97
08.01.2012 tarihli zaman gazetesindeki yazısı.
--- alıntı ---
2 gol avans, 4'te biter!
başlığımın samsunlu dostlarımı kızdıracağını elbette ki biliyorum ama izin versinler de yazar özgürlüğü gibi evrensel bir kavramla biz de tanışalım.
haftalardır deplasmanda gol bile yememe fiyakasıyla samsun'a gelen cim bom, pozisyon yokken rakibe armağan ettiği gollerle dağılır gibi oldu ama ikinci yarıda çok da birşey oynamadan attığı gollerle rakibini abondone etti.
bazıları onu bir türlü sevemese de sabri ile ilgili olumsuz birşey yazmak pek içimden gelmez çünkü onun sahaya çıktığında takımı için elinden gelenin en iyisini yapma çabası içinde olduğunu bilirim. ayrıca bugüne kadar takımına kattıkları da görmezden gelinebilecek gibi değildir.
gelgelelim henüz hazır olmadan hocasının onu sahaya çıkarması, sarı kırmızılı takımın kalesinde gördüğü iki golde temel etkendi. geçen hafta melo'nun yokluğu sorun olacak gibiydi, bu kez varlığı daha büyük sıkıntı çıkardı. başka maçlarda da görülen ciddiyetsizliği ilk golün temel nedeniydi.
eboue'nin yokluğu sorun değil yıkım oldu! onun varlığı halinde rakibin topu bile göremeyeceği durumda galatasaray kalesinde golleri gördü ve neredeyse çöktü! geri düşmeye tepki gösteren adam durumundaki engin'in gereksiz işleri oyunu büsbütün karıştırdı. baros ve elmander'in oynuyormuş gibi yapmayı sürdürmeleri de samsunspor'un işini kolaylaştırdı.
hücumda sıfırlanan, ortaalanda top tutamayan cim bom'da savunmanın da dengesi kolay bozuldu. rakibin öylesine şişirdiği toplar bile hemen gol pozisyonuna dönüştü. özellikle ikinci gol böyle bir şaka gibiydi. samsunspor ilk yarıda cesaretinin ödülünü aldı ama ikinci yarıda dağıldı.
terim'in ikinci yarıda sabri'yi soyunma odasında bırakması doğaldı ama yerine alınan riera gol atma değil de daha fazla yeme durumuna yol açacak gibiydi. ancak samsunspor'un skoru yeterli görüp kapanacağını düşünmek de kehanet sayılmazdı. nasıl olsa kaybedilecek birşey yoktu.
aslında takımın oyununda hiçbir değişim olmaksızın gelen kaza golü (semih atmadı, adem kendi kalesine gönderdi) bile fazla birşeyi değiştirmedi. sonrasında değişen şuydu ki cim bom yürüye yürüye gol atıyordu. öyle ki riera ve sercan yıldırım transfer edilmelerinden bu yana en yararlı işlerini yaptılar.
önce riera, çizgide iki rakibe karşın topu çizgiden çevirip selçuk'un beraberlik golünü atmasını sağladı. sercan da evsahibini çökerten son gole imzasını koydu. arada baros'un golünde emre çolak'ın pası kayıtlara geçmesi gereken bir verimdi. emre sarı kırmızılı takımın en iyisiydi.
o arada terim'in engin'i çıkarıp servet'i alması sadece hücum çılgınlığıyla değil takım dengesiyle maçın kazanılabileceğine ilişkin deneyim gösterisi gibiydi... imparator başka bir durumda iki farklı geri düşme durumu karşısında çılgına dönerdi ama bu kez şaşılacak kadar sakindi. demek ki takımına inanıyordu.
böyle bir galibiyet rakiplerinin moralini daha da bozacak bir olay. yani rakibi 4 farklı bile yenseniz takipçileriniz için bu kadar cansıkıcı olmaz. sarı kırmızılı takım terim'in ilk dönemindeki parlak günlerine doğru yürüyor.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
2 gol avans, 4'te biter!
