180
3 puanı kurtarmak yine de iyi, olumsuzluklardan hiç biri tahmin edemeyeceğim şeyler değildi.
muslera; check! sıradaki...
ujfalusi - semih ikilsi, şimdiye kadar oynadıkları dört maçın en kötüsünü oynadılar ama paniğe gerek yok. semih'te maçın ilk dakikalarından itibaren ufak bir heyecan görünüyordu. sakınan göze çöp batar misali, kendisi de dahil herkes vasat bir başlangıcın ardından ufak ufak düzelmesini beklerken, gayet iyi oynayarak başlaması, üzerindeki baskıyı katlamış olabilir. bu maçla birlikte "inceldiği yerden kopmuş" oldu; psikolojik olarak rahatladı, fark etti ki o da, herkes gibi hata yapabilecek bir futbolcu ve bu dünyanın sonu değil. kafasında sürekli "ilk hatamı ne zaman yapacağım acaba?" sorusu varken konsantre olmak kolay bir şey değildir herhalde; önümüzdeki hafta en iyi maçını çıkaracağını tahmin ediyorum.
ujfalusi'nin gördüğü sarı kartın kasıtlı olduğunu tahmin ediyorum. galatasaray taraftarı olarak, topla oynayan stoperlerin canlandırdığı popescu hatıraları sebebiyle onlara ayrı bir sempatimiz var. fakat bu maçta semih'in de, ujfalusi'nin de rakip yarı alana topla girme denemelerini lüzumsuz buldum; belki takım arkadaşları baskı altındaydı ama rakip yarı alanda ekstra adama falan ihtiyacımız yoktu. risk almamız gereken zamanlar haricinde, şu geriden riskli oyun kurma denemelerini biraz kıssak diyorum. semih'in diğer maçlardan farklı olarak, 2-3 başarısız oyun kurma girişimi oldu. istatistiklerine sadece "hatalı pas" olarak yansımış olabilir, fakat her biri kılpayı olarak rakipte kaldı ve düşünce olarak çok iyiydi. daha önce bahsettiğim o heyecan artık üstünden atılmış olduğuna göre, muhtemelen düşüncelerini başarılı olarak uygulamaya daha çok yaklaşacaktır. üç denemesinden üçü de başarısız olmuş olabilir, ama oyunu nasıl kuracağını biliyor olması önemli bir şey ve hatayla sonuçlanması halinde bile telafi etmek için ne yapması gerektiğini biliyor olması, tedbirini önceden almış olduğunu gösteriyor. olacak, paniğe gerek yok...
eboue'nin dikiş tutturmuş olması, birkaç hafta sonra eboue - sabri şeklinde bir sağ kanat izleyeceğimizi gösteriyor. hangisi bek, hangisi açık oynar bilemem, ama zaten pek güvenmediğim colin-kazım'ın top oynamaya pek niyeti yok. mertan beni de heyecanlandırdı, kumaşına lafım yok; ama bir hazırlık maçının 20 dakikasında ne kadar iyi oynamış olursa olsun, sezon boyunca istikrar sağlayabileceğini söylemeye yetmez. tabi ki o hale gelmesi için şans bulması gerekli, ama ilk onbirin sağ kanadı yine de eboue - sabri şeklinde oluşmalı.
kanatlardan bahsetmişken; son ik üç maçtır riera'da bir yükseliş olduğu doğru, ama bu maçın ardından sözlüğün kendisine dizdiği övgü biraz gözüme battı, hala yeterli değil. belli ki teknik bir adam, forvet arkasında da oynadığını duydum; sürat eksikliğinin sebebi belli oldu. tipik bir 4-3-3 oyuncusu; teknik, pası-şutu olan, fırsatçı ama süratsiz. tam formda hali nedir bilmiyorum, zira dediğim gibi, bu futbolcuyu hiç tanımıyorum; ama form tutunca sürati artmayacak. 4-4-2 oynatmak, formdayken bile riera'nın performansını düşürür; tıpkı colin-kazım gibi...
