galatasaray – beşiktaş : 3-2 sadece karakteri olanlar sahaya karakter koyabilir. #yenilmezarmada ‘ya saygıyla.
maç başladı galatasaray tek kale oynamaya başladı. direkt maça girdim dikkat ederseniz, kadro falan bahsetmedim. çünkü fatih hoca kazanan takım bozulmaz diyen hocalardan.
galatasaray sahayı istediği gibi bulduğu zaman bol pas yapan, topu kolay kolay kaybetmeyen bir takım. ilk devre çok örnek gösterdi.
beşiktaş’ta fernandes’in olmaması işlerini zorlaştırdı. sahneye çıkması beklenen q7 sağlam ve kademeli savunma karşısında çok zorlandı. hatta bir ara delirdi. eğer maç ilk devredeki gibi devam etseydi q7’nin oyundan atılma ihtimali çok yüksekti.
ilk devre oyunun, sahanın, savunmanın, forvetin hakimiydi galatasaray. pas yaptılar, çalım attılar, orta yaptılar. her şeyi yaptı takım demek istedim, ama şut atmadılar. halbuki kalede cenk var. vursanıza yahu, cepheden gelen topları sektirmek cenk’in tipik özelliklerinden. vurursun gol olmazsa, seker dönüşü gol olur. bu sezon takımda en çok eleştirdiğim şey şut atmamak. seneye bu da düzelir.
beşiktaş’a pozisyon da vermedik ilk devre. topu kaybedince takım öyle bir baskı yapıyor ki, aklıma hep barcelona’nın 6 saniyede topu kapma hikayesi geliyor. sürenin önemi yok, niyetin önemi var. ne demişler, ….niyeti bozma.
bana kalsa sadece ilk devreyi yazarım. şöyle pas yaptı takım, böyle yardımlaştı, pozisyon vermedi, tek kale gol atan kaleye oynadık falan. takım o kadar rahattı ki. sanırım bu rahatlık takımı rehavete götürdü. devrenin başlarında beşiktaş beraberliği attı, yanlış görmedimse 4 dakika sonra melo 2.golü attı. sonra semih kendi kalesine attı, maçın + dakikalarında galibiyet golünü elmander attı. bu kadar. bu kadar olur mu yahu, sayfa dolmaz o zaman.
bu gollerde ilginç şeyler vardı, değinmek lazım. sıradan bir sağaçık gibi oynayan ve karşısındaki savunma karşısında delirme kıvamına gelen quaresma’nın beşiktaş gollerinde payı olması enteresan. semih sanırım ilk defa kendi kalesine gol atmamıştır. her stoperin başına gelebilir. ibrahim toraman abisine sorsaydı, toraman her sezon 2-3 tane atar kendi kalesine. işte sıkıntı burada. kendi kalesine gol atabilir futbolcu ama alışkanlık yapmasın. ibrahim toraman milli olamıyorsa kendi kalesine attığı gollerin payı büyüktür.
semih’in tabii canı sağolsun, kazanamasaydık da ama dediğim gibi alışkanlık yapmasın. geçenlerde yine yazmıştım sanırım, her şeyiyle emre aşık’a benziyor.
maçla ilgili bir şey daha söyleyeyim, beşiktaş köybaşı'nı çıkardığında oraya yüklenmek lazımdı. eboue ilk devre neredeyse önünde forvet olmadan oynamıştı, köybaşı çıktıktan sonra eboue'ye destek verip oradan yüklenseydik beşiktaş dağılırdı. gerçi o zaman da zambrotta'yı alırlardı oyuna (ekrem dağ'dan bahsediyorum, sen kim sandın ki)
bu seneki galatasaray çatır çatır oynuyor. tekme, dirsek, kalça ne rakip ne yapıyorsa fazlasını yapabilen bir güç var futbolcularda. oyunu bırakmaması, asılması #yenilmezarmada ‘ya benziyor. hani hep söylenen şey var ya, sahaya karakter koyuyor galatasaray’ın basketbol takımı da futbol takımı da. şike falan gibi karaktersiz işlere bulaşmamış bir kulübe yakışan da budur. dur lan, yazının başlığı çıkar buradan.
90+2’de gelen gol. süper değil mi? sezonun kırılma maçlarından birinde, en yakın rakibine 9 puan, sahadaki rakibine 14 puan fark yapacağın maçı uzatmalardaki golle kazanmak. sahaya karakter koyan takımların yapabileceği bir şey. sen doğruları yaparsan, adına ne dersen allah, tanrı, evren sana yardım eder. bu işler böyle.
fark açılıyor. her anlamda. sahada, salonda, tribünde, mahkeme salonlarında, genel kurullarda. sağlam duran, ahlakın ve dürüstlüğün peşinden gidenlerle sahtekarlığın, yalancılığın, şikecilerin peşinden gidenler kabak gibi ortaya çıkıyor. trabzonspor gibi ucuz hesapların peşinde olanlar da tarihte yerlerini alıyor. bugün yapılan koreografi her şeyi kesin olarak özetledi aslında : cim bom başi dik yürür.
kısa mı oldu yazı? evet öyle oldu ama çakmadık kimse bırakmadım yahu:)
*