17
öncelikle taraftarlar tarafından, evet taraftar fakat bunların bir kısımı tarafından eleştirilen yönetimimizdir.
belli başlı nedenleri benim için ne skibbe, ne bülent korkmaz ne de cassio'dur. bu sene benim tek eleştirebileceğim
ayrıntı takımda baş gösteren gereğinden fazla olan sakatlık sendromudur. bence bunun sorumlusu da yönetim değil
ama bu konuda oluşturulan veya daha önce oluşturulmuş kadro'nun imkan dahilinde ellerini çabuk tutamaması
sakatlanan oyuncuların şanssızlıktan mı ? yoksa ihmalden mi? bunca oynayamaması... gibi nedenleri sadece eleştirebiliyorum.
bunun dışında ne skibbe'nin benim gözümde bir hatası oldu, ne de bülent hocamızın.
aslında skibbe'nin en büyük hatası; lincoln'e gereğinden fazla imtiyaz tanıması ve yönetiminde ilk zamanlardan
taa skibbe'nin istifasına kadar bu olayı desteklemesiydi.
evet yönetim bu durumu, yani tek bir oyuncuyu kayırarak bir şeyler güzel olsun istedi.
skibbe'nin canına minnet... o da bunun farkında olup gayet de olağan karşıladı. çünkü hem o hem de lincoln gayet iyi
anlaşabiliyor ve pof pof olayını kabulleniyorlardı. fakat bu aynı takımı paylaştığın arkadaslarının zoruna gitmez miydi ?
tabii ki insan kendisini kötü hisseder. bir baba bile evlatları arasından birine daha fazla gönül verse, hemen diğer evlat bunu
içine atar, unutmaz...
yakın zamana kadar yönetim ve skibbe'nin yaptıkları şeyler bu şekildeydi.
ama her daim işler istenildiği gibi gidemeyince çarklar sıkışır ve panik havası başlar. nitekim skibbe gönderilerek bu kötü
hava bertaraf edilmeye çalışılmış ve bunun en göze batmayacak piyonu da bülent korkmaz üzerinden oynatılmıstır.
yönetim takım içindeki ''cassio '' sorununu, yani pof pof'lanan evladını artık uyarmış ve babasını gönderdikten sonra
bir takım cezalar vererek yine bir şeylerin iyi olmasını planlamıştır. burada amaç lincoln'un alacağı cezalar ile ona bir kasıt
değil, bilhakis diğer takım arkadaslarına bir mesajdır...
ne gibi mi ?
şöyledir yani; ''evet bugüne kadar biz onu çok fazla el üstünde tuttuk ve sizin buna olan hüsranınızı biliyoruz.
şimdi her şey eşit ve sizler de onun kadar bu takımın oyuncususunuz. kısacası ''cassio''nun sizden fazlası yok
bakın yeri geldiğinde cezasını da çekiyor...''
işte adnan polat ve ekibi bunu düşünerek bir hamle yaptı ve şu sıralar günümüz medyası bu olayı hareket ettirebileceği
tek piyonun bülent korkmaz olduğunun da farkında.
aslında böyle olunca tek bir hedef kitle ve tek bir madur konumunda iki kişi oluyor. ve şuan içinde bulunduğumuz bu durum
yönetimi suçlayan bir topluluk olmasına imkan vermiyor.
her şey üst üste gelince iyicene karma karışık bir hâl alıyor böylelikle...
lincoln'un oyundan alınışına gösterdiği tepki, küfür vs... bu her iki maç ve arada bulunan lig maçlarına yansır tabii.
hangimiz galatasarayın teknik direktörü olup, bize yapılan ahlaksızlığa boyun eğebiliriz ?
bırak teknik direktör ve futbolcu ilişkisini, çok samimi iki arkadas arasında geçen hafif aşşağılayıcı bir tartışma bile çok fazla
ağır gelebilirlken, kimsenin bülent hoca'ya hakaret etme ve küçük görme hakkını bulmaması lazım!
ki daha çiçeği burnunda bir hocamızken...
bir de çok duygusal bir taraftarız. yani işin bu yönünü daha fazla düşünürken kendi gerçeklerimizi unutuyoruz.
birçok kez eleştirdiğimiz bir kişiyi, çok az bir zaman sonra tekrar göklere çıkarmak biraz duygusal bir şey bence.
hem bunu bu şekilde devam ettirdikçe birilerinin eline sürekli koz geçer.
işte lincoln duygusallığı da böyle bir şey. ona karşı duygusallık her zaman medyanın kozu olacak...
sabır ve inanç her şeyi düzeltir.
bülent hocam; ''güvenim 1905'i hatırladıkca artar, inancım sonsuz sevgi ile pekişir, gayın ve sin olduğu müddetce her şey güzelleşir.''