orta saha kafamı allak bullak etti. sezon başından beri ayrı bir dikkatle izliyorum, zira üç senedir kontrataktak gol yememizden şikayetçiyim. baktım, felipe melo diye bir eleman getirmişler; presin allahını yapıyor. "ulan" diyorum, "ön liberonun da kralını getirdik, hala yer tutma hataları, hala kontratak yemeler, hala boş bırakılan alanlar.". bu sefer melo da yok, bakalım nice olacak halimiz dedim; selçuk ve engin, sezonun en etkili presini yaptılar ve yarı alanımızı kontratağa kapadılar; ayrıca rakip yarı alandan uzaklaştırılan topların tamamı da bizde kaldı. zaten önceki maçlardan kıllanıyordum; top çalma istatistiği bu kadar yüksek olan felipe melo gibi bir adamın varken, niye bu kadar açık verirsin diye. görünen o ki sorun, felipe melo'nun maç içinde sürekli yerini kaybetmesiymiş.
göbekte ya üçlü blok(ön libero + ikili tandem) ya da ikili tandem oynuyoruz; bu futbolcuların nerede duracağını birbirine bakarak belirlemesi ve bağlantı halinde olması gerekiyor. haliyle bunlardan birinin yerini kaybetmesi, diğerlerinin de pozisyonunu bozuyor. göbekteki oyuncuların tek tek pres gücü yüksek olsa da, uyum yoksa verim alınamıyor. şu an itibarı ile, mecut kadroda galatasaray'ın ideal orta sahası; ön liberoda felipe melo, orta saha tandeminde selçuk inan ve engin baytar'dır. fakat melo'nun cezası bittikten sonra 4-4-2'nin çift orta saha tandemine monte edilirse, sadece tek bir partnerle oynayacak ve o partnerinin yerini kaybetmesine sebep olursa eğer, diziliş itibarı ile o açığı kapatacak bir üçüncü orta saha oyuncusu da bulunmadığından, her maç gol yemeye kaldığımız yerden devam ederiz.
engin'e kızgınım, ama şaşırmış değilim. bu adamı tanıyordum ben, bu ilk de değil, son da. belki söylemem gereken, ilk geldiğinde futbolunu da hafife alarak kendisine haksızlık etmiş olabilirim, görmeyeli çok gelişmiş. ben engin'i yetenekli ve sorunlu bir kanat oyuncusu olarak hatırlıyorum sadece; şu an oyun görüşü olan, atak başlatabilen ve muhteşem pres yapan kuvvetli bir orta saha oyuncusu olmuş. geçtiğimiz haftalarda yaşadığı sakatlıklar, kendine yeterince bakıp bakmadığından da şüphe etmeme sebep olmuştu; şu an fiziksel olarak düzelmiş görünüyor. ama galatasaray'a geldiğinden beri daha şapkayı önüne koyup düşünmemiş belli ki; bu akşam gördüğü kartın en ufak bir açıklaması olamaz. futbola karşı işlediği bir suç var; federasyon ceza verecek, itiraz edilmemeli. bu aynı zamanda kulübe karşı işlediği bir suç, bizim de cezalandırmamız gerekiyor. ama kendine karşı işlediği suçu kim cezalandıracak, bilemiyorum. zaten olgunluk çağına yaklaşan bir futbolcusun; bunu da harcarsan, bundan sonra daha kaç şans bulabileceğini zannediyorsun engin? ama eldekinin en iyisi yine de; transfer yapılıncaya kadar, sakat ya da cezalı olmadıkça, selçuk'un partneri olarak yazılacak ilk adamdır. ulan hatırladıkça sinirim tepeme zıplıyor ya...
ama hakkını vereyim, dört tane uzun pasını saydım engin'in bu maçta. her biri inanılmaz düşünülmüş, dahiyane paslardı ama şiddetini iyi ayarlayamadığı için boşa gitti; kısfmet. "iyi oyununu golle süsledi" tabiri, rakibin salakça bir hatasının da yardımıyla engin için kullanılmış oldu bu maçta. ama taraftara ağız tadıyla "engin de güzel oynadı be abi." geyiği çevirmeyi çok gördü...
kadronun 4-4-2'yi uygulamak için uygun olmaması sebebiyle çok itiraz ediyorum ama, elmander - baros ikilisi de çok iyiydi be arkadaş. ikisi de alan daraltmayı biliyor, yıpratıyor, hava topu alabiliyor; elmander topu nereye atacağını, baros nereye koşacağını biliyor. bu ikiliyi beslemek için selçuk - engin ikilisi yeterliydi bence; elmander zaten top rakipteyken defansif forvet, top bizdeyken gölge santrafor gibi oynayarak gizli bir oyun kurucu oldu zaten. hepimiz biliyoruz ki bu maçta eksikliğini çektiğimiz şey, kanat organizasyonlarıydı. zaten kanatlarda sürat eksikliği çekiyoruz; sercan yerine riera çıkamaz mıydı oyundan? sercan trip yapmadı en azından; bir de onunla uğraşmak zorunda kalmadık...
hakemle ilgili çok şey söylenmiş, ekleyebileceğim pek bir şey yok. kısaca:
-baros'un ilk pozisyonu bana göre penaltıydı, penaltının verildiği pozisyon için sarı mı yoksa kırmızı mı vermesi gerektiği tartışılabilir. savunmanın yerini hatırlamıyorum, belki bariz gol şansı kayboldu falan diye düşünmüş olabilir.
-semih'in pozisyonuyla ilgili: %100 futbol'da maç sonu röportajları izliyordum, o pozisyonda yerde kalan sivasspor forveti penaltı yoktu demiş; rıza çalımbay maç sonunda o pozisyona penaltı diyerek fena epic fail oldu.
-elmander'in kartı çok talihsiz, itiraz etmeye falan pek yüzüm yok. tamam, kasıt yok da; basılan yer de çok sakat be abi. iki maç ceza alması ağır olur, fakat sarı kart yetmezdi o müdahale için.
-maçın henüz 5. dakikasında faty'nin topu ıskalayıp, bileğine vurarak topla giden baros'u ceza sahası önünde düşürdüğü pozisyon faty'e sarı kart gerektiriyordu; faul bile verilmedi. faul yoksa(ki var), baros'a hakemi aldatmaya yönelik hareketten sarı kart nerede? sözlükte tartışılmayı bırak, ligtv'de tekrarı bile oynatılmadı pozisyonun.
-ayhan'ın kendini yere bıraktığı pozisyonda rakibe sarı kart çıkması tam bir eyyam örneği.
-engin baytar'ın golünde sivasspor'lular, kendileri de neye itiraz ettiklerini bilmeden yan hakeme el kol kaldırınca, spikerler de pozisyonla ilgili bir tartışma uydurmak zorunda kaldılar. ofsaytla uzaktan yakından ilgisi yok zaten. elle oynama da değil. tehlikleli hareket değil, çünkü faty engin'i öyle kötü kaçırdı ki, engin'in ayağı topa kalktığı esnada, faty'nin sözümona topa kalkan kafası, engin'in sırtının hizasındaydı. yani tehlikeli hareket kuralının uygulanmasını gerektirecek kadar yakınında kimse yoktu engin'in; temiz...
---
haftaya gençlerbirliği maçı var, ujfalusi yok.
-bursaspor'da oynarken rigobert song'u 30 dakika zorladığı maçtan beri, şu herve tum'un kafayla top indirip arkadaşlarına dağıtmalarından tırsarım. herve tum, semih kaya için iyi bir sınav olacak; umarım geçer.
-aykut demir'i ailecek beğenerek izliyoruz. yer tutmasını ve müdahalelerini ilk izlediğim maçtan beri beğeniyorum, bu sezon kafa toplarında da fena değil. elmander'in yokluğunda baros aykut'la boğuşmak durumunda kalacak; bakalım nasıl olacak.
-erdal kılıçarslan ve oktay delibalta kalburüstü sayılabilecek kanat oyuncuları.
-cem can bu sezon istikrar abidesi resmen.
-----
edit: ulan yazmayayım dedim ama; hadi içimde kalmasın. maçın en güzel anı, attığımız ikinci golden sonra sivasspor santrayı yapar yapmaz prese başlayıp topu geri kazanmamız ve hemen devamında rakip kaleyi iyi-kötü tedirgin edip ufak bir pas hatasıyla top kaybetmemizdi. o iştahı özlemişiz be...
-----
muslera; check! sıradaki...
ujfalusi - semih ikilsi, şimdiye kadar oynadıkları dört maçın en kötüsünü oynadılar ama paniğe gerek yok. semih'te maçın ilk dakikalarından itibaren ufak bir heyecan görünüyordu. sakınan göze çöp batar misali, kendisi de dahil herkes vasat bir başlangıcın ardından ufak ufak düzelmesini beklerken, gayet iyi oynayarak başlaması, üzerindeki baskıyı katlamış olabilir. bu maçla birlikte "inceldiği yerden kopmuş" oldu; psikolojik olarak rahatladı, fark etti ki o da, herkes gibi hata yapabilecek bir futbolcu ve bu dünyanın sonu değil. kafasında sürekli "ilk hatamı ne zaman yapacağım acaba?" sorusu varken konsantre olmak kolay bir şey değildir herhalde; önümüzdeki hafta en iyi maçını çıkaracağını tahmin ediyorum.
ujfalusi'nin gördüğü sarı kartın kasıtlı olduğunu tahmin ediyorum. galatasaray taraftarı olarak, topla oynayan stoperlerin canlandırdığı popescu hatıraları sebebiyle onlara ayrı bir sempatimiz var. fakat bu maçta semih'in de, ujfalusi'nin de rakip yarı alana topla girme denemelerini lüzumsuz buldum; belki takım arkadaşları baskı altındaydı ama rakip yarı alanda ekstra adama falan ihtiyacımız yoktu. risk almamız gereken zamanlar haricinde, şu geriden riskli oyun kurma denemelerini biraz kıssak diyorum. semih'in diğer maçlardan farklı olarak, 2-3 başarısız oyun kurma girişimi oldu. istatistiklerine sadece "hatalı pas" olarak yansımış olabilir, fakat her biri kılpayı olarak rakipte kaldı ve düşünce olarak çok iyiydi. daha önce bahsettiğim o heyecan artık üstünden atılmış olduğuna göre, muhtemelen düşüncelerini başarılı olarak uygulamaya daha çok yaklaşacaktır. üç denemesinden üçü de başarısız olmuş olabilir, ama oyunu nasıl kuracağını biliyor olması önemli bir şey ve hatayla sonuçlanması halinde bile telafi etmek için ne yapması gerektiğini biliyor olması, tedbirini önceden almış olduğunu gösteriyor. olacak, paniğe gerek yok...
eboue'nin dikiş tutturmuş olması, birkaç hafta sonra eboue - sabri şeklinde bir sağ kanat izleyeceğimizi gösteriyor. hangisi bek, hangisi açık oynar bilemem, ama zaten pek güvenmediğim colin-kazım'ın top oynamaya pek niyeti yok. mertan beni de heyecanlandırdı, kumaşına lafım yok; ama bir hazırlık maçının 20 dakikasında ne kadar iyi oynamış olursa olsun, sezon boyunca istikrar sağlayabileceğini söylemeye yetmez. tabi ki o hale gelmesi için şans bulması gerekli, ama ilk onbirin sağ kanadı yine de eboue - sabri şeklinde oluşmalı.
kanatlardan bahsetmişken; son ik üç maçtır riera'da bir yükseliş olduğu doğru, ama bu maçın ardından sözlüğün kendisine dizdiği övgü biraz gözüme battı, hala yeterli değil. belli ki teknik bir adam, forvet arkasında da oynadığını duydum; sürat eksikliğinin sebebi belli oldu. tipik bir 4-3-3 oyuncusu; teknik, pası-şutu olan, fırsatçı ama süratsiz. tam formda hali nedir bilmiyorum, zira dediğim gibi, bu futbolcuyu hiç tanımıyorum; ama form tutunca sürati artmayacak. 4-4-2 oynatmak, formdayken bile riera'nın performansını düşürür; tıpkı colin-kazım gibi...
orta saha kafamı allak bullak etti. sezon başından beri ayrı bir dikkatle izliyorum, zira üç senedir kontrataktak gol yememizden şikayetçiyim. baktım, felipe melo diye bir eleman getirmişler; presin allahını yapıyor. "ulan" diyorum, "ön liberonun da kralını getirdik, hala yer tutma hataları, hala kontratak yemeler, hala boş bırakılan alanlar.". bu sefer melo da yok, bakalım nice olacak halimiz dedim; selçuk ve engin, sezonun en etkili presini yaptılar ve yarı alanımızı kontratağa kapadılar; ayrıca rakip yarı alandan uzaklaştırılan topların tamamı da bizde kaldı. zaten önceki maçlardan kıllanıyordum; top çalma istatistiği bu kadar yüksek olan felipe melo gibi bir adamın varken, niye bu kadar açık verirsin diye. görünen o ki sorun, felipe melo'nun maç içinde sürekli yerini kaybetmesiymiş.
göbekte ya üçlü blok(ön libero + ikili tandem) ya da ikili tandem oynuyoruz; bu futbolcuların nerede duracağını birbirine bakarak belirlemesi ve bağlantı halinde olması gerekiyor. haliyle bunlardan birinin yerini kaybetmesi, diğerlerinin de pozisyonunu bozuyor. göbekteki oyuncuların tek tek pres gücü yüksek olsa da, uyum yoksa verim alınamıyor. şu an itibarı ile, mecut kadroda galatasaray'ın ideal orta sahası; ön liberoda felipe melo, orta saha tandeminde selçuk inan ve engin baytar'dır. fakat melo'nun cezası bittikten sonra 4-4-2'nin çift orta saha tandemine monte edilirse, sadece tek bir partnerle oynayacak ve o partnerinin yerini kaybetmesine sebep olursa eğer, diziliş itibarı ile o açığı kapatacak bir üçüncü orta saha oyuncusu da bulunmadığından, her maç gol yemeye kaldığımız yerden devam ederiz.
engin'e kızgınım, ama şaşırmış değilim. bu adamı tanıyordum ben, bu ilk de değil, son da. belki söylemem gereken, ilk geldiğinde futbolunu da hafife alarak kendisine haksızlık etmiş olabilirim, görmeyeli çok gelişmiş. ben engin'i yetenekli ve sorunlu bir kanat oyuncusu olarak hatırlıyorum sadece; şu an oyun görüşü olan, atak başlatabilen ve muhteşem pres yapan kuvvetli bir orta saha oyuncusu olmuş. geçtiğimiz haftalarda yaşadığı sakatlıklar, kendine yeterince bakıp bakmadığından da şüphe etmeme sebep olmuştu; şu an fiziksel olarak düzelmiş görünüyor. ama galatasaray'a geldiğinden beri daha şapkayı önüne koyup düşünmemiş belli ki; bu akşam gördüğü kartın en ufak bir açıklaması olamaz. futbola karşı işlediği bir suç var; federasyon ceza verecek, itiraz edilmemeli. bu aynı zamanda kulübe karşı işlediği bir suç, bizim de cezalandırmamız gerekiyor. ama kendine karşı işlediği suçu kim cezalandıracak, bilemiyorum. zaten olgunluk çağına yaklaşan bir futbolcusun; bunu da harcarsan, bundan sonra daha kaç şans bulabileceğini zannediyorsun engin? ama eldekinin en iyisi yine de; transfer yapılıncaya kadar, sakat ya da cezalı olmadıkça, selçuk'un partneri olarak yazılacak ilk adamdır. ulan hatırladıkça sinirim tepeme zıplıyor ya...
ama hakkını vereyim, dört tane uzun pasını saydım engin'in bu maçta. her biri inanılmaz düşünülmüş, dahiyane paslardı ama şiddetini iyi ayarlayamadığı için boşa gitti; kısfmet. "iyi oyununu golle süsledi" tabiri, rakibin salakça bir hatasının da yardımıyla engin için kullanılmış oldu bu maçta. ama taraftara ağız tadıyla "engin de güzel oynadı be abi." geyiği çevirmeyi çok gördü...