başlığımın samsunlu dostlarımı kızdıracağını elbette ki biliyorum ama izin versinler de yazar özgürlüğü gibi evrensel bir kavramla biz de tanışalım.
haftalardır deplasmanda gol bile yememe fiyakasıyla samsun'a gelen cim bom, pozisyon yokken rakibe armağan ettiği gollerle dağılır gibi oldu ama ikinci yarıda çok da birşey oynamadan attığı gollerle rakibini abondone etti.
bazıları onu bir türlü sevemese de sabri ile ilgili olumsuz birşey yazmak pek içimden gelmez çünkü onun sahaya çıktığında takımı için elinden gelenin en iyisini yapma çabası içinde olduğunu bilirim. ayrıca bugüne kadar takımına kattıkları da görmezden gelinebilecek gibi değildir.
gelgelelim henüz hazır olmadan hocasının onu sahaya çıkarması, sarı kırmızılı takımın kalesinde gördüğü iki golde temel etkendi. geçen hafta melo'nun yokluğu sorun olacak gibiydi, bu kez varlığı daha büyük sıkıntı çıkardı. başka maçlarda da görülen ciddiyetsizliği ilk golün temel nedeniydi.
eboue'nin yokluğu sorun değil yıkım oldu! onun varlığı halinde rakibin topu bile göremeyeceği durumda galatasaray kalesinde golleri gördü ve neredeyse çöktü! geri düşmeye tepki gösteren adam durumundaki engin'in gereksiz işleri oyunu büsbütün karıştırdı. baros ve elmander'in oynuyormuş gibi yapmayı sürdürmeleri de samsunspor'un işini kolaylaştırdı.
hücumda sıfırlanan, ortaalanda top tutamayan cim bom'da savunmanın da dengesi kolay bozuldu. rakibin öylesine şişirdiği toplar bile hemen gol pozisyonuna dönüştü. özellikle ikinci gol böyle bir şaka gibiydi. samsunspor ilk yarıda cesaretinin ödülünü aldı ama ikinci yarıda dağıldı.
terim'in ikinci yarıda sabri'yi soyunma odasında bırakması doğaldı ama yerine alınan riera gol atma değil de daha fazla yeme durumuna yol açacak gibiydi. ancak samsunspor'un skoru yeterli görüp kapanacağını düşünmek de kehanet sayılmazdı. nasıl olsa kaybedilecek birşey yoktu.
aslında takımın oyununda hiçbir değişim olmaksızın gelen kaza golü (semih atmadı, adem kendi kalesine gönderdi) bile fazla birşeyi değiştirmedi. sonrasında değişen şuydu ki cim bom yürüye yürüye gol atıyordu. öyle ki riera ve sercan yıldırım transfer edilmelerinden bu yana en yararlı işlerini yaptılar.
önce riera, çizgide iki rakibe karşın topu çizgiden çevirip selçuk'un beraberlik golünü atmasını sağladı. sercan da evsahibini çökerten son gole imzasını koydu. arada baros'un golünde emre çolak'ın pası kayıtlara geçmesi gereken bir verimdi. emre sarı kırmızılı takımın en iyisiydi.
o arada terim'in engin'i çıkarıp servet'i alması sadece hücum çılgınlığıyla değil takım dengesiyle maçın kazanılabileceğine ilişkin deneyim gösterisi gibiydi... imparator başka bir durumda iki farklı geri düşme durumu karşısında çılgına dönerdi ama bu kez şaşılacak kadar sakindi. demek ki takımına inanıyordu.
böyle bir galibiyet rakiplerinin moralini daha da bozacak bir olay. yani rakibi 4 farklı bile yenseniz takipçileriniz için bu kadar cansıkıcı olmaz. sarı kırmızılı takım terim'in ilk dönemindeki parlak günlerine doğru yürüyor.
--- alıntı ---