belli başlı nedenleri benim için ne skibbe, ne bülent korkmaz ne de cassio'dur. bu sene benim tek eleştirebileceğim
ayrıntı takımda baş gösteren gereğinden fazla olan sakatlık sendromudur. bence bunun sorumlusu da yönetim değil
ama bu konuda oluşturulan veya daha önce oluşturulmuş kadro'nun imkan dahilinde ellerini çabuk tutamaması
sakatlanan oyuncuların şanssızlıktan mı ? yoksa ihmalden mi? bunca oynayamaması... gibi nedenleri sadece eleştirebiliyorum.
bunun dışında ne skibbe'nin benim gözümde bir hatası oldu, ne de bülent hocamızın.
aslında skibbe'nin en büyük hatası; lincoln'e gereğinden fazla imtiyaz tanıması ve yönetiminde ilk zamanlardan
taa skibbe'nin istifasına kadar bu olayı desteklemesiydi.
evet yönetim bu durumu, yani tek bir oyuncuyu kayırarak bir şeyler güzel olsun istedi.
skibbe'nin canına minnet... o da bunun farkında olup gayet de olağan karşıladı. çünkü hem o hem de lincoln gayet iyi
anlaşabiliyor ve pof pof olayını kabulleniyorlardı. fakat bu aynı takımı paylaştığın arkadaslarının zoruna gitmez miydi ?
tabii ki insan kendisini kötü hisseder. bir baba bile evlatları arasından birine daha fazla gönül verse, hemen diğer evlat bunu
içine atar, unutmaz...
yakın zamana kadar yönetim ve skibbe'nin yaptıkları şeyler bu şekildeydi.
ama her daim işler istenildiği gibi gidemeyince çarklar sıkışır ve panik havası başlar. nitekim skibbe gönderilerek bu kötü
hava bertaraf edilmeye çalışılmış ve bunun en göze batmayacak piyonu da bülent korkmaz üzerinden oynatılmıstır.
yönetim takım içindeki ''cassio '' sorununu, yani pof pof'lanan evladını artık uyarmış ve babasını gönderdikten sonra
bir takım cezalar vererek yine bir şeylerin iyi olmasını planlamıştır. burada amaç lincoln'un alacağı cezalar ile ona bir kasıt
değil, bilhakis diğer takım arkadaslarına bir mesajdır...
ne gibi mi ?
şöyledir yani; ''evet bugüne kadar biz onu çok fazla el üstünde tuttuk ve sizin buna olan hüsranınızı biliyoruz.
şimdi her şey eşit ve sizler de onun kadar bu takımın oyuncususunuz. kısacası ''cassio''nun sizden fazlası yok
bakın yeri geldiğinde cezasını da çekiyor...''
işte adnan polat ve ekibi bunu düşünerek bir hamle yaptı ve şu sıralar günümüz medyası bu olayı hareket ettirebileceği
tek piyonun bülent korkmaz olduğunun da farkında.
aslında böyle olunca tek bir hedef kitle ve tek bir madur konumunda iki kişi oluyor. ve şuan içinde bulunduğumuz bu durum
yönetimi suçlayan bir topluluk olmasına imkan vermiyor.
her şey üst üste gelince iyicene karma karışık bir hâl alıyor böylelikle...
lincoln'un oyundan alınışına gösterdiği tepki, küfür vs... bu her iki maç ve arada bulunan lig maçlarına yansır tabii.
hangimiz galatasarayın teknik direktörü olup, bize yapılan ahlaksızlığa boyun eğebiliriz ?
bırak teknik direktör ve futbolcu ilişkisini, çok samimi iki arkadas arasında geçen hafif aşşağılayıcı bir tartışma bile çok fazla
ağır gelebilirlken, kimsenin bülent hoca'ya hakaret etme ve küçük görme hakkını bulmaması lazım!
ki daha çiçeği burnunda bir hocamızken...
bir de çok duygusal bir taraftarız. yani işin bu yönünü daha fazla düşünürken kendi gerçeklerimizi unutuyoruz.
birçok kez eleştirdiğimiz bir kişiyi, çok az bir zaman sonra tekrar göklere çıkarmak biraz duygusal bir şey bence.
hem bunu bu şekilde devam ettirdikçe birilerinin eline sürekli koz geçer.
işte lincoln duygusallığı da böyle bir şey. ona karşı duygusallık her zaman medyanın kozu olacak...
sabır ve inanç her şeyi düzeltir.
bülent hocam; ''güvenim 1905'i hatırladıkca artar, inancım sonsuz sevgi ile pekişir, gayın ve sin olduğu müddetce her şey güzelleşir.''