kadronun 4-4-2'yi uygulamak için uygun olmaması sebebiyle çok itiraz ediyorum ama, elmander - baros ikilisi de çok iyiydi be arkadaş. ikisi de alan daraltmayı biliyor, yıpratıyor, hava topu alabiliyor; elmander topu nereye atacağını, baros nereye koşacağını biliyor. bu ikiliyi beslemek için selçuk - engin ikilisi yeterliydi bence; elmander zaten top rakipteyken defansif forvet, top bizdeyken gölge santrafor gibi oynayarak gizli bir oyun kurucu oldu zaten. hepimiz biliyoruz ki bu maçta eksikliğini çektiğimiz şey, kanat organizasyonlarıydı. zaten kanatlarda sürat eksikliği çekiyoruz; sercan yerine riera çıkamaz mıydı oyundan? sercan trip yapmadı en azından; bir de onunla uğraşmak zorunda kalmadık...
hakemle ilgili çok şey söylenmiş, ekleyebileceğim pek bir şey yok. kısaca:
-baros'un ilk pozisyonu bana göre penaltıydı, penaltının verildiği pozisyon için sarı mı yoksa kırmızı mı vermesi gerektiği tartışılabilir. savunmanın yerini hatırlamıyorum, belki bariz gol şansı kayboldu falan diye düşünmüş olabilir.
-semih'in pozisyonuyla ilgili: %100 futbol'da maç sonu röportajları izliyordum, o pozisyonda yerde kalan sivasspor forveti penaltı yoktu demiş; rıza çalımbay maç sonunda o pozisyona penaltı diyerek fena epic fail oldu.
-elmander'in kartı çok talihsiz, itiraz etmeye falan pek yüzüm yok. tamam, kasıt yok da; basılan yer de çok sakat be abi. iki maç ceza alması ağır olur, fakat sarı kart yetmezdi o müdahale için.
-maçın henüz 5. dakikasında faty'nin topu ıskalayıp, bileğine vurarak topla giden baros'u ceza sahası önünde düşürdüğü pozisyon faty'e sarı kart gerektiriyordu; faul bile verilmedi. faul yoksa(ki var), baros'a hakemi aldatmaya yönelik hareketten sarı kart nerede? sözlükte tartışılmayı bırak, ligtv'de tekrarı bile oynatılmadı pozisyonun.
-ayhan'ın kendini yere bıraktığı pozisyonda rakibe sarı kart çıkması tam bir eyyam örneği.
-engin baytar'ın golünde sivasspor'lular, kendileri de neye itiraz ettiklerini bilmeden yan hakeme el kol kaldırınca, spikerler de pozisyonla ilgili bir tartışma uydurmak zorunda kaldılar. ofsaytla uzaktan yakından ilgisi yok zaten. elle oynama da değil. tehlikleli hareket değil, çünkü faty engin'i öyle kötü kaçırdı ki, engin'in ayağı topa kalktığı esnada, faty'nin sözümona topa kalkan kafası, engin'in sırtının hizasındaydı. yani tehlikeli hareket kuralının uygulanmasını gerektirecek kadar yakınında kimse yoktu engin'in; temiz...
---
haftaya gençlerbirliği maçı var, ujfalusi yok.
-bursaspor'da oynarken rigobert song'u 30 dakika zorladığı maçtan beri, şu herve tum'un kafayla top indirip arkadaşlarına dağıtmalarından tırsarım. herve tum, semih kaya için iyi bir sınav olacak; umarım geçer.
-aykut demir'i ailecek beğenerek izliyoruz. yer tutmasını ve müdahalelerini ilk izlediğim maçtan beri beğeniyorum, bu sezon kafa toplarında da fena değil. elmander'in yokluğunda baros aykut'la boğuşmak durumunda kalacak; bakalım nasıl olacak.
-erdal kılıçarslan ve oktay delibalta kalburüstü sayılabilecek kanat oyuncuları.
-cem can bu sezon istikrar abidesi resmen.
-----
edit: ulan yazmayayım dedim ama; hadi içimde kalmasın. maçın en güzel anı, attığımız ikinci golden sonra sivasspor santrayı yapar yapmaz prese başlayıp topu geri kazanmamız ve hemen devamında rakip kaleyi iyi-kötü tedirgin edip ufak bir pas hatasıyla top kaybetmemizdi. o iştahı özlemişiz be...
-----