resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:70
Uyruk:Türkiye
  • 2358
    kendisi galatasaray'a geldiğinden beri ajan gibi izliyorum. kendisinin açığını arayan orospu çocuğu bir medya mensubundan daha sıkı takip ediyorum.

    ikinci dönem yaşananlardan ötürü terim'in bu takımın başına geçmesini istemeyenlerdendim. her şeyin daha beter olmasından korkuyordum; takım tarihinin en kötü sezonunu geçirirken, bir de egosuyla fatih terim'in burada prenslik kuracağı paranoyasına tutulmuştum. haksız bulabilirsiniz; ama kızamazsınız bunu düşündüğüm için. tabii ki bunun direkt suçlusu terim değildi. neyse, geldi de geçti...

    artık gerçekten bu sarı kırmızı renklerin hakkını verecek oyuncular, teknik direktörler, malzemeciler görmek istiyordum. korkum bu yüzdendi. ama fatih hoca, kendisine samimiyetle yardımcı olan insanlar olunca etrafında, türk futbolunun sokrates'i (birden çok sevimli gönderme) olduğunu kanıtlayacağını gösterdi bize. ben bu süreçte kendisine alışmaya çalışırken hep eski uefa dönemi videolarını izledim. yüzleştiğim şey ise fatih terim'in egosundan dolayı kendisine isnat ettiğim cehalet değil, kendisinin felsefesiyle ilgili unuttuklarım ya da kaçırdıklarımla kendi cehaletim oldu.

    grande'ye aşık hakiki futbolsever bir fenerbahçeli arkadaşımla (inanması güç ama gerçek sözlük. ikincisi var mıdır bilmem ama) beraber '17 mayıs bir şampiyonluk hikayesi belgesel'ni izleyip grande'yi konuştuk saatlerce. en son o belgeselde geçen cümlesini izleyince, fatih hocam'dan şüphe etmemem gerektiğini anladım: "bunun taktiği, tekniği, sistemi, fizyolojisi, psikolojisi, (felsefesi), dizmesi, felsefesi filan bir araya gelir ise motivasyonda kullanabilirsiniz. olmayan bir şeyi motive edemezsiniz." suçlu fatih terim olamazdı o dönemde... hata yapabilirdi en fazla; insandı; zaten bunları kabul edecek kadar açık yüreklidir, kendisine bile.

    ve sezon başından beri grande'nin tavrını takip edip (saygım asla azalmamıştı, azalamaz da) sevgim de arttıkça, yepyeni bir galatasaray'ın geldiğini artık anlamıştım. yukarıdaki alıntıda bahsettiği unsurları motivasyonunda kullanacağı oyuncular tedarik edildiği için yönetime de teşekkür edilmelidir bu yüzden.

    dün akşamki maça * gelince, aynı fenerli arkadaşımla tartışırken, grande'ye tekrar grande, fatih terim'e tekrar fatih hocam demek için beklentim vardı; konu kendini övmeye gelirse, kusura bakmayın ya da nefret edin- itici bulun, önemli değil ama galatasaraylılığımdan şüphe duymayacaksınızdır:

    oyuncusu oyuncusuna kendisinden istediğim kadroyu çıkardı fenerbahçe'nin karşısına. emre çolak dahil. eğer grande, o sarı kırmızı kanıyla, evlatlarından daha çok emek verdiği türk futbolu'na ("galatasaray türkiye'dir") bu pislik dolu dönemde, at sikindeki kelebeği, izzet altınmeşe'nin benindeki karakteristik güzelliği (rock müzik sever olarak uçuk bi örnek; bence türkiye'nin ozzy osbourne'udur izo) ve bunun gibi daha birçok insanı insan, futbolu futbol yapan yanları göstermek istiyorsa, çekinmemeliydi.

    fenerbahçe karşısında çift forvet ve gol atıp gerçek galatasaraylı olan yabancıların aksine türkiye'ye (belki de henüz, ama bilemiyorum) alışamamış riera yerine emre'yle çıkmalıydı. galatasaray en çok asalettir, ama sadece asalet değildir çünkü; kendimizi kandırmayalım. oyun kazanmalıydı bu takım. türkiye'ye futbolu öğretmeye devam etmeliydi.

    özellikle bugün futbolun içine düştüğü bu pisliğin müsebbibi olan fenerbahçe'ye karşı. tüm medyanın göt deliğini yaladığı, iğrenç bir fanatizm uğruna şu hayattaki nadir zevklerimizden birini boka bulayanlara karşı cevabı mutlaka vermeliydi. nitekim verdi. bu maçın sembolik anlamı da budur.

    devil's advocate'i hatırlayın; ne diyordu al pacino abi? "kibir en sevdiğim günahtır."

    bu sarı lacivert boyalı kibirlilere, simsiyah mantosunun kapüşonunu çekerek azrail gibi verdi günahlarını. ali şen'den beri ezeli rakibimizi çirkinleştiren fenerli orospu çocuklarının da yok olduğu bir milat olur umarım. ya da kendi mezarlarında kendi hikayelerini yazsınlar... ünal başkan bu akılsızlara akıl verince ona da saldırdılar, hatırlıyorsunuz... kendi bok çukurlarında boğulsunlar. umrumda değil.

    sonuç olarak; hocamsın grande!

    bir tanesin ve öyle kalacaksın!

    lan tüm metnin en önemli yerini unuttum heyecandan edit'i: "bu, gerçekleştirmek istediğimiz şeylerden bir pasajdı." dedi maç sonunda. ve trabzonsporluyum şu an, diye de ekledi.

    iyi ki varsın be hocam... daha bir şey demiyorum. yolumuz açık olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın