiçbir zaman umudu kesmeyeceği bir krediye sahip baros yerine tercihi bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği bir tercihti.

    beşiktaş en iyi oyuncusu fernandez’i cezalı olduğundan çekmeköy’de bırakarak çıkmıştı arena’ya. arena demek sadece maçın oynanacağı stadın ismini yad etmek değil, gerçek kelime manasında bir arena’ya çıktı. 2 gün önce gereğinden çok daha fazla mücadele edip, yenilerek de olsa tur atlamışlardı. hepimiz ha düştü düşecek derken, son dakikaları, ligin kopmamasını isteyen diğer takımların enerjisini depolamış olarak geçirdi. kova kalecileri yerine tecrübeli rüştü kalede olsa kolay kolay bu maçı kaybetmezlerdi.

    grande’yi ağlatarak takıma verdiğimiz gazla başladı maç. arena sahaya cehennem gibi çöktü. takım bir timsah dikkatinde ve sessizliğinde av ararken, kalecilerden ilk olarak topa muslera dokundu. sağ taraftaki hücum bekimiz ebu, sahada gidebileceği en uzak yere gitmiş ceza sahasında yeni sol bek mevkisinin yeni prensi köybaşı ile boğuşuyordu. bir an için mücadelede öne geçti, geçmesiyle topu elmander’e aktardı. elmander’in ayakkabısının topla temas anı, cenk’in o pozşsyon için görebileceği son andı. her şey için çok geçti. bir bozuka seyrettik o kısa anda. 5 cm yukardan gitse üst direk kırılabilirdi. top üst direkten yere çarptığında ise kısa süreli bir cehennem azabı yaşandı.

    ikinci için zaman uzadıkça uzadı. beşiktaş, ernst’le, karizma’yla beklenmedik bir direniş gösteriyordu. raundu sarılarak geçirmeyi tercih etti. yediği yümruğa cevap vermek yerine ikinciyi yememeye uğraşıyordu. ah bir de şu tribünler biraz nefes molası verseydi. 1-0 geride savaşmak işlerine geldi. allah büyüktü, maçın sonlarına doğru ya herro ya ya merroya gidip atarsa hala şampiyonluktan medet bekleyenlerin ekmeklerine tere yağ sürebilirdi. nitekim az daha sürebilecekti de.

    ilk devre pozisyonsuz, çekilen tek şutun,- şut demek de biraz ayıp ya neyse- füzenin gol olmasından başka kayda değer bir şey olmadı. ikinci yarı, ikinciyi bulup hezimete gitme hevesiyle başladı. fakat oynanan oyun bu arzumuza kavuşmamıza engeldi. beklemediğimiz bir şeyde gol yememiz oldu. ne olduğunu hala anlayamadığım, göremediğim pozisyonda toraman içeri tıkladı. statyumda bir ölü sesi kadar ses duyuldu ama ekran başındaki kutsal ortaklığın çıkarttığı sesi biz tribünlerden duyduk. bizimle birlikte biri daha duydu o iğrenç sesi. ve ürktü pitbull, çok öfkelendi, bu kez golden önce hırladı, selçuk topla buluştuğu anda hırlayarak kudurdu, kıçına nişadır sürülmüş gibi koştu topsuz. topla buluştuğunda da cenk yerden daha yeni yeni kalkıyordu. çok kısa sürmüştü beşiktaş’a bel bağlayanların sevinci.

    semih kaya, beşiktaşlıların yapamayacağı şeyi yaptı. muslera’yı avladı, ama olsun du, artık takım olunmuştu. şimdi artık vakitlerden, semih’in yedirdiğini çıkarma vaktiydi. necati’nin çıkıp, baroş’un girdiği dakikaları eksenimiz kayık geçirdik. elmander ilerde tek kalınca sümbül ağa, karvalyal, son bir hamleyle arena tarihine geçmek istedi. yenilse bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği durumu lehine kullanarak karizma’yla karizma yapmaya kalktı. az daha yapacaktı da sevimsiz beşiktaş’ın sevimli hocası. almeyda kafayı vuramadı. bu büyük maç, bu büyük taraftar 2-2 ye razı değildi. çok güzel görüntülerle başlayan maç, savaş ve zafer naralarıyla tamamlanacaktı, son sözü dermander söyledi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın